• bilmeyenler öğrensin diye devam :

    ***

    acılar, karşılaştırılamaz; yarıştırılamaz…
    ama…
    gelin görün ki…
    sürekli abartılı istatistik rakamları vererek büyük bir acı, “soykırım” yalanıyla kabul ettirilmeye çalışılıyor.
    madem öyle, biz de rakamlara bakalım!
    birinci dünya savaşı öncesi osmanlı topraklarında yaşayan ermeni nüfusu…
    - ermeni patrikhanesi‘ne göre, 2.5 milyon idi.
    - lozan konferansı’ndaki ermeni heyetine göre, 2.2 milyon idi.
    - fransız “sarı kitabı”na göre, 1.5 milyon idi.
    - ingiliz yıllığı’na göre, 1 milyon 56 bin idi.
    - osmanlı resmi belgelerine göre ise…
    1893 nüfus sayımına göre, 1 milyon bin 465 idi.
    1906 nüfus sayımına göre, 1 milyon 120 bin 748 idi.
    1914 nüfus sayımına göre, 1 milyon 122 bin 850 idi.
    peki…
    27 mayıs 1915’te kabul edilen ve 1 haziran 1915 tarihi itibariyle yürürlüğe giren “tehcir kanunu” ile sevk edilen ermeni nüfusu ne kadardı?
    ingiliz savaş propaganda bürosu (wellington house) çalışanı arnold toynbee editörlüğündeki “mavi kitap”a göre, 1 milyon ile 1 milyon 200 bin ermeni arasındaydı! bunlardan 600 bini hayatını kaybetmişti!
    abd resmi kaynaklarına göre tehcir rakamı 486 bin kişiydi.
    osmanlı kayıtlarına göre ise tehcir edilenler 428 bin 758 kişi…

    ermeni hemşehrim

    öyle abartıyorlar ki…
    sanırsınız anadolu vilayetlerindeki tüm ermeniler tehcire tabi tutuldu!
    oysa…
    adana‘da 14 bin ermeni tehcire gönderilirken 16 bin ermeni yerinde kaldı.
    harput‘ta 51 bin ermeni tehcire gönderilirken 4 bin ermeni yerinde kaldı.
    sivas’ta 136 bin 84 ermeni tehcire gönderilirken 6 bin 55 ermeni yerinde kaldı.
    afyon‘da 5 bin 769 ermeni tehcire gönderilirken 2 bin 222 ermeni yerinde kaldı.
    maraş‘ta hiç tehcir olmadı, 8 bin 845 ermeni yerinde kaldı.
    benim memleketim çorum‘da ise bin 231 ermeni nüfusun hepsi tehcir edildi. (hemşehrim vahram dadrian, tehcirde 15 yaşındaydı; kapağına ailesinin fotoğrafını koyduğu, tehcir günlüğü “to the desert“ kitabı 1945’de abd’de basıldı. maddi hataların bulunduğu kitap ermeni diasporası’nın başucu eseri oldu!)
    katolik ve protestan ermeniler arasında tehcir edilen hemen hemen hiç yoktu.
    bu arada… diaspora tehcir için “deportaion” yani “yurt dışına çıkarma” diyor ki, suriye o tarihte osmanlı toprağı idi!
    peki… tehcir sırasında ne kadar ermeni vatandaşımız can verdi?
    sorunun yanıtı için tehcire gönderilenler ile iskan bölgelerine ulaşan nüfus arasında farkı bilmeniz yeterlidir:
    tehcir edilenlerden 56 bin 610 ermeni iskan bölgesine ulaşamadı.
    bunlardan…
    500 ermeni, erzurum-erzincan yolunda;
    2 bin ermeni, mardin yolunda;
    5 binden fazla ermeni, dersim bölgesinde öldürüldü.
    katledilenlerin toplam sayısı 9-10 bin idi.
    tifo, dizanteri gibi hastalıklardan 25 bin ile 30 bin arasında ermeni öldü.
    diğerleri kayıptı; yurt dışına kaçtıkları tahmin ediliyor.
    yok, “1 milyon ermeni öldürüldü”; yok “1.5 milyon ermeni öldürüldü” deniliyor!
    batı kaynakları sadece anılara dayanıyor; osmanlı ise isim isim tuttuğu kayıtlara…
    hemşehrim vahram dadrian‘ın bulunduğu ermeni kafilesi; çorum, yozgat, boğazlıyan, kayseri, niğde, ulukışla, tarsus, adana, hamidiye ve hasanbeyli yoluyla halep’e ulaştı. dadrian ailesi, hama, humus, şam yoluyla arapların da yaşadığı jeresh adlı çerkez köyüne giderek üç yıl kaldı. savaşın bitmesiyle kudüs, hayfa, beyrut, iskenderun, mersin, larnaka, antalya, rodos, izmir deniz yoluyla istanbul‘a döndüler. sonra abd’ye gittiler.
    evet 18 aralık 1918’deki kararname ile ermenilerin evlerine dönebileceği açıklandı. kimi döndü, kimi avrupa, amerika, asya ülkelerine gitti…

