hesabın var mı? giriş yap

  • tarihin ilk anarşizan toplumu olarak da bilinir. düalist inançlardan etkilenmişlerdir. şeytanın kötülük ortaklarının dünyada yaşayan soylular ve toprak ağaları olduğuna inanarak yeryüzündeki tüm zenginlikleri reddetmişlerdir. gönüllü yoksuldurlar ve dünyevi olan her değere edilgin bir yaklaşımları vardır. zenginleri eleştirip soyluları aşağılayarak sıradan insanların haklarını savunmuş ve onları efendilerine baş kaldırmaya çağırmışlardır.
    aralarında hiyerarşik bir düzen yoktur. birbirlerine günah çıkarmakta ve yine kendileri birbirlerini affetmektedirler. çalışmayı hor görmüşlerdir ve bu görüş "gezgin keşiş" tipini ortaya çıkarmıştır. bir köylü akımı olarak ortaya çıkmış olmalarına rağmen, değişkenliğe ve koşullara uyum sağlayabilen bir yapıya sahip olmalarından ötürü 12. yy. sonlarına doğru törenselleşmelerinin de etkisi ile düalist eğilimleri olan bir manastır tarikatına dönüşmüştür. 13. yy.'ın ilk yarısında bulgaristan ve bosna'da resmi din olarak kabul edilmiştir. 14. yy.'da osmanlılar'ın bulgaristan'ı fethinden sonra bogomillerin büyük çoğunluğunun islam dinine geçtiği söylenmektedir.
    kendilerine verilen diğer bir ad türkçedeki "torba" sözcüğünden türemiş olan "torbeshi" dir. bu isim gezgin bogomil keşişlerinin içine sadakalarını koyarak omuzlarında taşıdıkları torbalardan gelmektedir. günümüzde torbeshi adının makedonya'nın müslüman bulgarları olan pomaklara verildiği söylenmektedir.
    bogomil öğretisi zamanla kendi öğretilerine benzer düalist fikirlere sahip olan kathar/cathar öğretisine dönüşmüştür.
    (bkz: katharlar)

  • adana ceyhan’da hırsızlık için girdikleri evde 72 yaşındaki kadının kafasını kesen iki kişi önce ağırlaştırılmış müebbet almış, sonra müebbete düşmüş, iyi halden de adli kontrol şartıyla serbest bırakmışlar. biri sizin annenizin evine girip boğazını kesse cezası cuma günleri sabah ile akşam arası bir saatte karakola giderek imza vermek. hammurabi kanunları bile daha adildi bu nasıl bir olay? bilen bir hukukçu kafa kesen insanda bu hakimlerin nasıl bir iyi hal gördüklerini anlatabilir mi? aklım almıyor gerçekten. bu hırsızlardaki iyi niyeti gören hakim kadir şeker’de nasıl görmüyor? gerçekten bu hukuk standardını bir hukukçu açıklarsa çok sevirim.

    haber

    edit: itiraz edilince tekrar tutuklanmışlar. haber

  • şu ana kadar ne laptopa, ne mutfak robotuna, ne hoparlör setine ne de vantilatöre öttüğünü gördüm. (gerçi vantilatör sinbo markaydı, sayılmaz)

    bir dahaki sefere 3.5 kilogramlık saf demir külçesiyle gireceğim, bakalım onu tanıyacaklar mı.

  • muadil ilaç, kullanılan ilacın birebir aynısı değildir!
    etken maddenin aynı olması diğer bileşenlerinin de aynı olduğu anlamına gelmez! etken madde aynı olsa bile bazı ilaçlar laktozsuzken; muadilinde laktoz bulunabiliyor! özellikle laktoz alerjisi olan kişilerde muadil ilaç ölüm riski yaratabiliyor. örneğin:

    annem hipertansiyon hastası ve valsartan etken maddeli “co-diovan” kullanılıyor. aynı zamanda laktoz alerjisi var ve laktoz içeren tüm ilaçlar anafilaktik şoka girmesine sebep oluyor; nefes borusu kapanıyor. bu durumu belirtmesine rağmen “co-diovan” yerine muadili denilip valsartan etken maddeli farklı bir ilacın verilmesi (ki bunun içeriğinde laktoz var) nedeniyle annem hastanelik oldu. ve bu durum sadece tansiyon ilacı ile kısıtlı değil; defalarca farklı ilaçta yaşadık. artık eczacı ne derse desin; bileşimini okumadan ilaç kullanmıyoruz.

    doktor veya eczacı değilim. ama hastanın durumunu bilmeden muadil ilaç önceki ilacın aynısıdır, önemli olan etken maddesidir diyerek insanların hayatıyla oynamayın. ben doktorum/eczacıyım, siz gerizekalısınız, 10 yıl okudum vs. muadil kullanmakta sorun yok diyorsanız, kusura bakmayın ama siz sadece ilaç firmalarına bakkallık yapıyorsunuz.

    not: sözüm, hastasının durumunu yakından takip eden ve muadilin aynı ilaç olmadığının farkında olan doktor/eczacıları kapsamamaktadır.

