• - what are you fighting for?
    - milk..

    en carpici diyaloglarindandir..
  • --- spoiler ---

    james j. braddock abimiz onun bunun ağız kokusunu çeksin, gitsin dilenerek para toplasın.. güç bela elektrik parasını denkleştirip tekrar açtırsın elektrikleri, çoluk çocuk eve doluşunca hemen bütün lambaları açıversinler.. olacak iş değil.

    --- spoiler ---
  • russell crowe'un şahane filmlerinden birisi. başkası oynarsa film neye dönerdi bilmiyorum.

    --- spoiler ---

    braddock'un borç istemeye gittiği sahnede russel crow'un bakışları, ses tonu,tavırları nasıl bir usta oyunculuk eseridir...etkilenmemek elde değil.

    --- spoiler ---
  • pazar günü seni kilisede göremedim john repliğinin, sadece karakter adının john yerine jim olarak değişmesi ile tekrarlandığı film. replik duyulduğunda salonda sadece benim kahkaha atmam, ortamda başka sözlük yazarı ya da okuru olmadığını gösteriyordu muhtemelen.
  • boks ve bilumum dövüşlü zikli zoklu fimlerinden,amerikan mucizesinin göklere bayrak yapıldığı filmlerden,ekonomik buhran içindeki amerika'nın salya sümük durumundan,"film boyunca ezilip ezilip sonra yedi düvelin belasını miken adam" konulu yapımlardan hiç hazetmeyen biri olmama karşın iki saniye bile beni sıkmayan,dövüş sahnelerinde içten içe bana "vur lan vur pezevenge!" dedirtip yumruğumu sıktıran,dönemin atmsoferini çok iyi yansıtan,yukarıdaki özelliklere sahip insanlara dahi gözüm kapalı "gidin" diyebileceğim gayet başarılı bir film.
  • izledigim en duygusal filmlerden bir tanesi... ayrica cok etkili bir rocky havasi estiriyor... bu arada;

    --- spoiler ---
    filmde boks ringinin yanında maclari anlatan radyo spikeri ile orhan ayhanin sesleri tamamen aynı. orhan ayhan akici bir ingilizce ile mac anlatiyormus gibidir. vurgulamalar, sesin sekli... bu kadar olur
    --- spoiler ---
  • filmi izledikten sonra mae braddock karakteri gibi bir hatun aramama sebebiyet vermiş filmdir..o nasıl bir bağlılıktır o nasıl bir inanıştır kocasına..bu devirde böylesini bulmak kolay mı behey..
  • filmin büyük buhran döneminde rocky diye kalıplandırılmasını engelleyen en büyük unsur ron howard'dı. amerikan rüyasının irlanda ayağından taksi durağı işletmecisi ve aynı zamanda kariyerinde zirveye adım adım ilerleyen bir boksör, maç sonunda jersey'de önünde kristal bardaklardan karısıyla viski yudumlayabileceği malikanesiyle dönemin pasifist amerikasının refahını simgelerken bir gecede wall street'in çökmesiyle başlayan 1929 buhranıyla filmin ana karakterinin ki dahil tüm hayatların nasıl altüst olduğunu yakın tarihi konusunda en az bizim kadar bilgisiz amerikan halkına -hollywood klişelerinin yoluna girmek zorunda kalsa da- iyi niyetli bir dilde anlatmaya çalışıyordu howard. zira rocky'nin ivan drago'yu yendiği dönemde olduğu gibi bir soğuk savaş yaşamıyordu abd. görünürde bir düşman yoktu. filmde de ufakta olsa göndermelerine rastladığıma sevindiğim amerikan sosyalist hareketi(hala böyle bir hareketin olduğuna inanmak istemeyen insanlar var), barakalarda açlıktan veya soğuktan ölen insanların varlığının bir çok insana hatırlatılıyor. günümüzde televizyonlar çok daha büyük buhranları gizleyebiliyor ama o dönemde insanların kafalarını kuma gömmek gibi bir şansları yoktu. çünkü zaten hepsi kumun içindeydiler.