    ermeni isimleri

    ermeniler ile türkler arasında 1071 malazgirt savaşı‘yla ilişkiler kuruldu. ermenileri bizans zulmünden türkler kurtardı. melihşah, ermeni kralı kivrike’nin kızıyla evlendi.
    bu ermeni isimlerine de yansıdı.
    tanzimat’tan sonra yapılan bir çalışmada ermeniler arasında melikşah, gökçe, kutluşah, arslanşah, emirşah, eymür, murat, budak, hüdaverdi, tatar, hızırşah, orhan, cihanşah, atabek, edip, fethullah, kiçibeğ, isfendiyar gibi yaygın kullanılan isimler vardı.
    19’uncu yüzyılın sonlarına doğru ermeni bebeklerine, “vrej” (öç al); “azad” (özgür); “armenouhie” (ermeni); “vrej houie” (hınç al); “berdjouhie” (muhteşem) gibi etnik kökene vurgu yapan isimler verilmeye başlandı!
    her şey birkaç yılda değişiverdi…
    oysa… 1826 yunan isyanından sonra osmanlı, “millet-i sadıka” dediği ermenileri rumlardan boşalttığı devletin önemli koltuklarına oturttu.
    19’uncu yüzyılda…
    22 ermeni nazır/bakan yapıldı…
    29 ermeni bürokraside en üst rütbe paşalığa yükseltildi…
    33 ermeni milletvekili oldu…
    7 ermeni büyükelçi, 11 ermeni konsolos olarak osmanlı’yı temsil etti. dışişleri ve içişleri bakanlığı kadrolarında 100’ü aşkın üst düzey ermeni memur vardı. yüzyılın sonunda sayıştay’dan darphane’ye, danıştay’dan ptt’ye kadar devletin önemli merkezlere ermenilere emanet edildi.
    sonra ne oldu?
    yunan, sırp, bulgar, arnavut, arap gibi ermeni de rus ve ingiliz kışkırtmaları sonucu osmanlı’dan kopmak istedi.
    sonuçta…
    8 milyon 856 bin 315 kişinin öldüğü,
    21 milyon 219 bin 452 kişinin yaralandığı,
    7 milyon 750 bin 945 kişinin kayıp ve esir olduğu,
    ve insanoğlunun o güne kadar hiç görmediği, topyekün cinnet geçirilen o yıllarda sadece ermeniler değil herkes acı çekti…
    yarın devam edeceğim…
  • buradan okuduklarım kadarıyla dünyada hiçbir millet bizim gerizekalı vatandaşlar kadar soykırım yapıldığını kabul etmeye çalışmaz.
    neymiş kabul etmemiz gerekiyormuş, yüzleşmemiz gerekiyormuş bu gerçekle bak sen bilge ukalaya

    siz neyin marjinalliğini yaşıyorsunuz da soykırım diye sayıklıyorsunuz ve kabul etmek zorunda kalıyorum. git hadi bir ermeniye hocalı katliamı yaptınız de ve onu kabul ettir lütfen,
    adamın götünden kan alır ermeniler kan, ama biz meraklı bir milletiz "dur lan bi kabul edelim bakalım nolacak" kafasında mor fularlı marjinallerimiz.
  • dünyada türk düşmanlarının, varlık sebeplerinin (bkz: raison d'être) türk düşmanlığı olan güçlerin ve onların zavallı piyon milletlerinin götlerinden uydurdukları elementtir. amacı da türkiye'yi uluslararası politikada güçsüzleştirmektir. asla ve asla hukuki değildir; tamamen politik bir olgudur.

