• amorphis icin tales from the thousand lakes ne ise katatonia icin o olan album.
  • ne desem nasil anlatsam bilmedigim, genclikte, hatta cocuklukta derin izler birakmis, cayir cayir yanan karanlik ve bir o kadar yasam enerjisiyle dolu bir album. esi benzeri olmadigina inandigim kendine has cok keskin, tarif edilmesi guc bir hissi yakalayip bir saat boyunca nefes aldirmadan yasatan, ne zaman moralim bozuk olsa yatistiran ve yureklendiren bir album. lise 1'de akmardan beraberinde aldigim diger 3 kasetle birlikte iyiki almisim dedigim, dinleyerek onlarca aniyi iliskilendirdigim ve o anlari hatirlamama olanak saglayan harika sey.
  • metal tarihi diye bir kavram varsa ve en iyi, en mükemmel adı altında üç beş albüm toplancaksa kesinlikle
    burada olması gereken albüm.
  • bu albümün doom/death metal tarihinin en iyi albümü olduğunu düşünüyorum sık sık. katatonia sevdiğim kadar paradise lost, my dying bride, anathema gibi diğer dönemdaş grupları da severim ama hepsi af buyursun. bu albüm çok başka.

    katatonia, dance of december souls adlı black/doom metal şaheseri ilk albümleri sonrasında resmi olmasa da aktifliğini yitirmişti. jonas renkse ve anders nyström, '96 yılının ilk aylarına kadar iletişimde olmamışlar, başka projelere ağırlık vermişlerdi. bu zaman zarfında, nyström, kafasında katatonia'yı scarlet heavens şarkısı gibi gothic rock tandanslı bir projeyle döndürmeyi planlamıştı. renkse ile tekrar iletişime geçtiğinde ise, bu adımın çok uygun olmayacağını anlamıştı. tekrar katatonia'yı canlandırmaya karar verdikleri dönemde ikili en çok dinledikleri grupların kent ve slowdive olduğunu görünce, özellikle slowdive'dan etkilenerek, yeni bir albüm yapmaya karar vermişti. bu zorlu sürecin sonu ise brave murder day oldu. tabii albümde başta dan swanö ile olan anlaşmazlıkları olmak üzere, jonas renkse'nin brutal vokal yapamayacak hale gelmesi ve stabil kadro problemi gibi sorunlar yaşadı grup. vokaller konusunda imdada panpişleri mikael akerfeldt yetişti. gitarist boşluğu ise fredrik norrman ile dolduruldu. vokallerde aktif olmayan renkse, yine davulları üstlendi.

    brave murder day, çıktığı tarihte artık olgunlaşmaya başlamış doom/death metal sahnesine farklı bir bakış açısı getirmişti. katatonia, tam anlamıyla kendi "marka"sını basmıştı albümle birlikte. müzikal açıdan basit gibi görünen bir albümdür aslında brave murder day, neredeyse tüm şarkılar 4/4 ölçüyü izleyen basit, tekrarlara dayalı ve monoton yapıdadır. şarkı gidişatlarında, yer yer riff değişimleri dışında pek sürpriz yer almaz ama işlenen o duygu yoğunluğu ve fazlasıyla karanlık/karamsar atmosfer, albümü çok ilerilere taşımış, müzikal yapısındaki basitliği farklı kollardan beslemiştir. prodüksiyonun oldukça tuhaf olması, şarkılara ayrı bir gizem de katmıştır. bu albümün prodüksiyonunda tizler abartı öndedir ve gitar tonu resmen elektrikli testere tadındadır. bu prodüksiyon, katatonia'nın tarz değişikliğinden sonra bile koruyacağı bir elementi olarak kalacak ve müziğini şekillendirecektir. hoş, katatonia müziğinde, son albümlere kadar bas gitar hiç ön planda olmamıştır ama bu albümde resmen bas gitar diye birşey yoktur bile. tamamen, o güçlü ve armonik gitar duvarının öne çıktığı bir müzik vardır karşımızda...

    grubun şarkı sözleri de bu albümle birlikte ayrı bir rotaya girmiştir. jonas renkse, ilk albümde edindiği doğa tasvirli romantik doom metal edebiyatını, bu albümde soyut ve kapalı anlamlı bir anlatıma geçirmiştir. ben albümün sözlerini apayrı tutarım. renkse'nin yazdığı en iyi sözler listesine kafadan girecek kadar güçlülerdir. albümde ayrıca yer alan mikael akerfeldt, brutal vokalin ne derece duygulu olabileceği konusunda ders vermektedir. opeth'den tanıdığımız vokallerine nazaran çokta farklı iş yapmasa da, şarkılara bayağı giden brutal vokaliyle akerfeldt, hem gruba hem de biz dinleyenlere karşı kral bir iş yapmıştır.

