hesabın var mı? giriş yap

  • türkünün tanımı ile başlamak gerek ama ciddiye almaya bile gerek yok. üstad'ın tek cümlesi yeterli olacaktır.

    "nerde bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur.
    çünkü kötü insanların türküleri yoktur..."
    neşet ertaş

  • (bkz: er ryan'ı kurtarmak) filminden hepimiz biliriz 2. dünya savaşında omaha sahilinde yaşanan olayları.
    işte ertuğrul koyu da gelibolu'nun omaha sahilidir.
    ingilizler gelibolu yarımadasını ele geçirmek için yarımadanın hem kuzeyinden hem de güneyinden çıkarma yapmaya başladılar.
    ingilizler tarafından ''v beach'' olarak adlandırılan ertuğrul koyu seddülbahir'de yani yarımadanın güneyindeki küçük bir koydur.
    25 nisan sabahı çıkarma başlayacaktı ama ingilizler burada değişik bir plan yapmışlar ve eski bir kömür gemisi olan river clyde ismindeki geminin içine asker konuşlandırmışlardı.
    ss river clyde çıkarma sonrası 1915
    bu geminin içinde asker olabileceği kimsenin aklına gelmez diye düşünülüyordu. bu şekilde türkleri kandıracaklarına inanmışlardı.
    koyun yanındaki tepede yahya çavuş ve yanındaki 63 cesur er ingilizleri bekliyorlardı.
    ss river clyde beraberindeki küçük teknelerle birlikte saat 06:30'da kıyıya yanaştı.
    river clyde kıyıya yanaşırken 25 nisan 1915
    hiçbir direniş yok gibiydi. aldatmaları işe yaramış gözüküyordu ta ki, ilk askerler inene kadar.
    gemiden askerler inmeye başladığı zaman biranda cehennemi bir ateş başladı. ingilizler kurşunların nereden geldiğini anlamadılar bile.
    ortalık askerlerin bağırmalarıyla yankılanıyordu, çıkan 5 askerden 3'ü vuruluyordu hatta bazen bir mermi 2 askeri yaralıyordu. zar zor çıkabilen ingiliz askerleri sahil şeridindeki bir metrelik kum setine saklanarak kurtulabilmişlerdi eğer o kum seti de olmasa hiçbir asker karaya çıkamayacaktı.
    v sahili çıkarması canlandırması
    yaşam ile ölümü ayıran o kum seti askerlerin tek kurtuluş şansıydı, oraya kadar gelebilenler şanslıydı.
    koyu, donanmanın 4650 top mermisi ile dövmesi ise iyice ortalığı cehenneme çevirdi.
    ertuğrul koyundaki çıkarma devam ederken ingiliz hava gözlem uçağından gelen rapora göre kıyıdan 50 metre açığına kadar suyun kandan kıpkırmızı kesildiği aktarılmıştı. ingilizlerin ertuğrul koyundaki kaybı 1000'in üzerindeydi.
    yahya çavuş ertesi güne kadar burayı yanındaki yiğitler ile birlikte savunmuş ,tekke koyundan ilerleyen ingilizlere esir düşmemek için geri çekilmişti. bu çekilmeden sonra ancak ingilizler koya çıkıp ilerleyebilmişlerdir.
    ertuğrul koyu 1915
    günümüzde ertuğrul koyu
    yahya çavuş anıtı

    buraya ne zaman gitsem gözümün önüne deniz üzerindeki o kan kırmızısı gelir.

  • bir şirkette önemli bir yerde olan ve "r"leri "y" olarak söyleyen x kişisi ile muhabbet edilmektedir.

    x: ulan neyi yapmak isteydim en cok biliyoymusunuz?
    y: nedir abi?
    x: lan sana şimdi uzun uzun bastıya bastıya "yayyyaağmıı" demek isteydim ama diyemiyoyum. ne güzel söylüyoysunuz öyle.

    (bkz: yarım yarım yarılmak)

  • istanbula üniversite kaydı için yola çıkmıştık.
    bir iki kişiydik, saf ve iyi yürekli baba kız.
    biz sandık ki istanbulun adı geçse metropol olur en dandik köy bile.
    gittik bilet aldık şimdi adını vermek istemediğim için takma isim olarak gerçek koyun adını vereceğim şirkertten.
    bende bir heyecan bir heyecan. babam da kızının üniversiteyi kazanmış olmasına bağlı olarak koltukları kabarmış bir vaziyette turgut özalımsı geziniyor.

    geldi bizim otobüs; ön camda dev bir çatlak!
    ama biz iki sevgi kuşu, biz iki polyanna sevdalısı -olsun- dedik, vardır bir bildikleri.
    camdan ölen olmamış ki?