    toplumsal ve tarihi bir olay gerçekler üzerine ve tarafsızlık ilkesine uygun olarak tartışılması gerekir. soykırım gibi çok önemli ve elastikliği olan bir kavram, hukuk ve tarih çerçevesinde tartışılmayıp politikanın malzemesi olduğunda kutuplaşma belirir, ve bu kutuplaşmanın haklı kazananı olmaz. çünkü politik mücadelede asla haklılığın bir önemi yoktur. ermeniler de konuyu politikanın alanına çekmekle asıl hedefledikleri de bu zaten. hukuki hiçbir dayanağı olmayan bir emelin hala peşinde olmaları politik bir ajandanın kurbanı olduklarını gösteriyor.

    ben hadi bu ermenileri geçtim de, türklerden de bu saçmalığa inananlar var ne desem bilemiyorum. bunları da ikiye ayırıyorum:

    1) kimlik sorunu yaşayan, batının dalkavukluğunu kör bir şekilde yapıp bunu modernizm sanan gerizekalılar: bu güruh, sözde ermeni soykırıma dair hiçbir bok bilmemesine rağmen, cehaletinin verdiği hadsizlikle utanmadan (bkz: ermenilerden özür diliyoruz kampanyası) gibi aptallıklara girişirler. bazıları o kadar cahildir ve utanmazdır ki, sırf osmanlı düşmanlığı yapacağım diye gider ermeni taşağı yalar. bu malların akplileri arap taşağı yemekle suçlamaları da benim kendilerine götümle gülmeme neden olmakta. durun siz kardeşsiniz. cehaletiniz paçalarınızdan akıyor. umarım bu güruh bir an önce yok olup biterler.

    2) yeteri kadar bilgisi olmayan fakat tarafsız düşünmeye çalışan ve cahil bir milliyetçi gibi devletin propogandasına inanmak istemeyen iyi niyetli türkler. bazıları da okumuştur araştırmıştır lakin türklerin ermeni soykırımı yaptığını düşünürler. kendilerinin sağduyularını anlıyorum fakat uyarıyorum: soykırım diye bir şey yoktur ve suçlamalar asılsızdır.

    ben burada konuyu hukuk üzerinden çözümlemek istiyorum.

    soykırım nedir? birleşmiş milletler soykırımı şöyle tanımlar: soykırım, herhangi bir grubun varlık hakkının inkarıdır.* tabi daha sonra, başta (bkz: icty) ve (bkz: ictr) olmak üzere çeşitli ceza mahkemeleri soykırımı unsurlarıyla birlikte tanımlamaya çalıştılar. en günceli olmasından mütevellit, uluslararası ceza mahkemesinin (icc) yaptığı tanımlamayı kullanacağım.

    icc statüsü şöyle der: soykırım; bir ulusal, etnik, ırksal veya dini bir grubun bir kısmını veya tümünü yok etmek niyetiyle işlenen, aşağıdaki eylemlerdir:

    (a) grup üyelerini öldürmek,
    (b) grup üyelerine ciddi bedensel ve mental zarar vermek,
    (c) bir grubu bilinçli bir şekilde fiziksel yıkımla sonuçlanacak hayat şartlarına zorlamak,
    (d) grup içi doğumları engelleyecek tedbirler almak,
    (e) grubun çocuklarını zorla başka bir gruba aktarmak.

    şimdi, soykırım suçunun 3 tane unsuru vardır. bunlar; maddi (material), manevi (mental) ve contextual unsurlardır. şimdi, bunları hemen açıklıyorum. yani, bir takım olayların soykırım olarak adlandırılabilmesi için, bu üç unsurun aynı anda sağlanması gerekiyor. başka bir deyişle (bkz: cumulative requirements).

