hesabın var mı? giriş yap

  • günümüz dünyasında kimse telefona 1 kere bile bakmadan gün bitirmiyor. yani nöbet tutan aşırı yoğun doktor olursun ne bileyim astronot olursun uzay gemisinin abs bozulmasın diye telefonu kapatırsın anlarım ama ayda 1 olur 2 olur.

    sakın kendinizi böyle insanlar için yormayın. direkt silin. yoksa iki türlü de kaybedeceksiniz.

  • jabari smith'in alınmasının kendisi için olabilecek en iyi draft olduğunun belki kendisi bile henüz farkında değil. orlando, paolo banchero'yu 1. sıradan almasa houston 3. sıradan alacaktı muhtemelen ve alperen birkaç seneye takaslanabilirdi bile. chet holmgren meselesine girmiyorum bile. şu an gelişen durumlar sayesinde geçen sene 2. sıradan seçilen jalen green değil de alperenmişçesine takım alperen'in etrafında şekilleniyor resmen. bu direkt olarak alperen için yapılan bir şey değil tabii ki ama isteyerek ya da istemeyerek olan gelişmelerin hepsi alperen'in önünü inanılmaz açıyor. jabari smith'in defansı ve alperen'e boşluk yaratması alperen'i en çok rahatlatacak şey, ikisinin oyunu birbirini çok tamamlıyor. jabari de alperen'in pota altındaki paslarını en iyi değerlendirecek isimlerden biri.

    şu an önündeki tek engel silas, süre sıkıntısı olacağını sanmam bu sene ama alperen'i kullanmayı bilmesi gerekiyor. bu çocuk her zaman kendi oyununu kendisi yaratamaz, zaten kondüsyonu düşüktü x2 yoruluyordu bu yüzden geçen sene. biraz onun üzerinden de oyun çizilmesi lazım. en hayırlısı silas'ın gitmesi olur tabii. şu an bu takımın en büyük eksiği oyun kurmayı bilen bir oyun kurucu. kevin porter jr'ı gerçekten hiç beğenmiyorum. bir uzun için olabilecek en kötü oyun kuruculardan birisi, ayrıca çok toksik bir kişiliği var soyunma odasına da yansıtıyor bunu. zaten mimli daha önceden, hiç de akıllanmıyor ergenliğe kaldığı yerden devam. bu da gitse yerine bencil olmayan bir oyun kurucu gelse cidden bu takım gözümüzün önünde büyür gider birkaç seneye.

    bu sene belki de hayatındaki en belirleyici senelerden birisi olacak alperen için, yazın summer league'de oynayacak mı bilmiyorum ama milli takımda da güzel şeyler yaparsa fanlar arasında hypelanır baya. demem o ki bu sene houston draftının en büyük kazananı alperen oldu. umarım iyi değerlendirir.

  • hayatnda bn yokmusm gibi davranyosn bn artk bu ilskiyi kurtrmya clsmktan skldm. cok yorldm cabalmaktn snn hcbisy umrunda dgl. artk istedgn yerden atlayabilrsn flx.. ii gclr..

  • saçma sapan bir gelenektir. hukuken de karışıklıklara sebep olur. zira evlilikle değişmediğinden soyad da aynıdır. staj yıllarımda bir davaya denk gelmiştim. duruşmalı bir idare yada vergi mahkemesi davasıydı.

    aile komple davacı.
    şu dedenin ismi verilmesi geleneği bir yerde kırılmış ailede ve çocuklardan birine babanın ismini vermişler. sonra dedeler de aynı isim döngüsüne girmiş. velhasıl ailenin erkeklerinin neredeyse hepsinin ad soyad aynı. hakim duruşma boyunca kafayı yedi. beyan alacak yanılmıyosam soyad mümin'di. celal mümin. hangi celal mümin? celal mümin oğlu celal mümin.

    adama diyo ki kaç çocuğun var. 3 tane. isimleri ne? celal, celal, biri de allahtan kız olmuş. neden isimlerini aynı koydun? birine babamın ismini diğerine dedemin ismini koydum diyo.

    velhasıl hakim kimin kim olduğunu çözemedi. zaten katip de bişeyleri yanlış yaptı. sinirlendi bi sonraki duruşmaya erteledi ifadeleri.

    not: henüz tc kimlik no yoktu, mahkeme salonunda pc ve printer değil daktilo vardı.

