• zuhal olcay ve haluk bilginer'in kurdukları oyun atölyesi'nde sahnelenen ilk oyundur. yazarı steven berkoff, çevirenleri ferhan şensoy ve haluk bilginer'dir. bu ilk sahnelemede zuhal olcay, haluk bilginer, güven kıraç, melek baykal ve sermiyan midyat rol almıştır. ekip tarafından ilk provolar 16 ağustos 1999 tarihinde bodrum'da yalıkavak'ta, geriş köyü'nde yapılmıştır. 28 ağustos 1999'da da geriş prömiyeri ile sahnelenmeye başlamıştır.

    oyunun yazarı berkoff'tan oyun hakkında kısa bir not:

    "konuştuğumuz sırada aklımızın gerisinde bir başka diyalog sürer gider, bazen bize yol göstermek, bazen de korumak için. bazen de bu aklımızın gerisindeki diyalog, önde sürüp gidenden daha gerçektir.

    aklımızın gerisindeki diyaloglarla konuşsaydık, iletişimimiz ne kadar daha gerçekçi olurdu kim bilir.

    bizler, yaşamın içinde yavaş yavaş hareket eden bir buzdağı gibiyiz. hiçbir zaman suyun altındakini gösterip açığa vurmadan..."
  • bakırköy belediye tiyatrosu'nun 2008-2009 sezonundaki tek yeni oyunu. türü fars. galası 17 ekim'de yapılmış. oyunun künyesi şöyle;

    yazan: steven berkoff
    çeviren: haluk bilginer
    yöneten: zurab siharulidze
    dekor: ali yenel
    kostüm: ayçın tar
    dramaturg : sibel arslan yeşilay
    ışık: yüksel aymaz
    koreografi: maral ceranoğlu
    yönetmen yrd.: ali rıza kubilay, yelda baskın

    oynayanlar :
    frank: orhan kemal aydın
    donna: yonca cevher yenel
    kaynana: munis düşenkalkar
    henry: çetin etili
    george: ali rıza kubilay

    tanıtım yazısı ise böyle: ''1991 yılında evening standart tarafından yılın komedisi seçilen ve aynı yıl edinburgh fringe'de ödül alan oyun, korku, nefret ve yetersizlik duygusuyla yaşamaya çalışan bir avuç insanın günlük yaşamlarına zekice saptamalarla ve ironik bir dille ayna tutuyor. toplumsal koşullanmalar, para tutkusu, karşısındakini kırma endişesi, başarısızlık, gülünç olma kaygısı vb. yüzünden 'içi dışı bir' olamayan insanları ele alan oyun, bütün bu kaygılar sonucunda içindeki asıl düşünceler açığa çıkarıldığında insanın ne kadar komik duruma düşeceğini gösteriyor. düşündükleriyle söyledikleri arasındaki karşıtlığın insanları nasıl sıkıntıya soktuğunu, insanoğlunun ne kadar ikiyüzlü ve zavallı olduğunu gözler önüne seriyor''
  • bu sezon mutlaka gidilip izlenmesi gereken oyun. belki de bu sezonun en iyisi.

    oyuncuların mükemmel bir performans sergilediği oyunda tiyatro severler için bir sürü kaliteli, tadında ve inanılmaz keyifli anlar vardı. bu anların yaratıcılarını ayrı ayrı kutlamak gerek.

