• dr. breen in ilk bölümde açıkladığı, combinelar ve içgüdü hakkındaki görüşleri sonrası ikna olup, oynmayı bıraktığım oyun. (bkz: arkadaş doğru söylüyor)
  • yazarlarca yapilan detayli ve yeterince tatmin edici analizlerden sonra, teknik acidan söyleyecek ya da eklyecek birseyimin kalmadigi saheserdir. pc (ayni zamanda konsol) oyunları tarihinde kilometre tasidir.

    "saheser" diye niteleyip hemen ardından yaziyi noktalayacak kadar dünyanin en yuzeysel adamligi yapmak istemedigim için, müsadenizi de alarak, oyun icindeki karakterlerden, dost-düsman muhattabiniz kim olduysa onlardan bahsetmek istiyorum.

    yalnız;
    yazacaklarim spoiler içereginden ötürü oyunu henüz oynanamis yahut oynayip da henüz bitirmemis olanlar, oyundan maksimum tat almak istiyorlarsa "lütfen" siklemeden geçsinler.

    edit - 26- 11- 2006 :
    half life 2 episode one ile birlikte senaryoya eklenen veya sirri cözülen bazi karakterler yüzünden 2 yil önce yazmis oldugum bu yaziyi editleyip güncelleme ihtiyaci hissettim.

    --- spoiler ---
    --- spoiler ---

    city 17:
    zannedersem ya eski sscb'nin hükmettigi topraklar üzerinde ya da kuzey avrupa'da bulunan bir sehir. ayrica xen gezegeninden istilaya gelen the combine olusumun merkez üslerinden biri. black mesa'nin da birdönem yöneticiligi üstlenmis olan administrator lakapli dr wallace breen'in bulundugu bölge. oyuna basladigimiz yer.

    headcrab:
    ilk half life'dan tanidik, ufak, yengec gibi yampiri yampiri hareket eden yaratiklar. ziplayarak insanin kafasina yapisiyor, beyini sömürüyor ve kisa süre içinde zombiye dönüstürüyorlar. iki sikin gitsin. kursun harcamak istemiyorsaniz, leyve ile tek gömcürüklük canlari var.

    fast headcrab:
    oyun içinde karsilasilan bir headcrab türü. standart headcreabden farki, daha uzun ve ince bacaklara sahip olmasi ve bu sayede daha seri hareket etmesi. headcrablere iki sikiyorsaniz buna 3 sikin.

    toxic headcrab:
    headcrablerin üzeirinde yogun miktarda zehir tasiyan versiyonu. siyah renklidir ve 3 kursunla ölmeyecek derecede güçlüdür. 9mm kalibreli mermi dolu bir sarjör rahat gidiyor bu hayvana.

    zombie:
    bu da half life 1'den asina oldugumuz yaratik türü ve hatirlanacagi üzere headcrablarin, insanlarin beyinlerine yapisarak kisa sürede dönüstürdükleri yaratiklardir. bu kez daha agresifler ve sahaya yabanci cisim firlatan hirçin taraftarlar gibi yakinlarinda ne bulursa üzerinize firlatiyorlar. bu cisimleri gravity gun ile kapip kendilerine iade etmek vaciptir.

    toxic zombie:
    3 toxic headcrab tarafindan anda beyni sömürülen insanlarin dönüstükleri yaratik çesisidi. normal zombiye nazaran daha zor ölüyor. ayrica anlamiyorum bok mu var bu insanlarin beyninde, headcrablarin günlük protein ihtiyacini fazlasiyla mi karşılıyor ? baska canli mi yok ?

    running zombie (nam-i diger ibrahim üzülmez yaratigi) :
    oyunun en ürkütücü yaratiklaridir. hele ki "we don't go to ravenholm" bölümündeki mevcudiyetleri üç buçuk attirirmaya fazlasiyla yetiyor. bu yaratiklardan bir alay görüp de, yüksek bir yere kaçmaya tesebübüs etmeniz, kaçmayi basarsaniz da hiçbir ise yaramaz. emniyette degilsiniz. çünkü düz duvara da kosarak tirmandiklarindan dolayi, iki üç saniyeye kalmaz yaninizda bitiveriyorlar. saldirirken çok igrenç sesler çikarirlar. fast headcrablerin it köpege musallat olmasi sonucu peydahlanan yaratiklardir.