    1. maddi unsur (material element): latince ifadesiyle actus reus. yani soykırımı işleyen kişi, yukarıda belirtilen herhangi bir eylemi işlemelidir. örneğin bir ermeniyle dalga geçmek soykırım olamaz. öldürmeniz veyahut ciddi bedensel ve mental zarar vermeniz gerekir. bu eylemlere prohibited acts denir.

    icc'nin suçun unsurları dokümanında da bunlar daha kapsayıcı şekilde işlenmiştir. örneğin, öldürmek kurbanın ölmesine sebep olmak denir. ya da, ciddi bedensel ve zihni zarar olarak da işkence, tecavüz gibi eylemler anlaşılır. *

    2. manevi unsur (mental element): latince ifadesiyle mens rea. soykırımın da manevi unsuru da bir grubun bir kısmını veya tümünü yok etmek niyetinin olmasıdır. yani, kasıt (intent). hemen bakıyoruz.

    bir eylemin soykırım olması için o eylemin hususi kastının olması (bkz: dolus specialis) şarttır. yani, ceza hukukundaki normal kasıttan farklıdır. icc statüsü 30. maddesinin de belirttiği gibi, eyleme ilişkin, kişi sözkonusu eylemi işlemeye kastetmiş olması; ayrıca eylemin de günün sonunda soykırımla sonuçlanacağının da farkında olmalıdır.

    şimdi daha soykırımın ne olduğunu bilmeyen (o zamanlar böyle bir kavram yok) osmanlı askerlerinin zaruri göç politikası kapsamında nasıl soykırım kastı hem de dolus specialis olur sorarım size a dostlar.

    ayrıca bu hususi kastın da kanıtlanması lazım. önce direct evidence olması lazım. ama ermenilerin elinde direct evidence’a dair bir şey yok. suç da çok ağır olduğundan ötürü, aksine ihtimal verilmeyecek kanıtların olması lazım. yani kanıtların standartı çok yüksektir ve direct evidence’ın yokluğunda circumstantial evidence’a bakılacaktır.

    işte zurnanın zırt dediği kısım da burası. herkesin bildiği üzere, ermeniler bir yerden bir yere tehcir edilmişlerdir. ingilizce olarak ister relocation diyin, ister displacement diyin. hukuki olarak genelde displacement denir. yani; dönemin sorumluları askeri tehdide binaen ermenileri bir yerden bir yere sevk etmişlerdir. yani soykırım işlemeye dair özel bir politika güdülmüyor.

    şimdi iddia edilebilir ki, bu tehcir esnasında yüz binlerce ermeni osmanlı askerleri tarafından öldürüldü, bu soykırıma girer. hayır efendim girmez. bosna soykırımına ilişkin olan krstic davasında, mahkeme şu sonuca varıyor:

    ''krstic'in hususi kastı zorla göçtü. her ne kadar sahadaki askerler bu zorla göç niyetini gerçekleştirirken aynı zamanda soykırım işlemeye kastetmiş olsalar da; bu zorunlu göçün emrini veren krstic'in böyle bir soykırım kastı yoktu. üstelik sahadaki askerlerin soykırım amacıyla katliam yaptığını bilmesine rağmen böyle bir amacı olmadığı için, kendisinin bu bilgisi soykırıma kastettiği sonucuna götürmez.

    soykırım insanlığın en ağır suçlarından biridir, ve suçun ağırlığından ötürü, yüksek eşikli 'hususi kasıt' şartının sağlanması gerekiyor. dolayısıyla, radislav krstic soykırım niyetine sahipti denilemediğinden, kendisi soykırım suçlusu da değildir'' *

    üstelik, bu circumstantial evidence standardı ışığında, asla ve asla soykırım kastının varlığına ulaşılamaz. bunun tam aksine, tehcir ile ilgili çok kapsamlı kanıtlar da türkiye tarafından da sunuluyor. merak eden şurdan bakabilir. tehcirin sebeplerinden, tehcire tabi olan ermenilerin sağlık durumlarının korunmasına kadar o dönemin tüm hükümet belgeleri mevcut. bakıldığında, circumstantial evidence ibreyi türk tarafına kaydırıyor. mesela, nazi soykırımında tüm belgeler mevcuttu ve circumstantial evidence da sağlanıyordu, yahudilere ölüm ve soylarının kurutulması vb açıklamalar gibi basın yayın organlarından elde edilebilir.

