• gerizekalı ırkçıları deliye döndüren harikulade eylem. hayır bi de devlet, hükümet eliyle değil de bildiğin sivil inisiyatifle (ki ona sivil itaatsizlik deniyor) yapılmışsa orgazm olurum yerimde o derece.. çünkü bak o ihtimale karşı diğer kotkafalar da delirmiş "bu şeyin daha bi kanunu yokmuş, yasası yokmuş" diye.. hayatlarını dövletlerinin bahşedeceği kanunlara dayalı özgürlükler (daha doğrusu yasaklar) dahilinde yaşamaya ant içmiş zavallılar. delirmenizi seyretmek o kadar keyifli ki..

    özgürlükler yasalara karşı gelerek kazanılır.. yüz defa bunu yazın ödeviniz bu olsun.
  • tabelaların yanında 1'er kilo da kına verselermiş. bir taraflarına yakarlardı...

    aslında işin tabelasında veya kürtçesinde değilim. varsın olsun... ancak kuşa bak deyip arkada yapılanlar var ya işte o beni rahatsız ediyor.

    işsizlik, eğitim veya sağlık konusunda gelişim için atılan tek adım yok. ağalıktan, marabalıktan kurtulmak için atılan tek adım yok. namus cinayetlerinin, kan davalarının önüne geçmek için atılan tek adım yok. terörü de finanse eden uyuşturucu, silah veya yakıt kaçakçılığının önlenmesi için atılan tek adım yok... ama kürtçe tabela gelince ovvv süper gelişme...

    adamlar aç, işleri yok, ağaları sömürüyor, ağadan artakalanı da devlet sömürüyor. siz hiçbir kürt aydınından veya hapisteki "liderden" bu yönde bir talep duydunuz mu? hiç okul isteyen, hastane isteyen, fabrika isteyen bir tanesine denk geldiniz mi?

    aslında bu tabela şu bu hep oyun. dinciler bu işi türbanı kullanarak yürütüyor, kürt faşistleri de kürtçeyi... ama arkada ooo adamlar zengin, lüks arabalar, deniz kenarında evler, ipek takımlar, mücevherler falan... sanki köye kürtçe tabela takılınca köyün suyu, elektriği geldi, okulu açıldı, sağlık ocağına ebe atandı...

    aslında her şey o kadar basit ki. birileri sorumluluğunu yerine getirmiyor. ama bunun hesabını vermek yerine aaa kuşa bak... numarayı yiyenleri nasıl aydınlatsak bilmiyorum.
  • ortalama bir beyaz turk olarak sevinc duydugum olay. gerzek fasist devlet modundan cikiyor olabiliriz. neymis 70 yil once degistirilmismis. kim degistirdi? devlet. o isimleri kim kullandi? devlet. bugun dogudaki koylerin %90'inda devletin zorla koydugu zorlama isimler kullanilmiyor; 70 yil once neyse ayni ismi kullaniliyor. daha 3 hafta once oradaydim oradan biliyorum: yolda gordugum tabeladaki falanca ismi gordum ve yanimdaki universite mezunu, anadili turkce olan gence muhabbet edercesine sordum: "falanca koyden geciyoruz ha?"... "o neresi ki? biz burayi filanca diye biliriz hep" diye konuyu ozetledi. devlet istedigi kadar "falanca" demeye devam edebilir.

    bu olaylara itiraz eden muhteremlere israrla sormak istiyorum: bulgaristan'daki turk mahallelerindeki resmi tabelalarda artik turk alfabesiyle yazilmis turkce isimler var. bolunecek mi bu ulke ileride? bunlari da kaldirtmak istiyor musunuz? yoksa "yemiyor" mu? sizi gidi minik balonlar sizi.
  • fransız sokağına yakın bir starbucksta oturup chai tea lattemi içerken i-phone'umla face'ten gelen bir link üzerine öğrendiğim hadise. bu arada ben türküm. bu olandan da kurduğum cümledeki yabancı kelimelerin beni rahatsız ettiği kadar rahatsız olmadım.
  • fiili durumun tabelaya yazılmasıdır. yalnız kürt köylerinde değil anadolu'nun birçok yöresinde kimi nedenlerle yer adları değiştirilmiş; ancak halk eski adı kullanmaya devam etmiştir. sosyolojik açıdan da bu normaldir. çorum'da "hamallı, domalan" köyleri sırasıyla " beyyurdu, ünalan" yapılmış. halk eskileri kullanıyor. normalleşme süreci yaşayabilmek için bunlar avantajdır.
  • bizim köyünde adı apıka'dır ama duygulu diye değiştirmişler. oda kısa sürede adını geri alır insalla. isim değişikliği ile birleşip bölünebilecek kadar dandik bir ülke isek. bölünelim hatta paramparça olalım.
  • hey gidi hey. bu olay bana artvin'deki bazı yerleşim bölgelerinin adları gürcüce diye değiştirilmesini hatırlattı şimdi. mantagara'yı yuvacık yaptın da ne oldu? daha mı türk olduk? mantagara kalsaydı ne olacaktı? ülke mi bölünecekti? binlerce yıllık isime neden dokundun ki? zaten kimse yeni isimleri takmıyor ya neyse.
  • demokratiklesme yolunda kimin neyi hangi sirayla hakettigini belirleyenlerin daha erken dedigi olaydir.

