• "...banyoya gittim ve yüzüme biraz su çarptım, saçımı taradım. keşke yüzümü de tarayabilseydim.."
    charles bukowski

    "tipimi sikiim.."
    umut sarıkaya
  • hayat oyununu hard level da oynamak
  • ıssız adada bir aynayla birlikte yaşamadığımıza göre bu durumun asıl özeti: çevredeki insanlar, özellikle karşı cins tarafından hoş** bulunmamaktır.

    "kendine çirkin deyip durma ya. nerden çıkarıyorsun bunu? aslında çok tatlısın, çok değerli birisin bla bla" diyen çapsızların ağzını yüzünü dağıtmak istemektir çirkin olmak.
    çünkü sen günlerden bir gün hobi olsun diye aynada kendini inceleyip "aaa ben ne kadar çirkinimm" yargısına varacak kadar manyak değilsindir. uzun yıllar boyunca insanların pelinlere, cerenlere nasıl müsamaha gösterdiğini; karşı cinsin leylara, şirinlere, aslılara nasıl vurulduğunu; seni eğer iyi, zeki, esprili, faydalanılabilir bir tipsen bacı, gardaş, pampa, badi bellediğini, eğer nötr bir tipsen hepten yok saydığını görürsün, gözlemlersin, yaşarsın. yani toplum aynasına bakarsın ve o sana "sen aslında yoksun, varsan da tipsizsin, heç gusura bakma bacım" der. özgüven tıkacıyla kulaklarını tıkayıp bunu duymazdan gelebilirsin ama bu gerçeği değiştirmez.

    "ben çirkin kadınlardan hoşlanırım. önemli olan zeki, hoşsohbet, cool, karizmatik olması..." diye övünen, iç güzelliğine önem verdiklerinden dem vuran adamların kasdettiği tip olmamaktır çirkin olmak.
    sakın hallenme yani. önce bu heriflerin çirkin dediği kadınlara bir bak. aslında aktris çekiciliğine sahip olduklarını görürsün. nice ağzı burnu yamuk, koca çeneli, koca ayaklı, at suratlı, kazulet hatun sırf boy kilo orantısının üstüne dikilmiş şeytan tüyüne sahip olduğu için karşı cins tarafından cazip bulunur. ve heç gusura bakma ama sen o cins bir çirkin değilsin. bacısın, gardaşsın, pampasın, cansın... çok değerlisin demiş miydim?

    "bence şişman kadın çirkin değildir, ben ele gelen hatunlardan hoşlanırım. önemli olan bakımlı olması, zeki olması bla bla..." diyen adamların kastettiği tip olmamaktır çirkin olmak.
    sakın hallenme yani. onlar jennifer lopez tarzı götü, shakira tarzı göbeği, beyonce tarzı bacakları, kate upton tarzı memeleri ya da hadi en mütevazisinden adele tarzı fıstık gibi bir simayı kastediyor. ve heç gusura bakma ama sen o tarz bir şişman değilsin. bacısın, gardaşsın, pampasın, cansın... çok şirinsin demiş miydim?

    "önemli olan güzellik çirkinlik falan değil. özgüveni yüksek, özgür, modern, bakımlı, eğitimli, kültürlü, ayakları yere basan, ilgi manyağı olmayan, torrent yardıran, pes atan, amuda kalkan kadınlar güzel gelir bana." diyen adamların kasdettiği tip olmamaktır çirkin olmak.
    sakın hallenme yani. onlar filmlerde gözlüğü atıp saçları savurunca aniden seksileşen hatunları kastediyor. ve heç gusura bakma sen o tip bir karizma değilsin. ama bak vallaha da çok tatlı birisin.

    hadi gene iyisin...
  • ilkokulda arkadaşım özcan, dayısının dükkanından beş tane imitasyon yüzük getirmiş ve sınıfa dağıtmak istemişti. sınıfın tüm kızları yüzüklere bayıldık. hepimiz atladık. kura çekilmek durumunda kaldı ve bakın allah'ın işine ki kura sonucunda o beş yüzük sınıfın en güzel beş kızına gitti. ben ise kuraya girememişim bile. listeden ismim silinmiş. ihtimal ki özcan silmiştir. siz tanımazsınız özcan'ı. iyi çocuktu. en azından benim yanımda silmedi ismimi.