  • boyle yazinca cok uydurma durdu da, hakkaten var boyle bir sey. izafiyet teorisinin garipliklerinden biri. barn and pole paradox diye geciyor ingilizcede.

    olay su: ahmet'in elinde 20 metrelik bir cubuk var, onunde de 10 metre uzunlugunda bir ahir var. ahirin iki ucunda acik birer kapi bulunuyor. ahmet cubugu yere paralel bir sekilde tutuyor, ahirin icinden kosarak gececek. ama isik hizinin yuzde doksani gibi bir hizla kosacak. faruk ahirin tepesinde oturuyor ve ahmet'i izliyor. simdi, izafiyet teorisine gore, ahmet (ve cubuk) isik hizinin yuzde doksani hizda ilerledigi icin, faruk cubugun uzunlugunu 20 metre degil, yaklasik 9 metre olarak goruyor (bkz: lorentz donusumleri). ahir da 10 metre uzunlukta olduguna gore, faruk'un bakis acisindan oyle bir an gelecek ki cubuk tamamen ahirin icine sigmis olacak. faruk isterse tam o anda ahirin iki kapisini birden kapatip cubugu icerde hapsedebilir.

    oysa ahmet'in bakis acisindan durum farkli. ahmet'e gore cubugun hizi sifir (cunku ahmet'le beraber hareket ediyor) ve uzunlugu 20 metre, ahir ise isik hizina yakin bir hizla kendisine yaklasiyor, ve uzunlugu 4,5 metre (lorentz donusumuyle kisalmis). yani cubugun herhangi bir anda ahira tamamen sigmasi mumkun degil.

    kim hakli? cubuk herhangi bir anda ahira sigdi mi sigmadi mi?

    problemi daha da belirgin kilmak icin sunu hayal edelim: faruk, cubugun tamamen ahirin icine girdigini gordugu anda iki kapiyi da bir anligina kapayip cubugu iceride hapsediyor, sonra kapilari hemen aciyor ki ahmet arka kapidan cikabilsin. yani faruk'a gore cubuk bir anligina ahirin icinde hapsoldu. ahmet'in acisindan olayin boyle gorunmesine imkan yok, cunku cubuk 20 metre, ahir ise 4,5 metre.

    problemin cozumu es zamanlilik denen mefhumda yatiyor. faruk, kendi bakis acisindan kapilari ayni anda kapatip cubugu bir anligina hapsetti, oysa ahmet'in bakis acisindan kapilar ayni anda kapanmiyor! cubuk daha arka kapiya varmadan arka kapi kapaniyor ve aciliyor, sonra cubugun onu o kapidan cikiyor, sonra cubugun arkasi (hala acik olan) on kapidan geciyor, ondan sonra on kapi kapaniyor ve aciliyor. boylece cubuk ahirin icinden problemsiz geciyor, ve hicbir anda ahirin icine tam olarak sigmiyor.

    demek ki faruk'un referans cercevesinde es zamanli olarak gerceklesen iki olay (on ve arka kapilarin kapanmasi), ahmet'in referans cercevesinde farkli zamanlarda gerceklesiyor. buna da es zamanliligin izafiyeti (relativity of simultaneity) deniyor.

    sorumuza geri donersek, kim hakli? cubuk ahira sigdi mi sigmadi mi? cevap: ikisi de hakli. faruk'a gore sigdi, ahmet'e gore sigmadi. "mutlak anlamda" cubugun ahira sigip sigmadigini sormak anlamsiz. gozlemcilerden bagimsiz evrensel bir koordinat sistemi yok cunku, her gozlemcinin kendi koordinat sistemi var.

    boyleyken boyle dostlar. daha fazlasi icin: http://en.wikipedia.org/wiki/barn-pole_paradox

    edit: bilim ve teknik dergisinden konuyla ilgili bir yazi: http://evrenbilimi.blogcu.com/…ma-paradoksu/3287625

    edit: faruk kapilari kapattiktan sonra hic acmasa ne olur sorusu pek cok kisinin aklina gelmis. ilgili wikipedia maddesinde ve yukaridaki bilim ve teknik yazisinda anlatilmis, kisaca ozet geceyim: faruk'un referans cercevesinde, 9 metrelik cubuk 10 metrelik ahirin icine tamamen girer, faruk ahirin iki kapisini ayni anda kapatir, cubuk arka kapiya carpar ve durur. carpmadan sonra cubuk yeterince elastik bir malzemeden yapildiysa carpismanin gucunu absorbe edip duragan uzunlugu olan 20 metreye donmeye calisir, ahirin giris kapisina iceriden dayanir ve iki kapi arasinda sikisip kalir. ahmet'in referans cercevesinde, 20 metrelik cubuk 4,5 metrelik ahirin on kapisindan gecer, sonra arka kapi kapanir, sonra cubugun onu arka kapiya carpar ve durur, carpmanin etkisi cubugun arkasina yayilincaya kadar (maksimum isik hiziyla yayilabilir) cubugun arkasi hicbir sey olmamis gibi yoluna devam eder, cubuk buzuldukce buzulur ve arkasi (hala acik olan) on kapidan iceri girer, sonra on kapi kapanir. cubuk yeterince elastik ise carpismanin gucunu absorbe edip 20 metrelik duragan uzunluguna donmeye calisir, on kapiya iceriden dayanir ve iki kapi arasinda sikisip kalir. carpisma bittikten sonra hem faruk hem ahmet ayni seyi gorur: 10 metreye buzulmus ve iki kapi arasinda sikisip kalmis bir cubuk. tabii pratikte boyle bir carpismanin gucunu ne ahir kapisi ne de cubuk absorbe edebilir, muhtemelen ikisi de bin parcaya ayrilip tuz buz olur.

  • hakkında fazla bilmeden yorum yapılan haber.

    bu durum abd’de haftalardır basında tartışılıyor. satılacak olan 20 bin araç şirketin elektrikli araç filosunun 10’da biri. satılması haber değeri taşımıyor, çünkü araba kiralama şirketleri araçlarını çok yaşlandırmadan satarak faaliyet gösteriyorlar. haber değeri taşıyan kısmı yerlerine benzinli araçlar alınacak olması.

    bunun başlıca nedenleri şunlar.

    birincisi bu günlerde tesla’nın ard arda yaptığı indirimlerin de etkisiyle elektrikli araçların ikinci el fiyatlarında yaşanan büyük düşüş. faaliyetini kar amaçlı sürdüren bir şirket olarak pahalıya alıp ucuza satmak hertz’i doğrudan zarara uğratıyor. ancak bu durum uzun vadede böyle gitmeyecek. elektrikli otomobillerin alış ve satış fiyatları arasındaki fark üretim ve batarya maliyetlerinin düşmesiyle ortadan kalkacak.

    diğer etken ise araç kiralayan müşterinin elektrikli kiralamayı riskli bulması. araç kiralayanlar büyük oranda tatil, iş gibi nedenlerle seyahat edenlerden oluşuyor. bu kişiler tanımadıkları bir şehirde, nerede ve hangi koşullarda şarj edeceklerini bilmedikleri elektrikli otomobilleri seçmekten kaçınıyorlar. tatillerini veya iş seyahatlerini şarj cihazı bulamamak gibi bir nedenle berbat etmekten korkuyorlar.

    bunu ben de geçtiğimiz kasım ayında londra seyahatimde yaşadım. özellikle elektrikli istediğim için hertz’den bir polestar rezerve ettim. aracı almaya gittiğimde, yardımcı olan çalışan, elektrikli araç istediğimden emin olup olmadığımı sordu. neden sorduğunu sorduğumda, daha önce elektrikli araç kullanmamış müşterilerin genellikle şarj konusunda çekinceleri olduğunu söyledi.

    ben londra merkezde kullanacağım için görevlinin uyarısına aldırmayıp merkeze giriş kısıtlaması olmayan elektrikli aracı aldım, ancak londra’da tecrübem olmadığı için ilk iki gece aracı şarj etme şansım olmadı. çünkü şirketin kullanımım için verdiği ödeme sisteminin geçtiği şarj lokasyonlarında normal araçlar park etmişti. boş bulduğum şarj cihazlarında da benim ödeme denemelerim başarısız oldu. üçüncü günde sistemi ve servis sağlayıcı firmaları anladıktan sonra kolaylıkla şarj istasyonu bulup şarj edebilir oldum.

    bu sorunları neredeyse her sene veya yıl aşırı gittiğim, avucumun içi gibi bildiğim avrupa’nın en büyük metropolünde yaşadım. ilk kez gittiğim, lisanını bilmediğim daha ufak bir şehir olsa kolay kolay elektrikli araç kiralamaya cesaret edemezdim.

    bu iki neden bile hertz’in elektrikli araçlara soğuk bakmaya başlamasının normal kullanıcı teamülleri ile bir ilgisinin olmadığını, sadece araba kiralayıcısı ve iş modeli kaynaklı nedenlerle geliştiğini açıklamaya yeter.

    evimde şarj cihazı kurabilecek olduğum için bir sonraki otomobilim elektrikli olacak, ama kiralayacağım araçların türünü gittiğim yere göre seçeceğim. mesela road trip yapacaksam, önümüzdeki 5 sene içerisinde elektrikli tercih edeceğimi sanmıyorum.

    bir de, bir yazarın yolladığı şu paragrafa cevap vermek istiyorum.

    “elektrikli araçlarını şebekeden şarj edenlere ağır vergiler getirilmeli. çünkü bu özürlüler çevreciyim deyip, şebekeden şarj ederek çevreye fosil yakıtlı araçlardan daha çok karbon salıyorlar.”

    isterse kullanılan elektriğin tamamı fosil yakıtlardan elde edilsin, içten yanmalı motorlu araç aynı yakıtın çalıştırdığı elektrikli araca göre kilometre başına neredeyse üç kat kirliliğe sebep oluyor, çünkü içten yanmalı motorun verimliliği elektriklinin üçte birinden az. o yakıtın elektriğe dönüşümü çok daha yüksek verimlilikle gerçekleşiyor ve sonrasındaki kayıp gözardı edilebilecek kadar düşük kalıyor. yani fosil yakıtlı araçlardan daha çok karbon salıyorlar kısmı tamamen palavra. en kirli elektriği kullanan otomobil bile en çevreci benzinli veya dizel araçtan çok daha temiz. buna pillerin üretiminin yol açtığı bir kerelik karbon salınımı da dahil.

    son olarak, toyota’nın hidrojen kumarının elinde patladığından bihaber yazarlar olduğunu fark ettim. onları uyandırmak isterim. toyota hatasından dönüp, tüm kaynaklarını elektrikli araçlar konusunda kaybettiği zamanı telafi etmeye yönlendirmiş durumda. birkaç yıla kadar pil teknolojisi ve menzil konusunda büyük bir hamle yapmaları bekleniyor. ondan sonra hidrojeni yakıt olarak sadece ticari ağır vasıtalarda göreceğiz.

  • akbile anca 5 lira yükletebilen adam fakirin halini anlamak için oruç tutuyo. lan sen zaten fakirsin bırak oruç seni tutsun.

  • eğer dedikodu gerçekse, hadi protein ve yağınıda al git buralardan denmiştir. kadın en azından işlenmiş karbonhidrattan uzak durulması konusunda bir farkındalık yarattı ülkede. sırf bu yüzden bile saygı duyulmalı kendisine.