• 6. bölümün son beş dakikasında anne ve baba sevgisini bize yaşatan güzel dizi.
  • dizinin başlangıcındaki oyuncuların adlarının sunulduğu animasyon introsu, 2007 yapımı vacancy filmindekiyle birebir aynıdır.
    http://film-izlemek.blogspot.com/…-dublaj-kate.html
    sadece introsunu izleyin, gerisi korsana girer, karışmam.
  • yayınlanmaya başlamasından aylar önce,dizinin senaristleri kerem deren ve pınar bulutun senaryo yazım teknikleri ile ilgili atölyesine katılma fırsatı bulduğumda,aslında uzun metraj olarak çekilmesi düşünüldüğü söylenen,dörtyüz küsur sayfalık bir ön hazırlık dosyası olan ve senaryosu üzerinde ince elenip sık dokunan yapım.ha olay örgüsü monte cristo kontunu andırır mı evet andırır ama türkiyedeki kalitesizlik abidesi diziler göz önüne alındığında bu önemsenir mi,bence önemsenmez.önemseyene ben bir şey diyebilir miyim,hayır diyemem.ha o bana bir şey diyebilir mi önemsemediğim için,onu da o diyen kişinin kararına bırakır saygı duyarım o ayrı.
  • --- spoiler ---

    6. bölümde eyşan'ın kapısının önüne bırakılan notta,

    "ömer'e naptınızı herkes bilecek" yazan dizidir. sevgili uluç bayraktar'a ve notu hazırlayan arkadaşlara yakıştıramadım. ama seviyoruz o ayrı.

    --- spoiler ---

    edit: sağlam bir kaynaktan edindiğim bilgiye göre notu yazan karakterin imlaya takılmayacağını düşündüklerinden böyle bir şey yapmışlar. amaç hata aramak değil, hata ise yakıştıramadığımı belirtmekti. yoksa çok seviyoruz biz kendilerini.
  • yamulmuyorsam bi notta* yazım hatası olduğu düşünülerek eleştirilen dizi..ben tam tersini düşünüyorum,bu bilerek yapılmış bi hatadır..sonuçta yazan adam sahtekarın,düzenbazın önde gideni,bi eğitim almışlığı da yok gibi..e bu adamın imlaydı yazımdı gibi kurallara dikkat etmesi saçma olur..ömer'e derken kesme işareti yapmış,alkışlamak gerek bence..*
  • ilk 6 bölümünü internetten indirip haftasonu boyunca izleyip bitirdiğim ve bu akşam yayınlanacak 7. bölümüne hazır olduğum dizi.

    sezonlar boyunca uzayan, iğrenç dublajlı, kötü oyuncuların önemli rollere konduğu, sürekli reklamlarla kesilen, gereksiz uzun türk dizilerini izlememe yönünde bir tercihim vardı. en popüler olanlarını bile, kurtlar vadisi'ydi, binbir gece'ydi, aşkı memnu'ydu, çevreden duyar ama izlemezdim, varsa yoksa lost, prison break, dexter, nip tuck vs... ama geçen hafta, kanallar arasında gezinip tv'yi kapatmayı düşündüğüm bir anda, yayınlanan bölümde bir anneye sarılma sahnesi gördüm, hiç bilmediğim, duymadığım bir diziydi, karakterleri de tanımıyordum, ama o sahne yüreğime işledi, içimi acıttı, annemi özletti bana... takıldım kaldım, izledim bitirdim, ardından internette biraz araştırdım, ilginç bir konusu vardı, tüm bölümlerini indirip izledim.

    ezel, çok başarılı bir dizi. belli ki üzerinde çok çalışılmış, çok düşünülmüş. bir kere seyirciye saygılı, gerçek ses kullanıyor ki bu çok önemli birşey. teknik açıdan da çok başarılı, çekim teknikleri, kamera açıları, ışık kullanımı harika. oyunculuklar muhteşem, ali'yi ve ezel'in annesini oynayan sanatçılar, gerçekten harikulade birer iş çıkartıyorlar. kenan imirzalıoğlu kendini inanılmaz geliştirmiş. umarım hep böyle ayarında gider, bu dizinin diğerlerinden bir farkı olur ve tadında biter. yalnız dizi çok hızlı gelişiyor, konular çok hızlı açılıyor. bu ilerde sorun olabilir. her zaman bu temponun yakalanmasını bekleyecektir seyirci. ayrıca, çok uzun. 1,5 saatlik dizi dünyanın hiçbir ülkesinde yoktur herhalde. yine de çok çok iyi iş çıkartıyorlar.
  • dizi güzel izliyoruz filan ama dizide gözüme çarpan bu "estetize edilmiş fakirlik" meselesine dair bir kaç kelamım var:

    --- spoiler ---

    diziyi izleyenlerin bileceği gibi, dizimizin esas karakterlerinin hepsi sürekli deli gibi fukaralıktan, varoştan ("o senin varoş kokunu alırım"), yoksulluktan vesaireden geldiklerini, efendime söyliyim, o günlerin ne kadar kötü olduğunu filan anlatıyorlar. ama ben izlerken "neresi varoş lan bunun?" diyorum. muhtemelen varoşun nasıl olduğunu bilmediklerinden değil, onu estetize etme gayretinden. mesela ömer'in ailesi: boğaz manzaralı dublex klas bir evde (eski meski bence harika) yaşıyorlar. ömer'in babası da marangoz, ama nasıl marangoz. tek başına ufak bi dükkanda kendi halinde tıkırdayan bir adam. kolay mı lan böyle aile geçindirmek. aha benim babam da marangoz(du). koca atölye eridi eridi en son kapattı adamcağız dükkanı, şimdi emekli maaşıynan geçinecem diye uğraşıyor. sadece o değil çoğu aynı durumda. kolay mı öyle büyüklerle rekabet edip küçük esnaf kalabilmek? kolay değil, ama bizim dizilerde bi marangoz estetiği var: zamanında remzi baba da böyleydi, bıçak sırtında nejat işler de böyleydi. ne o, marangoz olacak, böyle sanatkar filan estetik şeyler. tek başına takılsın, olursa aptal bi çırak, hayat gailesi yok geçim derdi yok... olsun ordan bi fabrika işçisi, sabahın köründe sefer tasıynan çıksın, akşamları yorgun döndüğü gecekondusundan. falan filan şimdi tasvir edemiyecem ama biz anlayalım izleyici olarak ne kadar fakr-u zaruret içinde yaşadıklarını. sen de o zaman kullanabilesin fakirlik, varoş filan gibi anahtar kelimeleri.
    velhasıl; bu istanbulun en steril semtlerinde, cetvelle çekiçle marangozlukla oynanan varoşçuluk oyunu hiç inandırıcı değil.

    --- spoiler ---

    yoksa severek izliyoruz.*
  • güzel başlayan fakat sonradan diğer roman uyarlaması diziler gibi uzatıp uzatıp, sündürülmesinden korktuğum dizi. umarım düşündüğüm gibi olmaz, keyifle izlemeye devam ederim.
  • eyşan'ın babasının kaldığı otel, menekşe ile halilde, menekşenin istanbul'a kaçtığında kaldığı oteldir ayrıcana. özetleri seyrederken gördüm, böylesine gereksiz bir ayrıntıyı hatırladığım için de kendimi tebrik ettim. ay yapım otelle anlaşmalı herhal.
  • türk televizyon tarihindeki yegane rakipleri selena ve bücür cadı olan fantastik dizi. zira bücür cadı ve selena izleyerek büyümüş ergenlerin şu günlerdeki favori dizisi ezeldir.
hesabın var mı? giriş yap