529 entry daha
  • hakiki ağırlığı, ismi lazım değil avm'deki bir mağazada tezgahtar olarak çalışmaya başladığınızda hissedilen film/kitap. izmaritleri sıraya dizen, günleri gece/gündüz yılları ise yaz/kış diye ayıran gamsız birer üniversite öğrencisiyken ne mavi yakanın çamura gömülüşünü ne de liberal ekonominin bireyi tüketime sevk edişini, borca batırışını görmüşüz. piramidin en altında ipotekli yaşamlara kucak açan, hiçbiri kar tanesi olmayan, dans eden pisliklerin bize ne kadar yakın olduklarını kafamızda canlandıramamışız.

    adım cornelius. ya da robert paulson. ya da başka bir şey. en dipteyim. çocuklarının devirdiği standlar için özür dilemeyi aklının ucundan dahi geçirmeyen, kendilerini efsunlu ve benzersiz hissettiren parapsikoloji/kişisel gelişim kitaplarına tapan kadınların ya da aradığı müzisyenin ismini yanlış yazdığım için bir tür skandala tanık olduğunu düşünen orta yaşlı adamların arasındayken, öğrencilik yıllarımda fark etmediğim pek çok şey görüyorum. harika ve benzersiz olmadıklarını idrak etmektense ölmeyi tercih edecek olan bu insanlar, aylık maaşımı tek bir alışverişe harcarken beni keyfi nedenlerden ötürü azarlamaktan çekinmiyorlar. bir müşterinin yerini değiştirdiği bir albüm yüzünden azar işitiyorum. ve itiraz edemiyorum. çünkü onlar müşteri. bense hizmet için varım. en alttayım, en karanlık hücredeyim. çıkıp gidemiyorum çünkü bakmam gereken bir ailemin olmamasına karşı kredi kartı borçlarıyla sisteme bağlıyım. hepimiz borçlarla sisteme bağlıyız. bu yüzden bir hiç gibi davranmaya ve göze batmamaya mecburuz. hiçkimse olarak kalmalı ve bir üst basamakta durup ağzımıza sıçanların keyfi eleştirilerine saygıyla kafa sallamalıyız. sınırları parçalayacak ve özgürlüğümüzün nereye kadar uzandığını sınayacak cesarete sahip değiliz çünkü. bizi çamura saplayan borçlar sürüp giderken daha fazlasını isteyecek, daha fazla borca girecek, tüm düşlere boş vereceğiz. bizi heyecanlandıran yegane şey daha fazla borçla gelecek olan bir iki aidiyet.

    peki tüm bunların çözümü vandalizm mi? kesinlikle değil. fight club gerçek bir soruna uçuk bir tepki veren karakterlerin romanı. yanlışa yanlışla cevap verecek kadar çıldırmış, mükemmeliyetçi bir egonun öyküsü. benimki ise hiçkimse olmayı sorgulayan, gecenin dördünde gittiği çorbacıdaki garsonun salt bir beyaz gömlek değil de tam bir insan olduğunu fark etmekle gelen uyanışın öyküsü. öykünün ilk kuralı öykü hakkında konuşmamak...
889 entry daha
hesabın var mı? giriş yap