    albümde yer alan altı şarkıyı da çok severim ama endtime, brave, murder ve day'i ayrı tutarım. özellikle endtime, müthiş bir eserdir. the cure'un faith'ini anımsatan karamsar bir akustik intro ile açılır ve ardından yardırır, acı dolu gitar melodisi üstüne çift pedal taramalarıyla son bulur ve bir anda kesilir. brave, on dakikalık uzun bir şarkı olmasına rağmen hiç sıkmaz, iki-üç dakikada bir değişen melodileri ve anlamlı sözleriyle akla kazınır. murder, zaten artık kült olmuş, gazın ilahı bir şarkıdır, her katatonia konserinde -eğer çalınırsa- kafaların kopmasına sebep olur. day ise, jonas renkse'nin bitik ve bıkkın temiz vokalleri ve arkaplandaki güzel gitar nameleriyle apayrı bir eserdir.

    ha, zamanında anders ile röportaj yapmıştım. orada brave murder day ile ilgili birkaç sorum olmuştu. ekliyorum. yararınıza olursa ne mutlu panpişler.

    -----
    "-kısa süren ayrılığınızdan sonra, katatonia bir şekilde, ilk albümden daha farklı bir yöne evrildi. daha farklı zevkleriniz ve yaklaşımlarınız brave murder day ile sonuçlandı. brave murder day'in temelleri için slowdive ve kent'i göstermiştiniz ama ben o albümün bazı kısımlarında güçlü bir the cure etkisi alıyorum. endtime'ın akustik giriş kısmı ve day'in çiğ temiz vokalleri gibi. the cure, brave murder day'i bestelerken edindiğiniz etkileşim alanınızın bir parçası mıydı?

    nyström: gerçekten öyleydi. slowdive ve kent daha fazla bahsedildi çünkü bu albüm için yepyeni etkileşimlerimiz onlardı, aynı zamanda the cure zaten ilk albümde de yer alan bir etkileşimdi (velvet thorns'da duyulabilir...) ki bu durum insanlara her zaman büyük bir sürpriz olarak geliyordu.

    - brave murder day büyük olasılıkla benim en sevdiğim doom/death metal albümüdür ve rahatça "hayatımın albümleri" listesine ekleyebilirim. bu kadar karanlık, umutsuzluk, ümitsizlik ve kasvet içeren şarkıları besteleyebilmek için gerçekten çok kederlenmiş olmalısınız. :) albüm aynı zamanda, doom/death metal tarzında bir marka albüm olarak görüldü ve birçok grup albümden etkilendi. brave murder day'in bu kadar büyük bir etki yaratacağını hiç düşünmüş müydünüz?

    nyström: açıkçası, diskografimizde gerçek bir klasik varsa, bunun brave murder day olduğuna inanırım. o zaman içinde işlemiş, içten gelen sihrin bir deneyiydi. bu albümün, "az olan fazladır" konseptinden tam bir marka yaratıp, vurguyu monoton, tekrarlara dayalı, hipnotik ve atmosferik tutmaya yönlendirerek, şu günlerde birçok enstrumental post-rock gruplarının yaptıklarıyla benzer yanlar gösterdiğini düşünüyorum.

    - murder konserlerinizde başlıca çalınan bir parça haline geldi. 2006'da abd turnesinde rainroom'un çalınacağına dair iddialar vardı. türkiye'ye 2001 senesinde ilk geldiğinizde endtime'ı çaldığınızı da hatırlıyorum. brave murder day'dan diğer şarkıları canlı performans rotasyonuna eklemeyi düşünüyor musunuz?

    nyström: endtime'ı canlı performansa geri getirmek beni sevindirirdi! doğrusu o şarkıda fazla vokal yok, bu nedenle belki jonas onaylayabilir. murder az çok bizim "kült" bis parçamız oldu, şarkının sahip olduğu his ve üstünlük sebebiyle onunla kapanışı yapmak daha doğru geliyor. rainroom'da ilginç bir alternatif olabilirdi ama bu konuda herşey jonas'ın yeşil ışık yakmasına bağlı. eğer bunu yapma konusunda rahat değildi, onu zorlayamayız. büyük resmi bozmak istemeyiz. (not: son turnelerinde brave'i çaldılar!)

