• aramızdaki ,

    " bunun dışında da kendisi evleneli 5.5 yıl oldu ama hâlen çocuk yapmama konusunda ısrarcı. acayip " diyebilecek kadar işsizleri gösteren hatun kişisi.

    bize ne , kime ne olm yaşından çocuğundan hayat duruşundan görüşünden inancından

    hadi desen ki oyunculuğu diksiyonu vs vs iyidir kötüdür anlarım da , yok yaşı şöyle , yok evli ama çocuk yapmıyor , bu kadar mı boşsunuz olm siz
  • lafa gelince “doğallık” diye yırtınanların güzelim yüzüne bok atmaya çalıştığı güzelim kadın. gülüşü, enerjisi, olağanüstü güzel hatları, sesiyle, bedeniyle, ruhuyla süslediği oyunculuğu...

    zevkle izliyorum. çok eskiden beri de çok beğeniyorum. doğru düzgün dizi seyretmeyen ben, hayat şarkısında hastası oldum resmen. makyajlı, bakımlı kadın rollerinin de hakkını verir, köylü güzelini de oynar. kompleks yok bi kere.

    binbir filtreli yaz dizilerine alıştık tabi, normal insan görünce yadırgıyoruz.
  • hazal kaya kariyerinin başında gencecik bir kızken bekaret kontrolü sahnesinde oynamayı reddetmişti. görüyorum ki burcu biricik onun çeyreği kadar bile duruşlu biri değilmiş. böylesine açık açık çekilen kepazelik dolu bir sahnede oynadıktan sonra gözümde tüm samimiyetini yitirmiştir. farkındalık demesin kimse burası türkiye! bu sahne bu ülkeye, ülkenin genç kadınlarına, kötü niyetli akrabalarına ancak ve ancak zarar verir!
  • şiddeti meşrulaştırma furyasının -şimdilik- son neferi. benim merak ettiğim, zaman zaman işlenen bu pespaye konularda vitrine kasıla kasıla yerleşen fatmagül'ün suçu ne, bir bulut olsam, sefirin kızı, camdaki kız oyuncuları, yarın bir gün ne yüzle kadın/insan hakları konusunda ahkam kesecek. şiddet, istismar, tecavüz konularında nasıl utanmadan konuşabilecek. konuştuklarında birisi çıkıp demeyecek mi: siz ki yıllarca para için bunları normalleştiren işlerde sıkılmadan, zerre sorumluluk duymadan yer aldınız. şimdi ne yüzle bunlardan bahsedebiliyorsunuz!

    türkiye'de kafasını kadınların bacak arasından çıkaramayan bir grup var. yok bunlar taşralı köylü insanlar değil. bayağı bildiğin kerli ferli okumuş, entel dantel görünen, sanat yapan, efendime söyleyeyim yeri geldi mi kadın hakları insan hakları diye yırtınan, çok bilen, çok okuyan, yazan çizen tayfa. film yapıyoruz diyorlar! memleket gerçeğinden dem vuruyorlar. ''gerçek hikaye'' diye de altını iyice çizerek, aslında mesuliyeti asıl karakterlere yıkarak, kendilerini püri pak biçimde piyasaya sürüyorlar. iyi bok yiyorlar. aman ne marifet!

    her hikayede standart algoritmaları kullanıp, insanların bilinç altına kadın=namus, kadın=zengin koca kodlarını pençeleriyle kazıyorlar. örgütlü bir hareket değilse nedir bu! bekaret, diye fiziksel bir yapının artık konusunun bile geçmemesi gerekirken, ısrarla çatıya yerleştiriliyor. hem de ne yerleştirme. bekaret donundan, bekaret kontrolüne. dünyada eşine ancak gerici ortadoğu kabilelerinde rastlanabilecek bir bakış açısıyla! bir tecavüz konusu işliyorlar, sonunda tecavüze uğrayana değil, tecavüzcüye acındırmak kaydıyla. bir aşk hikayesi işliyorlar, sözde aşık adamın evlendiği kadını bakire değil diye düğün günü sokağa attığı biçimiyle. bir sınıf çelişkisi anlatıyorlar, zengin koca peşinde koşan fakir kızların devamlı varoşluğunun alay konusu edilmesi, iyice aşağılanması şartıyla. ve bakıyorum başrol kadınlar hep dezavantajlı, aptal-pasif, bekaretinden sorumlu, depresif, iyice dövülüp aşağılanmadıkça harekete geçmeyen, zayıf, affedici, etrafındaki her erkeğin arzuladığı bir obje olarak resmediliyor.

    hastalıklı, art niyetli, politik hesabınız da işte buradan bağırıyor.

    yazana, yönetene, prodüktöre lafım yok. onlar para peşinde. benim derdim toplumu zehirleyen, kadını değersizleştiren, tarih boyunca bir çok kız çocuğu ve kadını töhmet altında bırakıp dışlanmasına damgalanmasına hatta canına mal olan lanet tabuları ısrarla hortlatmakta beis görmeyen bu leş işlerde çekinmeden yer alan oyuncularla.