    tiyatroyu severmiş gibi yapanların şiddetle uzak durması gereken oyundur. evet kadın kılığına girmiş oyuncu, "televizyonda" en son mehmet ali erbil'di. televizyonu tiyatro ile karıştırmak ancak bizim millete nasip olur zaten. zira oyunda kadın kılığına girmiş bir karakter değil, bir kadın rolünün erkek oyuncu tarafından canlandırılması durumu söz konusudur. bu da tiyatroda uslüp, tarz ve reji yorumu gibi konulara girer. ayrıca (bkz: lucretcia) şehir tiyaroları tarafından sergilenen tarla kuşuydu juliet oyununda da aynı yaklaşımı görebilirsiniz. ya da şu sıralar oynayan (bkz: soytarım lear) oyununda.
    osurmak öksürmek tıksırmaksa fars ya da vodvillerin öğelerindendir. ayrıca hiçbir seyirci biri osurdu diye gülmez. ama bunu doğru zamanlama ve doğru alt metinle yaparsanız komik olur.hatta herhangi bir şeyi doğru zamanda ve doğru yerde yaparsanız komedi üretebilirsiniz. yani işin sanatı osurmakta değil bunu seyirciye komik yansıtabilmekte. bütün bir oyunu sadece bir öğeye indirgemek de bence bir oyuna yapılan haksızlıktır. ayrıca burada muhsin ertuğrul'un sözünü hatırlatmak gerekir: "seyircinin kararı kesindir, temyize gitmez." seyircinin kahkahalara boğulduğu daha nice an vardı dolu düşün boş konuş'ta. herkes sevmeyebilir ama salonun çoğunluğu oyuna bayıldı.

    bir oyuncunun sahnede terlemesi çok iyi bir şeydir. çünkü ona alın teri denir. seyircisine değer veren bir oyuncudan iyisi de olmaz herhalde. götüyle oynayan oyuncular yerine ter akıtan, sahneye canını ruhunu veren oyuncuyu seyirci her zaman yeğ tutar.

    oyuncuların uslübuysa grotesk idi. grotesk'i yapmacık diye adlandırmak karnıyarığı içinde patlıcan var diye eleştirmeye benziyor.

    oyuncuları google da arattığımız zaman (aslında bunu yapmaya gerek yok. adam gibi broşüre ya da afişe bakarsın öğrenirsin ama laf yerini bulsun işte.) karşımıza hasibe eren, fatih al, gökçer genç, tuna kırlı, murat okay. gibi isimler çıkıyor.

    hasibe eren oynadığı her oyunda hakkını veren bir oyuncu o nedenle bizi hiç şaşırtmadı. her şey tadına ve kaliteliydi. konsantrasyonunu bir an bile bozmadan bizlere keyifli bir tiyatro gecesi yaşattı.

    fatih al, bütün sahnelerde seyirciyi kendisiyle beraber heyecanlandırdı. seyirci kendini ona o kadar kaptırıyor ki, her repliğini ilgiyle izliyor. ayrıca çok iyi bir şekilde gitar çalıyor, bu da oyuna ekstra bir renk katmış.

    gökçer genç, uzun boyuyla sahnede arz-ı endam edince seyirciyi şaşırtıyor. o da ekibin harika performans sergileyen üyelerinden biri. italyan aksanını başarıyla icra etmiş bizi etkilemiştir.

    ilk perde boyunca bir merak unsuru olarak karşımızda duran tuna kırlı, ikinci perdede alıyor sazı eline ve döktürmeye başlıyor. aziz yıldırım vari yarattığı karakter çok ilgi çekici ve kendiyle kaldığı anlardaki keskin değişimi oyuna çok güzel bir renk katıyor. harika performansıyla göz doldurdu.

    murat okay, ekibin tamamıyla uyumlu harika bir performans sergilemiş. sesini kullanış biçimi hiç rahatsız etmiyor. zira oynadığı karakter ve onun üslubu oldukça bıçak sırtı. ancak buna rağmen başarılı bir performansla rolün hakkını veriyor. mimiklerini kullanış biçimi ve oyunun durduğu anlardaki kaldığı pozlar çok komik.

    tekrar ilk cümlemi yazarak bitireceğim, bu sezon mutlaka gidilip izlenmesi gereken oyun.
    herkese şiddetle tavsiye edilir. tiyatro severler sakın kaçırmayın.

    tiyatroyu severmiş gibi yapanlar, tvde dizi başladı.
  • içinde aynen şöyle bir yahudi fıkrası barındıran oyun..