    - geçen sene bir türkçe dergide yayınlanan röportajda dan swanö, brave murder day'in prodüksiyonu hakkında "birisini elektrikli testereyle kesiyormuşum gibi geliyor." demişti. o prodüksiyon sonradan sizin markanız olan gitar soundunuzu doğurdu. brave murder day'in prodüksiyonun biraz yoldan çıkmış olduğunu düşünüyor musunuz?

    nyström: distorsiyon pedallarını birbirleriyle çakıştırarak kesiştirme, ardından tek ve ya çift armonik solo gitar melodilerini üste çıkartıp, üstüne eko ekleme fikrimizle oldukça yüklenilmiş brutal gitar duvarı tutturduğumuzu düşünüyorum. davullar olabildiği kadar yapay tınlıyorlar, "klikleyen" seslerin üzerine biraz daha dikkatli gidilseydi ve mevcut davullar gibi, soundda daha fazla güç ve taban olsaydı akıllıca olurdu ama yeniden master edilmiş basımın hala gerçekten, gerçekten iyi tınladığını düşünüyorum.

    - jonas'ın şarkı sözleri, jhva elohim meth ve dance of december souls'ta genre için biraz tipikti ama brave murder day ile kendisi daha özgün, soyut, kişisel ve çeşitli bir yazım stili edindi. bu değişimin bir tanığı olarak, jonas'ın söz yazım stilindeki değişimi nasıl özetlersin?

    nyström: evet, bu analiz kesinlikle doğru! brave murder day'de söz bazındaki değişim muhakkaktı, anlaşılması güç ve soyut metodlar ile kelimeler, tipik doom metal şiirselliğindeki erken doğa romantizmini gölgede bıraktı."
    -----

    doom/death metal zirvesini bence doksanlarda görmüştür ve o zirvelerden en yükseği de bu albümdür. müthiş bir eserdir. tabii her zaman gitmez. kafanız bozuksa dinlemeyin bile derim. ben dinleyebiliyorum, psikopatım biraz. 40 dakika boyunca dibe sokup, çıkarıyorlar sizi isveç soğuğuna çünkü. sonra bana küfretmeyin. ama dinleyin.
  • çok dar bir kitlesi olduğuna inandığım efsanevi katatonia albümü. kitlesi bu kadar dar olduğu için ne hikmettense bu albümü seven herkese bir sempatim var. bence hepsi süper insanlar. bu kadar samimi ve saydam bir albümün samimi ve saydam dinleyicileri vardır kesin. hıhı. o denli über bir albüm.
  • katatonia'nın en çok "araklanan" albümü.*

    metal dünyasında katatonia'nın etkilediği bir dünya grup var, en alakasızından agalloch bile özellikle pale folklore döneminde yoğun bir katatonia etkisini hissettiriyor. ama işte bu "katatonia etkisi" denen olgu en çok bu albümden kaynaklanıyor. hani hiç bi' şey olmasa bile bir çok incelemede okumuşsunuzdur "brave murder day dönemi katatonia'sına benzeyen grup" tanımını. bu albümdeki o basit ama inanılmaz derece atmosferik yapı öyle etkileyici ki etkilenmemek imkansız. ve evet, katatonia genel olarak belli bir yapıyı hep sürdürdü ama bu albüm heralde "katatonia etkisi"nin en direkt ve yan ürünsüz halini ortaya koyuyor. basit, bol tekrarlı ama etkili. etkilenmemeye imkan yok kesinlikle.

    bu albümün ruh üzerindeki etkisi de defalarca çeşitli ortamlarda belirtildi, ama bu etkinin sebeplerinden biri de o basitlik. tabi bu basitlik mesela neşeli, hoppidi bir zamanda dinlendiğini kişiye "aa güzelmiş" tepkisi verdirirken melankoliye meğilli zamanlarda müziğin ve atmosferin içine çok kolay girilmesini sağlıyor, alakanız yokken bile mazideki yaraları hatırlamanızı sağlıyor. burada mikael akerfeldt'in dehşetengiz brutali, jonas renkse'nin bıkkın vokalinin yarattığı acılı hal de önemli. brutal vokal ile alakası olmayan bir insan bile bu "müzik" ile bu "vokal"in uyumunu fark edecektir.

    neticede nedir, bu türde albüm-beste mi yapacaksınız, oturuyorsunuz albümü hatmediyorsunuz, budur.
  • uzun süre sonra şimdi tekrar açtığım ve ilk dinlediğim anda aldığım tadı aynen yakaladığım albüm... tabii az önce yağan yağmura ve benim son zamanlardaki depresif ruh halime de special thanks demeyi unutmamak lazım...
  • kesinlikle metal müziğin başyapıtlarından biri. barındırdıgı parcalardan bir tanesine bile fena değil denilemez. lakin hepsi muhtesemdir. ozellikle day ve endtime ile karamsarlıga gomulursunuz.
  • katatonia'nın en iyi albumu *. her sarkisinin ayri ayri anlami var bende. sarkilarin sirasi bile inanilmaz bir titizlikle secilmis sanki, bu kadar mi mukemmellik olur.
hesabın var mı? giriş yap