• ekşi sözlük yazarı olsa, pekala "ekşi sözlük" başlığına girebileceği bir entry olabilirdi bu küçük köşeyazısı. ayrı bir başlığa taşınıp tartışılmazdı da kanımca. köşeyazılarında konu sıkıntısı çeken her yazar(?) gibi tuna kiremitçi de çareyi sözlükte bulmuş; bunu da yadırgamıyoruz artık. popülerleşmesini istemiyorsan yazmazsın vatan gazetesine, duyurmazsın o gazeteyi okuyan kesime. önümüzdeki haftalarda da sözlükten gelen yanıtları köşe yazısına malzeme edip 1-2 haftayı daha konu arayışına girmeden kapatmış olacak tuna kiremitçi ve birkaç ay sonra unutulacak yazısı. sosyomat.com falan var onları konu edinebilir pekala, edinmesin ama. kendinden bahsetsin...

    ...öyle çok şey var ki bak sana dair...
  • mesela tuna kiremitçi nin yazısını somut ve en taze örnek olarak ele alırsak;

    bu girdiyi yazmaya başladığım anda 123 kişi sabahın 8 inden itibaren iyi yada kötü, boş yada dolu bir tepki vermiş kiremitçi nin yazısına. bu ekşi sözlüğün yok olduğunun` :bitti` ve sözlük olarak bir bilincin kaliteli veya kalitesiz var olmadığının yanlış bir önerme olduğunu açıkça ortaya koyuyor. yazısının sonunda yazısına tepkinin görüleceğini söylemesi bile ne kadar yalan bir önermeyi baştan kakaladığının kanıtı..

    neyse asıl parmak basmak istediğim konu şu ki popülerizm ve rating kavramlarının kullanımı. rating bir kere başlı başına o kadar pop bir kavram ki; resmen gelip geçici yazsak reyting için hiç yanlış olmaz. tv dizilerinin hepsinin çok tuttuğunu şu anda yayında olan birçok dizinin 1 sene önce olmadığını da tv den gayet rahat görebiliyoruz. böyle bir popülerizm havası var caanım ülkemde. ayrıca ekşi sözlük günümüz görsel yada yazılı basının aksine eleştirdiği insanlar gibi popüler olmak isteyen yada olacağını iddaa eden bir topluluk değil. para kaygısının yazarlarda olmaması bunun sebebi olarak görülebilir. çok işe yarar bilgi yada çok değer taşıyan herhangi bir yorum yaptığımı söylemiyorum ama bugüne kadar kimse “ahah ne kadar komik olmuş, al sana 5 ytl” yada “çok güzel bir bakış açısı getirmişsin bu konuya,dünyaya ve evrenimize bu katkın için al sana 10 ytl” demedi. hiç kimseye de denildiğini zannetmiyorum.` :öyle bişey varsa msj atın olm` yazının başında karşılık beklemeden dünyanın en değerli şeyi "bilgi" yi paylaşan insanların mekanı olarak açıkladığını söylemiş yıllar önce. ben hala hiç bilmediğim birşey öğrenip ertesi gece de tekrar bu sözlüğe girip tekrar bu deja vu ları yaşayıp hergün öğrenmeye devam ediyorsam ve benim gibi okurlar olduğuna eminim ki ; sözlüğü sözlük yapan bu kadar ilgi gösteren ve kendi dışındaki ilgiyi de yaratan yazarı değildir okuyucusudur; bu da sözlüğü basın sınıfına sokan bir özellik sayesinde reytingi yada gelip geçiciliği yaratmıştır.

