• 2.bölümünde hiç unutmadığım ''ivan ilyiç'in hayatı çok sıradan ve basitti bu nedenle de çok korkunçtu.'' sözü bulunan lev tolstoy romanı.
  • birisinin öldüğünü duyunca, kendimiz ölmediğimiz için içten içe sevindiğimiz gerçeğini yüzümüze çarpan bir tolstoy eseri.
    insanların bu tarz düşünceleri kendilerine bile itiraf edemezken bunun üzerine düşünmüş ender dehalardan biridir tolstoy.
  • büyük düşünürlerin hayatlarının bir döneminde mutlaka sordukları sorunun tolstoy versiyonu: "doğru mu yaşıyorum?" çok geç kalmadan, henüz vakit varken bu soruyu sormak gerekir. yoksa ivan ilyiç gibi "yanlış mı yaşadım?" diye sorarsın.
  • narsist bir bireyin hayatını bir makine gibi düzenli yaşarken bir anda çok değer verdiği perdesi yüzünden hayatının tepetaklak oluşu üzerinden kurgulanan kısa ve çok şey anlatan hikayesi.

    kesinlikle ölümü yaklaştıkça ne kadar aciz olduğunu farketmesi, o koca bünyenin eriyerek işlevsiz bir makineye dönüşmesi okumaya değer.
  • bize tamamen yabancı olan bir adamın ölümüyle başlıyor roman. hep uzaktan duyduğumuz ölü haberleri gibi. allah rahmet eylesinler,başın saolsunlar. fakat romanı okudukça,ivan ilyiç'i tanıdıkça yavaş yavaş onunla birlikte okuyucu da giriyor o karanlığın içine. ivan ilyiç ölümü bize hatırlatmak için tekrar tekrar ölüyor. ve onunla birlikte bu kez biz de ölüyoruz.

    yaşam ve ölüm sorgulamasını bu kadar yalın,basit ve net bir şekilde gözler önüne seren başyapıtlardan biridir.
  • sokratesi'in kitaplarını okuduğunu iddia eden yazarın çerez niyetine okuduğu kitap. platon'un diyalogları olmasın o, sokrates olsa durmazsın. ayrıca, ivan ilyiç'in ölümü öyle çerez falan da değildir. kolay okunur elbet ama ölümün soğukluğu ve ailenin umursamazlığı insanı tökezletir. hâlâ böbreğim ağrıdığında aklıma ivan ilyiç gelir, lan bir yere vurmuş olmayayım ilyiç gibi, derim içten içe.
  • bence herkesin ama özellikle türkiye'de yaşayan her beyaz yakalının okuması gereken bir eser. kitabı okurken ivan ilyiç'i değil de beni sürekli yeterince hırslı olmadığım konusunda eleştiren ancak sonunda kendisi mobbinge uğrayarak şirketten ayrılan, şimdi de yüksek tansiyon hastası olan eski yöneticimi gördüm. o da nadiren yaptığımız small talklarda ivan ilyiç gibi yeni aldığı evin alım sürecinden, dekorasyonundan, ustaların iş bilmemesinden bahseder dururdu. tolstoy'u tolstoy yapan da 1886'da yazdığı bir kitabın içeriğinin 2024 yılına da gayet uymasıdır. kısacık bir kitap zaten, alın okuyun, pişman etmeyecektir.
  • tolstoy'un eserlerinden beni en çok etkileyenlerden biridir bu kitap. yazarın ölüme yaklaşma anını ilmek ilmek işlemesi, o hisleri, yalnızlık duygusu vs. insanın tüyleri ürperiyor diyebilirim. hele etrafındakilerinin gerçek kimlikleriyle tanışması ve yaşadığı büyük hayal kırıklığı... bana kalırsa bunlar hastalığından daha büyük zarar vermiştir ivan'a. gerçek hayat da böyle değil midir zaten? bizi öldüren şeyler hastalıklardan çok yaşadığımız acılar, üzüntüler, hayal kırıklıklarıdır.

    iki yıl önce de yazmışım; #130446223
  • 80-100 sayfada ölümü , ölümü beklemeyi, yalnızlığı bu kadar iyi anlatan kitap yoktur diye düşünüyorum. neredeyse hepimiz sıradan insanlarız ve çoğumuzun ölümü ivan ilyiçin ölümü gibi olacak. ya hastalanacaz ya yaşlılıkta etrafımızdakilere eziyet ettiğimizi düşünerek ve bundan nefret ederek öleceğiz. hızlı bir ölüm olursa ne mutlu ama yavaş bir ölüm öncesi hayatı doğru yaşadım mı düşüncesi o zamana kadar kendi kendimize sorduğumuz en zor soru olur herhalde. işin garibi çevremizde sık sık duyuyoruz falanca kişi öldü hmm allah ramet eylesn iyi adamdı vs. ama iş bir edebi kitapta az biraz süslü( tolstoyun gayet yalın bir dili vardı bu kitapta) ifadelerle anlatılınca baya dokunaklı oluyor ve insana gece 2 de hiç gereği yokken entry girdiriyor.
    hemen hemen hepimiz kitabı okurken eşine ve kızına baya sinirlendik çünkü kitapı penceresinden okuduğumuz ivan ilyiç nefret ediyordu. peki ya kitap karısının gözünde yazılsaydı?? hayat onlar için devam etmiyor muydu. peki bizler karısı ve kızı gibi davranmadık mı. sevdiğimiz insanlar ölünce onları unutup hayatımıza devam etmedik mi? unuttuğumuzu hatırlayıp kendimizden bir süreliğine nefret ettikten sonra unuttuğumuzuda unutmadık mı? aslında çoğumuz bu kitapta şimdilik ivan ilyiçin karısı ve kızı gibiyiz. ilerde sıradan insanlar olarak sıradan ve önemsiz bir hayata sahip olan ivan ilyiç gibi olacağız.
    tesadüf bu ya kitabı bitirir bitirmez altını çizdiğim yerleri tekrar okumaya çalışırken arkadaşım birden dur bir şarkı açcam diyip sago 24 açtı. giriş kısmında bir kadın bilmediğim bir filmin defalarca duyduğum ama ilk defa bu kadar etkilendiğim repliğini söylüyor. acımasızca geçip giden zamandan geriye kalan sadece yalnızlıklar var.

    --- spoiler ---

    “ivan ilyiç onca insanın yaşadığı şu koca kentte, onca eş ve dost arasında ve onca aile üyesiyle birlikteyken, ne denizlerin dibinde ne? ? de toprağın binlerce metre altında bir daha eşi benzeri bulunamayacak korkunç bir yalnızlıkla yüzü divanın arkalığına dönük yatarken, yalnızca geçmişin hayaliyle yaşıyordu.”

    “ y??a gerçekten de yaşamam gerektiği gibi yaşamadıysam, bilinçli seçtiğim yaşamım yanlışsa?”

    --- spoiler ---
  • lev nikolayeviç tolstoy'un yazmış olduğu dünya klasikleri arasında bulunan romanıdır. benim tavsiyeme ya da herhangi birisinin tavsiyesine ihtiyaç duyulmadan okunulması gereken hayli etkileyici bir eser.

    romanda karakterin çok olağan bir hayatı ve yaşantısı olduğundan dolayı, sanki romanda sizinde bu hayatın içinde yaşadığınız hissi yaratıyor. istemsizce sanki benim hayatımın bir diliminde olmuş bir olay gibi hissettim okurken. sanırım ağır psikolojik etkisi var.
hesabın var mı? giriş yap