• ben bu adamları sevmem. niyetlerini falan da samimi bulmam. destekçilerinin halini de şu olayda bile görüyoruz zaten.

    ama kardeşim şu son yaptıklarını görünceye kadar hiçbir zaman da bunlara gayrı ihtiyari küfretme isteği geçmemişti içimden.

    eylemleri anlaşılamıyormuş! sitelerindeki yazıları bari okunsaymış! bok!

    bu "eylem"le ilgili haberleri değişik kaynaklardan da okudum, sitelerindeki gram samimiyet taşımayan yazılarını da. fikrim aynı malesef. bugüne kadar gördüğüm en iğrenç ve sefil eylem.

    kendi reklamını, düşüncesinin propagandasını öldürülen bir çocuğun cesedi üzerinden yapmak, çocuklarının cenazesindeki bir ailenin acısını bile umursamayacak kadar insanlıktan çıkmak herkesin harcı değil. tebrik etmek gerekir.
  • sözlükteki savunucuları eleştirenlerden daha zararlı maşallah bu güruha. *
  • eğer yaptığın eylemin ne olduğunu, amaçlananı bir de internet sitenden açıklama ihtiyacı hissediyorsan, o eylem bir fiyaskodur.
    eğer yaptığın şey bambaşka şekilde algılanabiliyorsa birçok kişi tarafından, hedefi ıskalamışsın demektir.

    taksimde açtığınız pankartın ne anlama geldiğini anlamak için internet sitenizdeki açıklamalara ihtiyaç duymuş muydu kimse? bir düşünün bakalım.
  • sözlükte bu başlıktakine benzer pek çok tartışmada da benzer örneklerini gördüğüm ve topluma yansıması çok daha yüksek gerilimde olan bir gerçeği gözler önüne sermiş bir oluşumdur öncelikle: eğer kişi, sizin fikrinizin tersini savunuyorsa ya yobazdır, ya ulusalcıdır, ya liboştur, ya faşisttir...

    ikincil olarak bu oluşum ya kötü niyetlidir ya cahildir ya da iki sıfata da sahiptir.ne bir diyalektik mantık yürütebilirler, ne de bunun getirisi olarak eleştirdikleri olaylara karşı aldıkları tavrın sonuçlarının ne olabileceğini görebilirler…

    örneğin “darbeci baro taksim’e hoş geldin” pankartıyla suçladıkları baronun, 12 eylül darbesinin katlettiği yüzlerce değerli insanlarımızdan birinin, orhan adli apaydın’ın başkanlık ettiği bir meslek kuruluşu olduğunu, herhalde lüks bir otelden sallandırdıkları pankarta gelen tepkilerden sonra öğrenmişlerdir…

    bir başka özellikleriyse kıvırtmalarıdır: bu olaydan sonra “biz hiçbir olaya tepkisini göstermeyen baroya, eylemlerimize, sokaklara hoş geldin demek istedik yanlış anlaşıldı” minvalinde cevap vermişlerdir ki “darbeci baro” darbe yapmasa da darbeyi destekleyen baro demektir gençler,siviller, zekamıza hakaret etmeyin… ayrıca bir meslek kuruluşundan her türlü olay karşısında sokağa çıkmasını beklemek komiktir, idare bakımından böyle bir meslek örgütünün siyaset yapmasının belli bir düzeyden sonra hukuka aykırılık yaratabileceğini geçtim, baronun amacı bellidir ve faaliyetleri bu amaçla sınırlıdır: hukuk adına hukukla...

    son örnekse genç ve güzel bir kızcağız olan serap eser’in yakılması, katledilmesinden sonra cenazesine konan çelenktir. cenaze ne demektir gençler? sizin için belki öyle değildir ama yakınları ve (durmadan bahsettiğiniz) vicdan sahipleri için cenazede anılan bir insandır, trajik olan o insanın ölümüdür ama gördüğünüz gibi konu o’dur, özne o’dur, yaşatılan o’dur.

