• terakkiperver cumhuriyet fırkası'dır.

    en azından mustafa kemal atatürk meşhur nutkunda öyle söylemiştir.

    sözü edilen "en hain dimağlar" ise, partinin kurucuları olan dört kişidir: kazım karabekir (genel başkan), rauf orbay (ikinci başkan), adnan adıvar (ikinci başkan) ve ali fuat cebesoy (genel sekreter).

    bu dört kişiden üçünün kurtuluş savaşı'nın beş mimarı arasında olması ayrıca ilginçtir. (bkz: kurtuluş savaşı'nın beş mimarı/@derinsular)

    kazım karabekir'in krtuluş savaşı sonrasında gördüğü muamelenin örneklerinden biri için (bkz: kazım karabekir /#22350902)

    tema:
    (bkz: kurtuluş savaşı/@derinsular)

    ana tema:
    (bkz: tarih/@derinsular)
  • sadece "en hain dimağların mahsülü" başlığı atıp, linkler verip kafa karıştırmaya çalışmanın ardındaki niyet nedir, açık söyleyeyim ilgilenmiyorum. üzülüyorum sadece, bu bitemeyen ergenlik, bunca yaşanana rağmen bitmeyecektir, bu beklentim ve umudum tamamen bitti benim. ama madem konuyu açmışız, "meşhur" diye ifade edilen metni buraya bırakalım, okuyan kendisi değerlendirsin. belki bir kişide yeni nöral bağlantılar kurulur, belki kurulu bazı bağlantılar kuvvetlenir.

    "muhterem efendiler, “komplo” bahsini izahta ve komplonun meclis dahilindeki safhasını tasvirde, ehemmiyetsiz gibi telâkki olunabilecek bazı teferruata temas ettim. bunda beni mazur göreceğinizi ümit ederim.
    hatıra gelir ki her hükümetten, her zaman istîzâh yapılır. bir istîzâha bu kadar ehemmiyet vermek câiz midir? arz etmeliyim ki mevzu-i bahis olan istîzâh, normal bir istîzâh değildi. komplonun bir safha-i mahsusası idi. bu istîzâh sahnesinden sonradır ki muhâlifler maskelerini atmaya mecbur edildiler. ma’lûm olduğu vechile “terakkiperver cumhuriyet fırkası” diye bir fırka teşkil ettiler. bu fırkanın, gizli eller tarafından çizilen programını da ortaya attılar.
    “cumhuriyet” kelimesini telaffuzdan dahi içtinap edenlerin, cumhuriyet’i, doğduğu gün, boğmak isteyenlerin, teşkil ettikleri fırkaya “cumhuriyet” ve hem de “terakkiperver cumhuriyet” unvanını vermeleri, nasıl ciddî ve ne dereceye kadar samimî telâkki olunabilir?
    rauf bey ve arkadaşlarının teşkil ettikleri fırka, muhafazakâr unvanı altında meydana çıksaydı, belki manası olurdu. fakat bizden daha ziyade cumhuriyetçi ve bizden daha ziyade terakkiperver olduklarını iddiaya kalkışmaları, bi’t-tabi doğru değildi.
    “fırka efkâr ve i’tikadât-ı diniyeye hürmetkârdır.” düstûrunu bayrak olarak eline alan zevâttan hüsn-i niyete intizâr olunabilir midi? bu bayrak, asırlardan beri cahil ve mutaassıpları, hurafe-perestleri iğfal ederek hususî maksatlar temînine kalkışmış olanların taşıdıkları bayrak değil miydi? türk milleti, asırlardan beri nihayetsiz felâketlere, içinden çıkabilmek için büyük fedakârlıklar istilzam eden, mülevves bataklıklara hep bu bayrak gösterilerek sevk olunmamış mıydı?
    cumhuriyetçi ve terakkiperver olduklarını zannettirmek isteyenlerin, aynı bayrakla ortaya atılmaları, dinî taassubu galeyâna getirerek milleti, cumhuriyet’in, terakki ve teceddüdün tamamen aleyhine teşvik etmek değil midi? yeni fırka, efkâr ve i’tikadât-ı diniyeye hürmetkârlık perdesi altında, biz hilâfeti tekrar isteriz, biz yeni kanunlar istemeyiz, bizce mecelle kâfidir; medreseler, tekkeler, cahil softalar, şeyhler, müritler, biz sizi himaye edeceğiz; bizimle beraber olunuz. çünkü mustafa kemal’in fırkası hilâfeti lâğvetti. islâmiyet’i rahne-dar ediyor. sizi gâvur yapacak, size şapka giydirecektir, diye bağırmıyor muydu? yeni fırkanın kullandığı formül, bu irticakârâne feryâdlarla dolu değildir denilebilir mi?
    bakınız efendiler, bu formül tarafdârlarından birinin daha çok evvel (10 mart 1923 tarihinde) maslûb cebranlı kürt halit bey’e yazdığı mektuptaki şu cümlelere: “âlem-i islâm’ın mâ-bihi’l-bekası olan esâsâta hücum” ediyorlar. “bu husustaki teşrihatımızı arkadaşlara da okudum. hepsinde tezyîd-i gayreti mûcib oldu.” “garba temessül etmek, tarihimizi, medeniyetimizi kaybeylemek” i zarurî kılar. “... hilâfet müessesesini yıkmak, lâ-dinî bir hükümet tesisini düşünmek, hep istikbâl-i islâm’ı tehdit edecek âmilleri vücuda getirmekten başka bir netice veremez.”
    efendiler, vakayi ve hâdisât dahi izhâr ve isbât etti ki “terakkiperver cumhuriyet fırkası” programı en hain dimağların mahsulüdür. bu fırka, memlekette su-i kastçıların, mürtecilerin tahassungâhı, ümid-i istinâdı oldu. haricî düşmanların, yeni türk devleti’ni, taze türk cumhuriyeti’ni mahvetmeye ma’tûf plânlarının sühûlet-i tatbikatına hizmete çalıştı. tarih, (mürettep, umumî, irticaî) olan şark isyanı, esbâbını tetkik ve taharri ettiği zaman, onun mühim ve bâriz sebepleri meyânında “terakkiperver cumhuriyet fırka”sının dinî mevâîdini ve şarka gönderdikleri kâtib-i mes’ûllerinin teşkilât ve tahrikâtını bulacaktır.
    hatırat defterini (nafile ve teheccüd namazlarının) sevabından bâhis hadislerle dolduran, bu kâtib-i mes’ûl, şark vilâyetlerimizde tahrikât-ı diniyede bulunurken, fırkasının programını tatbik etmiyor muydu? masum halka, beş vakit namazdan mâadâ, geceleri de fazla namaz kılmayı vaaz ve nasihat etmek, belki de ömründe namaz kılmamış olan bir politikacı tarafından vâki olursa, bu hareketin hedefi anlaşılmaz olur mu?"
hesabın var mı? giriş yap