    3. bağlamsal unsur (contextual element) : bu da şunu söyler: birbiriyle apaçık bağlantılı ve bir politika örgüsünde gerçekleşen benzer olaylar zincirinin olması lazım. burada önemli olan bir husus var. bu örgünün apaçık olması lazım, yani ingilizce ifadesiyle manifest olması lazım. bu olmazsa eğer, bahsi geçen olaylar isolated hate crimes olmaktan öteye geçemez.

    öte yandan, bu şart case law'da da geçiyor, her ne kadar çok güçlü bir şekilde seslendirilmese de. mesela, akayesu* ve krstic* davalarında mahkeme 'widespread and systematic attack' olması gerektiğinden bahsediyor ve daha sonra bu durum icc tarafından da tanınıyor.

    tehcir politikasında da soykırıma dair bir contextual elementin olmasını iddia etmek çok zordur. ve bu zorunlu göçteki ölümler olsa olsa isolated hate crimes olur; öte yandan soykırım olacak şekilde widespread or systematic attack ya da manifest pattern of similar conduct'ın varlığından söz edilemez.

    ayrıca, kişisel olarak uluslararası ceza mahkemesinin hukuk danışmanına bu soruyu sorduğumda da kendisi türkiye'nin asla ve asla soykırımla suçlanamayacağını söyledi ve tartışmanın tamamen politik olduğunu belirtti.

    buna ek olarak, türkiye'nin successor state olarak soykırımla yargılanması imkansız. soykırımdan ancak bireyler yargılanır, devlet değil.

    yine de davanın açılması geriye yürümezlik ilkesine (bkz: principle of non-retroactivity) aykırı olur. çünkü bu olaylar 1915'te olmuştur, o zamanlar daha soykırım diye bir şey de yoktur. taa 1945 sonrası soykırım ancak suç olarak kabul edilmiştir. tabi ki, jus cogens bağlamında ağır suçlarda bu ilkenin uygulanıp uygulanmaması da tartışılmakta.
    şimdi olay yaşanıyor, aradan 30-40 yıl geçiyor bir kavram çıkıyor sonra o kavramı bir elbise gibi türklerin üstünde deniyorsunuz. yemezler amk cahilleri. o elbise eğreti durur.

    sonuç olarak; ermenilere soykırım yapılmamıştır. ve bu başlık da koca bir boş kümeden bahsetmektedir. ekşi sözlük yazarlarını ve okuyucularını (bkz: sözde ermeni soykırımı) başlığındaki politik tartışmaya davet ediyorum. hukuki olarak tartışılmasının son derece anlamsız olduğu bir konuyu tartışmak ancak ve ancak kör milliyetçiliği ve düşmanlığı tetikler. bundan da kimlerin faydalandığı gayet açıktır.

    edit: imla.
  • ermenilerin m.s. 1. yy'da hristiyanligi kabul etmeleri sonrasinda, roma imparatorlugunun bu durumu kabul etmemesi nedeni ile m.s. 197 ve 230 yillarinda gerceklesen soykirim.
  • "...sivas’ta; 15 bin ermeni rus ordusu’na katılmıştı.

    bir o kadar kişi de silahlandırıldığı iddia ediliyordu. aramalarda 472 adet tüfek,752 tabanca, 44 dinamit, 38 bomba, 13 teneke barut, 6359 cephane bulundu. böylesine bir savaş atmosferinde 53 bin 675 sivaslı ermeni‘den 20 kişi tutuklandı.
    işte buna “soykırım günü” diyorlar…"

    düşman ordusuna sivas'tan 15 bin kişiyle katılıp, sonra bizi sürdüler, soyumuzu kırdılar diye ağlamak, şerefsizlikten başka nedir?

    düşün onbeşbin kişi savaştığın düşmana katılıyor. yan komşun, hergün karşılaştığın adam düşmana katılıp seni öldürüyor. sonra da tokadı yiyince ağlıyor.

    ne kadar hakaret de etseniz, doğrulardan kaçamayacaksınız ermeniciler.
  • daha çok türkü katledemedikleri, daha çok türkü topraklarından kovamadıkları için rahatsız olan ırkçı türk düşmanlarının hiçbir belge ve kanıt sunmadan, tamamen siyasi nedenlerle ortaya attıkları iddiadır.