    o sizin nesneniz değildir gençler! o sizin pankartınız değildir, o sizin hangi amaca hizmet ettiği bilinmeyen sığ ve çarpık eylemlerinize bir malzeme değildir, tıpkı ceylan gibi,o bir insandır, katledilmiş bir genç kızdır asıl sivil genç odur!
  • genç, sivil

    genç ve sivil

    gençken en çok işittiğimizin "aklın bir karış havada senin, gençsin sen" olduğunu hatırlıyorum. şimdi bakıyorum da; tecrübe dedikleri hafıza yarası gerçekten çok enteresan bir olgu.
  • sekilciligin zararlari diye bir yazi daha koysunlar web sitelerine.

    boyle bir vahsete "minimal olucam ben yeaa" diye yaklasirsan kusura bakma ama gogus gereceksin butun elestirilere. "malsiniz, mesaji anlamadiniz" edebiyati yapmasin kimse. o kadar ucu acik ki yapmak istediklerinin, herkes istedigi yere cekebilir. cekecektir. biz bu ulkede maskelerin ardinda yasayan, perdelerin arkasinda isler ceviren o kadar cok insan gorduk ki. samimiyetlerini sorgulamamiz gayet dogal.

    vermeye calistiklari mesaj guzel olabilir, ama yeri bilhassa sunum sekli "artistlikten" baska bir sey degil.
  • "bu değirmenin suyu nereden diye soranlar için bu köşeyi hazırladık. üyelerimizin düzenli olarak ödediği aidatlar ve bağışlarla ofis giderlerimizi karşılıyoruz. ofis kirasi + apartman gideri + stopaj + telefon + elektirik + su + internet = 1600 ytl. her ay yaklaşık 1600 ytl harcamamız oluyor. ay sonunda kasamızda hemen hemen hiç para kalmıyor. anlayacağınız her ayın başında kirayı toparlamak için yeni bir heyecan yaşıyoruz."
    *elektirik yazılmış, sanırım kastedilen şey elektrik olacak.
    eğer yukarıda yazanlar doğru ise aylık 1600 lira civarı bir gelirleri varmış. kaba bir hesap ve her destekçisinin 20 lira gibi bir getirisi (aidat+toplanan bağış)olduğu varsayımıyla toplam destekçi sayısı 80 civarı olan oluşumdur.
  • serap eser 'in cenazesine ceylan önkol çelengi göndermek, zamanında "üçe üç" diyenleri hatırlattı bana. kasıt bu değildir belki ama ilk izlenim böyle oluştu bende. devlet terörüne dikkat çekmenin yeri terörden dolayı çocuğunu kaybetmiş alelade vatandaşın cenazesi değil bence.
  • yaptiklari seyin cenazelerde yapilan militarist/milliyetci propagandadan en ufak bir farki yok. samimiyeti, iyi niyeti bilmemneyi bir kenara birakiyorum, arkadasim buna hakkiniz yok.

    kimsenin, herhangi bir yerde, herhangi bir nedenle oldurulmus cocuklari ister kazancli, ister muhalif politika malzemesi yapmaya hakki yok. ne serap'i metalastirabilirsiniz, ne ceylan'i. istatistik degil cunku onlar, ayagina giydigin converse gibi simge degil, taraf degil, mal degil.

    cok merak ediyorum, genc sivillerden biri, ceylan'in ailesine sormus mudur, "sizin kiziniz adina celenk gonderebilir miyiz?" diye... ve yine cok merak ediyorum, bilmemkimler adina birseyler yapabilme hakkini nasil kendilerinde goruyorlar, serap'in da, ceylan'in da ailelerinin neler yasayabilecegini hic dusunmeden, bu vurdumduymazligin kaynagini sirf hemsehrilige dayandirip, nasil rahat edebiliyorlar.

    of...
hesabın var mı? giriş yap