    çalıştığım okuldaki 7 senelik zümre arkadaşım adımı hala bilmiyor. sürekli yanlış söylüyor. ancak sene başında gelen manolya hanımın ismini 34 dakika içinde ezberledi. öğretmenler odasında masanın bir ucundan öbür ucuna "manolya hanım! nasılsınız? simit ister misiniz?" diye bağırdı geçen. ben araya girdim. "ben isterim mehmet hocam" dedim. "aaaa tabii, buyrun arzu hocam" dedi. ismim arzu değil. ama yine de iyi hocadır mehmet hoca. siz tanımazsınız. bana simitini verdi.

    üniversitede hangi erkekten vize-final notu istediysem ya reddedildim ya da karşılığında yemek ısmarlamak zorunda bırakıldım. ben de en son baktım, son paramla da gidip adamlara pizza alır hale gelmişim, gittim notları hep efsun'dan istedim. sınıftaki erkeklerin hepsi istisnasız tüm notları efsun'a verirdi. efsun'un lacivert gözleri vardı. siz tanımazsınız. sayesinde çok not topladım. iyi kızdı.

    bavulumu her zaman kendim taşırım. toplu taşımada her zaman ayakta dururum, genelde yanımdaki hanımefendilere yer verilir. kızlı-erkekli ortamlarda her zaman benim değil etrafımdaki kızların anlattıkları dinlenir. öz be öz biyolojik annem, seneler önce: "anne ya şu resimdeki kız güzel mi sence" diye soru yönelttiğim zaman: "yok be. sen bile daha güzelsin" demiş biridir.

    ki siz annemi tanımazsınız. iyi kadındır annem. bana sevdiğim yemekleri yapıyor.

    düzeltme: harf hataları.
  • ya, şimdi, ben arkadaştan biliyorum tabi de, kötü yani, bööle bi yere girdiğinizde kimsenin sizi farketmemesi, her etkileşimde diğer insanlardan daha az ilgi görmek, daha az hoşgörü görmek, sanki sizin kabahatinizmiş gibi insanların asabiyetle sizi başlarından savmaya çalışması, kim olduğunuzu, nasıl bir insan olduğunuzu bilmeden insanların gördükleri saniyeden itibaren sizden haz etmeme eğiliminde olması, nefret ve tiksintiyle karışık bir ifade ile gözlerini yüzünüzden kaçırmaları... kaçırıyorlar yani, bizim arkadaş var bi tane, ondan kaçırıyorlar, yoksa ben nerden bilcem.
  • annenizin bile size mühim olan ruh güzelliği dediğinde kendi kendinizi kandırmayı bırakmanız gereken durumdur...
  • insanların güzellik ve çirkinlik skalasının hiç mi ortası yok merak ediyorum.

    bence çirkin olmak epeyce zor. ciddi ciddi zor. ha, güzelliğin dereceleri var ve herkes "tanrı/tanıça kadar güzel" olmayabilir (tanrı ve tanrıçaların bir güzellik ölçütü olarak dilde var olması apayrı mesele zaten) ama bu onları otomatikman "çirkin" yapmaz.

    gerçekten çirkin olabilmeniz için, fiziksel özelliklerden daha fazlasıa ihtiyacınız var. sevdiklerinizi düşünün şimdi, en yakın arkadaşınız, anneniz, çocuğunuz, sevgiliniz... aralarında "çirkin" diyebildiğiniz kimse var mı? niye anneniz sizi hiç "çirkin" bulamaz hiç düşündünüz mü? çünkü sevdiğiniz insanları "çirkin" bulamazsınız, belki güzel olmadıklarının farkındasınızdır, ama çirkin de değillerdir.