    filmin oyunculuk ve çekimler açısından değerlendirmesine gelince. russel crowe en iyi oyunlarından biri olmasa da tatmin edici bir performans sergiliyor. kendisinin zaten en dikkat çekici özelliği özel yaşamındaki düzensizliğinin medyaya yansımasıyla ortaya çıkan sert adam imajını bu tarz filmlerde canlandırdığı karakterlerle alaşağı edebilmesi. crowe bar çıkışında güvenlik görevlilerini pataklamasının ardından her seferinde yeni bir karakterle dönüyor kamu oyunun vicdanına. henüz başarısız olmadı. renee zelweger ise tam bir skandaldı. bir çok sahnede ron howard'ın russel crowe'un kulağına "renee sıçmaya başlayınca öpücüklere başla" diye fısıldadığını hayal etmek zorunda kaldım. paul giamatti'ye ise babacan boksör coach'u rolü cuk oturmuş. özellikle ringdeki sahnelerde zekice yazılmış diyalogları onun ağzından dinlemekten çok keyif aldım. daha önce hiçbir filmde rastlamadığım craig bierko'da filmde öne çıkan performanslardan birini sergiledi. gerçi senaristler yine işin kolayına kaçıp bierko'nun canlandırdığı max baer karakterini bir bölüm sonu canavarı gibi göstermekten geri kalmamışlar. son maça çıkana kadar izleyiciye "bu adam dayağı haketti kardeşim" dedirtmek için ellerinden geleni yapmışlar. gerçekte kimbilir nasıl bir adamdı rahmetli. filmin en beğendiğim yönü ise kameranın mükemmel kullanımıydı. rocky filmleriyle büyüyen genç dimağlar bu kadar gerçekçi boks sahnelerine gerçek boks maçlarında bile rastlamamış olabilirler.

    sözün özü beklentilerimi tatmin eden bir film oldu cindirella man.arrested developement'ta kalplerimizi fetheden ron howard'ın russel crowe'la çekeceği son film olmayacağının da işaretlerini aldım. dilerim yanılmam.

    --- spoiler ---
    ne yapıp edip orhan ayhan'la tamamen aynı sese sahip olan boks spikerini bulan film ekibini kutlamak gerek.
    --- spoiler ---
  • cogu insan gibi önyargılı gittigim, üff yine klişe konu, yine dayak yiyip gaza gelen boksör, neresi etkileyecek diyerek salona girdigim bir filmdi...
    taaki basladıgı ana kadar, basından sonuna kadar içine alıyor insanı, bırakmıyor, içini burkuyor, mutlu ediyor, tekrar üzüyor, garip bişey...
    spoiler veremiyor insan, verebilecegi birşey yok çünkü, konunun basitligine baklırsa iş ya yönetmende ya oyuncularda demek lazım. ama bu film ikisini de birleştiriyor...
    başarı ne kadar yönetmeninse, onun on katı kadar da oyuncuların...
    okadar gerçekçi, o kadar içten oynuyorlar ki... ve insan kendini nedense diger boks filmlerinin (rocky , ali)aksine oyuncunun yerinde olmayı istiyor, süt için dövüşmek istiyor...

    herseyi geçtim russell crowe her rolü nasıl bu denli gerçekçi ve samimi oynar onu anlamış degilim...
  • bence gayet iyi filmdi, ayrıntılara girmek istemiyorum, gerçekten iyi diyerek kısa kesiyorum o yüzden.. sıradan bir boks filmi olduğunu sanıyordum, ama neredeyse sağlam bir dönem filmi olarak anılacak bir yapıt buldum karşımda..

    şöyle demek istiyorum ben filmle ilgili.. james j. braddock'ın boksa döndüğü o tek maçlık müsabakada ringe çıktığı an madison square garden'a baktığında yüzünde oluşan gülümsemeyle karışık ifadeyi tekrar ve tekrar görebilmek için 5 kere daha izleyebileceğim bir film bu.. evet bu tanım sanırım daha iyi oldu..

    russell crowe gerçekten çok çok üst düzey bir adam, her filmiyle daha da inandırıyor beni buna..
hesabın var mı? giriş yap