• bu akımın çıkışı, fizikte optik kavramının irdelenmesi ve fotograf makinesinin icadından sonraya rastgelir. empresyonistlerin felsefelerinin temelinde çağdaş bir idealizm kavramı vardır. "madde mi önce gelir yoksa ışık mı?" sorusuna ışık yanıtını verirler ve bunu da "eğer ben gözlemci ve insan olarak o maddeyi göremezsem ve algılayamazsam o maddenin varlığının bir anlamı yoktur" düşüncesiyle temellendirirler. önemli olan objenin varlığı değil, insanın objeyi algılayabilme gücüdür ve bu da sadece ışığın varlığıyla mümkündür.empresyonist sanatçılar, kendilerinden öncekilerin aksine, bir atölyeyde, kapalı mekanlarda çalışmak yerine ilk kez doğaya çıkma isteği ve ihtiyacı duymuşlar; ve bu ortamları ve manzaraları ışığı gözlemleyerek resmetmişlerdir; günün farklı zamanlarında ışığı ve gölgeyi incelemiş, resimsel anlamda deneyler yapmış ve deneyimler elde etmişlerdir. bu bağlamda empresyonizm renkçi bir akımdır, zıt renklerin oluşturduğu güçlü etkiden yararlanır. sarı-mor, turuncu-mavi, kırmızı-yeşil kontrastları kullanılır. sıcak renk ışığı, soğuk renk ise gölgeyi canlandırmaktadır. siyah, beyaz ve gri kullanılarak renkler kirletilmez, bulandırılmaz, etkileri azaltılmaz çünkü siyah ve beyaz renk değildir.
    ışık ve gölgenin değişkenliği sebebiyle yapılan işler anlık olmalıdır. empresyonist sanat sadece anlık görüntülerin insan algısında ve hafızasında bıraktığı izleri yansıtmayı amaçlar, dolayısıyla keskin hatlar yoğun detaylar ve kontur çizgileri yoktur; bunun yerine yansıtılan varlıkların izlenimlerini resmeden fırça darbeleri, renkler ve tuşlar vardır. bu sebeple empresyonizm yani izlenimcilik denmiştir.

    bilinen ilk empresyonist tablo renoir'nın "saman yığını" tablosudur. (yanlışsam lütfen düzeltin :) )
    vicent van gogh'un tablolarının bir bölümü ekspresyonizme daha yakın olsa da, bu ressam post-empresyonist olarak bilinir.
    rodin de empresyonizm akımını benimsemiş bir heykeltraştır.
    empresyonist ressamların önde gelenleri :
    renoir
    monet
    manet
    pissaro
    degas
  • renkler arasi geçişler de lak diye olmaz, yumuşatilmiş tonlar üzerinden yapilir... siz deneyin, bir halta benzemeyecek :)
  • bu resim akımı ismini monet'nin "impression: soleil levant" * * isimli eserinden almıştır.
  • dünyayı ışık içinde eriterek, onu renklere bölmek
  • empresyonist ressamların kendi gruplarına verdikleri ilk isim batignolles'dü çünkü, zamanında batignolles sokağındaki cafe guerbois buluşma noktalarıydı ve kendilerini böyle adlandırmayı seçmişlerdi. daha sonra monet'nin impression, soleil levant adlı tablosuyla empresyonizm ismini aldılar. empresyonist akım fransa'daki güzel sanatlar sisteminin katılığına ve o dönemde eserlerin salon adı verilen yerlerde sergilenmesine tepki olarak doğmuştur.bu nedenle empresyonistlerin çok büyük çoğunluğu fransızdır.
    empresyonist akımın ressamları genelde açık renkler kullanırlar, siyah ve beyazı kullanmazlar çünkü onları renk olarak görmezler. mutlaka siyah kullanmaları gerekirse bir sürü rengi karıştırıp siyahı elde etmeye çalışırlar (ki bu çaba da renk çemberinin bulunmasına ön ayak olur).
    izlenimlerini gözleriyle edindiklerinden ve amaçları izlenimlerini betimlemekten ibaret olduğundan gözle eli özdeşleştirirler. gözün bir el olduğunu ve bu el sayesinde izlenim edindiklerini düşünürler.
    genellikle dış mekanı resmederler ama bi yandan da insan figürleri birinci plandadır.kontrast renkler sıkça kullanılır.
  • claude monet'in st. lazare istasyonu ve paul cezanne'nin marne köprüsü çok hoşuma gider...
    ancak bence empresyonist akımın en etkileyici ressamı van gogh'dur ve beni en etkileyen tablosu sokak kahvesi diye de bilinen arles'da kahvehane'dir...
  • öncüleri
    vincent van gogh ,edgar degas ,alfred sisley ,monet , manet
    toulouse lautrec , renoir , gaugin ve paul cezanne dır
  • izlenimcilik olarak tercüme edilmesine rağmen empresyonizm bu ifadeden tam olarak anlaşılamamaktadır. empresyon'u izlenim değil de intiba yani etki olarak almak daha doyurucu olmaktadır.

