• tehlikeli oyunlara yazdığı önsözde kitabın sonunu söyleyen kişi.
  • bir dersinde dante'yi anlatmaktadır: kendisini kaptırmış birbiri ardına şahane bilgiler vermektedir. o arada öğrencilerden birisi "hocam teneffüs meleği yok mu dante'nin kitabında" der. derin bir uykudan uyanır gibi kendisini toparlayıp, zarif bir şekilde "var, olmaz mı" dedikten sonra "siz hatırlatın, ben böyle unuturum işte ara vermeyi" diye neredeyse özür dileyen baş tacı akademisyen.
  • babam iki tek atınca; "-oğlum hadi seni karpuzlara götüreyim" derdi.
    (karpuzlar gebze'de oturan kızlardı)
    annem kızarır, kızar; "-bey çocuk daha küçük." diye çıkışır, mutfağa gider ağlardı.
    babam karpuzdan anlardı...
  • müthiş edebiyat bilgisi ve şair kimliğinin yanı sıra bazı kimselerin sandığının aksine kendisi tiyatro konusunda da derya deniz bir bilgiye sahiptir. zaten kendisinin asıl uzmanlık alanı (doktora veye doçentlik çalışması olması lazım) irlanda ve ingiliz tiyatrosu üzerinedir. bu sebeptendir ki shakespeare ve çağdaş ingiliz tiyatrosu dersleri verir üniversitede. yani şair olduğu ya da edebiyatçı olduğundan tiyatro alanında da ona bir kıyak geçilmemiştir; kendisinin uzmanlık alanlarından biridir tiyatro.

    tabiki de böyle bir insanın, hocanın sadece ingiliz tiyatrosu ile sınırlı kalması mümkün değildir, avrupa, amerika ve rusya tiyatrosuna da baya hakimdir. bugüne kadar kendisine bir oyunla ya da oyun yazarıyla ilgili bir soru sorup da cevap alamadığım olmamıştır. cevat hoca bazı sorulara alışılmışın ya da kabul edilenin dışında bir cevap veriyorsa mutlaka bir bildiği vardır, bir bağlantı kurmuştur, belki de olmayacak bir şeydir ama kendisi o şekilde bakmayı tercih etmiştir ya da sağlam dalga geçiyordur karşısındakiyle! ama asla ve asla hakim olmadığı konuda ahkam kesmez; nitekim tiyatro hakim olmadığı konular kategorisine hiç mi hiç girmez.
  • en güzel şiirleri çeviren, yazan ; şiir mühendisi

    --- spoiler ---

    bir buzulun çatlağından nasıl sızarsa su

    bir buzulun çatlağından nasıl sızarsa su
    ve nasıl iki yüzü varsa o suyun tadının,
    bir ileri
    bir geri ve nasıl biri tatlı öbürü sertse,

    öyle ölüyorum ben de son kez her anında
    bu günlerin,
    bir yandan eski iç çekişler artık
    salıvermezken beni,
    bir yandan göremiyorum gideceğim yeri.

    osip mandelstam
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    li şu-yi'ye yanıt

    ben alımlı kavağımı yitirdim, sen söğüdünü,
    yükselir göğün dokuzuncu katına şimdi kavakla söğüt
    ve sorarlar vu kang'a orada ne olduğunu.
    vu kang akasya şarabı sunar onlara.

    kimsesiz çang o rakseder bu iyi canlara,
    açarak yenlerini göğün bir ucundan ta öbür ucuna.
    birden bir haber yayılır yeryüzünde. yere serilmiştir
    kovalanan kaplan.
    gözyaşları dökülür boşanan yağmurlarca.
    mao zedung
    --- spoiler ---

    --- spoiler ---

    dünyayı taşıyor omuzların
    bir gün gelir, "tanrım!" diyemezsin artık.
    toptan bir temizlik zamanıdır.
    artık "sevgilim!" diyemeyeceğin bir gün.
    çünkü boşunalığı kanıtlanmıştır aşkın.
    ve gözlerden yaş akmaz.
    ve ancak kaba işlere yarar eller.
    ve kuruyup kalır yürek.

