• 39 yaşında ölümü seçen şair.

    görüyor musunuz?
    denizin otesinde
    kumsaldan hayli uzakta
    bir ev var
    tek pencereli bir ev
    içerde bir iskemle
    üzerinde gençliğim
    bir yatak, bir yorgan, bir kırık masa..
    bir ip sallanır boynumda.

    odama sımsıcak iklimlerle geldiniz.
    gözleriniz kararlıysa
    sevmeye sevilmeye
    bu gece sabaha dek
    ipi siz çekeceksiniz.
    sımsıcak deniz
    gidemediklerimiz.
  • 1994 yılında, daha 39 yaşındayken dünyadan ayrılmayı tercih eden değerli bir şair, öykücü ve çevirmendir. ismi çok telaffuz edilmez edebiyat sohbetlerinde ki sözlükte bile bir sayfayı geçmemiş entry sayısı. halbuki, türk edebiyatının en değerli kayıplarından biridir kendisi. hümeyra'nın söylediği gidemediklerimiz ile tanıdım onu, sözlerinin derinliğinde kayboldum, hislerine ortak oldum.

    grenoble üniversitesi, iktisadi bilimler fakültesi'ni bitiren yumer, i.ü. yabancı diller bölümü'nde fransızca okutmanlığı yapmış. bazı öyküleri defter dergisinde yayımlanmış. yaşamının son yıllarında ise oyun yazarlığı ile ilgilenen yumer, istanbul devlet tiyatrosu'nda sahnelenen “kassandra” adlı oyunu serra yılmaz ile birlikte türk diline kazandırmış. hür yumer aynı zamanda tiyatro ve sinema sanatçısı serra yılmaz'ın ilk eşi.

    görsel; hür ve serra.

    başlıca çevirileri :

    doğu öyküleri, marguerite yourcenar, adam yay., 1985
    bir ölüm bağışlamak, marguerite yourcenar, adam yay., 1988
    giacometti'nin atölyesi, jean genet, metis yay., 1990
    ölüler ansiklopedisi, danilo kiş, remzi kitabevi, 1991

    1995 yılında öldükten sonra, yazdığı öyküler ahdımvar adlı kitapta toplanmış. geç de olsa onu tanıyıp kitabına ulaştığım için şanslı hissediyorum kendimi. on üç öyküden oluşan kitap, ilk kez defter dergisi 1987 ekim-kasım sayısında yayınlanan ''mesed'' öyküsü ile açılır. oktay rifat'ın dilsiz ve çıplak kitabından bir alıntıyla başlar öykü;

    ''bırakılmanın hüznü, unutulmanın çisentisiyle ıslaktır.''

    mesed, hür yumer'i yazınsal olarak tanımak ve içsel dünyasına tanıklık etmek için en iyi öyküdür sanırım. yas tutan bir insanın özlemini kelimelere sığdırmaya çalışır bu öyküde;

    ''sana yazmaya başlarken adının anlamını bile bilmediğimi fark ettim. sana başka bir ad vermeye dilim varmıyor. sana yazmaya başlamak bile sana kıymak aslında... yazmak! bellekte kalanların, ya da bellekten silinmeyen sabit imgelerin yanında ne kadar cılız kalıyor bu sözcük bir bilsen! yazı: kağıda dökülen sözcükler sıralanışı. hayat: belleğe yer eden imgeler. eğer amaç aradaki farkı yazmaksa, ya da aradaki farksızlığı, yanılmıyorum: senin ölü halinle, benimle yaşadığını söyler ya da yazarken yanılmıyorum.''

    ölüm bir adım ötededir;

    ''neyi öldürdük bende? bunu hiçbir zaman bilmeyeceğim. tıpkı niye yaşadığımı bilmeyeceğim gibi. martılar, üç renkli kediler, ya da bir gelincik, bir servi gibi yaşamak dururken.''

    kitanın arka kapağındaki alıntı masal öyküsündendir. ''fısıldıyorum'' der;

    "henüz bir masal olan şu zaman, sana göstermeden bir yere gizlenmiş olabilir. ya git, ya da kal. mesafeyi dondurmuş, boğazını kurutmuş, dilini koparmış, başını döndürmüş olabilir. git, ya da kal. karşındaki karanlık, yüzüne çığlık çığlıa çarpıp duruyor olabilir. git... kal... sadece parmaklarının yardımıyla konuşabilen şu dudaklardan sızan sayıklama, seni yaralıyor, yok sayıyor, yıldırıyor, başucunda bekliyor, yüzüne üflüyor, seni iyileştiriyor da olabilir. gitme, kal. hep zaman yok, kalmadı denecek. hadi gitme. kal. ya da git! dön geri. bu yer, tutsak bir kimsenin ilk bedeni. çoktan ayartıldı. bu yer tek ayartılmanın, sevmenin sürekliliği... ya git, ya da kal... dön geri."

    hür yumer'in ''bir arayışın notları'' yazısını 1996 yılında adam öykü yayınlamış ve borges defteri paylaşmış, okumamak olmazdı.