    barnacle:
    ilk oyundan tanidik, tavan yaratigi. metrelerce uzunluktaki dillerini sarkitip, enayi avlarinin gelip yapismasini beklerler. kazara bu dillere yapisan av barnacle tarafindan güzelce yukariya çekilir ve yenir. bir keresinde zavalli bir combine'i tek seferde yuttugunu görünce "oha" dedim. öldürdügünüzde içinden bilimum et ve kemik çikar. başka ne çikacakti ki?

    ant lion:
    fikir olarak starship troopers yahut tremors'tan esinlenildiginden süphelendigim yaratiklar. kumluk zeminde, bilhassa deniz kiyilarinda, kum üzerinde yürümeye görün hemen yaninizda biterler, sayilari yoktur, ne kadar öldürürseniz öldürün hemen bir yenisi dibinize kadar gelir ve sizi tirmalar. sonic wave'e karsi duyarlidirlar. iki karis suda da cok güzel bogulurlar vallahi billahi... ama su da güvenliğiniz için pek tekin bir yer değildir. nedeni az sonra...

    ant lion guard:
    her kumluk zeminde bulunmaz. ant lionlarin amiridir. bir ant lion bölügü bunun emrinde hareket eder. ant lionlara göre 5 kat hacimli ve de çok daha hizlidir. bunlar tirmalamaz, kosturarak kafa atarlar. kafayi yememeye dikkat edin. aksi takdirde kendinizi uzayda bulursunuz.

    suda yasayan kurtçukla (carnivore leeches ) :
    half life 1'de de vardi bunlardan. black mesa'nın sulu yerlerinde gelip zirhinizi sömürürlerdi. fakat çok etkisizlerdi. bunları suyun içinde ateş edebilen glock'umuzla haklayabilir veya vanalı yerlerde suyu tahliye ederek susuz ortamda çırpınarak ölüşlerini seyrederdik. bu yaratıklar half life 2'de denizin içinde bol bulunmakta ve denize girer girmez milyon tanesi dibinizde bitip amazon'da serinleyen besili manda görmüs pirana sürüsü gibi saldirarak moleküllerinize kadar kemirmekteler. kadiköy yazicioglu'nun önünde cd satan tiplerle ayni soydan geldiklerinden süpheleniyorum. the lost coast'daki balıkçı, mekanı combine istilastından kurtarmamızın şerefine bizi karın doyurmaya çağırırken "i hope yo like leeches" der. demek ki bu heywan aynı zamanda besin olarak kullanılabiliyor.

    ichtyosaur:
    half life 1'den asina olunan, mutant köpekbaligi-orfoz-dinozor karisimi heywan. half-life 2'de sadece, eli vance ve kleiner'ın yanina isinlanirken yasanan rutin teleport sicislarindan birinde, boyutlar arasi takilirken, denk geliriz kendisine. hl 1'deki gibi savasmak nasip olmadi kendisiynen.

    hydra:
    ana menünün dinamik arkaplanındaki random görüntülerden birinde beliren, bu yüzden oyunda var oldugunu bildigim ama hiçbir sekilde karsilasmadigim, denk gelmedigim, şeffaf, upuzun kollu su yaratiği.

    alien slave (vortigaunt) :
    half life 1'de götümüzde simsekler çaktiran bu yaratiklar, nihilant'in yokedilmesinden sonra özgürlüklerine bir nebze kavustuklarindan ve bununla beraber combine istilasina karsi soylarini sürdürme istediginde dolayi bu kez insanlarla müttefik olmuslardir. cep telefonu, elektro zirh, tras makinesi, nintendo, pil sarji gibi lüzümsuz islerde kullanilirlar. gordon freeman'e, "the freeman" seklinde hitap ederler. insanlar bu yaratiklara konusmayi ögretmislerdir. karşılığında kaçak elektriğin tadını çıkarırlar. tedaş ayedaş hak getire tabii ...

    zombine :
    headcrablerin combine askerinin beynini ele gecirmesinden sonra ortaya cikan zombie türü. notasyonel olarak; combine + zombie
    ellerinde el bombalariyla suursuzca koşup patlarlar. yakininizda patlamamalari icin uzaktan indirmek gerekiyor.

    the combine:
    xen'i ele geçirdikten sonra sıradaki hedef olan dünyaya musalllat olan, galaksinin neresinden geldikleri tam olarak belli olmayan fakat dünyaya xen üzerinden, meşhur reaktör faciasıyla açılmaya başlayan portallar aracılığıyla geçen evrensel terrörist olusum. teknolojik yönden çok gelismislerdir. hatta mevcut teknolojilerini esir insanlar ve galaksideki farkli türler üzerinde kullanarak bilimum genetik operasyon sonucu combine piyade saldırı ve savunma birimlerini yaratmışlardır. gerilla muhabbetini sevmezler, organize olup öyle dalarlar.

