• benim bu erkek, ama inanın ilk buluşma olacağından haberim yoktu. o zamanlar daha lisedeydik yeni yeni konuşuyorduk aynı dershanedeydik ders bitti beraber yürüyoruz ben, bir zamanlar sevgili olan insan bir de onun arkadaşı ben tabi daha cesaret edememişim gel dolaşalım demeye saatler altıyı gösteriyor anası babası kızar diye düşünüyorum günlerden cuma cepte kalmış 2 lira.

    öyle yürüdük baya kızı bıraktığım yere geldik kızın arkadaşı demez mi hadi gezin biraz çocuk söyleyemiyor ben anladım hem konuşur birbiriniz daha iyi tanırsınız. tabi o an ben sırtımda hissediyorum soğuk terleri, ceplerimi yokluyorum 3 lira olsa iki kola alabilirim diye ama murphy yasaları her zamanki gibi devreye giriyor iki tane madeni parayı hissediyorum.

    tabi orada çöpçatanlık yaptığını sanan kız arkadaş bana söz bırakmıyor evet ya çok güzel olur iyi ki söyledi aylin ben cesaret edemedim aklımdaydı diyorum. kız kızarıyor falan umutlanıyorum olmaz annemler merak eder falan demesini burada yine murphy yasaları devreye giriyor kız tamam diyor. içimden ayline küfürler ederek kızla beraber yürümeye başlıyoruz. daha aramızda birşey yok yol boyu susuyoruz o ne düşünüyor bilmiyorum ama ben simit sarayına mı gitsek bulgar kafesine mi diye düşünmeye başlıyorum hatta ve hatta aklımdan arkadaşlarla batak oynamaya gittiğimiz kafeyle kıraathane arası mekan bile geliyor.

    meydana gelince nezaketen nereye gidelim diyorum kız beni dumura uğratarak hiç düşünmeden özsüt'e gidelim tatlı yeriz diyor. benim sırtımdan akmaya başlayan terler hızla başka yerlere ulaşıyor. şimdiki aklım olsa yanıma o kadar para almadım derim ama insan liseli ergen olunca erkekliğe bok sürdüremiyor. tabi ben tamam gidelim diyorum ufacık beynimle tekrar yola koyuluyoruz mekana karar verdikten sonra. ilk defa damarımdan akan kanı o gün hissediyorum beynim hiç çalışmadığı kadar hızlı çalışmaya başlıyor düşünüyorum;

    -tuvalete gitme ayağına mekan sahibine derdimi mi anlatsam.
    -içerde tanıdık olurmu, olmazsa çaktırmadan etraftakilerden borç mu istesem.
    -arkadaşımı mı arasam, ama kıza ne derim çocuk camekandan içeri bakıp bizi görmüş denilmezki.
    -babama mesaj atsam bakırköy özsütü arasa numarasını bulup, mekan sahibi beni nerden tanıyacak.
    -itiraf mı etsem param yok diye, ama olmaz o zaman kız bir daha görüşmez benle.

    normalde 15 dakika sürmesi gereken yol, 1 dk gibi geliyor neyse girdik içeri menüye bakıyoruz tabi ben ne söylerim diye değil kızın istediği tatlı ne kadar eder diye bakıyorum profiterol istiyor yanında kola kendime söyleyecekmiş gibi siparişini hesaplıyorum 8.5 milyon ediyor soğuk terler yüzümden akmaya başlıyor benim midem biraz rahatsız sadece su alayım diyorum. bitmiş bir halde kızla konuşmaya çalışıyorum bezgin bir ifadeyle anlatmaya başlıyorum anlattıkça zaten rezil olucam herşeyi anlatıyım içimde kalmasın diyorum. eski sevgililerimi anlatıyorum, arkadaşlarımla problemlerimden bahsediyorum, annemle babamla tartışmamı anlatıyorum garibimde beni saf saf dinliyor, kızın ağzına açmasına izin vermiyorum bütün dertlerimi sıkıntılarımı anlatıyorum nasılsa olsa rezil olucam diye.