    ne düşünüyorsunuz bu senaryoları okurken! belli ki senaryodan ziyade alacağınız paranın yazılı olduğu sözleşmeyle ilgileniyorsunuz. nitekim sağlıklı biçimde oturup size biçtikleri rolü, size söyletecekleri sözleri okuyup, bunların toplum üzerinde bırakacağı etkileri algılayabilseniz ''sçarım böyle işe'' der, çekilirsiniz. ama yok! zerre sorumluluk almadan, türkiye'de her gün onlarca kadın şiddet görürken, insanlar kocaları sevgilileri aile bireyleri tarafından işkenceyle öldürülürken, acaba bu vahşette payımız var mı diye düşünmeden ekranda arzı endam ediyorlar.

    tecavüz edeni acındırmak, sadist psikopat karakterleri sevilen oyuncular üzerinden kişileştirip konuşturmak, bunlara mazeret anlattırmak, insanların bunlarla empati kurmasını sağlamak, aslında affettirmek, yapılan baskı ve şiddete dayanak oluşturmak, bunlara duygusal geleneksel tiratlar attırarak gerekçeler söyletip şiddeti istismarı normalleştirmek sanatı sepeti geçtim, insanlığın neresinde kalıyor.

    toplumsal gerçekçi işler yapmak için konu sıkıntısı mı çekiyorsunuz da evirip çevirip gözünüzü kadınların cinsel organına dikiyorsunuz! acizce, arsızca dönüp dolaşıp kadının eteğini kaldırıp, bunu bir marifetmiş gibi hastalıklı zihinlerin sofrasına sunuyorsunuz. hiç başka mesele yokmuş gibi ısrarla bir kadının bakire olup olmadığını onlarca bölüm tartışmaya açıyorsunuz.

    güya bu dizi bir psikiyatristin hastalarından bahsettiği kitabından uyarlanmış.

    size tavsiyem en başta o psikiyatr olmak üzere tüm ekip, ilkeli meslek etiğine bağlı bir psikiyatra görünmenizdir.

    çünkü bu halinizle toplum için ciddi bir tehlikeden başka bir şey değilsiniz.
  • (bkz: rosamund pike) la bu.
  • kendisini "beni böyle sev"' den beri takip ederim. bazı projelerine sırf o yer aldığı için bakmadan geçmiyorum. oyunculuğunu doğallığıni çok seviyorum. çok güzel olup güzelliğiyle ön plana çıkmamasını güzelliği bu kadar ciddiye almamasını derinliğini seviyorum. oyunculuğunu beğenirim ama "cam'daki kız" performansı hariç. kendisinin de inanmadan hissetmeden yer yer içinde sıkılarak dalga geçerek oynadığına yemin edebilirim ama ispatlayamam. tabi onun değil yazılan karakterin yüzeyselliği işleniş biçimi çok fazla dramatize edip gerçeklikten derinlikten yoksun hale gelişi ile ilgili bir durum. o da napalım arada da piyasaya iş yapmamız lazım, boş kalamam modunda takılıyor belli ki. fatma'daki performansına bayıldım. pınar deniz'i de beğenirim ama yargı'da burcu biricik'i izlemek daha keyifli olabilirdi. kendisini adalet sistemi ile ilgili daha ters köşeleri olan, polisiye bir yapımda akıllı ve tutkulu bir karakter olarak izlemek (şimdikinin aksine) çok daha eğlenceli olurdu. çok daha iyi projelerde görmek dileğiyle kendisini.
  • sanki yaşlıymış da yaşından genç görünüyomuş gibi duran insan. yüz çizgileri kesinlikle çok erken yaşta belirginleşmeye başlamış. yakından gördüğüm için söylüyorum
  • tam benim hoşlandığım kız tipi. eş dost sohbetinde genellikle "abi işte burcu biricik var ya, o tipte kızlar çok hoşuma gidiyor benim" deki kız oluyor kendisi.

    ama lanet gelsin ki adını söyleyince birçok insan tanımıyor. google görsellerden resmini göstermek zorunda kalıyorum. "hee bu kız mı!.." tepkisi alıyorum sonra. buraları okuyorsa kendisi, biraz daha ünlen kız ne olur :(

    çevrem çok sofistike, televizyon izlemeyen cihangir enteli dolu.
  • ülkede kafanı nereye çevirsen yobaza çarpıyorsun. bekaret kontrolünü gerçek hayatta yapanlar ile, televizyondaki bir bekaret kontrolü sahnesine itiraz edenler arasında zerre yobazlık farkı yok. hepsi aynı kumaştan.

    bekaret kontrolü bu ülkede yaşanıyorsa; sinemada, televizyonda bu işlenmek zorunda. sanat böyle bir şey. hayatı yansıtır. o uygulamayı kutsamadığı, bir olumsuzluk olarak ortaya koyduğu sürece de ahlaken görevini yapmış olur.

    bekaret kontrolü konusu dizilerde geçmesin diyenlerin; içki buzlansın, kadının kolu görünmesin diyenlerden kafaca farkı yok. hepsi aynı akit kafası. dümdüz yobazlık.
  • cok cok basarili oyuncu. kirmizi oda'da izledim az evvel ve bir kez daha bayildim.

    bizim ulkemizde aslinda cok yetenekli kadin oyuncular var. niye bu kadinlarin onune yeteneksiz cansu dereler, hazal kayalar, berenler saatler, demet ozdemirler gecer anlamam. hic anlamadim vallahi.
hesabın var mı? giriş yap