    bir arayışın notları

    bir arayışın notları'ndan:

    ''sözcükler de kendilerini dağıtıp toplarlar. ama insanlar gibi değil. bir tümcede bütün bir hayatı okuduğunuz yanılsamasına kapıldığınızda, o tümcenin bir yerinden, ya da o tümcenin çağrıştırdıklarının içinde yaşıyorsunuzdur artık. bazen öteki tümceye geçmeyi bile gereksiz bulursunuz. o kadarı yeter size. ama merak edersiniz işte. iyi yazar kendini değil hep kendinden öncekileri, kendinden sonrakileri merak ettirir. ya da kendini onlarla nasıl silebildiğini gösterir.''

    ve gidemediklerimiz;

    gidemediklerimiz/ spotify

    ''görüyor musunuz denizin gerisinde
    kumsaldan hayli uzakta bir ev var
    tek pencereli bir ev, içerde bir iskemle
    üzerinde gençliğim
    görüyor musunuz denizin gerisinde
    kumsaldan hayli uzakta bir ev var
    tek pencereli bir ev, içerde bir iskemle
    üzerinde gençliğim
    bir yatak, bir yorgan, bir kırık masa
    bir ip sallanır boynumda
    bir yatak, bir yorgan, bir kırık masa
    bir ip sallanır boynumda, boynumda
    odama sımsıcak iklimlerle geldiniz
    gözleriniz kararlıysa sevmeye, sevilmeye
    bu gece sabaha dek ipi siz çekeceksiniz
    sımsıcak deniz gidemediklerimiz
    odama sımsıcak iklimlerle geldiniz
    gözleriniz kararlıysa sevmeye, sevilmeye
    bu gece sabaha dek ipi siz çekeceksiniz
    sımsıcak deniz gidemediklerimiz
    bir yatak, bir yorgan, bir kırık masa, ah
    bir ip sallanır boynumda
    bir yatak, bir yorgan, bir kırık masa
    bir ip sallanır boynumda, boynumda''
  • türk edebiyatının en iyi öykücülerinden biri olmasına rağmen belki erken yaşta ölmüş olması, belki, kuvvetle muhtelemel belki, yeterince dergi, yayınevi sahibi, editörü ve yine yeterince köşe yazarı dostu olmaması nedeniyle türk edebiyatının bir köşesinde unutulmuş, adını duyan her on kişiden dokuzunun, ayol o ne, dediği sahici öykücü.
  • "ahdımvar" isimli bir öykü kitabı olan, çok genç yaşta kaybettiğimiz, kedisever, bilgekarasusever, yakışıklı ve merhametli yazar.
  • gidemediklerimiz adli siiri hümeyra tarafindan bestelenerek beyhude adli albümde seslendirilen edebiyatcimizdir. cok genc yasta kaybettiklerimizdendir.
  • ” … sana yazmaya başlarken adının anlamını bile bilmediğimi fark ediyorum. sana başka bir ad vermeye dilim varmıyor. sana yazmaya başlamak bile, sana kıymak aslında… yazmak! bellekte kalanların, ya da bellekten silinmeyen sabit imgelerin yanında ne kadar cılız kalıyor bu sözcükler bir bilsen! yazı: kağıda dökülen sözcükler sıralanışı. hayat: belleğe yer eden imgeler. eğer amaç aradaki farkı yazmaksa, ya da aradaki farksızlığı, yanılmıyorum: senin ölü halinle, benimle yaşadığını söyler ya da yazarken yanılmıyorum. ”

    (bkz: ahdımvar)
  • “ neyi öldür bende? bunu hiçbir zaman bilemeyeceğim. tıpkı niye yaşadığımı da hiçbir zaman bilemeceğim gibi. martılar, üç renkli kediler, ya da gelincik, bir servi gibi yaşamak dururken.
    neyse, olmak istediğimiz şeyleri iyi kötü seçtiğimize göre, insanız herhalde. en büyük felaket değil bu.”
    ahdım var, hür yumer
  • #ahdımvar “biz iyisi mi hiçbir yere gitmesek. yerimiz yok çünkü…bir yeri en çok özleyen bizim gibilerin bir yeri olmalıydı. olmalıydı. yok. olsaydı, karışırdık birbirimize. ayrışmazdık. başlangıçtaki gibi. kimse ayırt edemezdi bizi sonsuz bir farklılıktan, kocaman gözleriyle bakan. kimse ayırt edemezdi ve kimse dayanamazdı o bakışa! onun için bırak, o direnen bir eksiklik, bir kusur, dünyayı kendince gören bir insan olarak kalsın”
  • "nasıl düşmeliyim yere? bir yaprak gibi. bir kedi gibi. ama kendini bir yapının tepesinden aşağı fırlatan insan; onu yerden nasıl kaldırmalı?..."

    intiharından yedi sene önce defter'de yayımlanan "mesed" adlı öyküsünden.
hesabın var mı? giriş yap