    tabi zaman ilerliyor ben en son hocaya şunu yaptım bunu yaptım derken kızcağız birazdan kalkalım geç kalmayım diyor, anlatırken param olmadığını unutuyorum bir anda acı gerçek beni tekrar buluyor tamam kalkarız falan derken ben bir tuvalete gideyim diyor. fırsat bu fırsat ben hemen kasaya gidiyorum, adisyonu uzatıyorum ödüyecekmiş gibi allahtan kasada bayan yok babacan bir abi duruyor bişeyler çiziktirip 10 milyon diyor. ben umutla 'abi sevgilimle ilk defa dışarı çıkıyorum planlı bir buluşma değil cebimde 2 lira var biliyorum sende emir kulusun ama bana anlayış göstersen parayı yarın bıraksam, istiyorsan kimliğimde sende kalsın' diyorum. hayatımın en mutlu anı gerçekleşiyor adam etrafına bir bakıyor 'tamam bırakma kimlik falan yarın halledersin diyor'. o an boynuna sarılıcak duruma geldim tabi allah razı olsun ben yarın sabah erkenden bırakıcam parayı diyorum hemen masaya geçiyorum.

    kız tuvaletten gelince kalkalım mı diyor, peki geç olmadan evde ol diyorum ama öyle bir havam var ki dünyanın en karizma en şekil en kaliteli erkeği benim. kasaya doğru gidiyor ben hallettim diyorum klasik kız tripleriyle 'yeaaa ama olur mu öle şey yeaa' diye para vermeye çalışıyor bana. işte o an anlıyorum kızlarda bok gibi para olduğunu, hesap 10 milyon kız bana 20 milyon vermeye çalışıyor. tabi hesabı ödemiş delikanlı edasıyla kızdan parayı almıyorum otobüse doğru yürüyoruz eve kadar buluşma boyunca ağzını açmayan kız bülbül gibi şakımaya başlıyor.

    yani özet olarak; kızlar ceplerinde tomar tomar parayla gezip erkeklerinde aynı şekilde olmasını bekliyorlar. çöpçatan aylin hayatımdan 10 seneyi çalıyor birde öbür gün teşekkür bekliyor benden. kızcağız benim herşeyi dobra dobra anlatmamdan çok etkilenmiş kendisiyle 4 sene çıktık sonra ayrılık şarkısı bizide buldu hatta ondan sonraki 1 senem rezil rüsva oldu. o buhranlı dönemlerde özsüt'te çalışan kasiyeri bile suçladım keşke para isteseydi de kıza rezil olsaydım benle çıkmasaydı diye, parayı da gittim hemen verdim mal gibi adam gözümde kahraman olmuştu. çöpçatan ayline söyleyecek çok şeyim var aslında bizi tanıştıranda o, allahın belası.

    edit: imla
  • lisedeyim. okulun değil belki kainatın en güzel kızı gibi gördüğüm melis adında boşnak bir kız var. ilk buluşmaya davet etmek için bile uzun süreler sadece kızın etrafında dolaşmışım. rakiplerim ciddi, okul takımı kaptanından tutun, annesinin arabasıyla okula gelen birine kadar envai çeşit "süper kahraman"la rekabet halindeyim. sonunda kızın etrafında uçuşan sinekler gibi olan heriflerden sıyrılıp bir not kağıdına çıkışta buluşalım mı gibisinden bir şeyler yazıp bunun eline tutuşturdum. kız öyle güzel ki konuşmaya bile halim yok.

    bakırköy'ü bilenler bilir, sahile inen yollardan birinde zeki bilardo'nun karşısındaki sokaktan aşağıda yeni bir kafe açılmış amacım kızı oraya götürmek. paradan 6 sıfır atılmamış bugünün 2 tl'si o zamanın 2 milyonu. kısa marlboro 185bine satılıyor. cepte olan 2 milyon kızla her türlü atraksiyon için öğrenci halimizle her türlü yeter diye düşünüyorum.

    buluşma noktasına ilerlerken melis ve yanından hiç ayrılmayan iki arkadaşını da gördüm. 3 kız ve ben olacaktık. kızları bir şekilde ekerim yoluma devam ederim diye düşünerek yanlarına gittim.

    "ne yapalım" soruları havada uçuşurken olaya hakimiyet sağlamak için sahile giderken bir kafe açılmış favorim diye ileriye atladım. mekana doğru yürürken kızların kendi hesaplarını ödeyeceklerini benim de melis'in hesabını ödeyerek hesap ödeme işini hallederiz diye düşünüyordum. bir yandan da ya kızlarda para yoksa diye düşünerek kendimi bitirmiştim o kısa yolda.