    stalker (half life 2 episode one) :
    half life 2'de nova prospekt'in icinde gördügümüz köleler. half life 2'de bunlari camlarin ardında amelelik ederken görürüz. eger bir hilesini bulup da bunlardan birini oldürürseniz oyun cöker çünkü stalkerlarin saldiri ve savunma silahi olan lazerin kodu, normalde bulunduklari alanlara girilemedigi için tamamlanmaya gerek görülmemistir fakat episode one'da bu bug düzeltilmistir. bunlarla kimi zaman karsi karsiya geliriz. bize soğru pointer isinini andiran gudik lazerlerini tutarlar. üfleseniz ölürler.

    advisors (half life 2 episode one) :
    combine'in hüküm sürdüğü her galaksi biriminde bunlardan en az bir adet vardir. islevleri : combine'in merkezi ile istila ettigi yerlerin baglantisini saglamaktir. tehlikede olduklarini farkettikleri an, kapsülleriyle birlikte uzaya firlarlar. bunların ne gözleri ne agizlari ne de kulakları vardır. tamamen yalitilmis bir kabinde bulunup telepatile iletisim kurarlar. görünümleri dune sandwormlarini andirir.

    combine police (civil protection):
    combine polisi. city 17 icinde asayisten sorumlu kuvvetler. en hafif zirhli piyade combine birimi oldugu için 9mm lik silahla bile çabuk ölürler. kafalarina bir cisim atarsaniz, sarjli cop cekip kovalarlar. "bekleme yapma, yürü, geç" modundadırlar. maskeleri beyazdir.

    combine soldiler (overwatch soldier & nova prospekt guard) :
    combine askeri. combine polisine nazaran daha teçhizatli ve daha agir zirhlilar. bu nedenle daha zorlular. maskeleri, kıyafetleri ile ayni renktir. overwatchların ellinde smg gözlerinde standart googlelar, nova prospekt bölgesini koruyanlarin ellerinde ise pompali tüfekler, gözlerinde karanlikta daha iyi görmelerini saglayan sari googlelar vardir.

    combine assassin (overwatch elite) :
    çok seri hareket eden ve iyi egitilmis combine komandosu. özellikle pulse rifle'in ikincil saldirisini iyi kullanir. piyade combine birimleri içinde en zorlu olanidir. kiyafetleri beyazdir.

    combine assault copter:
    half life 1'deki grunt apache'lerinin hemen hemen aynisidir. sizi gebertmeye calismaktan baska isleri yoktur. tararlar ve de bomba atarlar. zirhlari pulse gun'i kaldiramayacak kadar dandiktir. hovercraft'a pulse gun monte ettirene kadar illallah getirtirler.

    combine gunship :
    en tehlikeli ve zorlu combine hava birimi. çatisma bölgelerine combine soldier tedarik etmek ve de üzerinize pulse mermileri bosaltmak gibi ulvi görevleri vardir. bunlarla karsilastiginiz yerde fellik fellik roket sandigi ararsiniz.

    scanner :
    bulundugunuz yerin görüntüsünü alip, oraya aninda combine takviyesine davetiye çikardigi rivayet edilen, nazarimda ise fotograf çekip flas patlatmaktan baska bir ske yaramayan uçan cisimler. elinizde levye varken beyzbol topu muaemelesi yapin, çok zevkli oluyor...

    roller mines :
    mayından ziyade, yapisan elektrikli toplar. görünüsleri mikasa futbol topuna benzer. manyetik yapida olduklari için üzerinizdeki hev suit de dahil, metal ne bulurlarsa sülük gibi yapisip, elektrigi dayarlar. kendilerine karsi herhangi bir atesli silahin ise yaradigini görmedim, bu yüzden bunlardan kurtulmanın en güzel yolu gravity gun ile kendinize çekip, hemen ardinizdaki uçurumdan asagi denize dogru postalamaktir. aslinda üzerinize dogru yuvarlanirken gelisine degaji koyup dağa taşa yollamak vardi ama havok fiziksel motoru buna simdilik müsait degil.

    manhack :
    kirmizi isikli uçan biçkilar. combine police ve soldierlarin yanlarinda sustali niyetine tasidigi cisimler. ne zaman bir combine piyade biriminin götü sikisir; cebinden çikarip atar havaya bir iki tane manhack, o zaman kaçacak delik ararsiniz. bunlar iyi nisan alinip iskalanmamasi gereken cisimlerdir. yoksa çok can yakar, cok ugrastirirlar.