    tekrar somut örneğimize dönersek; kalitesizlikten bahsi açan yazarımız demiş ki “düşünce ve ifade düzeyinin irtifa kaybetmesi” , “ekşi sözlük’ün artık insanların olumsuz duygularıyla besleniyor olması” ve “eleştiri ve hicivlerdeki zekâ pırıltısının yarı yarıya sönmesi, yaratıcı heyecanın yerini başka şeylere bırakması” vs. buna cevap olarak da ekşi sözlüğün gerçekten canlı ve renkli olmasına bağlayabiliriz. sözlükte yazar olarak tanıştığım ve daha önceden de tanıdığım birçok arkadaşım kayıp fasilitesi sayesinde sözlükten uzak kalmayı seçti, bazıları sözlüğe küstüğü için bazıları hayatlarına kızdıkları için bazıları konuşmaktan yorulduğu için terk etti bu diyarları. bazıları da kişisel özgürlüğün bokunu çıkardıkları için atıldılar. sözlüğün canlı olduğu ve ssg nin canlı kalmasını istiyorum dediği bu oluşum aslında kimse bişey yapmasa da canlı olduğunun ve fikir yoğunluğunu da bu ayrılan uzaklaşan yazarlar karşılığında yeni nesil yazarların doldurduğunun apaçık kanıtıdır. irtifa kaybı veya ifade yeteneği kaybolmamıştır aslında, yaşlı olan veya kendini yaşlı hisseden hatta yorulduğunu hisseden tecrübeli hücreler yerlerine, tecrübesiz, yazıp anlatmaya aç, genç hisseden, yeni, taze hücrelere bıraktı yerlerini sadece. ve göz ardı edilen bir şey daha var ekşi sözlük kan kaybetmiyor ama yaşlanıyor. yaşlılık sadece moderatörler tarafına tecrübe olarak yansıyor ama. onun dışında saç dökülmesinden yada tırnak kesiminden farkı yok gibi geliyor. eski çekirdek grubun artık varolmaması insanları çok rahatsız ediyor, bende arada diyorum tabi otisabi yazsa da uzun uzun okusak ama olmuyor olamıyor çünkü hayat akıp gidiyor bir yandan, burada uzun vakit geçiren adamlar da o akıp geçen hayatın kendine el sallayarak uzaklaştığını fark edince benden bu kadar diyorlar.

    velhasıl kelam ekşi sözlük gitti popüleritesi reyting kaygısı sayesinde marketing çabasıyla tükendi diyenlere 2 çift lafım var:` :biraz uzatmışım ama`

    hiçbirşeyin yittiği yok hatta gün geçtikçe büyüdüğü var. bu büyümeye yeterince şahit olan, yazmak yaratmak adına elinden geldiğini yada daha doğrusu içinden geldiğini yaptığına inananlar eksiliyor bazen bazen de geri geliyorlar. ama burada sürekli yaratan az da olsa insan var, 100-200 kişilik çekirdek kadro ve bunların yarattığı kısıtlı alanda yapılan yaratıcılık yerine daha dallı budaklı daha ortaya karışık bir durum var. ama bu karışıklığın arasından canının istediğini çekip çıkarmak yine burayı yaratan okuyucu daha genel olarak kullanıcının elinde.
    bu gün görülen somut örnekte ise; bu yaratıcılık, bu seçici geçirgenlik tuna beyin o her insan gibi onun da yaşadığı yoğunluk içerisinde yapamadığı bir şey olarak görülüyor.

    (bkz: yok baska sozum hakim bey)
  • sayın kiremitçi'nin sevgili sözlüğümüz hakkında kaleme aldığı* yazı.

    t.k. - bir sır gibi saklamalılardı ekşi sözlük'ü.. kimseye duyurmamaları gerekiyordu.. tertemiz kalsındı. saf, çocuksu*.
    bulunan her şey bulunanda kalmalı ki kirlenmesin.. elektrik, telefon, bilgisayar bunlar hep icatçılarının yanında dizinin dibinde kalmalıydı. böylece insan eliyle kirlenmezdi. tertemiz, hopiş topiş kullanılırlardı.

    hatta internette açmamaları gerekiyordu ekşi sözlük'ü.. bir ev kiralasalardı. dört duvar böyle pencereleri de bantlarlardı.. evin duvarlarına entry girselerdi. aslında sözlükten daha güzel bir yapıt olurdu. daha orijinal; ama ya o evi de biri bulsaydı? aman tanrım! neyse ki internet kulllanmayı bilmeyen bir güruh hala var türkiye'de.. bari onları uzak tutabiliyoruz..

