• en güzel atıştırmalık. hâlâ...
  • yan tarafını kemirip kırmadan bütün krakerin bir yarısını yeme saplantım vardır nedense,bu işlemi yapmadan yiyemem hiçbir krakeri
  • üzerindeki tuz taneciklerini derin bir dil darbesiyle devirip yedikten sonra, çubukla halvet olmak daha lezizdir efendim..

    genel kanı doğrudur.. ülker'in çubuğu daha ince ve taze olduğu içün, eti'nin kalın, diagonal yanık çizgili çubuğundan uzak ara öndedir.. paketin dibinde kalan tuzların sayıca fazla oluşu da cabasıdır..

    (tuzları yemek içün paketin nasıl tutulması gerektiğini biliyorsunuzdur elbet, hiç girmeyeceğim o yüzden..)
  • yiğit özgür'ün şu karikatürü yüzünden, her görüşümde "yazık yaa" diyip, pis pis sırıtmamın sebebidir.
  • 14 aylık oğlumu susturmak için kullandığım yiyecek.

    çıt çıt yiyor, durduramıyoruz. arabada ve pusetinde huysuzluk yaptığı zaman bir tane çubuk kraker veriyorum, ortalık süt liman.
  • ulkerinkinin guzel olmasinin diger bir sebebi de tuz oraninin etiye oranla bayaa bi daha fazla olmasindan ileri gelir. once dislerinizle dikkatli bi sekilde tuzlari kopartip yemek ve hemen akabinde krakerin kendisini yemek, bir kangal sucuk yedikten sonra kana kana ictiginiz su ile ayni zevki verir
  • ulkerinkinin etininkinden daha guzel oldugu bilimsel olarak ispatlanmıs lezzet kumkuması.
  • otobüs yolculuğumun vazgeçilmezi.

    denize, gökyüzüne, içindeki boşluk hissine, belki biraz özgürlüğe banıp kıtırdatıyorsun, her şey o kadar karmaşıkken bir o kadar sıradanlaşıveriyor.
  • çubuk kraker demek, senem'in annesi demektir benim için.

    ilkokul 1. sınıftayım. evlatlık olduğumu ben hariç herkesin bildiği ama kimsenin söylemediği bir ortamdayım. sınıfta herkesin annesi gencecik, benim annem hepsinden oldukça yaşlıydı. çünkü o yıllarda 40 yaşından gün almış olmak gerekliymiş evlat edinebilmek için. *
    herkes birbiriyle arkadaş olur, ben biraz çekinik kalırdım. herkes sanki neşeli, ben hüzünlü dururdum. ama arkadaşlarım da yok değildi. senem, selen, damla, izel'di arkadaşlarım. aileleri iyi ya da kötü farketmezdi. sınıf, benim için kızlarla kantinden 10 kuruşluk halley yerken en güzel halini alırdı.

    babam işçiydi ve bana her istediğimi almaya kendini adadığından çift vardiya yani 16 saat çalışırdı. bu yüzden evde hep minik bir bakkalım vardı. kolilerle meyve suları, çikolatalar, gofretler, bisküviler, çubuk krakerler...
    yani hiçbir şeyin eksikliğini hissetmedim. bir çocuk için bunlardan başka bir şeye de gerek yoktu zaten.

    annem kimseden bir şey isteme derdi. ben de istemezdim zaten. ama o gün senem çubuk kraker almıştı. hani şu peynirli ayak kokulu olandan. ulan öyle bir canım çekti ki namussuz bütün sınıfı da kokutmuştu. annem isteme diyor, içimdeki ses ne olacak ki baksana herkes birbirinden bir şeyler istiyor sen de iste diyordu. tam isteyecekken annem yine kimsenin bir şeyini isteme diye daha yüksek sesle uyarıyordu. ben irademle savaş verirken, senem paketteki ayak kokulu krakerleri üçer üçer ağzına sokuyor, elindeki paketin hacmi küçüldükçe teneffüs bitmeye yaklaşıyor beni ter basmaya, nabzım artmaya başlıyordu. annem sustu. aha dedim şimdi tam zamanı. gittim, "bir tane çubuk kraker alabilir miyim?" dedim. 1 tane verdi. ulan benden isteseler en az 3 tane verirdim. şerefsiz senem. yemiştim o küçücük ve diş kovuğunu doldurmayan krakeri sonunda. kalp atışım normale dönmüş, solunum fonksiyonum yerine gelmişti.

    ertesi gün ne olsa beğenirsiniz? senem annesini okula çağırmış, bana geldi dedi ki, "bir daha senem'in hiçbir şeyini istemeyeceksin!" `:gülerek başlanan entryi gözlerim dolarak yazmaktayım`
    ne olduğunu anlamadım. ama bildiğim tek şey annemi dinlemem gerekirdi. annem haklıydı ve muhtemelen ömrümün sonuna kadar hep haklı olacaktı. bunu ilkokul 1. sınıfta idrak etmiştim. senem'in anasına "ama selen de istemişti ona kızmadın" demiştim. cevap gelmedi. selen zengindi, çalışkandı, herkes çocuğu selenle sıra arkadaşı olsun isterdi. ben işçi çocuğuydum, ne idüğü belirsiz evlatlıktım.* muhtemelen bu yüzden ayrımcılığa uğramıştım.

    sonra bu şerefsiz senem'in şerefsiz anası beni azarladıktan sonra üşenmeyip anneme gitmiş beni şikayet etmiş, kızın senem'den çubuk kraker istemiş diye. annem de hanım kadın tabi, terbiyesini bozup ağız dalaşına girmemiş. "onun evde oda dolusu yiyeceği var, kutularca kraker, kolilerce meyve suları var. ben kimseden bir şey isteme dediğim halde demek ki çok canı istemiş. yokluktan değil. çocuk işte." minvalinde sözler söylemiş.

    senem'in cadı anasının bu yaptığını hala unutmadım. nasıl unutabilirim ki 1. sınıfta aldığım 1. hayat dersimi.
    ders 1: bazı insanlar kötüdür, annen hep haklıdır ve bir şeyi çok istesen de kimseden bir şey istememelisin.
  • hasta olup yataklara düşmüş her şeyden midesi bulanan kişilerin tek yiyebildiği oluşuyla iyileştiricidir.
hesabın var mı? giriş yap