    1. dünya savaşı devam ederken batıdan aldıkları destekle anadoluda kendi devletlerini kurmak için erkekleri cephede olan türk köylerini yağmalayan, çoluk çocuk demeden insanları katleden, göçe zorlayan taşnak çeteleri orduda rahatsızlık yarattı. cephedeki askerler devletin bu katliamlara karşı bir önlem almasını aksi takdirde cepheyi terk edip kendi köylerini kendileri savunacaklarını belirttiler.

    durum böyle olunca osmanlı devleti de kendisini ve türk halkını korumak için ermeni nüfusu ülkenin daha güvenli olduğunu düşündüğü bölgelere göç ettirmek zorunda kaldı. bu olaylarda maalesef bir çok türk de, ermeni de zarar görmüştür ve hepsi için üzgünüz. ama ülkemizi ve halkımızı koruduğumuz için de kimseden özür dileyecek değiliz. osmanlı devleti o zamanki her medeni devletin yapması gerekeni yapmıştır.

    balkanlarda, girit'te türklere yapılan katliamların hiçbiri bugün avrupa'nın gündeminde değil. dolayısıyla osmanlı devleti gerekli önlemleri almasaydı ve türk halkı tamamen katledilerek topraklarından sürülseydi hiç kimse bunun hesabını sormayacaktı. karabağ'da daha 90'ların başında türklere yapılan katliama hangi batı ülkesi adam gibi bir tepki gösterebildi? bu kara propagandalara türk halkının karnı tok. siz ermenilere yapılandan falan rahatsız değilsiniz, türkler soykırıma uğramadı, anadoludan sürülemedi diye rahatsızsınız.

    taşnak çetelerine karşı gerekli önlemleri alan ve türk halkını koruyan tüm devlet görevlilerini minnetle anıyoruz, her zaman da anmaya devam edeceğiz. avrupa'daki meclislerin yüzde yüzü bile rahatsız olsa, bu türk milletinin kendini korumakta ne kadar haklı olduğu gerçeğini değiştirmeyecek.
  • bu ülkede istanbul'da işgal güçleri varken, kadınlara tecavüz edildi, erkekler öldürüldü. kimler yaptı? bazı rumlar. bu her rum'u kapsar mı, kapsamaz.

    nasıl geçmişten dolayı rumları sorumlu tutmuyorsak tutmamalıysak, kimse de bizden geçmişten dolayı hesap soramaz, propaganda üretip özür talep edemez.

    ama işte herkes kendi bakış açısını önemsiyor. sayı az olunca, daha fazla mağdur edebiyatıyla ekstra haklı olduğunu varsayıyor. ermeni soykırımı iddiası kabul edilmeyecektir.

    2009 civarı, ermenistan'la sınırları açmak için yayınlanan protokol vs derken, erdoğan özür metni yayınlamıştır. tehcir sırasında ölenler için acılarını paylaştığını belirtmiştir. mağdur edebiyatı bir boka yaramaz. hepimiz mağduruz. 1910'dan 1922'ye kadar milyonlarca türk sürüldü, yüzbinler katledildi. utanmadan bir de üstüne özür talebi var.

    ne yapalım, anadolu'da tutunduk diye özür mü dileyelim. ermeniler karabağ için bile özür diledi mi? erivan'da 200 senede türk kalmadı. kimse bir lafını etti mi? trakya'da rumların yapmadığı kalmadı. bir özür var mı? bulgaristan türkleri ülkeden kovdu, kamplara kapattı. topluca türkler balkan savaşlarından 70 sene sonra türkiye'ye kaçtı. bütün bunlar olurken üstüne özür talep edenler, umursanmayınca şaşırmasın.
  • ingiltere'nin türkiye gizli raporlarını açması sonucu bütün raporları indirdim. ara sıra okuyorum.