    kadınlar boşuna çalarlar kapını, açmazsın.
    tek başınasındır, ışıklar söndürülmüş
    ve karanlıkta parlar kocaman gözlerin.
    belli ki acı çekmeyi bilmiyorsundur artık.
    ve hiçbir şey istemiyorsundur dostlarından.

    kimin umurunda yaşlanmak, yaşlılık nedir ki?
    dünyayı taşıyor omuzların
    ve bir çocuğun elinden daha hafif dünya.
    savaşlar, kıtlıklar evlerde aile kavgaları
    hayatın sürüp gittiğini kanıtlıyor
    ve kimsenin özgür olamayacağını.
    bu gösteriyi acımasız bulanlar (o yufka
    yürekliler)
    ölmeyi yeğ tutacaklardır.
    bir gün gelir ölüm de işe yaramaz.
    bir gün gelir bir komut olur yaşamak.
    yalnızca yaşamak, hiç kaçış olmadan.

    carlos drummond de andrade
    --- spoiler ---
  • önsözlere gelesice.

    tehlikeli oyunlar'ı okumaya başlamadan önce bu zatın yazdığı önsözü yırtıp yakmanızı öneririm.
  • önemli edebiyat adamı, ingiliz ve amerikan edebiyatını çok iyi bilen, türkçesi çok güzel olan, dilimizin en iyi ingilizce çevirmenlerindendir. kendisine 'cevat hoca' denmesi yerinde ve zevklidir.
    sakalları, mavi gözleri, renkli kişiliği ve kapristen uzak yapısıyla insanların şevkini kırmaktan ziyade teşvik eden bir güzel insan.

    dön güvercin dön, doğal tarih, sevda yaratan gibi şiir kitapları ve daha önemlisi çağdaş amerikan ve ingiliz şiiri antolojileri vardır, batmış olan adam yayınlarından yayınlanmış. şiir atlasları ve sayısız çevirileri var.
  • edward estlin cummings'ten yaptığı şu çeviri vüs'at o. bener'ce pek sevilir:

    "hiç gitmediğim bir yerde, sevinçle ötesinde
    her türlü yaşantının, kendi sessizliği var gözlerinin:
    en ince kımıltında bir şey var içime gömen beni,
    bir şey dokunamayacağım kadar bana yakın

    kolayca açar beni en ürkek bir bakışın
    parmaklar gibi kapamış olsam bile kendimi,
    sen hep yaprak yaprak açarsın beni, baharın
    (dokunup ustaca, gizlice) açışı gibi ilk gülünü

    ya da beni kapatmaksa isteğin, ben
    ve hayatım kapanırız güzelce, birden
    karın her yere özenle inişini
    düşleyen yüreğince şu çiçeğin;

    duyduğumuz hiçbir şey bu ülkede
    erişemez gücüne sonsuz inceliğinin:
    yapısının renkleriyle beni bağlayan,
    öldüren, hiç durmadan, her nefeste

    (bilmiyorum nedir bu sende olan, bu kapayan
    ve açan; yalnız anlıyor içimde bir şey
    gözlerinin sesini güllerden derin olan)
    kimsenin yok, yağmurun bile, böyle küçük elleri"
  • son röportajında tehlikeli oyunlar'a yazdığı önsöz hakkında "yemediğim küfür kalmadı" diye serzenişte bulunmuş edebiyatçı. bunu söylerken hafif bir tebessüm beliriyor yüzünde. "ama haklılardı. ben de hak ettim" olarak yorumluyorum bu tebessümü.
  • oğuz atayla iyi arkadaştırlar.

    oğuz atay tutunamayanları yazmadan önce bir süre kaybolur. sonra "ben bir roman yazdım" diye çıkar bir gün. cevat çapan içinden "bir mühendis nasıl bir roman yazdı kim bilir" diye geçirse de kendisinin de söylediği gibi "romanı okuyunca etkilenmemek mümkün değildir."

    trt roman yarışmasına katılmaya karar verince, cevat çapan'a gelir "şimdi bu romanı okumazlar bile, lütfen okumalarını sağla" der. cevat çapan da yapar tabi ki bunu ve sonuçta "okuyunca etkilenmeleri mümkün olmayan" jürinin o yıl verdiği 7-8 ödülden biri tutunamayanlara gider.
hesabın var mı? giriş yap