    mekana geldik, üst katta afili deri koltuklu bir locaya geçtik. menü aldığımızda beynimden vuruldum. bir yandan siparişler uçuşuyor diğer yandan kafamda bu hesabı nasıl ödeyeceğimiz dönüp duruyordu. benim para maksimum melis'in hesabını karşılardı. ben bir şey yemez belki bir çay içerdim ya kızlarda para yoksa rezil olurdum. ton balıklı sandviçler, kola siparişleri verildi. o an dayanamayıp kızlara doğru "menü beklediğimden pahalı sizin para durumunuz nasıl" gibi bir esnaf ağzıyla bir doru yönelttim. biri cebinden otobüs bileti çıkarttı bu var dedi diğeri evim yakın diye bende o da yok dedi. melis ise bir prenses edasıyla ses çıkartmadı. "vay amınısikim" diye ince bir fısıltıyla kızlara öyle bir bakış attım ki bir tanesi bence kalkalım diye ayağa kalktı. diğerleri onu takip etti. melis'in canı sıkılmıştı. arkadaşlarından utanmış bir hali vardı. o haline bile hastaydım kızın. hep beraber kalktık. kızlar atik hareketlerle kapıdan dışarıya attılar kendilerini. ben kasadaki amcaya doğru yöneldim. hafifçe kasanın yanına geçerek. durumu uygun bir dille anlattım. paramın sadece kızın hesabını ödeyebileceğini diğerlerinin parasının olmadığını vs. amca bir baktı yüzüme, gençlerin siparişlerini paket yapın dedi. o an amcaya sarılıp baba diyesim geldi. neyse adamlar iki poşeti verdiler. amca kasadan çıkartıp 5 milyonu da cebime sıkıştırdı. kızı evine taksiyle bırakırsın dedi.

    kapıdan dünyayı kurtaran adam havasında çıktığımda kızlar elimdeki poşetlere bakıyordu. "sizi aç bırakamazdım" diyerek bir havayla hadi sahile gidelim dedim. sahilde tıkındık. kızlar önde biz melis'le arkada yürüdük. el ele tutuştuk. memesi koluma değdi falan filan bir sürü şey oldu. o gün melis'le "çıkmaya" başladık.

    neticede o adam o gün bendim ve o günden sonra hiç bir buluşmamda paranın sorun olduğu bir şey yaşamadım. halen "en güzel ilk buluşmam" olarak hatırımda kalan bir hikayedir benim için.

    not: entry'i yazdıktan sonra daha güzel bir ilk buluşma yaşadım şimdi hanım olur kendileri bu notu da bu entry'i okuyor diye yazmıyorum inan, valla.
  • istiklal caddesi'nde topuklari gote vura vura kosan erkektir kendisi ayni zamanda.

    lisede degildim, param da vardi allaha sukur. ama yine de geldi iste basimiza. demek ki neymis? ne oldum degil, kedi canina senin demek gerekiyormus. (istedigim ozlu sozu bulamadim buraya, ben de sevgili hocamdan afirayim dedim)

    neyse iste kizi ziyarete gitmisim. daha yeni baslamisiz. bir heyecan, bir senlik. neyse gezdik tozduk. az nakit vardi ustumde, o da tukendi haliyle. dedim kredi karti var, onla hallederiz bir sekil. kiz illa bambi'ye gidelim istanbul'a gelmisken yememek olmaz didi. iyi dedim, ben nereden bileyim sevimli logosuyla gonlumuzde taht kuran bu muessesesimizin kredi karti kabul etmedigini (eskiden yoktu, su an durum nedir bilemiyorum) neyse zikkimlandik bir guzel. kiz tuvalete gitti. bende aradan hesabi cikarayim dedim. kredi kartini uzattim. herif kredi karti kabul etmiyoruz dedi. aha dedim boku yedim. ne yapsam ne etsem. arkadaslarin taksim'de oldugunu biliyorum, onlardan istiyim. neyse aradim, dedim nakit lazim. ortada bulusalim. kizdan tuvalete gitmek icin istedim, aynen disari vin, bir kosuyorum sormayin gitsin. bizimkilerin de gidip tunel'de oturacagi tutmus, git allah git bitmek bilmedi. iki kilometre falan kostum, bi iki kilometre de aynen geri. tabi bu esnada mini bir ismail turut olmusum ben. kiz icinde oha ne bicim scmis ayiya bak demistir. ben olsam derdim yani.

    neyse zaten yurumedi. uc sene pesinden kostugunuz kizi elde edince hicbir bok olmuyormus. ya da benim gibi zirzop adam isi degil bu ask mesk olayi.

    karakediii soyledi simdi. geciyormus artik kredi karti. ipne bambi.
  • baştan söyleyeyim hiç allah belanı versin demeyin lisedeydim olur o dönemler böyle şeyler. neyse direk gireyim konuya.

