• muzaffer ozakin 3 ciltlik eseri. vermiş olduğu vaazların, derslerin kitap haline getirilmişidir.
  • gafletten uyandirip, hidayet yolunu gostermektir.
  • cihad'ın bir türüdür.

    cihadın başka bir türü olan tebliğ ile karıştırılabilir. tebliğ gayri müslim'e islam'a girmesi için; irşad ise hatalı müminin uyarılması amacıyla yapılır.
  • (bkz: irşad ekseni)
  • kemâlettin kamu şiiridir. şarkı halini zeki müren müthiş söylemektedir. sözlerini de yazayım tam olsun:

    sevgilim güvenme güzelliğine,
    senin de saçların tarumar olur;
    aldanma talihin pembe rengine,
    hayatın uzun bir intizar* olur.

    sevgilim her** insan doğarken ağlar,
    çiçeklerle açar, sularla çağlar,
    rehgüzârı olur bahçeler, bağlar,
    nihayet*** isimsiz bir mezar olur.

    -------------------------------------------
    sevgilim baksana bir yanda gülen,
    bir yanda gözünün yaşını silen,
    kimi benim gibi erir derdinden,
    kimi senin gibi bahtiyar olur!

    (şarkıda bu kıta bulunmamaktadır)
    -------------------------------------------

    sevgilim senin de geçer zamanın,
    ne şöhretin kalır, ne hüsn-ü ânın,
    böyledir kanunu kahpe**** dünyanın,
    dört mevsim içinde bir bahar olur!

    *zeki müren, şarkıda bu kısımda intizar yerine inkisar demektedir.
    **zeki müren, burada "her" yerine "bir" demektedir.
    ***zeki müren, burada "nihayet" yerine "sonunda" demektedir.
    ****zeki müren, burada "kahpe" yerine "yalan" demektedir.
  • kelime anlamı:

    doğru yolu göstermek.

    ***akli ve kalbi, mukni ve te'sirli eserler veya sözlerle gafletten uyandırıp hidâyet yolunu göstermek.

    câdde-i kübra-yı kur'âniye yolunda selâmetle devam ettirmek, allah'a ibâdet ve itâata kavuşturmak.

    velî bir zâtın bir kimsenin hidâyete ermesine vesile olması.

    ıst: hak ve hakikatı arayan kimselere bir mürşid-i ekmelin kur'ânî ve islâmî eserleriyle veya sözüyle sırat-ı müstakim olan islâmiyet yolunu tanıtması ve tarif etmesi, imânı kuvvetlendiren ve inkişaf ettiren tahkiki ve yakîni delillerle hak ve hakikatı talim ve tedris etmesi. (bak: mürşid)

    alıntıdır.
  • arapça kökenli bir kelimedir. türkçe'de kelime sonu sert sessiz harfle bittiği için sonu t ile biter ama orjinalinde sonda d vardır. irşat etmek olarak kullanılır ancak bazı kimseler irşad etmek olarak da kullanır. kullanılırken irşad'ın sonundaki a uzatılarak söylenir. bunların yanında erkek ismi olarak da kullanılmaktadır.
  • bir erkek adıdır. kısa boylu, kel kafalı, uyuz bir o kadar da sevimli olan, starbucks'tan su ısmarlayan, meteliğe kurşun attığını idda edip iş açlığa varınca servet harcayan, dedikodu kazanının kepçesi olmuş bir adet tanımaktayım.

    (bkz: en iyi intikam yolu demokrasidir)
    (bkz: asaletini kaybeden irfan)
  • islâmî bir hayat için irşad etmek çok gereklidir.
    peki nedir irşad? irşâd, doğru yolu göstermektir.

    cenâb-ı hak buyuruyor:
    bismillahirrahmanirrahim

    “işte bu (kur'an), kendisiyle uyarılsınlar, allah'ın ancak bir tek tanrı olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir.” (ibrahim, 52)

    rasûlullah (sav) efendimiz buyurdular:

    “bizden bir şey işitip, onu aynen başkalarına ulaştıran kimsenin allâh yüzünü ak etsin! kendisine bilgi ulaştırılan nice kimseler vardır ki, o bilgiyi bizzat işitenden daha iyi anlar ve tatbîk eder.” (tirmizî, ilim, 7)

    kuran'da, islâmî hayatı gerçekleştirmekle yükümlü kılınan varlık insandır. çünkü o, allah'ın buyurduğu ve elçisinin duyurduğu islami bir hayata çağrılmaktadır. öyleyse insanın seçeceği ve gerçekleştireceği hayat, hazreti peygamber (as)'in emanet bıraktığı islâmî hayat olmalıdır.

    kuran, sadece islâm'ın allah katında geçerli din olduğunu, hz.muhammed'in risaletinin de bütün insanlığı kapsadığını bildirir. kuran'ın beyanına göre peygamber (as), insanlar üzerinde bir zorba değildir. onun görevi irşat, tebliğ ve davetten ibarettir. bunun için islam'da ilke olarak dinde zorlamaya başvurmak yasaklanmış, gerçek olanla olmayanın birbirinden ayrıldığı belirtilerek iman edip etmeme, insanların kendi isteklerine bırakılmıştır.

