• babamın 1970 yılında amcasından satın aldığı ikinci el saatin markası. babam bu saati 1970'den 2002'ye kadar kullandı, 2002'den 2010'a kadar da ben kullandım ve bugün itibari ile yeni saat aldığım için kendisini rafa kaldırıyorum.

    saat'in tam olarak kaç yılına kullanılmaya başladığını ya da kaç yılında üretildiğini bilemiyoruz çünkü peder ikinci el almış. ama bizim aile tam 40 yıl kullandı bu saati, taş gibiymiş. hala şöyle bi sallayınca tıkır tıkır çalışıyor.
  • annem en az 20 tane duvar saati masa saati vs aldi ve hepsi bozuldu gitti. rahmetli babamın japon pasajından 93'te öss'yi geçip öys" de " gurbette uyuyup kalmayayım" diye aldığı bu çalar saat "alayına isyan" deyip 5 senede bir pil değişmesine rağmen tıkır tıkır.
    bu arada babamı çok özledim.
  • citizen herşeyiyle süper saatler üretir, eco drive ayrıca candır.

    makul fiyatlı iyi bir saat isteyen herkesin ilk tercihi citizen olabilir. ben orient'i de çok beğenirim ama teknoloji olarak bakarsanız, citizen bir tık daha iyi olabilir.

    citizen'in titanyum kasalı modellerinden bulursanız, alın. safir cam, titanyum kasa ve eco drive mekanizma normal bir kullanımla aşağı yukarı bir ömre karşılık gelir.
  • 2024, citizen markalı ilk saatin üretilmesinin 100. yılı.

    köklü bir firma olan citizen günümüzde arnold & son, frederique constant, alpina, bulova ile butik üretim yapan angelus gibi birçok markaya ve japonya'da miyota ile isviçre'de la joux-perret gibi mekanizma üretim tesislerine sahip dev bir saat üreticisi.

    daha önce yıldönümü nedeniyle bir cep saati çıkaran citizen şimdi de kâğıt (vaşi) kadranlı limitli üretilen bir kol saati duyurdu].

    citizen ve kâğıdın kıvrıldığı yer
  • rahmetli dedemin citizen automatic saati vardı, çok severdi saatini, temizlerken bakımını yaparken hep izlerdim. daha saat okumayı bilmezken dedem kendi kolundan çıkarır benim koluma takardı saatini, sayesinde kolumda saat olmadığında kendimi eksik hissediyorum.

    ben yıllarca bu saati kayıp zannediyordum dedemin vefatından sonra hiç ortaya çıkmadı eşyalar arasında ama babam saklamış, bakımlarını yaptırmış,yeni kordon taktırmış bu bayramda da bana hediye etti. dünya biraz daha güzel bir yer oldu.*
  • 1968 modelinin elime geçtiği ve 3 gün süren bir bakım çalışmasının ardından ilk günkü gibi çalışan otomatik bir versiyonuna sahip olduğum saat markası. kulağıma dayayıp o mekanizmanın çıkardığı sesi dinleyip mutlu oluyorum adeta. bu da böyle bir anımdır.
  • (bkz: eco drive)
  • 1918 yılında cep saati üretimiyle hayatına başlayan marka 1924 yılında citizen adını almıştır. günümüzde 18000 kişinin istihdam edildiği citizen’in bilinen en önemli özelliği eco drive teknolojisidir.

    bunun dışında dalgıçlar ve pilotlar için özle tasarlanmış özellikli saat modelleri bulunur. sahip olduğu özelliklere bakıldığında muadillerinden çok daha hesaplıdır. üstelik yalnız eco-drive değil pek çok başka teknolojinin de öncüsüdür.

    el yapımı campanola serisi ise citizen’in içinde ayrı bir marka konumundadır. tek bir japon saat ustasının ellerinden çıkan limitli sayıda üretilen campanola serisi timsah derisi kayışı, altın parçacıkları yerleştirilmiş 8 kat kadranı ve dünyanın güneş sistemi içindeki anlık konumu gösterme özelliği ile eşsiz bir başyapıttır.
  • adam gibi türkçesi olmayan kelime. yurttaş da vatandaş da hem -deş/-daş ekiyle fazla paylaşma anlamı katıyor hem de bir devlete yasal olarak bağlı olmaktan çok bir toprağa duygusal olarak bağlı olma hissi taşıyor (veya bilmiyorum belki de sadece benim kulağıma öyle geliyor). başka tam adlandıramadığım sorunları da var; babaerenler güzel açıklamış dediğim şeyin bir kısmını (bkz: vatandaş/@babaerenler).

    kelimeleri inceleleyelim mesela (önnot koyayım: bu entry'de vardığım sonuçlar tamamen yanlış olabilir).

