• bana wristcutters açılışındaki sahneyi yaşatabilecek güçteki eser.
    gece gece alt üst eder.
  • insan her gün ölmez. hayatta her şeyi birden fazla yapabilirsiniz, hatta birden fazla doğabilirsiniz bile. bencilliğinize müteakip kendinizi mutlu etmeyi seversiniz. bu yuzden de yeniden doğduğunuz günler vardır. ama yalnızca bir kez ölebilirsiniz, ve bunu takvimde işaretleyemez, bir yere not edemezsiniz.

    yağmur yağınca ya da güneş açınca ülkesini özleyenler gibi insan bu şarkıda. aslında neyi özlediğini şaşıranlar gibi de olabilir. paylaştığın kadar varoluyorsun, ne kadarsa o kadar parçalanıyorsun. parça parça varoluyorsun bu sefer. mühim olan parçalarını birleştirebilmekte. birleştiremezsen kendine kalanları da yok edip ölebilirsin. en sevdiğin fotoğrafını puzzle yaptırıp çalışmaya başlayabilirsin mesela, 1000 parçalı. ya da altını çizerek okumaya başlarsın kitapları, boş yerlere not alabilirsin.

    "i don't think you should feel about a film. you should feel about a woman, not a movie. you can't kiss a movie."

    - jean-luc godard
  • bazı uykulardan uyanmak istemiyor insan. gözümü hafifçe aralıyorum ve akşama dönen havanın soluk grisini görüp gözlerimi tekrar kapıyorum. haliyle gece uykusu piç oluyor. sonra gelsin öldürücü şarkılar. ne ironik değil mi. uyku demek bu yüzden yarı ölüm bence. diğer türlü bir anlamı yok hala, ruhlar geceleri uyurken ne yapar ki? hangi kara deliği aralayıp hangi sapık ülkeleri ziyaret ederler? kimleri çağırırlar rüyalarına ouija tahtasına ismini yazıp, istenmeyen insan niye gelir kişinin rüyasına? ya hasta ruhlar ne yapar, üşür mü bilinmezin ortasında? buradakileri kasdetmiyorum, buradaki hasta ruhların ne yaptığını biliyorum. oturup tom waits dinliyorlar gecenin düşünde. yağmur da yağıyor hafiften üstlerine, çok da mutlular. ölüler mutlu mudur peki? ya intihar edenler, bile bile ölmeyi seçenler? sahi, niye ölür insan bile bile? balıklar da uyur mu, daha da ötesi balıklar rüya görür mü?

    saçmalatan şarkı. her daim.

    and now she's dead. oh, she's so dead. forever dead and lovely now.
  • "her zaman söylerim, aşk için evlenme, bir öpücüğün aklını başından almasına izin verme...."
    "...ay ışığında ölmekten daha romantik olan nedir?..."

    "...daha yakına gel, daha derine bak
    nasıl da hızlı düştün
    fırtınalı denizin üzerindeki uçak gibi..."
  • etkisini göstermeye başladığı anda kulaklarınızdan vücudunuza hücum eden melankoliyle başa çıkmanın imkanı yok. işte bu çok seyrek dinlediğim şarkı, dinlerken bitmesini beklemeyip yığılabildiğim tek şarkıdır. çünkü sizi değil yılgınlığın kendisini çağırır ve zerdüştün yumuşak ökçeli hırsızı, faziletlerin efendisi uyku, bu şarkıdaki davetle göz kapaklarınıza oturuverir, işte o zaman şu kürsü gibi durgunlaşırım. bazen hiç uyanmamak üzere uykuya dalınız, mavi mavi, ince ince, usul usul damla damla erimek, sonra bembeyaz fukara bir hayatta tekgöz olmuş umutlarda tükenmek neymiş görünüz, ve uyumayı seviniz sizi terkedebildiği müddetçe...

    but now she's dead
    forever dead
    forever dead and lovely now
  • şu an beynimde çalmaya başlamış şarkı. ama müzik çalardan çalmayacağım. bu gecem normal geçecek.
  • tom waits "kız sandı ki ay cebinde saklı" diyerek bu şarkıdan keyif alamayanlara küçük bir özet vermiştir.
    geride bıraktığınız ve kafanızda canlandırdığınız kız öylesine tatlıdır ve bir o kadar da ölüdür ki bu şarkıdan keyif almamak mümkün değildir.

    orta sınıftan bir kızdı
    kafasında bitirmişti
    düşündü ki
    dipte de ayakta durabilirdi

    adamın kurşun gerçirmez bir gülüşü vardı
    ve yakacak parası

    kız sandı ki ay cebinde saklı
    ama şimdi kız öldü

    öylesine ölü
    sonsuza kadar ölü ve tatlı

    bana hep denildi ki;
    "hatırla bunu, bir öpücüğün seni kandırmasına izin verme ve asla aşk için evlenme"

    adam zor etkilenen biriydi
    herkesin sırrını bilirdi
    kızı koluna takardı, tıpkı bir mücevher gibi
    asla vermezdi ama hep alırdı
    kızı tasmasından tutu
    o güvenebileceğin adamlardan değildi

    ama o şimdi ölü
    öylesine ölü
    sonsuza dek ölü ve tatlı

    yaklaş, daha derine bak
    hızlı düştün
    tıpkı fırtınalı denizdeki bir uçak gibi

    olabileceği birisini uydurdu kız
    gelebileceği bir yer uydurdu
    "bu tek iştir bunun sorun olmadığı dünyada"
    geride kalan her şey yerin dibine geçecek, sonra tanıdığın herkes gitmiş olacak

    ama o şimdi ölü
    sonsuza dek ölü
    sonsuza dek ölü ve tatlı
  • tom waits hikaye anlatır gibi söyler şarkıyı;

    "she was a middle class girl
    she was in over her head
    she thought she could stand up in the deep end
    he had a bullet proof smile
    he had money to burn
    she thought she had the moon in her pocket."
    ....

    fakat kız şimdi öldü. hayal kırıklıkları; inancını, hevesini öldürdü.
    çok kırıldı, biraz da kırdı. herkesi affetti, kendini affedemedi.
    forever dead

    http://www.youtube.com/watch?v=khlvlldtcf8
  • cenazemde çalacak tom waits şarkısı. sonra arkamda bir sürü gözyaşı işte...

    "what's more romantic than dying in the moonlight?"
hesabın var mı? giriş yap