    ///
    fo424_107 nolu belgenin 2 ve 3 nolu sayfalarını ekte veriyorum. 25 haziran 1880 tarihli rapor.

    yüzbaşı everett'tan binbaşı trotter'a gönderilen rapor.

    altını sarı ile çizdiğim yerlerde özetle şöyle diyor:

    ".. ermeniler artık türk boyunduruğundan kurtulmak istiyor. bunun için uzun yıllar beklemeye niyetleri yok. şimdiden silahlanmaya başlamışlar.
    neredeyse her evde silah var.
    amaçları ermeni toplumu içinde yurtseverliğin propagandasını yapacak kişileri ülkede yaymak. kürtlerle işbirliği yapmak. özellikle ermeni kökenli kürt aşiretleri sadece yardım etmekle kalmayıp, hristiyanlığı da kabul etmeye hazır.."

    bakın bunların olduğu yıl 1880. 1915'e daha 35 yıl var.

    silahlanan ermeniler,
    kürtlerle işbirliği yapan ermeniler,
    ermeni toplumu içinde bağımsızlık propagandası yapan ve bunun için yurtdışından da yardım isteyen ermeniler.

    yıl : 1880.

    kimse masal anlatmasın. işte o silahlarla 1915'e kadar 1 milyon türk öldürüldü.

    soykırım yok, vatana ihanet eden silahlı ermeni çetelerin sürülmesi var.

    gerçekler hep açığa çıkar. gizlenemez.

    https://eksisozluk.com/img/rv5cxghe

    ***
    debe notu: soykırım diye zırlayanlara, bu belgeyi çıkarıp suratlarına vurun: "senin deden daha 1880'lerde ev ev silahlanıp, rus'tan ingiliz'den medet umuyordu. komşusunu öldürmeyi , etnik temizlik yapmayı planlıyordu" diyebilirsiniz.

    bu arada, elin ingilizi ülkede olanları gün gün, dakika dakika öğrenip yazarken; bizim mal osmanlı yönetimi de ayakta uyuyor, paşalar rüşvet peşinde koşarken, padişah tahtını korumak için ayak oyunları yapıyordu. bizim şimdiki osmanlıcılara bunu anlatabilir misin? elbette hayır.

    ***
    suçüstü yakalanan ermeni teröristler, can havliyle kin kusmuşlar aşağıda. sen silahlanıp, rus-ingiliz desteğiyle beni öldüreceksin, ben kendimi koruyunca da soykırım olacak. ne güzel dünya ooh. bu ahlâksız ermeni teröristler, 40 - 50 yıl nasıl silahlanıp bölgedeki türkleri öldürdüklerinden bahsetmiyorlar. çünkü ahlâksızlık böyle bir şey.
  • bu fikri savunanlara sorulması gereken en önemli şey şudur; soykırım yapıldığına dair delillerin nelerdir? elindeki belgeler nelerdir? kara propaganda kitabı olan mavi kitap mı? yoksa tüm dünyanın gözü önünde belgeleri masaya yatırmaktan korkup soykırım yapıldı diye geçinen ermenistan'ın sözü mü?
    1.dünya savaşı esnasında ermeni çetelerin osmanlı'ya ihanet edip rus ordusuna katıldığı, müslümanları kırıp geçirdiği ve 20 mayıs'ta van merkezli bir devlet kurmaya çalıştığı bir gerçek. bunu rus arşivlerinde, osmanlı arşivlerinde ve ingiliz arşivlerinde görebiliriz. haliyle halkını korumaktan başka bir seçeneği kalmadı osmanlı'nın. ve ermenileri zorunlu göçe tabi tuttu. peki hepsini mi? hayır. sanılanın aksine tüm ermeniler tehcir ettirilmedi. madem bu bir soykırım olacaktı neden hepsi tehcire tabi tutulmadı? bunu bir sormak gerek öncelikle.
    tehcir kısmına gelirsek de, osmanlı arşiv kayıtlarında tehcir edilen kişi sayısı 450 bindir.
    harici olarak tehcirden kaçmak isteyen 250 bin kişinin de kafkasya'ya kaçmış olduğunu unutmamak gerek. haliyle neredeyse 700 bin ermeni yurttan gidiyor. bu bilginin kanıtı ise şu olsun. paris barış anlaşması'na katılan ermeni temsilcisi "bogos nubar paşa" tehcir edilen ermeni sayısının 600-700 bin kişi olduğunu açıklamıştır. sayılar uyuşuyor mu? evet. 250 bin kişi tehcire gerek duymadan kaçıyor. elde kaldı tehcire tabi tutulan 450 bin kişi. şimdi tehcir bölgesine kaç kişi varabildi bunu sormak gerek. 382 bin kişi. ki o zamanın şartlarına bakarsak savaş zamanı. kıtlıktan, salgın hastalıktan kırılan kırılana. ve tabii ki ermeniler ve kürtler arasında da karşılıklı katliamlar var, haliyle ölüm her yerde kol geziyor. şimdi nerede buradaki sayılar nerede batı devletlerinin 1 milyon-1 buçuk milyon ermeni tehcirde soykırıma uğradı yalanı?
    şunu da unutmamak gerekir ki patrikhane kayıtlarına göremondros mütakeresi sonrası 1915 tehciriyle yurttan göç etmiş ermeni vatandaşlardan 300-350 bin kişi tekrar anadolu'ya dönüyor.