  • hızlı bir biçimde ekşi sözlüğün ticari yönünü kafasında ve uygulamada bir yerlere oturtması gerektiğini düşünüyorum.

    bu oturttuğu yeri de bizlerle paylaşması gerekir. medyaya verdiği röportajlarda sözlüğün fenomen haline gelme sebebinin içinde barındırdığı protest ruh olduğunu kendisi bizzat tarif etmişti.

    şimdi işler değişti. ekşi sözlüğün sahibi/yöneticisi artık yanlızca burada yazan bir takım huzursuz tiplerin bildiği, saydığı kişiler değil, bir yandan bu işlerden kazandığı paralarla mercedes'e binen, canı sıkıldı mı 2 bilet alıp oraya buraya tatile gidebilen tipler. işin içine para girince her iş değişiyor, çoğunlukla da çirkinleşiyor. sözlük de çirkinleşti artık.

    ha bu paralar gelmeye devam eder mi? eminim ki sonsuza kadar olmasa da çok uzun bir süre evet devam eder. ama şunu unutmamak lazım;

    işlek bir yerde açtığınız umumi helayla bir tıp profesörünün kazandığından daha fazla para kazanabilirsiniz. hayatta tıp profesörü mü olmak istersiniz yoksa helacı mı? bence bunun cevabını versin. bize de bildirsin. bizde ssg ve kilolu arkadaşının uygun gördüğü başlıklara, onların uygun gördüğü fikirlerimizi ona göre yazalım.

  • küççükken sık sık öznesi olduğum cümledir, hatta bu cümle beni nitelemiş bir sıfattır.

    annemin altın gününde annem kısır yapmıştır. ancak kısırın yanına konan marul yetişmez. eli kolu dolu olan anne insanı, 6 yaşındaki erkek çocuğu görünümlü kızını (ben) bakkala yollar. evden çıkmadan önceki son konuşmalar şu şekildedir ;

    -duyycim : anne bak bi tane mi marul istiyosun, sadece bi tane mi alıcam ?
    -anne : aaa delirtme insanı bi tane dedik ya işte hadi çabuk.
    -duyycim : anne bak emin misin.
    -anne : çabuk dedim !!!
    şimdi bu diyalogdan marul alınması gerektiğini ve bir tane alınması gerekliliğini idrak etmek zor değil. ben de öyle yaptım. bakkala gittim. bi tane marul istedim. bakkalın itinayla koskoca maruldan bir yaprak koparmasını bekledim. bakkal kuşa vericem zannetti. üstüne bi de yok annemim günü var, az geldi ondan alıyorum dedim. bakkal pişkin pişkin poşete koyayım dedi, koy amca dedim. poşeti sallaya sallaya, hoplaya zıplaya eve geldim, bir yaprak marulla. bu arada yolda oynayan arkadaşlarıma katılmadım anneme marul yetiştirmenin ciddiyetiyle.
    annem marulun nerde oldğunu sorunca poşeti gösterdim ama annemin o aptal mısın imalı bakışını hiç unutmadım yıllar yılı. annem ' iyi otur o marulu ye şimdi, sonra git canın istedikçe birer birer al gel olur mu' dediğinde de ciddi olduğunu sanmıştım, neyse ki canım istemedi.
    işin ilginç yanı, bütün göstergeler bu yönde olsa da, iq veya eq ile ilgili bir problemim yıllar yılı çıkmadı.

  • aslinda onemsiz bir detay ama sunu yapan chp'li siradan bir milletvekili bile olsaydi beyaz tv'ye 2 haftalik malzeme cikmisti. bizim tosun osman da cok onemli bir seyler bulmus gibi "bu cehape zihniyeti" diye baslayan cumlelerle zirvalardi aksamlari.

  • saba tümer'in programında, "evli biriyle, eşinin haberi olmadan imam nikahı kıymak günah mı ?" şeklindeki saçma bir seyirci sorusuna "çüş..." ile başlayan bir cevap vermiştir ki, girdiğimiz gülme krizi sebebiyle cevabın gerisini duyamadık. ilahi yaşar hoca...