    bir ekim sabahında ve aynı zamanda bir ramazan günü ben yeni bir kızla çıkmaya başlamışım, ilk haftasonumuz geldi, buluşucaz tabi ama gece pederle takışmışız, o da para bırakmamış. bende ergen gururum yüzünden istemedim ama dershaneye gidicez ve cepte 3 lira var, 1 lirası kentkart'a gidiyo kaldı 2 lira. o zaman plan şu, telefonu kapatıp, hiç ses çıkarmadan dershane çıkışı direk eve tüyüp kıza hastayım ayağı çekmek.
    neyse dersler bitti sessizce indim eve akıcam, tam dershane'nin çıkışına geldim derken.. gördüğüm manzara yüzünden kendimi okul kapısında serseri sevgilisi bekleyen meslek liseli kız gibi hissettim. yani kız dershanenin kapısına gelmiş beni bekliyor. neyse gelmiş kapıya kadar kız, ben de cool mod on yapıp gittim tabi yanına,

    -*şaşırttın beni.
    -telefonun kapalı olunca işimi şansa bırakmak istemedim*
    -yaa sorma evden çıkarken şarj etmeyi unutmuşum bende tam bi yolunu bulup seni arıycaktım..
    -neyse gerek kalmadı hadi gidelim..

    derken çıktık başladık kapalı bir havada alsancak sokaklarında yürümeye.. yürüdük, yürüdük biraz durduk sonra yine yürüdük derken yürümekten kızın ayakları morardı ve sonunda hadi bi yere oturalım artık dedi. ee para yok, ama diyemiyosunda, erkekliğe bok sürdürmemek için tamam dedik, benim ara sıra takıldığım yukarı kafe'ye gittik. mekan boştu zaten, hemen menü geldi önümüze ve gelir gelmez ilk bombayı patlattım,

    -gerek yok, ben oruçluyum*.
    -gercekten mi? bahsetmemiştin hiç bende bişy almayayım bari
    - yok sorun değil al bişyler sen olmaz öyle.
    -hmm peki.. bende bi ice tea alayım bari

    o anda masada boşta duran menüye yapışıp ice tea nin fiyatını aramaya başladım erkeğiz ya ödettirmeyiz hesap. bi baktım ki siktimin ice tea'si 2.5 lira yani açık var. o andan itibaren oturdugum sandalye diken olmaya başladı.
    neyse başladık sohbete takılmaca falan derken hazır mekan boş, benden hafif temaslar başladı tabi yakınlaşıyoruz derken öpmeye yeltendim ama kız o an durdu ve,

    -bi saniye sen oruç değil miydin?

    şimdi bunu söylemesinin 2 sebebi var,
    1. ihtimal beni düşündüğünden oruçlu öpüşüp orucumun mundar olmasını istemedi.
    2. ihtimal kız şimdi bunun ağzı leş gibi kokuyodur amk dedi ve kendini düşündü.
    ben 1. si ümidiyle sohbete devam ettim, 1-2 saat orda konuştuk o şekilde, zaman su gibi aktı ve sonunda hesap vakti geldi çattı. tabi ben orda 2. bombayı patlattım.

    -ben bi tualete gidip geleyim kalkarız.

    tualette 20 dk. fayans saydım. bitti bi daha saydım, saydım, saydım... kendimi o kadar kaybetmişim ki normal bir kızın terketmesine yetecek kadar durmuşum. sonra çıktım tualetten, baktım bizim masa boş. bir ohh çektim ve o andan itibaren show'uma başladım.

    -bakar mısınız? şu masanın hesabını alabilir misiniz?
    -arkadaşınız halletti beyfendi.
    -nasıl olur yaa?

    kız o sırada merdivenin girişinde beni bekliyordu. bende onun duyacağı sesle,

    -olmaz öyle şey ben vericem..

    kız bunu duyup hemen yanıma geldi,

    -yaa tamam ben hallettim gerek yok
    -olmaz diyorum..
    -ya gercekten gerek yok.

    o an elimi cebime atmışım para çıkarmak için ama kaza bela kız hadi tamam lan sen ver bakalım dese sıçtık. o cepten 2 lira çıkıcak ve rezilliğin daniskası (bu arada şimdi düşününce cesaretime hayran kaldım) ama allahtan kızdan o yönde bişy gelmedi. neyse kızın ısrarı sonucu elimi cebimden çıkardım, yüzüne sert sert baktım ve orda son bombayı patlattım,

    -bi daha böyle bişy olmasın.
  • - sinemaya gidelim mi ?
    - yok yok yaaa, hiç güzel film yok... çay içelim mi bi yerde...
    - ee, olur..

