• dede efendi gibi bir musıki dehasının şarkı sözlerini beğenmeyen edebiyatçı.

    şöyle demiş bugün, bu muhafazakâr muharririmiz:

    "doğrusu, güftesi başka, bestesi başka telden çalan şarkılar çekilir gibi değil. bu yüzden sözlü eserlerin çoğuna artık dayanamıyor, dede efendi’nin bazı şarkılarını bile sözlerine kulaklarımı tıkayarak tahammül edebiliyorum. çoğu bin defa çiğnenmiş lâfları tekrar edip duran güfteler, musikimize itibar kaybettiriyor."

    evet, dede efendi'nin şarkılarından bazılarının sözlerine kulak tıkıyormuş, bunu anladım, kulak tıkalıyken, sözlü bölümlerin musıkisini nasıl işitiyormuş ki? anlaşılan aranağmeci bu edebiyatçımız.

    dede'nin hangi şarkılarının sözlerini beğenmiyor ve çekilir bulmuyor merak etmedim değil. herhalde "ey büt-i nev-eda" olmamalı.

    olsa olsa "şu karşıki dağda bir yeşil çadır/çadırın içinde bir civan yatır" diye başlayan köçekçe olmalı. ne o öyle, çadır madır musıkimizde, diyor anlaşılan.

    ama burada da hazrete, köçekçe nedir, köçekçelerin sözleri nasıldır (mesela "yabandan gel yabandan/haberin aldım çobandan" diye de başlar köçekçelerden biri) diye bir araştırmasını önerelim.

    dede efendi'nin şarkı sözlerine kulak tıkayarak tahammül etmek ha!

    edeb ya hu.

    .

    not: bulursanız bir yerlerde, dede'nin muhteşem altı hicaz köçekçesi vardır, sözüyle musıkisiyle dinleyin ve sefayâb olun, ayvazoğlu gibi de yapmayın. aksine sözlerine gözlerinizi, deha eseri musıkisine kulaklarınızı dört açın efendim.
  • aşağıdaki metinleri bir makalesinde kullanmış şahsiyettir:

    "gazeteler harf devriminden sonra ayakta kalabilmek için devlet yardımına bel bağlamış; böylece en zayıf tarafından yakalanan basının uzun bir süre herhangi bir şekilde muhalefet etmesi imkânsız hâle gelmişti. yardıma rağmen çok sayıda gazete kapandı, bu gazetelerde çalışanlar perişan oldular. bâbıâli'de birden bütün faaliyet durmuş, gazeteciler ve yazarlar dört bir yana dağılmışlardı."

    "demokrasiye gelince, birkaç büyük sanayi memleketinin diğer memleketleri sömürmesinden başka bir şey olmayan sanayi kapitalizminin hukukî ifadesiydi." (peyami safa'nın görüşü olarak)

    "...inkılap-irtica ikiliği halinde basitleştirilen rejim dâvâmızı son ilim verilerinin ışığı altında gerçek bir fikir dâvâsı seviyesine ulaştırmak ..." ("türk düşüncesi" dergisinin hedefleri arasında sayılıyor)

    "varlığa mânâ veren insan değildir, insana mânâ veren varlıktır." (matmazel noraliya'nın koltuğu'na göndermeyle)

    not: "doğu-batı açmazında peyami safa" başlıklı, mayıs/00'da yayımlanmış bir makaleden, yazımı aynen korunarak alınmıştır.
  • soyadi ayvazoglu degil "ayvaz"dir aslen. ama former agza daha iyi oturdugu icin bunu secmi$ olabilir.
  • fena şiirleri olmayan, istanbul'un elit edebiyat çevrelerinin gölgesinde kalmış entelektüel şahıs. bir dönem cnnturkte hilmi yavuz ile birlikte bir program yapmıştır. gökkubbemiz imiş programın adı.*
  • eve dönen adam isimli yahya kemalbiyografisinde kitabın içerisine girip bir süreliğine yahya kemal le yaşayabileceğiniz esaslı yazar ve kültür adamı.
  • sanatını, dünya görüşünü bilmediğim, ama "yahya kemal" "eve dönen adam" kitabına verdiği büyük emek nedeniyle bende hayranlık uyandıran yazardır. hem içeriğinin zenginliği, hem de kullandığı sistematik insanda yeni ufaklar açıp, hayata "yahya kemal"in dünyasından bakma fırsatı vermektedir.
  • gezi'ye neden posta koyduğu hâlâ anlaşılamamış yazar.

    (en son nerede yazıyor diye merak edip sözlükte aratınca öğrendim bunu. öğrenmez olaydım!)

    (yazdığı yeri bulup bakmalıyım şimdi).
  • türk edebiyat tarihçisidir. bir ara şiirle de uğraşmıştır. yahya kemalleri ahmet haşimleri bilen bir insan olarak o şiirleri nasıl yayınlamıştır, buna nasıl cesaret etmiştir anlamak mümkün değil. yayınlanmış biyografi kitapları da var. zaman gazetesinde yayınlanan bir köşesi vardı. kendi seçtiği berceste mısralar, edebi anektodlar, anılar felan yazıyordu.
    kitapları ötüken yayınlarından çıkmış bir yazar olmakla birlikte anlaşılacağı üzere biraz milliyetçi muhafazakar kanadı temsil eder.
  • "1950'lerde yapılan ve tarihî çevrede akıl almaz bir tahribata yol açan sevimsiz adliye binası ise, osmanlı'nın at meydanı'na cumhuriyet'in damgasıydı."

    divanyolu, kapı yayınları, 3.baskı, istanbul - ocak 2018, s.204

    menderes'in imar katliamı diyemiyor, cumhuriyet'in osmanlı'ya attığı tokat gibi anlatıyor. bu yorum neyi gösterir? şunu:
    ne kadar bilgili olursan ol perspektifin payeni belirler. menderes zihniyetinin ayvaz'ı, yine merhametli davranmış. mesela, vatan ve millet caddesi açmak için hunharca doğa ve peyzaj katliamı yapan ve o saçma büyükşehir binasını yaptıran atatürk'e ve onun cumhuriyetine lanet olsun, diyerek ayvaz'ın bilinçaltının sözcüsü olalım.

    sizin gibilere demek bizim gibilere düşmez ama: edep ya hû!
  • en sıkı kitabı "aşk estetiği" kitabıdır. sanırım diğer bütün kitaplarının temelini oluşturur. beşir ayvazoğlu'nun fikrinin temellerini bulursunuz. aynı zamanda geleneksel edebiyatın da çizgileri çekilmiştir. aşk estetiği hayretle okunacak bir kitap.
hesabın var mı? giriş yap