    strider :
    üç bacakli, karafatma gövdeli combine savunma ve saldiri ünitesi. güçlü pulse cannonlara sahiptir, ayrica tepesi attiginda bulundugunuz alanin semalini degistirecek nitelikte bir force attack yapabilir. çok yüksek yapida olduklarindan dolayi genis bir alani kontrol altinda tutabilirler. bunlarla karsilasitiginiz zaman roket sandigi aramaya baslayin ya da pulse rifle'in ikincil saldirisini gövdeye isabaet ettirmeye bakin.

    dr wallace breen (the administrator):
    en serefsiz insanoglu. insanlari combine istilasina boyun egmeye çagirir. oyunun basinda city 17'de dev monitörler araciligiyla propaganda yapan fedon suratlı herif budur. özetle, düsmanla isbirlikçidir ... half life 1'de de "the administrator" diye bahsi geçer ama oyunun hiçbir aninda görünmez. ben dahil birçogumuz the administrator'ı gman sanmistir ama öyle degildir the administrator bu adamdir ve en önemlisi; nasıl ki half life 1'in sonunda yokettiğimiz nihilant the combine'ın xen'den sorumlu bakanı ise, wallace breen de the combine'nın dünya'daki işlerini yürüten kişidir.

    eli vance:
    half life 1'de reaktördeki patlamadan hemen sonra üzerinde düsen beton bloklardan birinin altinda kalmisken kurtardigimiz, buna ragmen tek bacagini kaybeden siyahi bilim adami. black mesa'dan nadiren sag kurtulan bilim adamlarindan ve de direniste zekasına ihtiyac duyulan kilit adamlardan biri.

    alyx vance:
    eli vance'in güzel, melez kizi. oyun içinde yer yer bize refakat eden mangal yürekli zeki hatun. tam dengimiz ...

    dr judith mossman:
    eli vance'in asistani, tirsak, ezik kari. bir ara göt korkusundan dr breen'in masasi olsa da sonradan hatasini farkedip özüne dönmüstür.

    dr isaac alex kleiner:
    gordon freeman'in mit'den hocasi ve black mesa arastirma fasilitesindeki ilk görevinin saglayicisi. direnisin beyin takimindan.

    lamarr:
    dr kleiner'in evcil headcrabi. adam kedi, köpek, muhabbet kuşu besler gibi headcrab besliyor yahu. bir gün o hayvan götüne yapisacak,yazik olcak o zaman onca senelik akademik kariyere...

    barney calhoun:
    half life blue shift'de, black mesa'da ve sağ olan üst düzey görevli doktor rosenberg'i konteynirlarin içinde hapis iken gruntlarin elinden kurtarip, o ve asistanlariyla birlikte black mesa'dan kaçan eski black mesa güvenlik görevlisi. ayrica half life blue shift'in esas oglani. half life opposing force'un bir yerinde yine kendisi gibi güvenlik görevlisi bir arkadaşıyla freeman'ın peşindeki asker adrian shephard'a yardım eder. half life 2'de yüzü basarili bir biçimde modellenmistir bu sevimli insanın. city 17'ye nasil ulastiği bilinmez ama combine'in içine sizip, onca kisi arasindan sizi bulup direnise dahil eder.
    " if you see dr breen, tell him i said 'fuck you!' " lafiyla yarar.

    dog:
    köpek demeye bin sahit... bir teknoloji harikasi, süper olay.in sanligin combine'a karsi ürettigi en etkili teknolojik cihaz. inanilmaz güçlüdür, köpek tripleri yapar.

    father grigori:
    oyunun en sevdigim karakteri. terkedilmis, inin cinin top kosturdugu ravenholm kasabasinda alienlara karsi tek basina direnen, kasabayi mükemmel bubi tuzaklariyla donatmis, damdan dama kosan, kendisine erisene kadar akla karayi seçtigimiz kafadan kontak, balatayi siyirmis rahip. ayrica elindeki çifteliyi mük kemmel kullanan, attigini vuran adam. akibetini cidden merak ediyorum. insallah olmemistir ve ileride tekrar karsimiza cikar.

    gman:
    tekrar yazmamak için : (bkz: #6528415)

    --- spoiler ---
    --- spoiler ---
  • ya yemin ediyorum gecenin 2'sinde yerden çıkan yaratıkları tararken kendimi ana avrat söverken buldum.
  • alti ay kadar rafta durduktan sonra, haftasonu gozume carpinca hmm suna tekrar bi el atalim bakalim diye basladigim ve bir solukta bitirdigim oyun. entry'nin geri kalani spoiler ihtiva etmektedir.

