• üzerine bir çizgi çekilirse hayat olur..
  • geçen yine çok yorgunum. mutfak da epey dağınık. toplasan can veresin gelir, toplamasan ince dert sahibi olursun, öyle bir hâl. haydi bismillah dedim, açtım televizyonu. trt belgesel'de kalmış liste, değiştirmedim. görüntü lazım değil bana zaten, ses yeter. içsesimi bastırsın kâfi.

    yörükler anlatılıyor, hemen dikkat kesildim. göç zamanıymış, ailenin reisi ve oğlu çadırları söküyor. anlatıyor da bir taraftan, diyor ki "asıl iş sürüyü götürmekte. eskiden daha kolaydı. şimdi koca sürüyü karayolundan geçirmek zorunda kalıyoruz. çoğu telef oluyor. şu boğazı atlatırsak gerisi kolay."

    oğlan çocuğu var iki tane, akran, kapkara olmuşlar güneşten. sırıtarak parmaklarıyla uzak dağları işaret ediyorlar, "taa oralara gidecez, gördün mü bak taaa oralara."

    evin hanımı "benim şehirde de evim var" diyor. "ama ben orada en fazla bir ay kalabiliyorum. dayanamıyorum. buranın işi ağır, keçicilik zor, ama ben burayı seviyorum. dağları seviyorum, gece yıldızlara bakmayı seviyorum."

    elimdeki işi bırakıp sandalyeye çöküyorum. dağ dedi, yıldız dedi, göç dedi. kan çekti. evin kızı salındı, kadraja girdi. al yanaklar top top, siyah zülüf şelale, gamzesi koç yiğit mezarı, gözler kervan kıran. şakıyor, " okuyorum aslında, liseye gidiyorum. o hayatı da seviyorum. ama bu hayatı da. ikisinden de vazgeçemiyorum."

    duraklıyor. gülüyor. "hayal işte. oradayken bu hayali, buradayken o hayali özlüyorum. "

    belgesel devam ediyor ama ben olduğum yerdeyim hâlâ. hayal - hakikat münasebetinde dört dönüyorum. şu yaşımda uğraşa didine çözemediğim hakikati, güzel yörük kızı oracıkta ayân ediveriyor.

    hayal işte, insan o hayaldeyken diğerini, bu hayaldeyken de ötekini özlüyor.

    bir peri suret görünüyor, bana da bir hayal oluyor.
  • paralel boyutlarda anlik yaratilan ve yokolan kainatlara verilen isim..
  • " fakat bir hayalden kurtulmak, onunla baş başa yaşanmış zamanın izlerini içimizden silmek değildir."

    ahmet hamdi tanpınar - mahur beste
  • çok büyük hayallerim vardı benim. uçmayı hayal ederdim çocukken. uçsuz bucaksız gökyüzünde süzülmeyi özgürce. dertsiz, tasasız, stressiz yaşamayı, kuş gibi hafif olmayı.

    sonra 15 yaşıma geldiğimi hayal ederdim. gerçekleştirebildiğim tek hayalim bu büyük ihtimalle. çok şey görüp, çok şey öğreneceğimi. 30 yaşıma kadar 500 kitap okuyacağımı, kendime ait bir kütüphanem olacağını. basit uğraşlarım olacağını hayal ederdim, basit yaşayacağımı.

    dünyayı gezecektim. bilmediğim yerler görüp, yeni diller öğrenecektim. geçimimi topraktan sağlayacak, paraya değil bilgiye ve emeğe boyun eğecektim. sonra baktım topraktan para kazanamayacağım, en azından işimi layıkıyla yapmayı hayal ederdim.

    ve bugün... okulu bitireli epey oldu. özel sektörle ilgili fikir sahibi olacak kadardır tanıyorum iş hayatını. hayalin ne diye sordum kendime, uzun uzun düşünmeme rağmen cevap veremedim. piyangodan para vurup 4 daire almak ve kiralarıyla geçinmeye çalışmaktan başka hayalim kalmamış. başka bir beklentim yok hayattan. üstelik aksi gibi piyango bileti de almam, şu kadarcık hayalimi gerçekleştirme ihtimalim bile yok. eskiden ebru'yla uğraşmak isterdim mesela. bırak ebru'yu plastik leğenin yanından geçmeyeli 5 sene oluyor amına koyim. uçmayı hayal ederken 4 daireye fit olmamalıydım. böyle vizyon değişikliği olmamalı, hayallarim böyle ufalmamalıydı.

    kapitalist düzenin en korkunç tarafı bu sanırım. hayallerini öğütüyor insanın. ne yaparsan yap köle olduğunu farkettiğin an, küçük şeyler hayal etmeye başlıyorsun. ünvanım ne olursa olsun birilerini zengin etmeye çalıştığım müddetçe köleyim, öğrendim artık. öğrendikten sonra mı yaşamak? hastayken çay içersin ya, onun gibi. sıcak ama tadı yok.
  • ana kaynağı masallardır.
    yani ne kadar masal dinleyerek veya okuyarak büyüyorsan, doğru orantılı olarak o kadar da hayal kuruyorsun.

    hayalin makro veya mikro oluşu yüreğin gücünü gösterir aynı zamanda. bu güç, yapılanların yanı sıra yapmak istenilenlerin de toplamından oluşur.

    kaldığında ekmeğin hayalini daha öncesinde hiç kurmadıysan..
    sana bir haberim var;
    üzgünüm... açlıktan öleceksin.

    hayaller imkansız gibi görünse de, yürüdüğün yolda senin terini silen peçete, düştüğün kuyudan çıkaran sıcak bir el, ağlarken sırtını sıvazlayan bir dosttur.

    göğe baktığında uzanıp tutmak istediğin yıldızlardır hayallerin.
    ulaşamazsan bile o yıldızlara umut edersin ya.. acaba dersin... sonucu ne olursa olsun bir şey kaybetmezsin,
    hayal etmeyi bıraktığın anda yaşamayı da bırakabilirsin.