    kocası vefat etmiş bir kadın gazeteyi arar ve görevliye ölüm ilanı vermek istediğini söyler, görevli "buyrun sizi dinliyorum" der ve kadın şu ilanı verir "mihail öldü" bu kısa ilanı duyan görevli "hanımefendi dört kelimeye kadar aynı fiyat, rahat olabilirsiniz" der ve merhumun eşi "peki o zaman yaz evladım" der ve ilanı şöyle tamamlar: -mihail öldü, arabası satılık-
  • tabiri caizse, içinde fırtılar koparken, yine tabiri caizse normal ve güçlü durabilmek, çıkış yollarını kendi ellerinle kapatmışken açmaya cesaret edebilmek, yeniden nefes almaya teşebbüs etmek, aslında çok basit ve insanca duran bir adım. ne var ki, her şey gibi bunu da zorlaştırıyoruz. kendimizi bir kutuya koyup, olması gerekenin bu olduğuna inandırıyoruz. paylaşmaktan ve içimizi açmaktan korkuyoruz. sıkı sıkı sarılıyoruz gardımıza. bizden beklenene o kadar odaklanmışız ki, bir süre sonra ne istediğimizi ve kim olduğumuzu bile unutuyoruz. bazılarımız hayatın bir noktasında tatminsizliğinin farkına varıp, çıkış yolunu aramaya başlıyor. biraz çabalayanlar buluyor. biraz cesur olanlar, bulduğu şeyi kabul ediyor. biraz daha cesur olanlar, kutunun kapağını açıyor. velhasıl, göründüğün gibi olabilmek zor. aslında, olduğunu bulabilmek zor. üzerine olmayan bir elbiseye göre şekil almaya çalışmak, haybeye bir çaba. bence bunu zoru sevdiğimiz için yapmıyoruz. öğrendiklerimizden ve yargılarımızdan kurtulamadığımız için yapıyoruz. onları o kadar benimsemeye başlıyoruz ki, bıraktığımızda neye tutunacağımızı bilemiyoruz. tabi, oyun atölyesinde bu sezon sahnelenen dolu düşün boş konuş, aslında bunların hiç birini anlatmıyor olabilir. belki de ben, sadece bunları anlamak istemişimdir.
  • osuruğa gülen insanlar için yazılmış, alabildiğine vasat esprilerden oluşan, buna rağmen teknik açıdan gerçekten üst seviyede olan oyun. en azından o konuda yönetmenin ve oyuncuların hakkını teslim etmek gerek.
  • dolu dolu kahkaha atmak isteyen tiyatro severlerin muhakkak izlemesi gereken oyundur.oyuncuların hepsi ayrı ayrı döktürüyor ama 2.perde tuna kırlı'nın sahne almasıyla oyuna bambaşka bir tat geliyor.bu gece ki oyunda ıslık çalamaması bile kahkahalara boğdu salonu. ayrıca zekice yazılmış diyaloglar verilen ince mesajlar oyuna ayrı bir tat katıyor. --- spoiler ---

    neden bize güvenip devlet kuruyorlar?
    --- spoiler ---
  • kadro guzel, oyunculuk guzel ama senaryosu/diyaloglari yetersiz ve hatta bazen gereksiz olan bir oyun. kufur dozajindan dolayi cikanlar, sikilanlar oldu. bu bakimdan bazi yerleri cok zorlamaydi; yine de bir iki mesaji var bu oyunun, bunlari yakalamak muhim olan.
  • zamaninda melek baykalin kaynana olarak görülebildigi bir oyundu. ayrica biletindeki "16 yasindan küçüklerin görmesi sakincali olabilir. olmaya da bilir. biz karar veremedik zira onlar her seyi bizden iyi biliyorlar" ibaresi her aklima gelisinde koparim. bir de halk egitimin sahnesindeki teyzeler ve amcalar küfürlü içerigi yadirgamislardi sanirim ama yine de gülmemek ne mümkün. küfürlerin ötesini farkeden herkese cazip gelebilecek bir oyundu.
hesabın var mı? giriş yap