hesabın var mı? giriş yap

  • terminalden çıktıktan sonra, girişte solda ramiz köfte var. orada bir köfte yiyip devam edin bari.

  • sabah erkenden geldi. gece uyku tutmamış, o da yola çıkmaya karar vermiş.

    birlikte kahvaltı yaptık. konuştuk. düğünde takılan altınlardan kalanları falan pay ettik.

    pırlantaları bozdurmak için aldığımız kuyumcuya gittik.

    birlikte aldığımız evin kredisini kapatmış, ipoteğini kaldırmamıştık. bankaya gittik, ipotek fekki için başvurduk.

    adliyeye gittik sonra. 1. aile mahkemesinin önünde yan yana oturduk.

    avukatın kızı rahatsızlanmış, ortağı geldi. "karşı taraf burada mı?" diye sordu bana. "yanımda ya işte," dedim. şaşırdı.

    dava 15 dakika falan sürdü. her ne kadar sakin olmaya çalışsak da şaşkınlığımızdan temyizden feragat etmeyi unuttuk, o yüzden ilamı ancak 15 gün içinde alabileceğiz. avukat da şaşırmış olacak ki o da böyle bir talebimiz olup olmadığını sormayı akıl edemedi. adliyeden çıkarken hala, "sizi, nasıl ayrıldığınızı sağda solda anlatıcam haberiniz olsun," diyordu.

    emlakçıya gidip evin anahtarlarını verdik evi satsın diye.

    şimdi ben ona "karşı taraf" diyorum, o da bana "davacı"...

    hayırlısı olsun...

  • ahaha tespit gibi tespit.

    anilar gozumde canlandi. o fezaya dikilen topa kafayla cikan stoper ve forvet mucadelesi de inanilmazdi.

    babam alpay ozalan icin bu herif o toplara kafa vura vura gerizekali olacak derdi ki hakliymis. su an goruyoruz kendisini. *

    simdi kaleci de ortasaha gibi defans gibi ayakla oyun kuruyor. futbolun harala gurele oynandigi, bol dikilmis formalarin ruzgarda salindigi zamanlar artik geride kaldi.

  • i wasn't born yesterday: biz de anamizin karnindan dun dogmadik.

    it's not rocket science: atla deve degil.

    no more mr. nice guy: efendilik de buraya kadar!

    let me get this straight: sunu acikliga kavusturalim.

    what have you been smoking?: neyin kafasini yasiyorsun sen?

    dont mention it: lafi bile olmaz.

    it's not my cup of tea: benlik degil.

    so to speak: tabiri caizse.

    i'm out: ben yokum!

    good on you!: helal olsun sana!

    i would if i could!: olsa dukkan senin!

    why the long face?: suratin neden asik?

    don't sulk: asma suratini.

    edit: debe icin tesekkurler.
    ve tabi ki bu kaliplar her yerde.. onemli olan bunlari favorilere atip gecmek degil dogru zamanda dogru baglamda dogru dilbilgisiyle kullanabilmek. derslerimde bu ve bunun gibi bircok gunluk kullanim, deyim ogretiyorum. ara tekrarlarla ve bolca kullanimla kalici hale getirebiliyoruz.
    her seviye online ozel ders icin yesillendirebilirsiniz.

  • afganistan'da bir adam rüyasında hz. hüseyin’in "kendine 3 el ateş et, sana bir şey olmayacak" dediğini söyleyerek tüfekle kendini vurup ölmeyeceğini kalabalığa ispatlamaya çalışıyor.

    ama nedense ölüyor. çok ilginç

    kaynak

  • yerde yatan hariç, yüksek miktarda kişiliksizlik içerir.

    abi ben bu milleti anlamıyorum ya. hayır yani sizi bu şeye yaptırmaya iten güç nedir çok merak ediyorum. anadolu çomarı denilen şey bu işte.

  • bana sanki danimarka, isveç, izlanda'da falan yaşadığım sanrısını yaşatabilen kanun.

    hayret. halk düşünülmüş.

  • bu kadın benim için azmin ve başarının simgesidir efendim.
    kendisi ilk olarak morning glory isimli filmde akademi ödülünü kucaklamışsa da kariyerinin ilk yıllarında bu ödülün hayrını pek görememiş, ilerleyen yıllarda çeşitli sebeplerle ard arda box-office'te patlayan filmlere imza atmış ve 1938'de sahnelere dönmesi ile sonuçlanan ciddi bir kriz dönemi yaşamıştır. bu başarısız filmlerinden birinin de bu arada, bugün katharine'in klasiklerinden biri sayılan bringing up baby olması şaşırtabilir, ama o zamanlar katharine'in kendinden emin tavırları, güçlü kişiliği ve bugün hayran olduğumuz bağımsız ve özgür ruhunun yanında son derece yapay olan meşhur hollywood oyununu oynamaktaki isteksizliği ve hayranlarına karşı olan soğuk tutumu halkın da ondan giderek soğumasına yol açtığından insanlar filmlerini izlemeye zahmet etmemiş, kendisine "katharine of arrogance" lakabı takılmış ve günümüzde klasik hollywood'un eşsiz örneklerinden biri sayılabilecek söz konusu film bile gişelerde patlamıştır. hatta pek çok yerde kendisinden "box-office poison" olarak bahsedilmeye bile başlanmıştır. tabi bunun sonrasında da stüdyolar ona rol verme konusunda giderek isteksizleşmiş ve katharine de çareyi the philadelphia story oyunu ile tiyatroya dönmekte bulmuştur. bu oyun ve canlandırdığı karakterin de özellikle kendisi için yazılmış olması bu kararında etkili olmuştur heralde. oyunun başarısı üzerine kate eski sevgilisi howard hughes'un yardımları ile* oyunun film haklarını satın almış ve filme çekilmesi için kolları sıvamakla kalmamış, kendi kurallarını koyup yönetmeni bile kendisi seçmiştir. bu film, onun eskisinden çok daha güçlü bir şekilde ekranlara dönmesini sağlamış, bir daha da hiçbir şekilde kimse onun tahtından edememiş, akademi de onu toplamda bugün bile rekorunu koruyan 4 adet ödülle taçlandırmıştır. yaşlı bir nene olduğunda bile ara ara filmlerde rol almaya devam etmiş, oscarları da mideye indirmiştir yaşına bakmadan.
    yani diyeceğim o ki, -dikkat, entry'nin kişilleşmeye başladığı nokta- ne zaman hayatımda bişeyler ters gitmeye başlasa, tekrar ayağa kalkmak için ne kadar umutsuz görünürse görünsün gelişmeler, bu kadını hatırlarım ben. olabilecek en dip noktaya varıp** pes etmeyip azmiyle kendisini kimsenin kendisinden beklemediği kadar yukarılara taşımış kadın, o bile peşindeki hollywood'un ikiyüzlü oyunlarına yem olmasını bekleyen akbabalara rağmen geri gelmeyi başarabildiyse hiçbir şey geri dönülemeyecek kadar imkansız değil umudunu verir farkında bile olmadan.