    --- spoiler ---

    oyunda gordon freeman isimli mit mezunu bir fizikciyi canlandiriyoruz. pek konuskan olmasak da cv'miz fiyakali, ayrica bir mit mezunu icin oldukca atletik bir bunyemiz var. oyunun baslangicinda, gman isimli biri bizi derin bir uykudan uyandirmakta. daha sonra sagda solda yaptigim arastirmalara gore 6-7 yildir uyuyormusuz. bu gman denen sahsiyet bir nevi oyunun gizem adami. ilk half life'in sonunda bizi intergalaktik projelerinde kullanmak uzere kadrosuna aliyor ve terbiyesizce* kullanilacagimiz gun gelinceye kadar derin dondurucuya atiyor. istediginde zamani yavaslatabilmek gibi bir yetenege de sahip. karizmatik bir arkadas. oyun da gman'in bize yeni bir gorev vermek uzere uyandirdigi bir sonraki anda basliyor. aslinda bizi zamanin yavasladigi bir ortamda sakladigini soylemek daha dogru olur, uyku yerine.

    peki kimdir bu gman? god man? government man? bunu daha iyi anlamak icin oyunun diger buyuk aktoru the combine'i tanimak gerekli oncelikle. kulaga ucuz bir komunizm alegorisi gibi gelen combine, evreni tehdit eden bir nevi allahsiz, totaliter bir tehlike. uzay yolundaki borg misali yayilmaci, isgalci bir irk ve gittikleri gezegenlerde, o gezegenin en gelismis irkindan isbirlikcilerle totaliter polis devletleri kurmak gibi bir zevkleri var. biz yedi yildir uyurken, combine dunyayi ele gecirmis. muhtemelen bu komunizm alegorisini ve polis devleti atmosferini guclendirmek icin oyuna mekan olarak baku sehri secilmis. bunu bir sovyet sehri olarak da dusunebiliriz. etrafta commie block'lar vs.. evlere ve sokaklara konmus ekranlardan yapilan propaganda yayinlari ile de 1984 havasi yaratilmaya calisilmis.

    bu sehrimizin oyundaki adi city 17. sehirler de numarali elbette. city 17, uzayli isgalcilerin ve isbirlikcileri dr breen in ussunun oldugu bir nevi baskent. oyuna gozlerimizi actigimizda kendimizi bu sehre yaklasan bir trende buluyoruz. uykumuzdan uyandirip bizi trene koyan da patronumuz gman. daha once de belirttigimiz gibi gman ile tanisikligimiz ilk half life'a kadar gidiyor. bizi combine'a karsi kullandigina gore kendisi muhtemelen combine ile mucadele eden gelismis bir uzayli irktan. bu bir devlet veya birlik de olabilir. bir nevi abd-sovyet mucadelesi gibi. peki neden bizi kullaniyor bu islerde? bir ihtimal, combine ile aralarinda gelismis silah teknolojisi dolayisiyla bir nevi mutually assured destruction durumu var ve direkt savasa giremiyorlar. bu yuzden soguk savasta abd'nin cia araciligyla sagda solda direnis orgutlemesi gibi gman kardesimiz de belki bir devlet gorevlisi olarak, belki de george soros'vari bir bireysel girisim olarak(oehh), serrefsiz combine yayilmaciliginin hedefledigi gezegenlerde direnis orgutluyor, bizim gibi zeki, genc ve kuvvetli delikanlilari, mesih adaylarini secerek gorevlendiriyor. veya kimbilir belki de matrix'teki oracle misali combine'in bir test ajanidir. tipini de pek gozum tutmadi zaten*.

    trenden inip ortama girdigimizde, oyunun baslarinda city 17 oldukca sakin. ama bu sukunetin altinda, neredeyse tamamen pasifize edilmis bir direnis orgutlenmesi, patlamaya hazir bir bomba misali, kendilerine gerekli gazi verecek mesihlerini beklemekte, iste o da biz oluyoruz. bu noktada direnisin beyin takimiyla tanisma sansimiz oluyor. dr breen'in muhalifi bilim adamlari kendi caplarinda cesitli teknolojiler gelistirmekle mesguller ve bunlardan biri de elbette fps turu oyunlarin olmazsa olmazlarindan portal'lar. yeni yapilmis bir portal'in ilk kobayi olacakken alet ariza cikartiyor ve kendimizi gidecegimiz yere ulasmak icin city 17'i turlarken buluyoruz. biz hoverkraft, jip vb araclarla gezerken uzaylilarin lanet kiclarini tekmeledikce direnis gucleri de dinliyor ve gaza geliyor. aralarinda bir efsane oluyoruz. gezdigimiz mekanlar ise serefsiz combine'in insan sagligina vermedigi degeri gosterircesine nukleer ve biyolojik atiklarla zehirlenmis, gayri hiyjenik ortamlar.

