• dicle koğacıoğlu'nun kaybolmadan önce yazdığı notun kilit cümlesi. kendisini hiç tanımam. hatta ismini bile haberle öğrendim. hakkında yapılan yorumlara bakınca hümanistliği tavan yapmış biri olduğu belli. onun iç acılarının toplamı kişisel midir yoksa toplumsal mıdır bilemiyoruz hiçbirimiz. kişisel bile olsa bunca vahşetin içinde bu duyarlılığıyla kendini unutmuştur gibime geliyor. sadece bir günlük haberlerden birkaç örnek vermek istiyorum:

    -kafasının üçte biri alınan işçiye sağlam raporu verilerek malulen emeklilik isteği reddedildi.

    -birlikte eğlendiği 69 yaşındaki alman turist eşcinsel ilişki teklif edince yumruk atıp evine gitti. adam öldü. 21 yaşındaki öğrenci uzun saçlı olduğu için de ayrıca suçlanıyor.

    -van da tam 47 öğrenci kan davasından ölebilir oldukları resmen belli olduğu için evden çıkamıyor, okula gidemiyor.

    -dünyanın birçok ülkesinde 10 yaşına gelmeden evlenen milyonlarca kız çocuğu var.

    -aydın'da engelli eşinin önünde tecavüze uğrayan bir çocuk annesi kadının üstünde sperm bulunmadığı için suçlular serbest bırakıldı. zaten kadını ikinci kez kaçırcakları zaman yakalanmışlardı.

    -2 erkek çocuğu 37 esnaf tarafından uyuşturucuya alıştırılarak ilişkiye zorlandı. çete lideri 65 yaşında.

    -antalya'da eşiyle tartışarak hava almak için çay bahçesine giden kadını ağlarken gören garson yardım bahanesiyle kandırdı. ve 3 kişi tecavüz ettikten sonra başka erkeklere pazarladılar.

    -tekirdağ'da 40 yaşındaki baba, anne uyurken yataktan kalkıp 16 yaşındaki öz kızının odasına girip tecavüz etti.

    ve dahası..
  • çok acıtan bir son söz.
    tıpkı "yavaş yavaş delirdim kimse fark etmedi" gibi.

    "korkarım ki ikimiz de anlıyoruz,
    başka başka şeyleri aynı." *
  • "üşürüz suçluluktan
    suçluyuz yaşamaktan."*
  • hayatta bir tek şey yolunda gitmediğinde bile hakim duygu nedeniyle söylenebilecek söz.

    o "tek bir şey" hayatın geri kalanından önemliyse hissedilmesi normaldir. uzun süren bir sıkıntı dönemi sonrasında bir anda kısmetin açılır, birbiri üstüne iş teklifi almaya başlarsın. ama "o" olmadan hayatın eksiktir ve sen de başka şeylerle tamamlamak istemezsin, içinden gelmez.

    nankörlük derlerse desinler, herkes kendi çektiği acıyı bilir.
  • bu cümleyi yazarken, içinden nasıl seslendirdiğine kadar bilebildiğim bir insanın, "son" olduğu iddia edilen cümlesi. keşke dayanabilseydi...
  • tüm gün kaçtığın bir günün gecesinde şöyle bir resimle yakalandığın anda https://pbs.twimg.com/media/b21yromigaa6kza.jpg aklına düşen dicle hoca'nın cümlesi.. neylersin, netse olmuyor a getirirsin cümleyi, öpersin sigaranin dumanından..

    yumsam ellerimi gözlerime dersin, yumsam ellerimi gözlerine avutsam dersin.. yürek kör olup akar gider işte..

    dicle hoca belki haklıydı kendince.. ve sanırım eğer biz ölmüyorsak yolun sonunu görme inadımızdan..
  • bu söz bir benim mi düşüyor aklıma sık sık diyordum, öyle değil belli ki.
    toplumla iç içe, hatta çoğunlukla insanların size sıkıntılarını anlattığı, bazen o sıkıntılara direkt olarak şahit olduğunuz bir mesleğiniz olduğunda sık sık akla geliyor.
    kocasından dayak yiyen kadınlar, evden gitsem hepimizi öldürür diyenler, ağrıları bir türlü geçmeyenler, ölümle burun buruna yaşayanlar, kaybedecek bir şeyi kalmayanlar...
    ben doktor olurken beni en son etkileyecek şeyin başka insanların sosyal sıkıntıları olduğunu düşünecek kadar salakmışım. her zaman olaya profesyonel çevrede yaklaşabilirim sanıyordum. eskiden aklımda kalmazdı, o anda geçip giderdi. şimdi hafızamda yer ediyor, içim sıkılıyor.
    o kadar çok acı var ki, sınırlı bir çevrede yaşıyorsanız o 3. sayfa haberleri umrunuzda bile olmuyordur, anlamanız çok güç gerçekten. o insanların çaresizliğini, derdini çok uzaktan anlamak zor. haberlerde her duyduğuna çok fazla üzülmüyor insan ama yakınlarda yaşanınca etkileniyor.
    dilerim hiç kimse çaresiz kalmasın. öyle büyük dertler, içinden çıkılmaz sıkıntılar var ki. bazı hayatlar zindan gerçekten.
    o kadar çok acı var ki, o acıyı sadece seyretmek bile insanın yüreğini dağlıyor.
    öyle çok acı var ki, sadece seyirciysen bile dayanmak çok güç.
  • aklima nicholas chamfort'un ünlü intihar notunu getirdi: "kalbin paramparça kırılmak ya da taş gibi katılaşmak zorunda kaldığı bu dünyayı terk ediyorum."
  • kendisini tanımıyorum, fakat kelimeleri beni derinden sarsmıştı. yıllar geçmesine rağmen gördüğüm, duyduğum her acılı haberde bu cümle aklıma geliyor istemsizce.

    hayvanlara, kadınlara, çocuklara yapılan zulümler aynı şiddette devam ediyor sen gittiğinden beri. dünya hala aynı boktanlıkta ve hatta daha da fazla kötü bir yer. gittiğin yerde mutlu ve huzurlusundur umarım.
  • ne çok acı var'ı hatırlatmıştır, o da biliyor muydu acaba diye.
hesabın var mı? giriş yap