hesabın var mı? giriş yap

  • önemli uyarı: düğme korkusu olanların aşağıdaki yazıyı kesinlikle okumaması önerilir!

    düğme korkusu, bazılarına tuhaf hatta komik gelse de, sanılanın aksine yaygındır ve muzdaripleri açısından hiç de eğlenceli değildir.

    mareile kurtz’un bu konuda bir kitabı da vardır: “pfui spinne, watte, knopf” (ıyy örümcek, pamuk, düğme şeklinde türkçeleştirebiliriz). yazarın kendisi de düğme korkusundan muzdariptir.

    düğme korkusunun nedeni bilinmemektedir. her ne kadar genç yaşta daha sık görülse de, çocuklukta yaşanan bir travmayla doğrudan ilişkilendirilememiştir.

    bazı bireylerde yaş ilerledikçe azalabilir fakat belirli bir düğmeye karşı korku sabit kalabilir.

    bazı bireyler “düğme” adının anılmasına dahi tahammül edemez, kalp bulantısı yaşar.

    bu korkunun ne kadar tehlikeli olabileceğine bizzat tanıklık ettim. neil gaiman’ın kitabı coraline‘dan bahsedildiği bir ortamda, gözüne düğme dikilmiş anne konusu açıldığında, ortamdaki biri fenalaşmıştı.

  • benim çocukluğum için en hasından çocuk bayramıydı. düşünsene, yılda bir günlüğüne arkadaşlarınla hava karardıktan sonra, üstelik akşam geç vakitte dışarda oynamana izin verilmiş. kibritle bile oynaman yasakken kocaman devasa ateşler yakılmış. cesaret edebilen üstünden bile atlıyor. sadece sen ve diğer çocuklar değil, büyükler de gelmiş oyununuza katılmış. mahallede sokak düğünlerini aratmayan bir kalabalık. saatlerce bitmeyen coşku. sonrasında evde aynada isten kararmış suratın, yanık lastik kokan tişörtün. derin uykularda büyüdüğünü gördüğün rüyalar.

  • sürekli filmin uzunluğuna vurgu yapıp, vay be, o kadar da sıkıcı değilmiş, diyen sinemaseverler sanırım hep kısa metraj izliyorlardı.

    birçok sinefilin yere göğe koyamadığı the godfather 175, devam filmi 200, once upon a time in america'nın director's cut versiyonu ise 229 dakikadır. daha tonla örnek verebilirim!

    demek ki neymiş, uzun filmler de çekiliyormuş! artık papağan gibi aynı şeyi tekrarlamayın da filmi okuyun, iki orijinal bir şey söyleyin!

    edit: imla

  • nil karaibrahimgil'in bir gazetede köşe yazısı yazıyor olması bile tek başına beynimi yakmıştır.

  • dün itibariyle, eve gelen 895 liralık elektrik faturasına itiraz etmek için elektrik idaresine gittiğimde, "895 liranın az olduğunun ben de farkındayım, biz onu 1.895 yapalım, konuyu komple kapatalım" noktasına geleceğimi hiç düşünmezdim.

    fatura itiraz bölümüne çıktığımda görevli arkadaşa tesisat numarasını verdim ve kendisi ekrandan bilgileri kontrol etmeye başladı,

    - bu fatura haricinde yeni faturanız da çıkmış. (hafiften gülüyor)
    - o ne kadar?
    - 106.000 lira, ahahahaaa.
    - ne, 106.000 mi? ahahahah.
    - evet, 106.000, puahahahah.
    - ahahahahhah.

    manyak gibi güldük böyle karşılıklı, benim niye delirdiğim belliydi de, memur arkadaşın durumu daha karmaşıktı. iş stresinden ziyade facebook'taki "eğlenerek para kazanmak artık çok kolay" reklamlarından buralara düşmüş gibiydi, memurluğu da hobi olarak yapıyordu belli ki. ama ne olursa olsun dışarıdan bakıldığında mutlu bir çifttik biz.

    eve dönerken, bu duruma neyin sebep olabileceğini uzun uzun düşündüm, aklıma elektrik mühendisliğinden yeni mezun olmuş arkadaşı aramak geldi, aradım ve durumu anlattım, biraz düşündükten sonra "100'lük ampul çok yakıyor olabilir abi" dedi, akabinde ikimiz de sustuk karşılıklı, uzun bir sessizlikten sonra sesi titreyerek "abi okulda bir şey öğretmiyorlar bize" dedi, eğitim sistemine lanet ederek kapattım telefonu. temizlikçi kadın, mutfaktaki prizde elektrik kaçağı var dediğinde, tüm şehrin elektriği tünel kazıp benim evdeki prizden kaçıp gitmiş olabilir miydi? aklımı kaçırmak üzereydim.

    nihayetinde 106.000 lira ödenecek bir para değildi ama eve döndüğümde son bir umut, kışlık montların ceplerini karıştırırken buldum kendimi, sonuç hüsrandı. görünen o ki şartlar beni en istemediğim sona doğru itiyordu, elektriği iade etmek...

    napıyoduk lan, saçı kazağa mı sürtüyoduk?

    http://t1308.hizliresim.com/1d/j/rk45p.jpg

  • şöyle de bir vecizenin sahibidir:

    " çok satanları yargılayacaksak tanrıdan başlayalım. dört kitabı var ve müthiş bir grafik çiziyor."

  • ozellikle bel fitigi olanlar icin , fizik tedavi sirasi ve sonrasinda yapilmasinda fayda olan egzersizlerdir.

    bu egzersizler,

    1- yuzustu yatin, kalcalari kasin, 5 e kadar sayarak tutun, 50 ye kadar devam edin

    2- yan yatin. ustteki bacaginizi on kere havaya kaldirin. diger bacaginizda da tekrar edin.

    3- sirtustu yatin. dizler bukuk olsun. once bir dizinizi gogsunuze dogru cekin, sonra uzatin. diger bacaginiz bukuk olsun. 10 kere tekrarlayin. diger bacaginizda da ayni islemleri tekrarlayin.

    4- her iki dizinizi bukup gogsunuze cekin. tam uzatmadan yarim indirin. bu islemi 10 kere tekrarlayin.

    5- dizler bukuk sirtustu yatarken karninizi ice cekin. 5 e kadar sayarak tutun. 50 ye kadar devam edin.

    6- dizler bukuk sirtustu yatarken beli yere bastirin. 5 e kadar sayarak tutun. 50 ye kadar devam edin.

    not: ilk haftada gunde bir kere, ikinci haftadan itibaren gunde 2 kere, 3 ay duzenli olarak yapin. uygun zaman, yemekten once veya yemekten 2 saat sonradir.

    (doktor onayli listedir)