    nice arkadaşım vardır, ilk tanıdığım zamanlarda herhangi bir güzellik atfetmemişken, tanıyıp sevdikçe "güzel kız yau, güzel adam yau" dediğim... biriyle vakit geçirdikçe, hele ki sevdiğiniz bir dostunuz olma yolunda ilerliyorsa, ruhsal olduğu kadar fiziksel güzelliklerini de keşfedersiniz. birinin kaşı gözü, birinin boyu posu, birinin kas yapısı, birinin saçları güzeldir... giderek uyuz olduğunuz kişiler için de aynı durum geçerlidir, onların da fiziksel çirkinliklerini keşfederseniz zamanla, yüzü güzel gözüken kızın gepgeniş basenlerinin ne kadar "çirkin" olduğunu "keşfedersiniz" ya da o herifin burnunun siyah noktalarla dolu olduğunu "fark edersiniz"... bunları görmenizi veya görmemenizi sağlayan, aslında çoğunlukla o kişi hakkında düşündüklerinizdir.

    ben "x güzel mi?" diye sormak için genelde yanlış kişiyimdir. kolay kolay çirkin bulmam kimseyi, gözüme çok da çirkin gelmez insanlar, "normal işte" der geçerim. benim birine "çirkin" diyebilmem için, tabir-i caizse bir attention whore, bir yavşağın önde gideni, bir omurgasız filan olması lazım ki, gözüme çirkin gelsin. öyleleri için, fiziksel özelliklerinden azade olarak, her yüzlerine baktığımda bir tiksinme geliyor "tööbe tööbe bu nası surat lan, şunun sıfatına bak, püüü" diyorum içimden. o kız güzel olsa bile gözüme bok böceği gibi gözüküyor, o adam (hele bir de zaten matah bir görünüşü yoksa) hepten bakılması bile tahammül edilemez bir şeye dönüşüyor. gözlerimi kaçırıyorum. ama işte bu hissi, asla ve asla düzgün insanlar için hissetmiyorum.

    aslında dünya üstündeki çoğu insan duygularına göre düşünüyor, etkileniyor. o yüzden bunun iki çıktısı var: 1- düzgün biri oldukça "çirkin" olmak/bulunmak kadar kolay değil. 2- insanlarla ilgili hiçbir şey düşünmeden herkesi "ııığğ çirkııınnn" diye etiketleyenler zaten "düzgün" kişiler değil, yani onlar hakikî çirkinler. o yüzden sallanmasalar da olur.

    kendinize eziyet etmeyi bırakın. tamam, hepimiz dünyanın sekizinci harikası olmayabiliriz, ama inanın çoğunuz sandığınız kadar çirkin değilsiniz.
  • pamuk prenses ve yedi cüceler'deki çengel burunlu cadı ya da notre dame'ın kamburu'ndaki quasimodo gibi bir görünüme sahip olmak şeklinde algılıyor çoğu insan bunu.

    halbuki hiç de o kadar keskin hatlı bir kavram değil.

    şöyle ki;

    * bücür, dörtgöz, şişko, kepçe kulak gibi nadide sıfatlar sana oldukça tanıdık geliyorsa.

    * "önemli olan iç güzelliği", "çirkin kadın yoktur bakımsız kadın vardır", "güzellik, çirkinlik görecelidir, kime göre neye göre?" gibi klişelere maruz kalmaktan usandıysan.

    * güzel olmak için bile değil, sadece ve sadece diğer insanlar gibi görünebilmek, ilk maddede bahsi geçen sıfatlardan kurtulabilmek için ekstradan zaman, emek, para harcaman, mesela saatlerce spor yapman, ömür boyu diyet yapman, estetik ameliyatla oranı buranı düzelttirmen, lazerle korneanı çizdirmen özetle kasman gerekiyorsa.

    * normalde paranın konuştuğu mağazalarda kilon ya da boyundan ötürü ikinci sınıf insan muamelesi görüyorsan. tezgahtarın yüzündeki alaycı ve kabız ifadeyi fark edebiliyorsan, arkandan konuşup gülüştüklerine şahit olmuşsan, yüzüne karşı "ay siz onu denemeyin lütfen, mont deforme olur" deme cüretini gösteren bile çıktıysa.

    * insanlar tarafından fark edilmeyen, varlığı unutulan biriysen.

    * ilgi çekmiyorsan, ilgi çekmek için illa kasman ya da şebeklik yapman gerekiyorsa.
    ilgi çekmek için kasmayınca, kendi halinde takılınca silik, ezik, depresif, loser, asosyal...
    girişkenlik taslayıp ilgi çekmeye çabalayınca ortam şebeği, ilgi manyağı*... gibi cici sıfatlara layık görülüyorsan
    yani ne bok yersen ye yine de yaranamıyorsan.

