ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
gezi'de eylemcilerin arasına ekipler gönderdik
-
(bkz: devletin provokasyon itirafı)
insanlık suçu kapsamında değerlendirilerek yargı yoluna gidilmesi gereken söz. gerçi, kim yargılayacak?
statlarda siyasi slogan yasağı
-
akp faşizminin, tribündeki bizlerin korkusundan çıkarmaya çalıştığı düzenlemedir.
http://www.hurriyet.com.tr/…por/futbol/24428551.asp
stadlarda kötü içerikli siyasi ve ideolojik tezahürat yasaklanacakmış, kulüpler de buna ilişkin zaten taraftara taahhüt imzalatmış, yetmemiş kendileri de takip edecekmiş. bir de utanmadan bu tür düzenlemeler avrupa'da da var yalanını tekrarlıyorlar.
mesela ben hakaret içermeyen "hükümet istifa" ya da "tayyip istifa" diye bağırsam bu ideolojik midir, siyasi olarak kötü müdür? belki istifa etmesi iyi birşey, kötü olup olmadığına kim karar veriyor? hukuk da bilmiyor bu içişleri bakanı.
korkunun ecele faydası yok, yıkılacaksınız, yok olacaksınız.
(bkz: hükümet istifa)
çağatay aksu
-
gencecik kıza tecavüz edip, plazanın en üst katından atan bir adam başlık sildirmek için mahkemeye müracat etmiş.
hadi adamda ar yok namus yok olsa bunu yapar mıydı?
ulan bu kararı onaylayan mahkemede de ar namus yok ki bunu kabul etmiş, onaylamış.
sen sildirsen de zihinlerden silemezsiniz. çağatay aksu katildir, şule çet cinayeti türkiyenin kara lekesidir.
hepinizin vakti gelicek, zamanı gelicek.
büdüt: er yada geç, busted.
zamanın geldi çağatay, yaşam sahnesinden silindin.
dünyanın en disiplinli ordusu
-
20 yaşındaki bali bağımlısı gençlerin nöbet kulelerinde mangal yaptığı bir ordu değildir.
avrupa yakası'ndan akılda kalanlar
-
cem'in sevgilisinin adı ve soyadının victoria secret olması *
fay hattını betonla doldurmak
-
ciddiye alıp, örnekleyerek açıklama yapmak isterim.
deprem haritalarını fayları boş ver. anlatacağım örneği dinle. türkiye haritasını düşün, bu türkiye 1000 km derinliğinde bir toprak parçası ve sola doğru gidiyor. benzer şekilde suriye de sağa gidiyor. yılda 3 cm gibi bir değer. rahat rahat giderken suriye ile birbirlerine takılıyorlar. bu takılma neticesinde 3 cm gidişler iptal ama gitme isteği gücü devam ediyor. çünkü arkasındaki kara parçaları ya da levhalar da onları itmeye devam ediyor. 5-10-50 yıl geçiyor arkadan uygulanan güç çok fazla. bu durumda 2 seçenek var. 1 türkiye ilerleyemediği için o kısımda yükselmeler görülür. enerji yatay gidemeyince karaları dikine yükseltir bu sayede dağlar oluşur. ya da biriken enerjiye daha fazla dayanamayan hat 50 yıldır ilerlenemeyen 150 cm lik mesafeyi tek seferde aşar. deprem böyle bir şey işte. yani aralarında beton doldurabileceğin bir boşluk yok. sıkış tepiş, aşırı sıkışık olduklarından zaten ilerleyemiyorlar. ülkelerin hareket etmesini durdurabilirsen depreme de çare olursun karşim. ama kim tutabilir türkiye yi.
atla gel şaban
-
adının atla gel niyazi olması gereken ancak posterleri yanlış basıldığı için atla gel şaban olarak yayınlanan 1984 tarihli film. senaryosu aydemir akbaş'a ait olan filmin yönetmenliğini natuk baytan yapmıştır. başrollerde kemal sunal, nevra serezli ve dinçer çekmez vardır.
geçim derdi ile, mahalle esnafına borçları ile uğraşan niyazi'nin at yarışı tahminlerindeki balarısını keşfetmesi ile mafya babası kazım'ın radarına giren niyazi, at yarışı oynadığı ortamın, kazım'ın adamlarının taklit edilmesini sağlar. ortam, normalde at yarışı kuponlarını yaptığı minibüse benzedikçe niyazi'nin kuponları da tutmaya başlar. sonunda niyazi kazım'a yanlış kupon oynatarak tüm servetini kaybetmesine neden olurken kendisi de 200 milyon lira ikramiyeyi kazanır...