    (bkz: aferin)
  • ilk kez 70'li yılların başında bir yaz tatilinde gitmiştim anne-baba memleketi artvin'e. borçka'ya bağlı beldeler ve köyleri görmüştüm. annem borçka/beğlevan, babam heba'nın görgaul köyünde doğmuş, büyümüş. baya bi gezdim, dolaştım oralarda. hemen hemen tüm köylerin gürcüce/lazca isimleri vardı.
    hatırladığım kadarıyla, (yazılışları yanlış olabilir) kinskuret, dampal, zedeban, tuybaykayı gibi bölgeler de vardı.
    bunlar çocukluk dönemine ait bilgiler. yıllar yıllar sonra (1994) tekrar gittiğimde artvin'e, heba'nın dışında hemen hemen tüm bölgelerin ismi -türkçeleştirilerek- değiştirilmişti.
    hem şaşırmış, hem de üzülmüştüm.
    eee?
    eee'si şu;
    değişimi anlarız da, gelişim bu değil arkadaşım. kuşakları köklerinden, kültüründen uzaklaştırmak, geçmişe bir anda sünger çekmek kimsenin hakkı da değildir, haddi de.
    n'oolurdu yani, -atıyorum- zedeban tabelasının altına "yeniköy" -yine atıyorum- dampal tabelasının yanına esentepe diye yazılsaydı?

    diyarbakır'daki 91 köye kürtçe tabela konması?
    geç bile kalınmış.
  • olumludur zaten 90 yıl sonrasında bile insanlar onca yasağa ve baskıya rağmen kendi verdikleri adlarla, kendi dillerinde, kendi köylerinin isimlerini kullanmak ısrarında bulunmuşlarsa eski isimlerin içselleştileceğini düşünüp bunun bu şekilde devam edeceğini söylemek biraz safça olurdu.

    şu milliyetçiler çok garip insanlar gerçekten. on yıllarca adamların ağzından tek söz olarak "bölünmeyeceğiz"i duyduk ama bunu diye diye böldüler ülkeyi farkında değiller. ne sanıyordunuz ki? kafanda böl, olanaklarda böl, memurunla, yaklaşımınla böl sonra da bu insanlar neden kendi dillerine bu kadar bağlılar diye şaşır. gitmeyi hiç düşünmediği, insanından ölesiye nefret ettiği, fikirlerini, geleneklerini geri ve ilkel bulduğu köylerin isimleri değişince bu neyin hassasiyeti anlamak mümkün değil. daha doğrusu anlıyoruz da bir kendilerine itiraf etseler sorunun ne köy ismi ne de bölünme olmadığını. sorun kendilerinin altında gördüğü bir kesimin kendi başına işler yapıyor olması. mümkün olsa o bölgeyle ilgili hiçbir şeyi hayatına katmayacaksın, yarın o bölgede köyleri yakılan insanların köylerine dönseler bir daha yüzlerini görmeyeceksin diye dönenlerden çok sen sevineceksin ama ordaki yaşayanlar kendi dillerini kullanınca kalbin sıkışmaya başlıyor. hayatanızda hiç mi empati kurmadınız, hiç mi kendinizden başkasının halini düşünmediniz bilmiyorum ki.

    bir de başka bir ifade var ki tam evlere şenlik. adam açık açık sizi yıllarca ağayla, aşiretle birlikte hem fakir bıraktık, hem de dilinizi kültürünüzü yasakladık öyleyse dilinizdeki yasaklardan önce fakirliğinizle ilgili mücadele etmelisiniz diye akıl veriyor. bilmeyen de orda sınıf mücadelesi yapan insanlara güzel devletimiz çok iyi davranıyor sanacak. üstelik adam ben ekonomik haklarımla ilgili mücadelemi de kendi dilimde yapmak istiyorum, kendimi böyle daha iyi ifade ediyorum dese cevabın ne olacak. ayrıca güzel arkadaşım bu ağzından düşmeyen ağa, aşiret laflarını kullan yine ama kullanmadan önce siz devletseverlerin en çok sevdiği kesimlerin o ağa, aşiret reisleri olduğunu da unutma. yıllarca merkez sağ partilerden seçilen milletvekilerine bak bakalım hangi aşiretin reisleriydi. yıllarca devletin ordaki kirli eli olan aşiret reisleriydi. halk aşiretlerden uzaklaştıkça bdp gibi partilerin etkisi arttı.
hesabın var mı? giriş yap