    empresyonist ressamlar nesneyi olduğu gibi değil gördükleri gibi çizerler. yani kendilerinde oluşan görsel intibayı yansıtabilme gayesini güderlerdi. günün aynı saatinde aynı yerde aynı şeyin resmini açık havada yaparlardı. hatta çalışmaya başlayınca hava sisli ve puslu ise öbür seansta da sisi ve pusu beklerlerdi.

    yani izlenimcilik ifadesinin empresyonizmi tam olarak karşılamadığı ortadadır.
  • bu akimdaki ressamlar resmetmez, fotograflamaz, izlenimini verirler sadece. izlenimi verebilmek icin de kucuk bir cayiri 300 renk, kucuk bir burnu* 10,000 firca darbesi ile bezerler...
  • empresyonizm (izlenimcilik) kavramının modern anlamda kullanımı anonyme des artistes topluluğu tarafından 1874 yılında paris’te düzenlenen peintres, sculptures et graveurs adlı, aralarında cezanne, degas, monet, pisarro ve renoir'in de bulunduğu 30 sanatçının 165 adet eserini kapsayan sergide vuku bulmuştur.

    bu sanatçıların eserleri paris’teki gelenekçi üyelerin oluşturduğu kurul tarafından reddedildiği ve dönemin resmi sanat ortamı "salon"da sergilenmediği için böyle bir dernek aracılığıyla özel sergi düzenlenmiştir. ancak sergiye katılan sanatçılardan sadece 8'i empresyonist olarak adlandırılmıştır. bu ressamlar değişen kadroyla farklı zamanlarda 8 sergi açmışlardır. son sergilerinin tarihi 1886'dır.

    sergide gösterilen tablolardan bir tanesi bu akıma isim verdiğine inanılan impression, soleil levant (1872) adlı eserdir. srgiyi gezen eleştirmen, gravür sanatçısı, ressam ve oyun yazarı louis leroy, la charivari gazetesinde monet`’nin koyu renk kullanımı ve fırça darbeleriyle alay eden sert bir makale yazdı. bu yazıda sergiden "empresyonistler sergisi" olarak bahsetti. ona göre sunrise, gündoğumu en fazla bir taslak olabilecek başarısız bir tabloydu.

    ilk zamanlarda alaylı bir tavırla etiketlenen sözcük, daha sonraları sergiyi düzenleyen sanatçı grubu tarafından kullanılmaya başlanmıştır ve 1877 yılında the ımpressionist adında sanatsal bir dergi çıkartılmıştır.

    ancak gerçekte empresyonist sözcüğünün ilk telaffuz edilişi bu değildir. monet’nin resmine rastgele koyduğu bu isim, daha önceleri, barbizon okulu sanatçılarından charles-francois daubigny için kullanılmıştır. yine barbizon ekolünden théodore rousseau kendi sanatını anlatırken “doğanın el sürülmemiş izlenimine” sadık kaldığını söylemiştir. manet ise, bu sözcüğü 1859’dan beri kullanmaktaydı ve amacının “izlenimleri yansıtmak” olduğunu belirtmiştir.

    “izlenimciler her şeyden önce doğa ve direkt olarak doğayla ilişkiye önem vermekte olup, hareket ve ışıkların hızlı değiştiği yaşam ve doğa içinde edinilen ilk izlenimlerin en hızlı biçimde tuvale aktarılmasını ve olağan bir doğa görüntüsü renklerini çözerek, yan yana konmuş renk etkileri ile ve hızlı fırça vuruşları ile samimi bir biçimde tuvale aktarılırken ressam konusunu oluşturan olguyu olduğu gibi ele almaktadır. bu olgunun ayrıntıları değil etki yaratan bütünü önemlidir”**.

    empresyonistler için iki başat unsur vardı. ışık ve renk. onlar nesneleri ışığın belirlediği renklerle görmüş ve onları
    bu izlenimleri doğrultusunda tuvale aktarmışlardır. izlenimci resimde nesnelerin sabit bir rengi de yoktur. nesneler, üzerlerine düşen ışık altında görünen renktedir; yani o anda gözümüz o nesneye bakarken hangi rengi algılıyorsa, o nesne o renktedir. empresyonist resim uygulamalarına ilham veren eugene chevreaul isimli fransız bir kimyacının renkler üzerine yaptığı bir dizi deney ve çalışmanın ardından yayımladığı renklerin uyum ve zıtlıklarının ilkeleri adlı eserdir.

    empresyonistler sadece teknikte değil, konuda da özgürlükçüdür. yaşadıkları şehrin aktif sosyal hayatına katılmış ve resimlerinde de bunu göstermişlerdir.

    brunetiere, bu sözcüğü 1883 yılında edebiyat terimi olarak kullanmıştır.
hesabın var mı? giriş yap