    * insanlar seninle tanışmak için can atmıyorsa, tanışmak için attığın basit adımlara bile burun kıvırıyorlarsa.

    * kurulan arkadaşlıkları sürdürmek için illa çok emek sarfetmen, aşırı anlayışlı, hoşgörülü ve verici olman, kimi zaman enayiliğin sınırlarını zorlaman gerekiyorsa.

    * karşı cinste kıskanma içgüdüsü, sahiplenme isteği; çevrendeki insanlarda koruyup kollama, sakınma, pamuklama sarma arzusu uyandırmıyorsan.
    "sen bırak ben hallederim."
    "senin ne işin var sanayide, ben götürürüm arabayı sen keyfine bak."
    "bu saatte ne işin var senin dışarda, taşıt falan da bulamazsın. bekle hemen geliyorum, eve bırakayım seni."
    "ay yoook benim güzel kızım, prensesim gidemez oralara..."
    "ay yoook bizim kızımız, prensesimiz beceremez öyle şeyleri..."
    "yok bizim oğlan biraz şeydir, havalıdır, hiç gelemez öyle işlere..."

    gibi lafları hiç duymadıysan, kendi işini kendin görmeye, zora gelmeye alıştıysan, alıştırıldıysan.

    * insanlardan, özellikle karşı cinsten öncelik, incelik, nezaket ve görgü kurallarına uygun davranışlar görmüyorsan.
    hoş ve zarif hatunları önden buyur eden, kapıları açan, kırmızı halılar seren centilmen adamlar iş sana gelince öküzlükte sınır tanımıyorsa. mesela başka bir kız için tuttukları kapıyı, kız geçtikten sonra küt diye senin üstüne bırakıyorlarsa (bkz: yaşanmıştır)

    * iş hayatında, "prezantabl" olunması gereken ortamlarda yerin yoksa.

    iş hayatında mesleğindeki başarınla değil tipine göre değerlendiriliyorsan. sırf tipten kaybettiğin için saygınlığını yitirebiliyorsan. örnek: (bkz: şişman diyetisyen)

    * toplu taşıma aracında sadece senin yanın boşken son yanaşılan duraktan binen mankenimsi insan modeli, seni şöyle bir süzdükten sonra ayakta dikilmeyi yeğliyorsa.

    * moda tabirle giderin pek yoksa*. sevgiye, aşka değil de anca takılmacaya layık görülüyorsan ya da meriç yerine konuluyorsan*.

    * hoşlandığın kişilere yakınlaşma çabaların genelde sonuç vermiyorsa, sana yakınlaşan kişilere şans verdiğinde anında çark ediyorlarsa *.

    genelde bir arkadaş olarak seviliyorsan**, anca cepte tutulmaya layık görülüyorsan, onu da kabul etmediğin zaman tamamen yalnız kalıyorsan.

    "seni seviyorum" lafını duymanın, ilan-ı aşka şahit olmanın, çıkma teklifi, evlenme teklifi almanın nasıl bir şey olduğunu hiç bilmiyorsan.

    evlilik, düğün dernek, bebek planları yapmak ve gerçekleştirmek için kırk takla atan tiplerden değilsen ve hayatı oluruna bırakınca da doğal seleksiyona kurban gittiysen, özet geçmek gerekirse evde kaldıysan.

    * arkadaş vasıtasıyla tanışma, tanıştırılma ya da internetten tanışıp görüşme denemelerinde karşı tarafın buz dağından farksız davrandığını, saygıda kusur etmemek adına iki laf etmeye debelendiğini, o an oradan kaçıp gitmemek için kendini zor tuttuğunu, suratındaki o kabız ifadeyi fark edebiliyorsan.

    * bu tip detayları, bunları hiç yaşamamış biriyle paylaşmaya kalkınca şu tip güzide öğütlerle susturuluyorsan;
    "ya sen de biraz abartıyorsun bence." (tabii tabii, hatta dötümden uyduruyorum hepsini!)

    "bence yalnız oluşunun nedeni çirkinlik güzellik falan değil, zor beğenen biri olman olabilir." (sorma ya ne doktorlar ne mühendisler istiyor da kapıdan kovuyoruz!)