    city 17'de the combine'in stormtrooperlara benzeyen askerleri disinda savastigimiz baska uzayli yaratiklar da var. combine'in dunyadan once isgal ettigi xen isimli bir gezegenden geliyor bu ucube yaratiklar. arada sirada combine askerlerinin de bunlarla savastigini goruyoruz. bazilari insanlari kafalarina yapisarak bir nevi zombi haline getirmekte. bunlarin dunyaya gelisi ilk half life'daki baska bir hadise, kisaca bir portal kazasi diyelim. xen gezegeninin zeki irkindan dunyaya gelen direnisciler ise bizimle isbirligi yapiyor. iste boyle sagda solda uzayli, zombi, combine askeri kici tekmeledikce, tecrube kazanmis ve yeni silahlar edinmis olarak oyuna ilk basladigimiz mekana donuyoruz. tabi ortam eskisinden biraz farkli. bizden gazi alan direnisciler karsi taarruza gecmis. onlarin da yardimiyla kendimizi combine'in bir uzay gemisini andiran merkez binasina, gokdelenine atiyoruz. burada isbirlikci dr breen bizi kendi tarafina cekmek icin turlu maymunlukler yapsa da delikanliliktan odun vermeyip binanin guc unitelerini ve ana portal'ini hasat ediyoruz. bu sirada buyuk bir patlama oluyor elbette. iste tam bu patlama aninda gman yine zamani yavaslatarak gelip bizi kurtariyor. ama city 17'e, dunyaya ve geride biraktiklarimiza ne oldugunu ogrenemiyoruz. bir sonraki oyunda* performansimizdan iyice etkilenen gman'in bizi daha buyuk projelerde kullanacagi seklinde tahmin yurutebiliriz.
    --- spoiler ---

    oyunda fizik motoru olarak havok kullanilmis. hikaye ve ortam tasarimlari da guzel. ozellikle son bolumdeki, gokdelendeki mekan tasarimlari muthis. ama sehir tasarimi o kadar da orijinal degil. ayrica oyunun gelisimi de biraz zayif olmus kanimca. bulmacalar ise fena degil. genel anlamda oyun surukleyici. uzunca bir suredir elimi surmedigim fps turunden tekrar zevk almami sagladi.
  • çok feci beklediğim uğruna meraktan geberdiğim ve uzun süredir ekran kartı almayı düşündüğüm bir oyundur... bu arada gerekmiyormuş ekran kartı da, geforce 4200ti güzelce oynatıyor orta karar özelliklerle 1024x768 olarak, amd 1,8ghz, 512ram vs vs. para vermeden oynayabilince hiç koymuyor.

    belli bir yere kadar oynadım ve o noktaya kadar olan yorumumu yazayım...
    modelleme fizik motoru ve gerçekçilik olarak başlıca rakibi doom 3'ün çok çok ötesinde.

    ama level design olarak bayağı bir zayıflıklar var.
    bu borularda tünellerde geçen kısımda özellikle radyoaktif sıvılardan geçerken ve daha sonrasında helikopterli kısımda dolapta pekmez yürü yürü bitmez şeklinde sürmesi, akabinde uğraşıp didinip helikopter tacizi altında baraj kapaklarını açtıktan sonra çıkıp orayı geçince, ilk iş gene peşimize ikinci bir helikopter takılması ve saatlerce değişik bir şey görmeden nehir yatağında yürümemiz... ve sonra gene bir helikopter takılması... pilot kabinine ateş etmemiz ama helikopterin ultra dayanıklı bir zırhı olması (rambo?!)
    hayır madem roket atar vermiyorsun, uçaksavar gattling cannonlar koymuyosun etrafa, o vakit normal etki etsin tapancamız submachine gun'ımız... ya da beceremedin kabine pilot koyup onu vurabilme ihtimalimizi kodlamayı, o kadar helikopter tacizi koymayın, değil mi ama?
    acaip acaip de bulmacalar var.. bazısı manasız önemsiz bir cephane katkısı.. bazısı kilit nokta, son çamaşır makinasını aşağı attım orda tıkandım zati duvarın üstünden atlama çabalarından sıkılıp...

