6 entry daha
  • istanbul tarihinde çok trajik bir yeri olan marmara denizindeki ada.

    "tarih boyunca istanbul şehrinin bir parçası olmuş olan köpekler özellikle osmanlılar döneminde ayrıcalıklı bir yere sahip oldular. istanbul’un sokaklarında mahallelerinde serbestçe dolaşan köpekler yabancı seyyah ve gözlemcilerin de ilgisini çekmiş o dönemlerdeki istanbul kart postallarının olmazsa olmazı gibi bir yer edinmişti. istanbul halkının hayvan sevgisi ve köpeklere gösterdiği özen 1909 yılında avrupa’da yayınlamış bir kitapta şöyle ifade ediliyordu:

    "köpeklerin en çok sevildiği ülke hangisidir? türkiye. orada onların hepsine uygun olup olmadığına bak-maksızın yemek veriliyor. hamile dişi sokak köpeklerine doğum yap-maları için evlerin önünde ot veya samandan yatacak yer hazırlanıyor. camiden çıkıldığında, onlara özel olarak yapılmış peksimet dağıtılıyor. istanbul'da kendilerini barındırma hakları meşhurdur.

    bu kentin sokak köpeklerinin nüfusu 60 bin kadar-dır. küçük aşiretlere bölünmüşler; bu aşiretlerin her birinin bir soka-ğı veya bir mahallesi bulunuyor ve oradan çıkmadıkları gibi kimseyi de sokmuyorlar, böylece her köpek aynı mahallede doğup, büyüyüp ölür. lüksün ve zarafetin merkezi olan pera caddesi'nin orta yerinde bu köpekleri caddenin veya kaldırı-mın ortasında yayılmış bulursunuz. kırların ortasındaki kadar rahat bir şekilde gelen geçeni umursamıyor-lar. daha doğrusu kendi evlerinde olan onlar; size de onların rahatını bozmamak düşüyor."'

    19.yy’ın tanınmış seyyahlarından edmond de amicis ise istanbul’un köpekleri ile ilgili olarak şu ifadeleri kullanıyordu: “istanbul kocaman bir köpek harasıdır; şehre varı varmaz herkes bunu görür. köpekler,şehrin ikinci nüfusunu oluştururlar ve her ne kadar sayıları birincisinden az ise de ilgi çekicilikte ondan geri kalmazlar!.. onlar kocaman bir bedavacılar cumhuriyetinde bir araya gelmiş durumdadır, ne tasmaları, ne sahipleri, ne kulübeleri ne evleri,ne de kanunları vardır. bütün hayatları sokaklarda geçer. orada kendilerine küçük yuvalar kazarlar, karınlarını doyurup uyurlar, doğarlar, yavrularını beslerler ve ölürler ve hiç kimse-hiç olmazsa stambul’da-işlerine veyahut istirahatlarına en ufak bir şekilde karışmaz.”

    1800’lü yıllarda sayıları 60 bini bulan köpekler şehrin bir parçası olarak kabul edilmekteydi. köpekler istanbul halkı tarafından sevilirdi ve beslenmeleri halk tarafından karşılanırdı. buna karşın köpeklerin şehirde güvenlik, sağlık ve temizlikle ilgili çeşitli toplumsal görevleri bulunmaktaydı. istanbul’un köpekleri geceleri kendi mahallelerine gelen yabancılara ve şüpheli kimselere saldırarak bir çeşit zabıta görevi görürdü. köpeklerin bir diğer faydası ise şehrin temizliği ile ilgiliydi. kapı ve pencerelerden atılan yemek artıklarını yiyip bitirmeleriyle bu işlevi yerine getiriyorlardı. böylece çöp sorununun tam olarak çözülemediği şehirde köpekler çöp sorununa da çözüyorlardı. bu şekilde şehrin sağlığına da katkı da bulunuyorlardı.

    osmanlı klasik döneminde şehrin bir öğesi kabul edilen ve önemli bir işlev gören köpeklere bakış açısı modernleşmeyle beraber değişmeye başladı. şehir hayatının canlanması ile mahallelerin özerkliğinin, mekansal sınırların ortadan kalkması mahalleler arasındaki geçişlerin hızlanması istanbul köpeklerinin bir sorun olarak görülmesine yol açacaktı. halk için olmasa da yöneticiler için köpekler artık şehirden sürülmesi gereken istenmeyen hayvanlar olarak görülmeye başlandı.

    yazının devamını için aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.

    link
31 entry daha
hesabın var mı? giriş yap