• izleye izileye kafayi yiyip, aslani kaplani aslan kaplan olarak degil ahmet mehmet olarak gormeye ba$ladigim program.
    "- aaa, marsh aslanlari zayiflami$ biraz, bu siralar pek avlanamiyorlar galiba..."
    "- mar$ da ne?"
    "- bak $u aslanlar. bak bu leopar da kesik kuyruk. yavrusu oldu bunun gecen, cok iyi bakiyor yavrusuna."
  • bir kaç kez trt1 de karşılaştığım başarılı belgesel. genelde olaylar yarım kuyruk diye bi leoparın etrafında dönüyor. çoluk çocuğu, akrabalarıyla ilişkisi falan...
  • bir belgesel bu. geceleri oynuyo. aslanların, kaplanların, yani kısası güçlü olanın hayatını yine güçlünün gözünden ve tarafından anlatıyor. aslanlara isim veriyolar misal: kiki idi ben izlerkenki ad. korumalı ciplerin içinden/ ardından "güçlünün zayıfı yediği ve denge denilen arızalı hayat" ı çekiyolar. yenilenlerin hiçbirinin adı yok; onlar kah antiloplar, kah geyikler ama her daim canlılar; anneleri de var, babaları da, kendilerine ait yaşamları da... kiki (denilen hayvan) bir kayanın ardında konuşlanmış "av"ına bakıyor. "av" farkında değil durumun, av yalnız ve aksilik bu ya çooook "küçük"; yeni doğmuş bir antilop yavrusu, yürümekten aciz, anne (muhtemelen) yiyecek bulmaya gitmiş, antilop yavrusu her bebenin anneye muhtaç haliyle duruyor bırakıldığı yerde. kiki bir hamle yapıyor, çok hamleye gerek kalmadan zaten yürümeyi henüz beceremeyen yavruyu boğazından kavrıyor. bebe artık o "doğal denge" denilen meşhur döngünün küçük kalanı, antilop yavrusu, aslanın karnını doyuranı... annesi görüyor yavrusunu uzaklardan ve koşuyor kurtarmak adına, yanına birini daha takmış, aslan korkuyor ve bırakıyor yavruyu, anne öfkeli, anne yavrunun derdinde koşuyor peşi sıra. bu arada "kiki" denilen zat-ı muhterem çocukluktan bu yana aşina gelen arabanın tepesine çıkıyor, koşmaktan haliyle nefesi zorlanmakta. buraya kadar tamamen "biyoloji" ilminden hareketle "olur böyle şeyler" diye bakarken programcının sesini dinlemeye başlıyoruz: "kiki çok korktu" diyor, "duyuyor musunuz kikinin nefes alış verişini "diyor, kikiye acıyor. diğerleri sadece antilop ne de olsa, isim konulmadı henüz onlara, ayıbın tarihi bu yanda yazılıyor hala...

    hayat ta böyle işte: birileri alır mikrofonu ve kendi gerçeğinden okur hayatın "doğru" sunu. kendi gerçeğinin dışında kalanlar onun doğru denkleminde yer işgal eden, ya da denklemin doğrulanmasına araç olacak ögelerdir; diğerleridir! patrondur; işçi ne hakla istiyodur o kadar parayı, noluyodur, zaten bir sürü gider vardır, burnundan soluyodur, yakınındakilere göre zora girmiştir, dardadır, içilen viskilerin kaitesi düşmüştür... pazarın sonuna gidip artan mamulleri toplayan asgari ücretli ağabey "doğru"nun yürümesi için ögedir, onun çocuğu yoktur, varsa da dursundur, koleje gitmek kimin haddinedir ki, o kimdir ki!
    yöneticidir en alasından; 1100 lira (yani açlık sınırı) için uğraşan (yani yoksulluk sınırında durmaya çalışan) memurun, işçinin günahını anbean alıyodur. kendi belediyelerine paraları akıtırken ve yandaşlarına milyarları peşkeş çekerken memurun istediği zammı ayıplıyordur, yoksulluğu alkışlıyordur.
    güçtür; ölümdür gidilecek yer de kendi gitmediğinden, ölümün acısını çocuğuna giren bir kalleş kurşunda hisetmeyeceğinden diğererinin çocuklarına gaddar bir üvey baba gibi davranıyodur, biliyo muyuzdur biz bu dünyada işler nasıl işliyor, biliyor muyuzdur biz dünya dengelerini? biz kimizdir ki, kaç kişiyizdir?