    aslında benim kitaplarımı da herkes okumamalı.. çok satmamalıyım.. popüler oldum ama hala asilim. popüler ve asilliğini koruyan bir yazarım ben. kitaplarım kasaya yakın bir yerlerde durur; ama bu benden bir şey alıp götürmez.. kasa yanı yazarı yapmaz beni. çünkü yazar olmak, kasanın yanından geçer.. insanlar başka kitaplar almaya geldiklerinde gözlerine sokulur ki beni farketsinler. bu onların iyiliği için.

    netameli- zekice yazılmış bir yazı, evet ekşi sözlük artık arkadaş arası geyiğinden çok insanların farklı amaçları için kullanılmaya başlandı. ekşi sözlükte yazar olmanın getirdiği bir karizma söz konusu artık.
    aaa? yazar mısaaan?!! diyenler oluyor bazen. uzaklaşıyoruz onlardan hemen, saflığımız bozulmasın diye.. popüler olmak kötü bir şey çünkü. popüler olursak aşağılık oluruz, avam oluruz.

    t.k. - aslında ben yazar olarak avam olmak istemiyorum. benim hakkımda halka sorular sorulmasın. adım halkın küfürlü ağzına alınmasın ki ben de o küfürlere bulaşmayayım. benim adım sadece elit isimler tarafından telaffuz edilmeli. aslında ekşi sözlüktekiler elit değil ama herkes biliyor onları.

    dur şu yazıyı yazarken sonuna da öngörü ekleyeyim. kendimi garantiye alayım. muhakkak cevap yazacaklar çünkü, böylece ekşi sözlük üzerinden prim yaparım ama kimse bunu farketmez. bir hınçla yazacaklar entrylerini o arada benim ne yapmaya çalıştığımı anlamazlar.

    çakmak üzerine:
    fiil.tr. lafı gediğine koymak anlamında kullanılıyor ekşi sözlük’te. ekşi sözlük kaptanın seyir defteridir ve dürüst bir defterdir. olan bitten yazılır, akıllardan geçenler yazılır ve klişe olacak belki ama panaroması bizi dürter durur ekşi sözlüğün. sokakta küfür eden adamlar var hem de ağız dolusu. bundan zevk alanlar da var bunu iğrenç bulanlar da var ve biz bu adamlarla aynı sokaklarda yürüyoruz. ama nedense bir şeyler yaparken isteriz ki o adamlar bizim çizdiğimiz o alana girmesin. bilmeyiz ki her şey zıttıyla anlamlıdır.

    eleştirmek her zaman iyidir. kimisi bunu ölçüsüz yapar kimisi ölçülü ama her şeyin göreceli olduğu dünyamızda ve her şeyin daha bir göreceli olduğu ülkelerden bir ülke olan türkiye’de durmadan eleştirmemiz gerekiyor. çeşitliliğe sadece kendi ölçülülüğü üzerinden değer biçenleri sevmiyorum ben. hepimizin elinin, dilinin ayarı kaçsın biraz. bunda herhangi bir sakınca görmüyorum. sevmediğim şeyleri söylemekten çekinmiyorum. eleştirenlerden once eleştirilen şeylerin sabite alındığı gibi bir sonucu atlıyorsunuz sayın kiremitçi. yazınızda unuttuğunuz nokta “eleştirilen” diye tanımladığınız şeyden ötürü eleştirilen şeylerin eleştiriyi hak etmediği yönünde bir izlenim çıkıyor ortaya..bilmem hatırlar mısınız 80lerin akça pakça dünyasında değiliz artık? canavar gibi bir değişimin yaşandığı son on yılda hayatımıza gaipten ceplerimize düşen cep telefonlarının içimize işlediği, internet cafelerin artık çoluk çocuğun counter oynadığı yerler haline geldiği bir ülkeye dönüştü ülkemiz. eleştirilen şeyler kıyasıya değişti, karmaşıklaştı, dünya’nın değerleri değişti, tepe taklak oldu. karaoğlan öldü mesela. süleyman demirel hala yaşıyor ilginç bir şekilde. üstüne şu neslimiz körfez savaşı, ırak savaşı, çernobil, terör gördü.. paranoyalarımız, ve içkilerimize konan saldırganlık dozu arttırıldı.. o yüzden eleştirinin/eleştirenin dilinin kemiği (yoksa vardı da biz mi bilmiyorduk?) kırıldı gitti.