    önce dictionary.com'dan bakalım kelimeye. ilk iki anlamı olarak şunlar var:

    " 1. a native or naturalized member of a state or nation who owes allegiance to its government and is entitled to its protection.
    2. an inhabitant of a city or town, esp. one entitled to its privileges or franchises. "

    ikinci anlam için şehirli kelimesi kullanılır o ayrı da iki kelimede de entitled to protection/privileges kısmına dikkat çekmek istiyorum. vatandaş veya yurttaş kelimesinde işte bu anlam eksik. sadece bir yurdu paylaşan insan kitlesinin bir elemanına deniyor; bir devletin parçasına değil. sözlük anlamında bile 'devletin haklar verdiği kimse' anlamı yok:

    "yurtları veya yurt duyguları bir olanlardan her biri, vatandaş."

    bir de şu var, yurttaş'ın aslında iki anlamı var ama tdk sadece birini vermiş (gerçi tdk çok şahane bir sözlük değil tabii, neyse). hatta şöyle bir garipliğe girişip birinci anlamı verip ikinci anlamı örnekte kullanmış:

    " 'yurttaşlarım arasında bana bu yabancılığı çektirmemek isteyenler de oldu tabii.' - a. ağaoğlu."

    bu da şimdi şunu farkettirdi, benim ikinci anlam dediğim şey aslında temel anlamı. yani yıllardır bu kelime aslında arkadaş, karındaş falan gibi 'kelimeyi kullanan kişiyle aynı yurdu paylaşan ikinci veya üçüncü tekil kişi' anlamıyla kullanılıyormuş (eşanlamlısı=memleketlim). temel anlamıyla kullanılırsa "o benim yurttaşımdır." denebilirken "o bir yurttaştır." denemiyor (bence bu diğer anlamıyla da denemiyor; veya denince eğreti kaçıyor.).

    birinci anlamı dediğim citizen'ın yerini tutması gereken anlam da bu mantıkta gidersek sonradan kondurulmuş bir anlam olmalı (ne zaman acaba? nişanyan'da yurttaşa bakınca ilk türkçe örneğine 1935 diyor. eğer temel anlam dediğim şey içinse biraz erkenmiş, belki önceden sırf vatandaş vardı. citizen anlamı olması gereken anlam ne zaman söylemiyor yalnız bu bilgi. temel anlam-yan anlam ayrımı yoksa da bilemiyorum, neyse.).

    sonradan kondurulan bir anlam olduğunu varsayalım. bu citizen'ın yerini tutması gereken anlam o kadar tepeden inme ki adam gibi anlamı oturtamamışlar; babaerenler'in de entrysinde söylediği gibi citizen'ın "one who owes allegiance to its government" anlamını epeyce vermişlerken* "entitled to the state's protection" anlamını ver(e)memişler. gerçi vermişler vermemişler bi acayip oldu; sözcük bu anlamları devletin citizen'lara muamelesine göre kazanmış veya kazanamamış diyeyim.

    citizen'a daha yakın bir anlam taşıyan ve kullanınca eğreti durmayan bir kelime ise tebaa (veya uyruk). "o bu devletin bir yurttaşıdır." eğreti dururken (aynı entry'de otuz kere kullandıktan sonra daha normal oldu gerçi. ama hala bence iki anlamı var ve citizen anlamı sonradan gelmiş) "o bu devletin bir tebaasıdır." uygun duruyor. yalnız tebaa citizen'ı değil, subject kelimesini karşılıyor; yani bir devletin parçasından çok monarşik bir yöneticiye bağlı kimse. günümüzde citizen yerine uyruk veya tebaa kelimesinin kullanılmasında bence bir sakınca yok ama yine de fazla imparatorluk ve monarşik devlet çağrışımları taşıyan bir sözcük olduğu için sık kullanılmıyor (subject de aynı nedenden dolayı ingilizce'de citizen yerine kullanılmıyor). "ben bu devletin uyruğuyum" diyince sanki devletin kuluyum der gibi bi his var; gerçi formlarda falan var uyruk hala, olsun.

    neyse benim diyeceğim yurttaş/vatandaş sözcüğü vaktiyle memleketlim* anlamını taşırken artık ne zaman olduysa (cumhuriyet dönemi mi jön türkler ortaya çıktığı vakit mi ne ise) citizen kelimesinin karşılığı* olarak ve hiyerarşik vasfı olan uyruk kelimesine alternatif olarak kullanılmaya başlanmış. ancak dönemin milliyetçi kafası kelimeye citizen kelimesinin tam anlamını vermek yerine "devletine bağlı, yurdunu seven kişi" anlamını aşılamış; hiyerarşik vasıf pek de gitmemiş yani, sadece 'imparatorluğa bağlı' gitmiş 'devlete bağlı' gelmiş. hakları olan, devlet tarafından korunan anlamları falan hak getire.

    * bu arada citizen deyip durdum da asıl karşıladığı şey muhtemelen fransızcası: citoyen. ve hatta bu başlığa giderseniz yurttaş'ın* niye citoyen'i karşılayamadığına dair süper bir yazı da var).

    edit: bir de vatandaş'ın halk ile değiştirilebilir olarak kullanılması olayı var. o da daha yenice, türk medyası'nın katkılarıyla olmuş bir şey sanırım.
  • bilinir (bkz: citizen kane).
hesabın var mı? giriş yap