    son olarak rus general mayewski'nin sözünü eklemek isterim "türk vahşetine hiçbir yerde tesadüf edilemez. türk vahşeti gerçek olmayıp bile bile uydurulmuş siyasi bir hikayedir. objektif bir gözle bakarak gerçeği olduğu gibi söylemek gerekirse, doğu'da vahşeti müslümanların değil, doğu hristiyanlarının yaptığını söylemek gerekir."

    (bkz: sözde ermeni soykırımı)
  • doğu anadolu'da ermeniler varken şu vardı, bu vardı yazan vicdan duyarı kasacakken ne kadar insanlıktan çıktığını göremeyen tipler kendini teşhir etmeyi çok seviyor.

    adam mesela diyor ki, ermenilerin evinde piyano vardı.

    ulan van ve çevresi yanmış kül olmuş. anlatılana göre yeniden inşa edilmek zorunda kalınmış. 200 bin müslüman ölmüş daha tehcir olmadan.

    adam ne diyor, ermeniler klasik müzik dinlerdi.

    farkında değil ki, aslında ermenilerin ölümü daha önemli diyor . ama kafa o kadar gitmiş.

    mesela diyor, toprak için halk sürüldü, kafkasya'dan rus ve ermeni birlikleri önlerine yuzbinlerce müslümanı katıp anadolu'ya sürerek doğu anadolu'ya girmişler. olan belli.

    müslüman katliamı, ermenilerle uç karakol yaratımı. adam doğrudan ruslarla savaşta zorlanınca, biraz da halkın hakkına girerek osmanlı'nın türklere yüzlerce yıl boyunca yaptığı başka yere yerleştirme politikasına soykırım diyor.

    ruslar çerkesleri sürmüş, katletmiş. çar nikolai'ın anadolu'da bizans planı var. bunun için de balkanlarda bulgarları ve yunan milliyetçilerini kullandıysa, doğuda da ermenileri kullanıyor.

    balkan savaşları sonrası bulgaristan, ya hristiyan olursunuz ya da asarız diyerek temizlik yapmış. yetmedi, seksenlerde türkleri kovdular, kamplara kapattılar.

    burada çomar gelmiş, toprak için soykırım oldu diyor.

    ha, cemal paşa'nın da soykırımcı sayıldığı, cemal paşa'nın aslında ordu erzağından ermeni kafilesine yemek verdiğini bilenin de sadece cemal insaniydi dediği, cemal'in kafileye saldıranları ölüm cezasına çarptırdığını söyleyenin emri talat'ın verdiğini bilmediği dünyada adam ne diyor?

    "toprak için değer miydi"

    doksanlarda hocalı katliamı olmuş, milletin evinin tuğlasından tut, çocuğunu kaçırmış ermenistan.

    karabağ 2020'de kurtulunca 25 senedir kayıp sanılan azerilerin aslında ermenistan'da hapiste olduğu anlaşılmış.

    fikir ne, "toprak için". adamda beyin yok, bir de gelmiş. diyalektik materyalizm vs üzerine konuşacak. yersen.

    tanım: hikaye
hesabın var mı? giriş yap