• ganz unten * kitabi icin turk kiligina girdigi donemlerde; iri yari ve tam hitler in istedigi olculerde bir alman kalibinda olmasina ragmen, thyssen de nazilerden bir araba sopa yiyen ve turk kiliginda gittigi cdu - csu bavaria eyalet kongresinde kendini -mhp lideri turkes in ozel temsilcisi -olarak yutturacak kadar basarili bir makyaj yapmayi -kara biyik, siyah peruk, dusuk omuzlar vb- beceren
    ancak son yillarda bati almanya da hemen tum solculara yapildigi gibi eski ddr - stasi ajani oldugu iddialari ile cebellesmekte olan bol odullu gazeteci, yazar
    (bkz: thyssen)
  • bu amca ünlü kitabını ilk yayınladığı dönemde de yüzlerce iftiraya, tehditlere, davalara maruz kalmış ve sırf bu yüzden bir süre ailesi ile birlikte ülkesini terk etmek zorunda kalmıştır. o dönem ardı ardına açılan davalrın ve üzerine atılan suçlamaların hepsinden beraat etmiştir. şimdi kapitalist sistemin, bütün pislikleri ortaya çıkaran böyle adamla uğraşması ve adını lekelemek istemesi normaldir. muhtemelen küçük açıklarını bulup o noktadan yürüyorlardır. kim ne bok atarsa atsın, zamanında sağlam iş çıkarmış, büyük cesaret örneği sergilemiştir.
  • 1942 doğumlu alman yazar.
    1963 yılında vicdani redci oldu ve silah altına alınmayı reddedince federal alman ordusu kliniğinde "gözetim altına" alındı. "savaşta ve barışta yararlanılamayacak anormal kişilikli bir insan olduğu gerekçesiyle" taburcu edildi...

    büyüklü küçüklü çeşitli firmalarda çalıştı, çalıştığı firmalarda olayın arka planını gösteren kitapları yazmak için delliller topladı ya da çalışırken yaşam ona bolca deliller sundu. onu işe almak bu bakımdan büyük tehlike :)

    bild gazetesinde çalışırken yaşadığı ilginç deneyimleri manşet adlı kitabında gözler önüne serdi ve bild'i epey bir uğraştırdı, bild de kendisiyle epey bir uğraştı.

    ülkemizde "en alttakiler"* kitabı ile seksenli yıllarda tanındı. kitabı epey bir ülkede basıldı...
  • en alttakiler (ganz unten) adlı kitabında almanyadaki türk işçilerinin dramını anlatan ve ülkemizde bir hayli popüler olan gazeteci-yazar.
  • peruk, lens ve makyaj sayesinde kiligina girdigi siyah ogonno'nun maceralarini yakinda almanya'da sinemalarda gösterilecek olan schwarz und weiss adli belgeselde toplamis haberci.
    http://www.radikal.com.tr/…24.10.2009&categoryid=81
  • alman gazeteci günter wallraff, 1983 yılında sıra dışı bir iş yapmaya karar vermişti. kılık değiştirip 2 yıl boyunca türk işçisi “ali levent sinirlioğlu” takma adıyla çalışacak, böylece misafir işçilerin çalışma şartlarını yakından görmüş olacaktı.

    siyah bir peruk ve lens taktı. türk bir babanın yunanistan'da büyüyen oğlu olarak türkçesinin az olduğunu söyleyecekti. tüm hazırlıklarını tamamladıktan sonra gazeteye ilan verdi: “sağlam ve yapılı yabancı işçi iş arıyor. ağır ve pis işlerde çalışırım. ücret önemli değil.” ilk bulduğu işlerden biri inşaat işiydi:

    “bir inşaat firmasında işe başlıyorum. bana buyrulan ilk iş, öteki işçilerden farkımı ortaya koyuyor. öyle ya yerimin neresi olduğunu başından bilmeliyim! tuvaletler temizlenecekmiş! görevim işçilerin kullandığı en az 1 haftadır tıkalı olan tuvaletleri temizlemek…

    dizlerime kadar dışkının içerisindeyim. şef bağırıyor: “kovayı küreği al, temizle şurayı fazla sallanma.” içeride inanılmaz bir koku var, işin sırf eziyet olsun diye verildiği belli. ustabaşına gidip boruların tıkanık olduğunu, tesisatçıların girmesi gerektiğini söylüyorum.

    bana “sen işine bak, düşünmeyi eşeklere bıraksan iyi edersin, ne de olsa onların kafaları daha büyüktür” diyor. pekala! elimde kova-kürek tuvalet temizlerken girip çıkanlar da oluyor. iki alman laflıyor: “hep aynı, bizim bokumuzu sizlere temizletiyorlar.”

    wallraff, çiftliklerde, fabrikalarda, madenlerde çalışıyordu. bir ara çalıştığı iş yerine ziyarette bulunan bavyera başbakanı strauss'la bile tanışmış, siyah peruğu ve lensiyle kendisini “ali” olarak tanıtmıştı.

    berlin'de oynanan almanya-türkiye maçını izlemeye gitmiş, burada ırkçılığa maruz kalmış, saçlarına sigara atılmış, başından aşağı bira boşaltılmıştı. tribünde neonazilerin arasında kalınca canını kurtarmak için ilk kez “ali” kimliğini reddetmek zorunda kaldı.

    wallraff, thyssen'de çalıştığı için ömür boyu taşıyacağı kronik hastalığa yakalandı.