    ben küçük bir kediyim; iyinin ve yaşamın yanındayım. hem çocuk hem anadolulu olunca; haliyle zayıfa arkayım. kikiyi de, güçlüyü de, yöneticiyi de kınayanım, tıpkı dayak yiyen boksöre ya da yenilen takıma arka durduğum gibi; utançsız, huzurlu ve başım dik...
  • behzat amirim çok severdi. bira içip izlerdi hep. çog özledim :(
  • keyifli belgeseldi.maçlar trt'de yayınladığından 2002 dünya kupası boyunca sıkça izlenirdi.
    national geographic ve national geographic wild'de şu sıralar neredeyse 24 saat yayınlanan timsah ve yılanlı,düşük bütçeli dandik belgesellerin yanında çölde bir vaha gibiydi.
  • tam küçük leopar yavrusu jessica yı annesi yangından kurtarabilecek mi acep diye tırnaklarımızı kemirirken şakk diye biten pembe dizimsi. gelecek bölümde binbir gecenin özel bölümleri misali önceki bölümün özetini vermeleri de cabası. demek ki yapımcılarının içinde pembe dizi çekme uhdesi kalmış. bu yüzden seyredesi gelmiyor insanın, sonra rüyamda miyavlayan minik jessica yı görüyorum alevler arasında :( yoksa biz her akşam belgesel seyrediyoruz ailecek*
  • genelde haftasonları trt1'de yayınlanır..

    bir bbc/animal planet ortak yapımıdır..

    1996'dan bu yana büyük kedilerin günlüğü bir pembe dizi tadında aslanların, leoparların ve çitaların doğal ortamda başlarından geçenleri ve yaşadıklarını anlatıyor. simon king, kenya – (bkz: masai mara) 'ya yeni bir ziyaret yapıp izleyicilerin yıllar boyunca keyifle ve ilgiyle izledikleri bu büyük kedilerle yeniden buluşyor. hem geçmişteki unutulmaz anlar bir daha tazeleniyor hem de son gelişmeler izleniyor.

    büyük kedilerin günlüğü : leopar
    shadow adlı leopar annesiyle half-tail (yarım kuyruk) ile birlikte ilk defa kameraya alındığında henüz 6 aylıktı. annesi avlanırken, shadow genellikle yaramazlık yapar, ya büyük sağanakların altında kalır ya da ağaçlarda mahsur kalırdı. annesi öldükten sonra, yavrusu yağmacı sırtlanlar tarafından yok edilen shadow'u bundan sonraki yavrusu ile ilgili gelişmeler merakla bekleniyor..

    büyük kedilerin günlüğü : aslan
    sürünün lideri olan scar, yardımcısını kaybedince, marsh sürüsü oldukça savunmasız düşmüştü. nehrin öte yanından ve civardaki düzlüklerden yöneltilen tehditlere rağmen yine de uzun süre tek başına sürüyü idare etti. ancak, topi alanından iki genç aslan scar'ın liderliğine son verdiler ve dişilerin hakimiyetini ele aldılar. scar'ın yavruları kendilerini savunabilecek yaşa geldikleri için mutlak bir ölümden kurtuldular ve dişiler de şu anda artık birer anne.

    büyük kedilerin günlüğü : çita
    deneyimsiz kidogo ve onun hoşgörülü amber'i ile minik yavrusu kike (ki çok yakında bir yıldız olacağı kesin!) vahşi dünyada yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlardı. aslanlarla girdiği ölümcül meydan okuyuşlara rağmen honey ve üç yavrusu çok yakın zamanlarda oldukça iyi durumda gözlenmişti.
  • biterken insanı merakta bırakan belgesel. acaba amber yavrusunu bulabilecek mi, solo'nun annesi sürüye dönecek mi falan tarzında sorularla biter, cevapları bi sonraki bölümdedir. solo adlı yavru aslan gayet minik ve sevimli bir şeydir, daha büyük yavrular bunla kedi yavrusuyla oynar gibi oynar.
  • hemencecik bir aslan ya da kaplan yavrusu edinmek icin beni son derece tahrik eden pek bir guzel belgesel...* *
hesabın var mı? giriş yap