    kuran'da peygamber (as), "allah'ın davetçisi" olarak nitelendirilmiş ona yüklenen davet görevi de "davet et" emrinin yanı sıra "tebliğ et", "hatırlat" ve "uyar" gibi başka kelimelerle de dile getirilmiştir. davet kelimesi genellikle "insanları islam'a ve onun ilkelerini uygulamaya çağırmak" anlamında kullanılır. kuran'da da insanlar, "imana, islam'a, allah yoluna, allah'ın kitabına, hakka, hayra, kurtuluşa, hayat kaynağına ve esenliğe" çağrılır. bu yüzden davet, hem islâm'ı kabul etmeyenlere hem de müslümanlara yönelik olabilir. davetin amacı, insanların doğru inanıp yaşamalarına yardımcı olmak; hedefi de islami ilkelerin ve değerlerin insanlar tarafından kabul edilmesini ve uygulanmasını sağlamaktır.

    hazreti peygamber (as), cahiliye müşrikliğinin devlet olduğu bir dönemde ve toplumda davet görevini üstlendi. o, insanları allah'ı tanımaya ve onun dinine uymaya çağırdı. onlara şirksiz inancı, doğru yaşayışı ve güzel ahlakı öğretti. tevhit sistemine dayalı bir düzen oluşturarak insanlığın hayrı ve dünyanın ıslahı için çalıştı. ayrıca peygamber (as), dine gönül açıp iman değerine erenleri eğitti. onun eğitiminden geçen ilk nesil müslümanları, yeni dinin çelik askerleri oldular. onlar, tarihte eşine rastlanmamış bir fedakârlık örneği göstererek hem islam'ı hayatlarına hem de başkalarına taşıdılar. böylece onlar, beklenen ve özlenen nizamın yeryüzündeki ilk temsilcileri ve tebliğcileri oldular. (doç. dr. fahreddin yıldız, altınoluk dergisi eylül-2000)

    islâm’ın yaşanarak teblîğ edilmesi, irşâdın en güzel şeklidir. ashâb-ı kirâm, dünyânın en ücrâ köşelerine kadar îman sadâsını duyurmak ve insanları hidâyete kavuşturmak için kendilerini islâm’a adamışlardır. bugün aynı vecd ve heyecanla islâm’ın güzelliklerini dünyâya sergilemek, en güzel bir teblîğ metodudur.
  • islam terminolojisinde hidayet ve tevfik ibareleri ile muhtelif açılardan eş anlamlı gibi görünmekte olsa da esasen ikisinden de ayrı bir kapsam ve düzlemde değerlendirilmesi gereken, hak yolunda ilerlemek anlamına gelmekte olan rüşd kökünden türetilmiş arapça sözcük. dilimizin kuralları gereği türkçe'de irşat olarak yazılmaktadır.

    sözlük anlamı "doğru yolu göstermek" olan irşad, islam felsefesinde filvâki hak yolunu seçmesi hususunda birine manevî destek vermek olarak özetlenebilir. bunu yapabilmenin ise iki birbirine zıt yöntemi mevcuttur. bu yöntemlerden ilki kişiye inanması hâlinde karşısına çıkması mümkün olan güzellikleri muştulamak olarak tasvir edilebilecek olan tebşir, ikincisiyse inanmaması hâlinde başına gelebilecek menfî hadiseler hususunda kişiyi uyarmak şeklinde tabir edilebilecek inzar olmaktadır. islam dinine göre peygamberler gerek muştulayıcı gerek uyarıcı yönleriyle hem mübeşşir hem de nezir olarak tasvir edilmektedir. bu cihetle, irşad etmek denildiğinde peygamberlerin ehemmiyetli ve esaslı bir rolü olduğu sarihtir.

    hidayet ile irşad arasındaki nüansa göz atmak gerekirse, hidayetin gerçekleştirilmesi doğrudan allah'a bağlıyken irşadın ise inanan kullara da izâfe edilebilmesi gibi bir durum karşımıza çıkmaktadır. bir diğer deyişle, irşadın dine davet ya da tebliğ gibi anlamlara da gelebileceğini ifade etmek yanlış olmayacaktır. irşad ile tevfik ise sözlük anlamı olarak çok yakın kavramlar olmasına rağmen kapsam olarak ayrışmakta olup tevfik, yalnızca müminleri içine almaktayken irşadın hem mümin hem kâfir hem de mürted taife için kullanılmakta olduğunu dile getirebiliriz.

    islam'ın felsefi tarafını okumaya çalıştığımızda, insana habaset karşısında selim fıtratını hatırlatmayı gaye edinen dinde zorlamanın kabul edilemez olması hasebiyle dine davet ya da tebliğ hususunun alabildiğine masumâne ve cebirden ırak bir şekilde gerçekeştirilmesi elzemdir. bu bağlamda, irşad eylemlerinin esasen yardımseverlik, hayırseverlik ve nasihat gibi soyut ama eğitici ve kişilik şekillendirici kavramlar üzerinden ilerlemesi mühim bir gereklilik olarak dikkat çekmektedir.
hesabın var mı? giriş yap