7 entry daha
  • thomas aquinas, bizlere inancımızı beslemek için bir dizi argüman verir. bu argümanların çoğu nedensellik ilkesi içinde değerlendirilir;

    “eğer insan aklı bir yaratıcı fikrini kavrayabiliyorsa, o zaman bir yaratıcı'nın var olması gerektiği doğrudur. “

    ya da

    “insan aklı, tanrılar fikrini kavrayabilir, bu nedenle olimposlu zeus'un tanrıların babası olması mantıklıdır."

    yahut

    tanrı'nın varlığı korkunç bir baş ağrısı çeken bir insan gibidir. birisi ona ağrı kesici verir. kişi ilaca bakar ve bu küçük hapın bu kadar büyük baş ağrısını dindirip dindirmeyeceğini sorar. ve hapı almadıkça ve kendisini bu etkiye ikna etmedikçe şüpheye devam eder. bir bakıma bu, tanrı'nın var olduğuna dair bir kanıttır. eğer kişi kendini tanrı'nın varlığına ikna etmek istiyorsa başı ağrıdıkça ilacı almak zorundadır.

    ***

    tanrı'nın varlığının gösterilmesinin beş yolu olarak adlandırdığı yolu formüle ettiği summa theologiae kitabında, tanrı’nın varlığına inanan herhangi biri tarafından kabul edilebilecek nedensel argümanlar vardır. aristoteles’in; “herhangi bir etkinin eğer bir nedeni yoksa, o zaman hiçbir yasa formüle edilemez ve her şey tam bir kaosa yol açar.”, thomas aquino'nun, aristitoteles ve platon'u taklit ettiği ve tanrı'nın varlığını göstermeye çalıştığı, “hareket eden her şeyin bir başkası tarafından hareket ettirildiği" şeklindeki mantığından yola çıkılarak, her etkinin bir nedeni olduğu varsayımında bulunulur ve her etkinin sonunda bir tanrı olduğu fikri için güvenli bir rota oluşturulur. tüm bu varsayımlar thomistic yöntemlerden ibarettir; evrenin düzeninin fiziksel zorunluluklarla birlikte, asıl ayarı, ana niteliği, fiziksel kanunlardan bağımsız olduğu tezi ile savunulur ki aslında, başlangıçta tanrı'nın var olduğuna ikna olmuş birinin herhangi bir nedene ihtiyacı olmadığı gibi herhangi bir ispata da ihtiyacı yoktur. insan bilgeliğinden üstün bir bilgeliğe sahip bir varlığın, varlığını inkâr etmenin imkânsız olduğunu mantıksal olarak kanıtlamak için çok fazla belagat ya da bilimsel akıl yürütmeye ihtiyaç duyulmamalıdır.

    diğer taraftan felsefi olarak nedensellik ilkesi elbette inkâr edilemez, doğru. ancak, nedenselliğin sadece bir yanılsama olduğunu öne süren david hume’un yanıldığını söylemek de doğru olmaz. hareket eden varlıkların var olduğu iddiası, elea'lı zeno'nun, aşil ve kaplumbağa aporia ya da hareket olmadığı için hedefine asla ulaşmayan ok gibi harekete karşı aporias ile çelişir. evet, evrende kesinlikle hareketsiz hiçbir şey yoktur. her şey hareket ediyor. hareketsiz görünen, hareket eden ve zamanla yıpranan yahut diğer maddeler arasında sıkışan veya karışan atomlardan oluşan ve bir dünyada ve bir güneş sisteminde ve bir galakside bulunan bir taş bile hareket hâlindedir. böylesine durmadan hareket eden bir evrende thomas’ın, hareketsiz bir motordan bahsettiği, tanrı’yı hareketsiz ana taşıyıcı olarak gördüğü ve tanrının kanıtı olarak sunduğu argümanı, donmuş ve hareketsiz bir tanrıdan ibaret kalır(tomas’ın bu argümanı da parmenides'in, var olma fikrinin kopyasıdır aslında).

    nedensellik ilkesine atıfta bulunarak bizi bir şeyin kendi nedeni olamayacağına ikna etmeye çalışmak, basitçe söylemek gerekirse, kuantum mekaniği ve modern fiziğin nedensellik ilkesini, eşzamanlılık ve mutlak zaman kavramından yoksun olmaya götürür. tanrıyı bilmediğimiz her şeyi çözmek için joker bir cevap olarak koymak kolaydır, ancak bu, gerçekten bilgi olarak adlandırılmayı hak eden bir bilgi yönünde bir adım olmamalıdır. çünkü tanrı mantıktan daha fazlasını ister. bunun için inanç gerekir. inanç da akıl yoluyla ilerlemez; inanç ve aklın uyumsuz olduğu bir gerçektir. inanç, sadakat, güven ve doğaüstü bir noktaya sahiptir. tanrı kavramı ve temsili, eterik ve soyut doğası gereği, ait olduğumuz fiziksel düzlemde kesinlikle gerçekleşemez, çünkü bizim olmayan bir bağlamda tezahür eder ve bu düzlem de bize yabancıdır.

    tanrı'nın varoluş için hayati önem taşıdığını doğrulamak ve varlığını bir dizi argümanla kanıtlamaya çalışmak, her zaman tartışma ve çelişkiye gebedir. aquinas'ın tüm varoluşla ilgili olarak tanrı'ya atfettiği zorunlu koşulu, yalnızca kendisini tamamlamayı önerdiği döngüsel akıl yürütme düzleminde anlamlıdır. tanrı, beş argümanla açıklanabilecek tanımlanabilir ve ölçülebilir bir değer olsa idi, bu kadar etkili olmazdı. tanrı’yı yeryüzüne indirmeye çalışmak, tanrı’nın gerekliliğini ortadan kaldırır. peki bu bizim ne işimize yarar? gizem, bizleri bilme arzusuna yönlendirir. bilimin lokomotifi gizemdir. bilim için sürdürülebilir daimi arzu gerekir. gizem kalmadığında arzu sona erer. bir gizem olarak gözden kaybolan tanrı, bizi de arzu özneleri olmamız için meşrulaştırır. her birimiz, bir tanrı olarak yaşarız, inancımızı ve emirlerimizi bir diğerine dayatırız
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap