hesabın var mı? giriş yap

  • tv8'de bir yarışmacının nereye gidiyorsun sorusuna 'nihat odabaşı'nın çekimine gidiyorum' diyeceğine 'nihat hatipoğlu'nun çekimine gidiyorum' dediği yarışma. ahahahahahaha.

    benim neden işim gücüm yok.

  • modern çağların paganini'si. gitarıyla gönül telimize dokunan en asil duyguların insanı. gitarın üzerine öksürse duygusal nota basar. yaratıcılığına ve üretkenliğine hayranım. nasıl ki chopin demek nocturne demek ise buckethead demek de pike demektir. eminim şu an bilmem kaçıncı "pike"ını dünyaya armağan etmek için uğraşıyordur. benim için sanat kelimesinin vücut bulmuş halidir. şayet sanat duyguların dışavurumu ise kendisi bir sanat projektörüdür. bence kafasına kova geçirip yüzüne maske takmasının asıl sebebi eserlerindeki duygu yüklemesini dengeleyip "keman çalan palyaço" imajı yaratmak. yine de beste yaparken kalbini çok yormamasını istiyorum bu güzel insandan. kalp rahatsızlığın varmış bizi kendinden mahrum etme sepet kafa.

    (bkz: buckethead'in yaşayan en büyük gitarist olması)

  • mülk sahiplerinin açgözlülüğü ve kentsel dönüşüm rantı gibi hadiselerin ilk sıralarda yer aldığı sebeplerdir.

  • hamas denen terör örgütü, halkını acımasız israil ordusuna resmen sunmuştur, çocuk kadın kim varsa hepsinin hayatı israil ordusuna kaldı, bu düpedüz kendi halkına ihanet.

  • bugün akraba kontenjanından askeri havuza gideyim dedim tek başıma. bahsettiğim havuz kartal civarında, cevizli'de. neyse işte orada takıldım tüm gün, çıkışta hedefim mecidiyeköy tarafına dönmek. ama bende yer-yön duygusu olmadığından; yine tüm yollar birbirine benzemeye başladı. ben böyle stresle çevreye bakınırken, o sırada arabaların olduğu kısma doğru ilerleyen bir amca gördüm. yani benim için klasik bir amcaydı, -askeriyeyle alakam yok- meğer o amca paşaymış...

    - ee, şey merhaba. böyle düz gidince e5'in geçtiği kapıya mı çıkıyo acaba?
    - (çok sinirli bir ses tonuyla) sen nereye gideceksin çocuğum?
    - e5'e gideceğim?
    - (daha da sinirli) e tamam da kızım, e5'te nereye gideceksin?!!
    - şey, mecidiyeköy'e.
    - tamam bin arabaya, ben de o tarafa gidiyorum.
    - eeöö.. şey evet tamam bineyim.
    - binsene evladım!!
    - tamam tamam bindim. :/

    arabaya bindik gidiyoruz. kapıdan çıkarken "iyi günler komutanım!!" diyen askerlere "sağol asker!!" deniyo falan; böyle değişik diyaloglar... sonra baya yol gittik; yani beraber karşıya falan geçtik köprüden; tüm yolculuk boyunca tek kelime etmedi adam. hala aklım almıyo. ve de hiç gülmedi... ben de gerginlikle bekliyorum "nerede indirecek acaba beni" diye; bi yandan da kafamda tasarladım: inerken "iyi günler komutanım" diyeceğim, böylece adam tebessüm etmiş olacak; günüm güzel geçecek... planlar yapıldı. her şey hazır... bir anda amca arabayı durdurdu. (mecidiyeköy'e gelmişiz; benim yer-yön duyg...) fakat ben nerede olduğumuzu anlayamadığım için panik yaptım o sırada.

    - tamam kızım hadi sen burada in.
    - ??!! teşekkürler kumandanım.
    - hahahahaha kumandanım mı? savaşta mıyız evladım? ahaha.

    amca bildiğin yarıldı lan :/

  • alışkanlık yapması.
    zamanla her şeye tek başına karar vermeye öyle alışırsınız ki kendi hayatını kontrol etmenin gücü çok tatlı gelmeye başlar ve artık o hayatı kimseyle paylaşmak istemezsiniz. yalnız siz ve sizin cumhuriyetiniz vardır. kral da halk da sizsiniz.