    sonra yolcular gelmeye başladı.
    biz babamla şöför arkası ikinci sıradayız.
    tam vaktinden yirmi dakika sonra çalıştı otobüs.
    biz iki pıtırcık sevindik buna zira sabahın 6' sında ne yapacaktık istanbul' da. en azından 6.30 da ineriz dedik.

    yolculuğun 15. dakikası ön iki koltuktaki takribi 280 yaşındaki teyze ve amca ben-gal ya da öyle bir adı olan kokusu burun delen kremlerden şakır şakır sürmeye başladılar.
    insanın kolu kopsa bu kremi koklayacağıma acısını çekerim dedirtecek bir kremdi.
    ve bu olay istanbula varasıya kadar 15 dakika aralarla devam etti.

    olsun, biz iki neşe pınarı herşeyin başı sağlık diyenlerdendik.

    sonra arka ikilideki takribi 180 yaşlarındaki amca ve teyze kocaman bir çuvaldan haşlanmış mısır çıkardılar ve toplamda 7 dişle bunu yemeye başladılar.

    biz tabi ki emekçi ve emekçinin emekçiliğinden gurur duyan kızı olarak, ağız şapırdatmadan tiksinmezdik.
    her nekadar çıkan sesler istanbula kadar devam etse de..

    sonra en ön diğer ikili koltukta oturan 32 yaşındaki adam ayağa kalktı ve 65 yaşlarındaki annesine;

    - benim ercanla arkadaşlığıma karışma, ben seviyorum ercanı
    diye bağırmaya başladı.
    sonra höykürerek ağladı. tükürük ve sümükleri krem süren amcanın keline yapıştı.

    annesi adamı,pipisini çakmakla yakmakla tehdit etti.
    babam bana -sen bakma- dedi.

    sonra adam otobüsün vitesine saldırdı. şöför ani bir frenle otobüsü savurttu.

    adama eti cin verdiler 4 tane, sustu. -yarım saat kadar.
    sonra tekrar annesine bağırmaya başladı:

    -sana arabayı durdur dediim. altıma işettirdin beniiiiiii.

    otobüsü sağa çektik. valizden adama temiz don çıkarıp giydirdiler.

    ama artık otobüs çiş, mısır ve tarifsiz bir krem kokuyordu.

    olsundu ama, herkesin başına gelir ayıplamamak lazımdı.

    babam ki o bir gurur abidesi, kokudan kusacak gibi olunca muavine ; susurluk' a ne zaman varacağız dedi.

    muavin ise; -allah bilir beyamca- dedi.

    muavin 60 babam ise 45 yaşındaydı.
    ama olsun biz iki pempe gönüllü bunu olgunluğa dair bir iltifat olarak aldık.

    sonra mola yerinde bir çorbaya iki iskender parası verdik. ama anısı oldu, olsun.

    yolda ön cam patladı. zaten 6,30 da erken bir varış saati idi. bursa otogarına kadar biraz üşüdüm ve korktum ama tecrübe de böyle kazanılımış diye üzülmedik.

    yalova feribotunda, ercan seven ve altına işeyen adam kayboldu.

    tüm feribotun aranıp adamın buşlunması 1 saat sürdü. yine altına yapmıştı ve yedek kıyafeti kalmamıştı.
    artık valizden çıkardıkları annesine ait füzo ile oturmaktaydı.

    biz 11.00 sularında otogara indik. kaydımızı 14,00' de yaptırdık.
    kalacak yerimiz yoktu. taksimde gezip akşam otobüsü ile dönecektik.

    taksim çok güzeldi, inci profitrol nefisti.
    babam bana şampiyondan midye aldı.
    sonra yazıhanelere gidip bilet aramaya başladık, biz, iki sevgi kelebeği.

    maalesef bilet bulunamıyordu çünkü okul kayıtları başlamıştı.
    sadece gerçek koyun seyahatte arka dörtlü boştu.

    babam, bir beyaz mimoza, bir muzaffer komutan anıtı, dedi ki;

    -hay .mına koyyim böyle işin.....

  • "covid türklere bulasmiyor!"alman menşeili bir genetikci araştırma grubunun ortaya atmış olduğu bir bilimsel çalışma degildi, oytun'un insanlarin gözünün icine baka baka hic yapilmayan bir calismayi varmis gibi anlatmasiydi.

    oytun insanlarin hayatlariyla oynadi. tedx konusmasi itiraflarla dolu. covid-19'da insanlarin hayatlariyla oynadi. kanitlar her yerde ve hala elini kolunu sallaya sallaya disarida gezebiliyor.

    oytun sadece bir sarlatan, bir firsatci degildir. bir sucludur. adalet sisteminin calismamasi suclarinin kanitlanmadigi anlamine gelmez.

  • devlet, elektrik kablolarını yasaklamak için daha kaç tane can kaybetmeyi bekliyor acaba ?

    kablo yüzünden burada vatandaş ölüyor.
    neden kabloya ulaşım bu kadar kolay ?