    gerçekten soğuttu beni oyundan bu detaylar... ara sıra da adamlar ve tavandan sarkan yaratıklar da belirdi alakasız alakasız ama tabii sıkıntımı gidermedi...

    ilerleyeceğimdir bu oyun bitecek ama yani güzel de başlamıştı oyun...
    pek orjinal değildi gene senaryo birinci oyunu çok andırıyor..
    gerçi güzel göndermeler var, ama işte..

    gene de herşeye rağmen doom 3 gibi bir dumur değil. mantık hataları gene var ama nispeten çok daha az...
    bakalım devamı nasıl olacak efem... şimdilik oyunun bu noktasına kadar orta dereceli bir hüsran içindeyim netekim.

    utanç dolu ama hatasını kabul eden bilgilendirici bir update:
    (gülelim, öğrenelim, ders alalım)

    şimdi efendim, diyorum "bir gariplik var bu oyunda... neden böyle? neden ha? neden? neden?" diye..
    işte böyle derken derken...
    bir dedim bakayım şu oyunun walkthrularına.. naapmış bu amcalar, nası oynamış diğer insanlar...

    o sırada farkettim ki, bir araçtan bahsediyor bu insanlar... ee netekim ben ne araç kullandım ne bişey?
    hatta o halde geçtim radyoaktif çamurları kenardan kenardan ağır ağır, kutudan kutuya basa basa...
    ama tabii kapıyı açıp ortasına kadar yürüdüm ama olmuyor geçmiyor haliylen insan ayağı oraları.

    ee okuyunca işte bu yolları "ülen salak" dedim kendime, tabi duramadım merakımı gidermeden,
    hemmen 3üncü bölümü (route canal idi galba) baştan yükledim, başladım oynamaya, geldim sonuna sabrın sonu selametine ererek..
    sağ yerine sola döndüm, aldım hovercraftımı, bastım gaza... ülen dedim bundan uzunmuş bu levellar, bundan böyle hoppidi zıppidi...
    yani böyle.

    evet, silmem efendim önceki tanımlarımı da, ben isterim ki tecrübelerimden ibret alınsın.. ders olsun.
    nedir yani? sabah 4te bi göz nba maçını beklerken bir göz oynaşta iken hovercraft'ı gözden kaçırabiliyoruz tabii...
    keza tahmin edilir ki hovercraftla gaza basıp tünellerden füzelerden kaçarken tepeden sarkan yaratıkları görüp ani yön değiştirirken aldığım keyif neticesinde haliyle bütün negatif söylemlerimi geri alıyorum level design'la da ilgili olarak.
    tek bir naçizane eleştirim kalır,
    e bre valve'deki abilerim, ablalarım, siz ki bütün bu ortamları hovercraft'a göre ayarladınız, neden benim gibi salakları düşünmeden aracı alacağımız yere giden yolu öyle yaptınız? hı? ha? yazık değil mi benim gibi alık bünyeli gençlere? sola bakma eğilimine girmemişim ben orda zombiden falan kaçarkene.. insan acık yolu falan kapatır, ki benim gibi alıklar bir araçla ancak geçilebileceğini anlasın...

    (bu arada yani, sen git senelerce shooter bilmemne oyna.. sonra git böyle bok ye.. kendime de helal demek istiyorum...
    mazeretim de uzun süredir shooter oynamamaktır, mantığı kaybetmişiz falan filandır.. half life 2 rulazdır, peki ama zamanla iq düşer mi? ne? ha? ho?)
  • sabah sabah aklıma düştü. bir bilgisayar oyunu, oyuncuya hissettirdikleriyle var olur. yaşattığı bu hisler sayesinde diğerlerinden sıyrılır, başarıya ulaşır. eğer verdiği his yıllar sonra bile olsa bir tüy ürpermesi şeklinde beliriyorsa, ne eskimiş grafiğinin, ne fizik motorunun önemi kalır. kaldı ki, bu oyun, inanılmaz bir şekilde hala bu mecralarda sırıtmıyor. hangimiz "rise and shine, mr. freeman..." repliğini hatırlayıp "vay anasını lan" demiyoruz ki?

    artık böyle "tam" oyunlar yapılmıyormuş gibi geliyor bana. uzun süredir yok. zaten bir dlc icat oldu, gamer'lık bozuldu. oyun şirketleri artık bir oyuna yıllarını ayırmayı göze alamıyor. o yüzden de oynanışı berbat, senaryo olarak hiçbir şey vaat etmeyen bir sürü zırvayla doldu ortalık. bütün oyun eleştirileri, "grafikleri çok iyi" demeye getiriyor lafı artık. ama eskiden öyle miydi? bir fps düşünün ki, ekranın sağında solunda "objectives" ya da ona benzer bir şey olmasın, gideceğiniz yeri göstermesin; hedefinizi, sadece yolu takip ederek, fakat yol üzerinde oraya buraya serpiştirilmiş bulmacaları çözerek bulun. hiç konuşmayan bir protagonist ile oynamanıza rağmen, oyunun dünyası hakkında tonlarca bilgi edinin.