    "ya bırak allah aşkına daha ne çirkinler var." (teselli vermeye çalışırken düşüncelerimi onayladığın için sana puanım dokuz kankam!)

    "aşk meşk işlerinde güzelliğin bir önemi yok bence, mesela ben hep çirkin kadınlara aşık olmuşumdur." (ay öyle mi bak sen, bana niye aşık oluvermedin peki?! yaa anladın sen onu!)

    "karşına mutlaka sana değer veren biri çıkacaktır, bu kadar karamsar olmamalısın, hayata pozitif bakmalısın, umudunu yitirmemelisin" (yaş olmuş x, daha da bekleyelim değil mi nasılsa huzurevinde dedeler teklif ediyormuş*!)

    "bence biraz imaj değiştirsen, daha seksi bir şeyler giysen fıstık gibi olursun" (ya ben lan neyse bir şey demiyorum ...)

    "yeni insanlarla tanışmalısın, biraz daha sosyal olmalısın, ortamlara akmalısın, yeni yerler görmelisin" (peki zeki müren de bizi görecek mi?)

    "kendine haksızlık ediyorsun, sen çirkin değilsin ki. senin de kendine has bir güzelliğin var, yeteneklerin var, karizman var" (eee madem o kadar süper biriyim küçük oğluna alsana beni?!)

    * kimseye kazık atmadığın, çemkirmediğin, kötü davranmadığın, köpek çekmediğin, naz- kapris- trip yapmadığın, ispiyonculuk, bozgunculuk, kavga, inatlaşma nedir bilmediğin halde... özetle kimseye bir zararın dokunmadığı halde sevilmediğini hissediyorsan.
    yok yere gıcık, uyuz gibi sıfatlara layık görülüyorsan.

    * seçilmemiş yalnızlığa alışınca, alıştırılınca artık "nerde çokluk orda bokluk" felsefesine büründüysen.

    * şu eften püften mevzu hakkında hayvan uzun entry kasabilecek kadar çok şey yaşamış, görmüş geçirmiş, biriktirmiş, içlenmişsen.

    * şu hayvan uzun entry'nin yarısında çıkmadıysan*,
    "öfff ne diyor ya bu!" demeden şu satırlara kadar geldiysen,
    yer yer "aaa bu benim lan!", "evet lan!" diyerekten hiç sıkılmadan bir çırpıda okuyuverdiysen,
    halden anladıysan...

    * aynadaki görüntünden memnun değilsen.
    insanlar görüntünden kaynaklanan memnuniyetsizliklerini hissettiriyor ya da şak diye
    söylüyorsa. **

    hoş, çekici, havalı, etkileyici, büyüleyici, narin, zarif ya da atletik görünmüyorsundur yani özetle "güzel değil"sindir. sadede gelirsek "çirkin"sindir işte. bu kadar basit!

    hem bu kadar basit hem de bu kadar geniş kapsamlı bir kümedir "çirkin olmak". öyle masal cadısı ya da canavarı gibi görünmek demek değil...

    ayrıca bir de şöyle bişii var ki alakalıdır; (bkz: kenarda dursun/#25033375)

    edit: uzun yıllar sonra bir mesaj yeşili vesilesiyle işbu entrimin drtus.com sitesinde drceycey nickli doktor tarafından nickim verilmeden paylaşıldığını öğrendim. buruk smiley was here...
  • eşitlik denen kavramın baştan var olmadığını gösteren durum.
  • daha fazla çabalamak demektir, kendinizi kabul ettirmek için daha çok çabalamak. bir iş yerine kabul edilmek için daha çok çabalamak, birine kendini sevdirmek için daha çok çabalamak, iyi bir adam olduğunu anlatmak için daha çok çabalamak. sonra çabalamaktan vazgeçmek demektir, sonra iyi arkadaş olmak demektir, arkanızdan hep iyi adam derler, kıyak çocuk derler, delikanlı eleman derler, ama bir tek seni sevdim demezler. siz bu süreçte en çok canın sağolsun demeyi öğrenirsiniz. yani özetle çirkin olmak önce çabalamak, sonra kabullenmek demektir. en sonunda da canın sağolsun sen iyi ol da gerisini siktir et demeyi öğrenmektir.
hesabın var mı? giriş yap