10 entry daha
  • perry anderson, batı marksizmi üzerine düşünceler'ini kaleme aldığı kitabında, marksist teoride odak noktasının bilhassa ikinci dünya savaşından sonra batı'da siyaset ve ekonomiden felsefeye kaydığını, ikinci kuşak marksist felsefecilerin marx'ın fikirlerini geliştirmek için marx öncesi felsefi kaynaklara yöneldiğini söylüyordu. yani marx'ın, kendinden önceki filozoflarla giriştiği fikir hesaplamasını kapattığı o cümlenin, 11. tezin, batı marksizminde pek az yankı uyandırmadığı aşikârdı. lakin bu durum hiç de rastlantı değildi, zira bu geleneğin filozofları, feuerbach üzerine tezlerin on birincisinin işlediği devrimci teori-devrimci pratik birliğinden resmen yoksun bırakılmıştı.

    anderson'un cümleleriyle devam edelim (100-101):

    --------------
    öte yandan, yüzyılların düşüncesi bir tek cümleyle rafa kaldırılamazdı. marx'ın kestirme yargısı, hiçbir zaman tarihî maddecilik adına yeni bir felsefe kurmaya lek başına yetmeyeceği gibi, eski felsefelerin "defterini dürmeye" de yetmezdi. üstelik marx'ın kendi felsefe kültürü çok zengin bir kültür de değildi. felsefe kültürü büyük ölçüde hegel ile feuerbach'a dayanan marx'ın, felsefenin ilk elde akla gelmeyen isimleri şöyle dursun, kant'la ya da hume'la, descartes'la ya da leibniz'le, eflatun'la ya da aquinolu thomas'a bile çok yakın bir tanışıklığı olduğu söylenemezdi.

    bu yüzden, marx'tan sonra, bir başka anlamdaki kronolojik bir geriye dönüş mutlaka felsefi bir günah değildi. marx kendisinden önceki bütün ahlâk felsefesini, metafiziği, estetiği hiçbir zaman doğrudan doğruya değerlendirmiş ya da aşmış değildi çünkü; hattâ klasik felsefenin sayısız temel sorunlarına değinmiş bile değildi.

    bir başka deyişle, batı marksizminde marx öncesine uzanan bir düşünce geleneği kurmak için gösterilen sürekli çabaların haklı bir yanı vardı. marksist felsefenin yaratıcı bir şekilde gelişmesi için, bilme felsefesinin (cognition) marx'ın görmezlikten geldiği ya da önemsemediği karmaşık geçmişinin mutlaka yeniden değerlendirilmesi gerekiyordu. böyle bir çabanın lüzumsuz bir şey olması için, marx'ın eserinde bulunan çıkış noktalarının çok az sayıda ve çok zayıf olmaması gerekirdi.

    öte yandan, durmadan marksizm öncesi felsefi geleneklere başvurmanın getirebileceği tehlikeleri sayıp dökmek de gereksizdir, idealist ya da dinî öğelerin bu gelenekler içindeki ezici ağırlığı herkesçe bilinmektedir.
    --------------
4 entry daha
hesabın var mı? giriş yap