    “çalıştığım yerde biriken metal tozdan kimse görmeden bir avuç alıyorum. bir taş kadar ağır. bremen üniversitesi'ne bağlı bir enstitüye göndererek analizini istiyorum. bir süre sonra sonuçlar geliyor. raporda şimdiye kadar bu derece tehlikeli dozda bir maddeyle karşılaşmadıkları yazıyor. neler yok ki! astat, baryum, kurşun, krom, demir, civa, kobalt, bakır, rodyum, çinko, krom, gadolin, niob, titan, vanadyum, volfram, sirkonyum… ve tam 25 zehirli madde daha!”

    wallraff, iki yıl boyunca misafir işçilerin çalışma şartlarını yakından gördü. küçük ve kısa süreli işlerin dışında mcdonald's ve thyssen gibi büyük işletmelerde iş buldu, ilaç geliştirme laboratuvarında üzerinde ilaç denenen insanların arasında yer aldı. bir süre nükleer enerji santralinde çalıştı ve buradaki türk işçilerin tehlikeli dozda ışına maruz kaldığına şahit oldu.

    işin sonunda gördüklerini “en alttakiler” isimli kitabında anlattı. kitap yayınlandıktan sonra büyük ses getirdi, pek çok dile çevrildi. kitapta geçen şirketler wallraff'a dava açtı. bu işi neden yaptığını soranlara şöyle söylüyordu: "toplumun maskesini düşürmek için kılık değiştirmek zorundaydım."

    kaynak; diasporatürk
  • 1942 almanya doğumlu, varlığını yeni duyduğum ve akabinde direkt hakkında üç beş bişeyler okumaya koyulduğum ilgi çekici / sıra dışı gazeteci, filantropist.

    vay be doktor, herifin araştırma metodolojisindeki cesarete bak :

    adam almanya'ya giden türk işçilerin hayatlarını gözlemlemek kırk yaşından sonra peruk ve lens takıp, daha az alman / daha çok türk görünmeye çalışıyor.

    bissürü işe girip kendini herkese yurt dışında doğmuş, bu yüzden dili zayıf türk işçi olarak tanıtıyor ve bu işçi grupları arasında - olmayan türkçesiyle - "ben aslında türküm" diyerek yaşamaya başlıyor, katılımcı gözlemin dibine vuruyor.

    almanya'da türk işçi kılığında, türk işçilerle çalıştığı ve onların yaşadıklarını tecrübe ettiği iki yılın ardından - bir türk işçisi olarak - başından geçenleri, gördüğü muameleyi, ötekileştirmeyi (ve haliyle ırkçılığı) ganz unten (en alttakiler) adıyla bir nevi etnografik çalışma olarak 1985'te kitap olarak yayımlıyor.

    ganz unten 30 dile çeviriliyor ve almanya'da ikinci dünya savaşı sonrası en çok satan kitaplar arasına giriyor.

    "ben kitaba bakmaya üşenirim" diyenler için bir de belgeseli var, buyursunlar :

    günter wallraff - ganz unten
  • almanyanda gurbetçi işçilerimizin içler acısı halini gözler önüne seren araştırmacı yazar.
    bu kitabı okuyarak almanya'dan gelen akrabalarınızın size garip gelen , hal hareketlerini daha iyi analiz edebilirsiniz.
    türkiye'ye gelince burnu havada gezen , ne oldum delisi gibi görünen , hiçbir şeyi beğenmeyen , o ukala tavırlarının altında yatan psikolojik etmenleri daha iyi kavrayabilirsiniz.
    almanya'da eşek misali çalıştırılan , köpek kadar saygı , itibar görmeyen gurbetçilerimizin yaşadıkları halleri görmek istiyorsanız mutlaka bu başyapıt'ı okuyun.

    günter wallraff - en alttakiler
  • türk işcisi kılığına girerek edindiği deneyimlerini yazan yazar
  • türk işçisi kılınığında yaşadığı deneyimlerle kitap yazmış ve bu deneyimleri filime çekmiş olan alman gazeteci. fransada bu eserlerinin ismi tete de turc.
hesabın var mı? giriş yap