    değiştik sayın kiremitçi. siz romantik kitaplar yazarken çok değiştik..
  • valla şunu bir sormak lazım, bir ekşi sözlük var mıydı? var idiyse ne kadar değişti, değiştiyse ne kadarı profesyonellikten değişti? evvela ortada çok profesyonel bişey göremiyorum, eskisinden daha donanımlı filan gibi gelmiyor bana sözlük. aldığı reklamları tak diye kapatabiliyorum. o da pek birşey ifade etmiyor. eskiden daha mı muhalifti? yoo basbayağı apolitikti diye hatırlıyorum, belki tek tük yazarlar vardı, ama şu anda daha fazla var, hem sağdan hem soldan daha kıyasıya tartışmalar ilerliyor eskisine oranla, takip eden görüyor. ona buna laf geçiriliyordu, hala da geçiriliyor, diyeceksiniz ki eskiden daha sertti, yoo değildi, daha çok ses getiriyordu sadece. iki sebebi var: birincisi ekşi sözlük denenmemiş, idrak edilmemişken laf geçirdiğinde geçirilen laf beklenmeden yenilen bir aparkat etkisi yaratabiliyordu, bugün ise o aparkatların namı var, herkes hazırlıklı, "bu yazıya gelecek tepkilere bakın" filan gibi zekice hamleler yapılıyor. ikinci sebebi ise sözlük eskiden laf geçirdiğinde aynı denenmemişlik büyük tesir yaratırken, bugün artık varlığına alışıldığından, "laf gelmesine" değil ne laf geldiğine, içeriğe bakılıyor. içerik ise tabii ki siktiriboktan, ciddiye alınabilecek gibi değil çoğu zaman. açıkçası eskiden de öyleydi, ekşi sözlüğün eleştirelliğinin içeriğinin pek matah olduğu herhangi bir dönem hatırlamıyorum. sözlüğün eleştiri veya politik tavır konusunda sevdiğim yazarlarını ise ekşi sözlük çatısı altında değil nerede yazarsa yazsın iyi yazan insanlar olarak görüyorum. onların kabiliyetinden ekşi sözlüğün bir fayda sağladığını sanmıyorum, genelde haftanın en kötülerindeler zaten.

    yazının sonuna doğru "kaçırılan fırsatlar"dan filan bahsediliyor. ne fırsatı kaçırılmış acaba. ekşi sözlük devrimi mi gerçekleştirecekti? türkiyenin aynası, eleştirel gözlüğü falan mı olucaktı? ne fırsatı bu? bu kadar fırsatçı olmayalım.

    velhasıl aslında bir ekşi sözlük vardı diyebilirim ben kendi adıma. ve geri dönüp baktıkça şaşırıyorum ben neden yazmışım ki buraya seneler boyu diye. herhalde bir ekşi sözlük vardı, orada da bi bok vardı zannetmişim.
  • dünyanın en kısa ve öz "thanks for all the fish" romanıdır.
    (by bay tuna kiremitçi.
    sponsored by ekşisözlük.) *
    -nos-
  • (bkz: the page cannot be found)

    biz zamanlar yazılmış bir yazının başlığı.
    tuna kiremitçi'nin yazısının linki çoktan uçmuş ama ekşi sözlükte o yazı hakkında yazılanlar hala duruyor.
    şimdi söyle bana kim popüler kim geçici.

    edit: bir yazar arkadaş bana yazının linkini göndermiş. yani yazı hala var. yukarıdaki entry'imi yazıyı okuyarak mı yazdım okumadan mı hatırlamıyorum açıkçası ama bugün yazıyı okuyunca tuna kiremitçi'ye çok hak verdim ve yazdıklarının neredeyse tamamına katıldım. sanırım bende bir sistem hatası var. bir insanın düşüncelerinin yaklaşık 7 ayda bu kadar değişmemesi lazım.
  • 10 yıl öncesine kadar çok tatlıydı. hep bir partiler yapardık kızlı erkekli, işemeli sıçmalı.
hesabın var mı? giriş yap