    özgürlüğün anasını ağlattığın, yalnızca sana ait en büyük alandasın. istediğin gibi atını koştur. engelleri küçümse. hayal özgür olunca gücün özgürleşir, gücün özgürleşince hayalinin köleliğinden kurtulur efendisi olursun.

    ayağını yere basarak daima yıldızlara uzan. hayalin doğrultusunda yontarak ve yontularak adımlarını at, çalış çabala, huzuru ortaya çıkar...
  • çok bereketli bir şey. kur kur bitmiyor.
  • âdemoğlu, hayalle gelişir. hayalleri güzelse onunla rahatlar.yok, eğer gözüne kötü hayaller görünürse ateşten eriyen mum gibi erir gider. yılanların, akreplerin içinde bile olsan allah, seni güzel hayallerle avutursa, yılanlar, akrepler sana munis olur. çünkü hayalin, aşağılık şeyleri altın yapan bir kimyadır.

    sabır, güzel hayallerle tatlılaşır. çünkü her şeyden evvel içinde bulunduğun sıkıntıdan kurtulma hayaline düşersin. o kurtuluş ümidi, içteki imandan gelir. iman zayıflığından da ümitsizliğe, iç sıkıntısına uğrarsın. (mesnevi'den)

    mevlana abdurrahman cami de şöyle buyurmuş: "öyle hayal ve tasavvur unsurları vardır ki, murakabeyi sürdürmek ve güçlendirmekte tesirlidir. meselâ çöl tasavvuru «ıtlâk*» manasınadır. ( mesela alev alatlı rusların karakterini sınırsız steplerin belirlediğini söyler)

    dağlar heybet ve azamet mânasını canlandırır, su sesi murakabeyi uzatıcıdır. gölge, sahibine bağlılığı ve istiklâlsizliği bakımından kendi kuvvet ve hüviyetinden sıyrılışı ifade eder. (allah asıl, kainat veya insan ise gölgedir)

    vahşi canavarları ve onların yırtıcılığını hayal etmek dehşet ve hayret aşılayıcıdır. cenaze hayali, fânilik fikrine kuvvet verir. ağlama sesi ve çığlık, kaybedilmiş sevgiliyi hatırlatır"

    eğer kalbimiz temiz olsaydı yani bilinçaltımız arınmış ve tüm ukdelerinden temizlenmiş olsaydı, hayal ettiğimiz her şey bize ikram edilirdi. zira evrensel düzen böyle kodlanmıştır. bizler bir şeyi hayal etmekle veya yalnızca niyet etmekle evrensel düzene sipariş geçmiş oluruz. mekanizmalar tetiklenir ve siparişimiz hazırlanmaya başlanır. ancak nefsimiz ve şeytanımız yani karanlık yönümüz derhal kalbe şek, şüphe, vesvese tohumları atar. bizde tereddüt başladığı anda farkında olmadan bilinçaltı yayını yoluyla yeni bir talimat göndermiş oluruz: "sipariş iptal".

    ahiret ortamında zıtların çatışması tamamen kaldırıldığı için şek, şüphe, tereddüt söz konusu değildir. o yüzden her istediğimiz derhal karşılanır. bilinçaltı nursuz, inançsızlıkla, negatiflikle, egoyla kodlanmış olanların da talepleri derhal karşılanır elbette. o yüzden "cehennemde ateş yoktur; herkes ateşini dünyadan kendisi götürür" denilmiştir.
  • turşusu pek bereketli olur. akmaz, kokmaz, pek dayanıklıdır. kurup kurup ışık almayan serin bir yerde saklayınca tam kıvamına gelir. yıllar sonra çıkartılıp aynı tatta tüketilebilir.*
  • bir çift camın -bilmem ki kaç numara- arkasına saklanmış hayallerim var benim. bir çift el mesela; hayal gücümün sınırlarını zorlayan eller. bakarken delirmeye korkulası, bırak onu bakmaya kıyılamayan eller. bayram sabahları gibi sade, tertemiz, sedef kaplı çeyiz sandıkları gibi, kutsal. isterdim aslında hayata öyle bir çift elden tutunmayı, o eller gibi olmayı. ama ben bu kadarım işte, hayallerimin hepsi bu kadar. nerede yoksa ben, nerede onlar…

    hayatımı avucumda taşıdığım için belki de uzanmaya korkuyorum, uzanıp tutmaya. sadece hayaller benim için. her şeyim benim o eller. etle kemiğin mucizevi mimarisinde ten rengi korkusu içimin. yorgun bir yalnızlığın ardından, utançlarından sıkılmış bir adamın amaçsız, umutsuz gardı.

    ömrümün en bahanesiz zamanında aldatılmış yasalarım var yasaklarıma. hayallerime inat, yaşanmamışlıktan kalma bir acıda kendi hayalimden korkmanın verdiği o olağan yenilmelerin yorgunluğu, soğuk mabedimde, kendimden bozma bir hayaletten başka hiçbir şey bırakmıyor ardında.

    hayal, hayata cevap vermiyor.
hesabın var mı? giriş yap