    - iki çay alalım abi biz
    - tost yese miydik ?
    - yok yok buranın tostu çok kötüdür, sadece çayı güzel ama çok içme onu da.
  • (bkz: risk budur)
  • öğrenci adamdır muhtemelen.

    ilk buluşmamızda daha sonra sevgili olucağımı bilmediğim erkek, "acıktım ben" dediğimde utana sıkıla ya benim param yok dedi. ben de dedim ki, " salla ya, hesaplaşırız bi dahaki yemekler senden" ve onun bişey seçmesine mahal vermeden sevdiğini bildiğim yemeği de sipariş ettim onun için.

    daha sonra hesabı bazen o bazen ben bazen ortaklaşa ödedik. hala çıkıyoruz hala da çok mutluyuz. cebinde 200 lirayla gezen adam da gördük. 2 lirası bile olmayan adamı da gördük. ortada her şey. para neyin göstergesidir ki?

    ha şu var, kadın ister ki, ilk buluşmada jest olması açısından erkek kadını bir yere götürsün hesabı ödesin. ama bu zorunluluk değil jesttir. yapıcak durumu varsa ama yapmıyorsa sorun vardır. yapamıycak durumu varsa beklenti içine girmek sorundur.

    ve bir kadın olarak her zaman söylüyorum ki, "erkekten hesap ödemesini, para harcamasını beklemek de bir çeşit orospuluktur". kendinizi orospu yerine koymayın lütfen değerli hemcinslerim. ondan sonra "necati beni adam yerine koymuyor" diye dolanıyorsunuz çünkü.

    bir de şu var, eğer ki kişinin sabit bir işi varsa çalışıyorsa, evine para göndermek gibi, ev-araba kredisi ödemek gibi, o ay ekstrem bir gideri olmak gibi bir durumu olmadığı halde buluşmaya iki lirayla geliyorsa, bu o adamın tutumsuz ve parasının kontrolünü yapamadığını gösterir. işte bu tip adamlardan sorunlu olan sadece budur. para harcamasını kontrol altında tutamayan adam illerde ilişki ciddleşirse (evlilik gibi) insanın başını ağrıtır. o adamdan uzak durulması gerekir.

    gerisi teferruattır, adam adam olsun yeterdir cebindeki parası da onun olsundur. sevgi ve saygı temeli bir ilişkide senin benim param olmaz, ikimizin parası olur.
  • 2 tl ile buluşmaya gidecek kadar yüreği olan erkek için gelecek olan kadının, gönlünde taht kurmuştur erkektir.
  • şimdi ilk önce erkek, sevdiğini bir parka davet eder. saat üçte sevdiği parka gelir. erkek, aşkının her şeyi çözümleyebileceğinden emindir. sonra sevdiğiyle bir banka oturur. gelirken parasının yarısıyla çekirdek almıştır.

    sevdiği, onu bir bara götürmemesini garipsemiştir. evet, ilk defa bir sevgili onu ilk buluşmada parka çağırmış ve çekirdek almıştır. bu çok sevimlidir. sevdik, erkeğin eğlenilecek değil evlenilecek adam olduğunu düşünmeye başlamıştır bile!

    çekirdek bittiği zaman sevdiğin ağzı tuz tuz olur. su alınması gerekir. erkek, su almaya gider. fakat şimdi ilk buluşmada kıza "suyu çevirelim mi?" dese ayıp olur. o yüzden iki tane su alır. parası biter.

    suyu içtikten sonra kız, "hadi dondurma alalım!" der. aç mıdır ne halt?! neyse, sonra erkek biraz tısır tısır nefes almaya başlar. itiraf etmek zorunda kalır durumu. bu hali ise kıza çok sevimli gelmektedir!

    "saçmalama. ben alıvereyim ne olacak..." der kız. sonra hiçbir şey eskisi gibi olmaz.

    ***

    erkek, gururludur da. aşkını sineye çeker ve bu işin artık yürümeyeceğini söyler. oracıkta, o bankta sevdiğini bir başına bırakır ve gider. sevdiği "dur yahu ne dedim ben?" dese de ardından, dinlemez.

    yıllar geçer. erkek 1.500 tl ile bir işe başlar. evlenir. sevdiği de evlenir, iki çocuğu olur ama hayatları boyunca birbirlerini asla unutmazlar.

    budur işte ilk buluşmaya 2 tl ile gelen erkeğin, erkeklerimizin hikayesi! kızlar, az yiyelim henüz hesapların karışmadığı zamanlarda, efsanevi aşklar ölebilir bakınız. her şey olur.
  • 1 tl ile bile gelmeyen erkekten çok da farkı yoktur. önemli olan bir şeylere imza atmaktır.

    http://i52.tinypic.com/v6lyxl.jpg
hesabın var mı? giriş yap