    "man of few words, aren't you?"

    yıllarca bu oyunu mihenktaşı belirledim kendime, diğerleriyle karşılaştırırken. çok az oyun oldu half life 2'nin ötesine geçebilen. çünkü dediğim gibi, artık atmosfer önemsiz. artık önemli olan şeyler sadece grafik, season pass ve digital deluxe upgrade.
  • genelleme sevmem.
    zevklerin farklılığına da saygı duyarım.
    ama bu oyuna tekdüze diyen adam hakkaten gitsin call of duty oynasın.
    düşünsenize lan adam we dont go ravenholm gibi oyun tarihinin en göt attırıcı bölümüne sahip oyuna tekdüze diyor.
  • bayan halimle oynamaya doyamadığım oyundur. evet şu anda da oynamaya devam ediyorum. anticitizen one bölümündeyim. şöyle bir geriye bakıyorum da nelerin üstesinden gelmişim, bu zorlu mücadelede neler neler başarmışım..ama itiraf edeyim korkarak oynuyorum. yenilgiyi hazmedemeyen biri olarak oynarken sürekli diken üstündeyim. sessizce yolumda yürürken aniden çıkan askerler yüzünden yerimden santimlerce yükseldiğimi de itiraf ediyorum. gunship' leri düşürürken heyecandan karnımın kasıldığını ve sonra saatlerce acı çektiğimi de itiraf ediyorum ama oynuyorum işte. sonuna kadar da gidicem. rüyamda stratejik planlar yapıyorum. benimkisi artık yüzüme hevesle bakıp counter strike da oynayalım mı diye soruyor.. ama onu sevmiyorum. herhalde benim oynayabileceğim tek bu tarz oyun budur. sadece adam vurmaya yönelik değil de fiziksel eylemler de yaptırdığı için, arada muhabbetler olduğu için, bazen görevimi es geçip etrafta dolandığım için ve bir sürü özelliği için seviyorum half life 2 yi. üstelik henüz birincisini de oynamadım. bakalım ilerde neler olacak, ne haylazlıklar çıkacak önüme. bitirdiğimde zaferimi sözlükçe kutlarız, hepinizi beklerim!

    edit: ha ha sonunda bitirdim! ama pek basit bir son oldu.. bir de hayalimde tek başıma şehri gezmek vardı.. ekşın olmadan sakince :) tebriklerinizi içtenlikle kabul ediyorum, lütfen çiçek göndermeyip bi yere bağış yapın
  • hayal gücü, bilim kurgu, gelecek, ütopya ve distopya gibi konularda ve tabi ki daha birçok konuda hayatımın son 10 yılını büyük ölçüde etkilemiş olan half-life serisinin ikinci oyunu. aşmış senaryo, hayal gücü ve öngörü. birçok bilim kurgu romanından, filminden çok daha büyük bir yapıt.

    evet şimdi gösterişli tanımımızı yaptıktan sonra ölümcül spoilerımıza geçebiliriz. bir arkadaş beynimdeki ampülü yaktı ve ben de mağaradan çıktım. komplo teorimiz gizemli adamımız g-man hakkında. dikkat, uyarı, achtung, warning!

    --- ölümcül spoiler ve komplo teorisi içerir ---

    bence bu durup durup karşımıza çıkan ve nutuklar atan g-man, gordon freeman'ın gelecekten gelen hali. freeman uzun bir süre sonra birşeyleri düzeltmek, veya daha iyi yapmak için geçmişe dönüp kendisine tavsiye veriyor ve kurtarıyor olabilir. hem benziyorlar da. neden olmasın? back to the future misali.

    --- ölümcül spoiler ve komplo teorisi içerir ---
  • kaydedip çıktıktan sonra, "gravity gun" un etkisiyle, bilgisayar masasının arkasına düşen terliklerime birkaç saniye mal mal * bakmamı sağlayan oyun.
hesabın var mı? giriş yap