peki bu 200 milyon lira'nın bugünkü ederi nedir. enflasyon, asgari ücret ve dolar hesabı ile bakalım.
enflasyon hesabımızı tcmb'nın enflasyon hesaplayıcısı ile kolayca yapabiliyoruz. 200 milyon liranın 1984 haziran'dan bugüne değerine baktığımızda 20.899.292 tl olduğunu görüyoruz.
asgari ücret hesabı için 01.04.1984-31.12.1984 arasındaki asgari ücret olan 24.525 lirayı kullanacağız. bu durumda paranın o günkü karşılığı 8.155 asgari ücret ediyor.
bugünkü güncel asgari ücret olan 4.250 tl ile hesapladığımızda karşılığı 34.658.750 tl yapıyor.
dolar hesabımız için hem kuru, hem de dolar enflasyonunu kullanacağız. haziran 1984 sonu dolar kurumuz 368,10 lira, 200 milyon lira ise 543.330 dolara karşılık geliyor. bu tutarı dolar enflasyonu hesaplayıcısına girdiğimizde bugünkü dolar karşılığının 1.514.770 dolar olduğunu görüyoruz.
1.514.770 doların bugünkü karşılığı ise 17.25'lik kur ile hesapladığımızda 26.129.782 tl'ye denk olduğunu görüyoruz.
bu arada niyazi'nin çantasına 200 milyon lira sığmasının imkanı yoktur. tokatçı filmi için daha önce yaptığım hesaplamaya göre maksimum alabileceği 50 adet deste (10.000 liralık) yani 50 milyon liradır. oysa niyazi kaynanasına tam olarak şunu demektedir: "bunun içinde tam 200 milyon lira var" görsel
video
tokatçı filminde osman ve şefket'in tokatladığı paraların bugünkü karşılığı nedir?
baba olmak
-
eşinizin sana birsey söylecem sözü ile başlayıp ömür boyu süren kelimelerle tarifi olmayan olgu.
anne ve babadan binlerce kere duyulmuş anne baba olunca anlarsın sözünün hakllığı karşısındaki boyun eğiş.
hamilelikle beraber bütün ilgileri üzerine çeken eşin kıskanılır ama vereceği hediye karşısında nefret ettiğiniz kaprisler bile çekilir. çünkü ödül çok büyüktür. karnındaki varlığın hayal edilmesi, onun nasıl birsey olacağı, acaba doğru mu yaptık, daha erken değil miydi, bu boktan dünyaya bir canlı getirmek bana mı kaldı, ona bana sağlanamayan şeyleri sağlayabilecek miyim, bana mı benzeyecek annesine mi sorularıyla geçen dokuz koca ay. sezeryan tarihinin belli olduğundaki içinde kopmaya başlayan fırtınalar.
ve büyük gün.
ameliyathane önünde hastanede neden sigara içilmiyor lan şeklindeki küfrediş. anne babanızın olm tamam kendine gel telkinleri. doktorun hemşireye ufak dozda bir anti-depresan verelim emri. 15 dakikalık bir operasyonun yıllardır sürüyormuş hissi. elin ayağın birbirine dolaşması.
veeeee
hemşirenin kollarına bıraktığı minik şey. "şey" çünkü ne olduğuna karar vermek güç. "şey" çünkü dünyada onu anlatmak için bir kelime türetilmemiş. şey çünkü o aslında sen. şey çünkü ben ne büyük sevgiler yaşadım tezinin çürütüsü.
hoşgeldin kızım bebeğiiimmmm
kimsenin ağlatamaz dediği sen kollarındaki minik şeye bakarak hüngür hüngür ağlıyorsun. kollarındaki savunmasız canlının sıcaklığı bütün benliğini yakıyor. yaprak gibi titretiyor içini bedenini.
kimselere vermek gelmiyor içinden. hemşire "almam lazım bazı kontroller yapacağım" dediğinde yavrusuna gelen saldırı karşında aslanlaşan kediyi şimdi çok daha iyi anlıyorsun.
hastaneden eve gelişi, ağlaması uykusuz geceler, annesinin emzirdiği anlardaki olağanüstü büyü, doğallık. ben neden emziremiyorum neden tek vücut olamıyorum serzenişi.
ilk sokağa çıkışı, ilk gülüşü, ilk ses çıkarışı, ilk dişi,ilk,ilk,ilk,ilk,ilk...................
seni çok seviyorum
hoş geldin kızım
hoşgeldin şimalim
baban
en beleş para kazanılan iş
-
milletvekilliği bundan daha beleş olanı sanırım hiçbir meslek grubunda yoktur.
atla gel şaban'da şaban olmaması
-
kemal sunal'ın zamanında güzel bir şekilde açıklık getirdiği şey:
" ...bundan sonra filmlerde şaban adını koymasak bile, değişen bir şey olacağını zannetmiyorum. millet şaban olarak biliyor. bu yıl, firma yanlışlık yaptı. film adım niyazi. adının atla gel niyazi olması lazım. afişler, lobiler hepsinde atla gel şaban oldu. seyircilerden bir kişi çıkıp da, filmdeki adın niyazi, afişte şaban, demedi. farkına bile varmadı. kemal sunal’ın adı, niyazi olsa ne olur, şaban olsa ne olur?"
kazıklanmamak için bilerek yazım yanlışı yapmak
-
tamirat tadilat işleri için whatsapp üzerinden yazıştığım ustalara karşı zorunda hissettiğim eylem. temiz bir istanbul türkçesi kullandığımda hayatın sillesini yememiş, kazıklanmaya açık enayi profili çiziyorum. işimin görülmesi için böyle laftan anlamayan, adam yaralamadan içeri girmiş, denetimli serbestlikle salıverilmiş, kolları façalı bir tip gibi görünmeye çalışıyorum. bağlaçları yanlış yazarak başladım bu işe fakat hiçbir işe yaramadı. süreç içerisinde dozu gitgide artırmak zorunda kaldım. "ağnadım agbey" falan yazıyorum artık. bu yüzden son bir ayda türkçe bilgim de bir hayli geriledi. ana dilimde b2 seviyesine falan düşmüş olabilirim. bu sorunu yaşayan suserler ile bir türkçe şurası toplayıp ustalarla iletişim için özel bir dil geliştirebiliriz diye düşünüyorum. saygılarımla
yaran fıkralar
-
kadın üç aşığı ile beraber odaya kapanır ve işe başlamışlarken malumunuz üzere kapı çalınır. kocasının geldiğini anlayan kadın aşıklarını saklamak için her birini birer çuvalın içine sokar ve kocasını karşılar.
- hoş geldin kocacığım.
- hoş bulduk hanım da bu çuvallar ne böyle?
- bugün pazara gidip biraz alışveriş yaptım bey.
- hmm ne var bu çuvalın içinde?
- canlı koyun aldım bey, evin içine etmesin diye çuvala koydum.
- hmmm… gümm!.. (çuvala bi tekme atar)
çuvaldan,
- beeeğeeeee…
- gerçekten de koyunmuş bi de diğerine bakalım… gümm!..
- bıt bıt bıdaaaak
- bundaki de tavuk mu oluyor hanım?
- e.. evet bey.
- hmm… bakalım sonuncuda ne var.. gümmm!..
- … (ses yok)
gümmm!..
- …
adam başlar tekme tokat girişir çuvala ve en sonunda çuvaldan bezgin bi ses yükselir.
- yaw batates olabiliriiim, soğan olabiliriiim.
j. r. r. tolkien okuma rehberi
-
kitap okuma konusunda donanımlı ve sabırlıysanız eğer, doğru sıra;
silmarillion
beren ile luthien
children of hurin (hurin’in çocukları)
fall of gondolin (gondolin’in düşüşü)
unfinished tales (bitmemiş öyküler)
tom bombadil’in maceraları
hobbit
ve yüzükler üçlemesidir.
aslında, silmarillion’dan sonra bitmemiş öyküler de okunabilinir. çünkü tuor‘un gondolin’e gelişi ve turin turambar‘ın hikayesi detaylıca anlatılır. beren ile luthien de, silmarillion’un ana öyküsüdür zaten. o yüzden o sırada değişim çok farketmez.
ama gençseniz, uzun külliyat yorar derseniz, doğru sıra;
hobbit
yüzükler üçlemesi şeklindedir.
hikayeden memnun kaldıysanız, ama hala kafanızın karışma potansyeli varsa, silmarilliondan önce beren ile luthien, hurin’in çocukları ve gondolin’in düşüşünü okuyabilirsiniz. çünkü silmarillion mitolojik bir eserdir. bitmemiş öyküler ise, konuya hakim olanları bile yorma potansyelinde olan bir kitaptır.
eczane basıp kulak kesmek
-
halk istedi.