hesabın var mı? giriş yap

  • benim oğlum henüz 8 aylıkken o çok yakın denen bir şahıstan rsv virüsü aldı. ağzı burnu aka aka geldi bebeğimi mıncıkladı sevdi. şımarıklık olmasın diye ses etmedim. nihayetinde ciğerlerine inen rsv ile günlerce hastanede kaldık. küçük yaşta rsv benzeri hastalıklar geçiren çocukların çoğunda kronik bronşiolit oluyor. şuan oğlum 4 yaşında. bizim ikisi evde ve biri arabada olmak üzere 3 tane nebulizatörümüz var. yazın tatile giderken bile yanımızda taşıyoruz. ciğerleri hırıl hırıl. ventolin taşikardi yapıyor birde ama ne yapalım mecbur kalıyoruz. çok uzun zamandır koruyucu amaçlı kortizonlu fısfıslar kullanıyoruz.

    siz her boku çok iyi biliyorsunuz. biz bilmiyoruz. onlar bizim ciğerimizin en kıymetli köşesi dokunmayın diyorsak dokunmayın. her boka muhalif olmayın ve size söyleneni yapın!

  • hadi kekliği düz ovada avladın.. kanadını kanadına da bağladın, tamam eyvallah.. karşısına geçip şıkıdık şıkıdık niye oynuyosun lan?

  • 2002 sonları , serinin ilki olan felsefe taşı'nın filmini ağzım açık izledikten sonra yana yana serinin ikinci kitabını arıyorum. o zamanlar gaziantep'in yeni yerleşimlerinden fakat mahrumiyet mahallelerinden olan bir yerde oturduğum için güncel kitaplara ulaşmak mesele. semt kütüphanesi de yeni kurulmuş fakat orda da bulamıyorum.

    derken okulun yılbaşı çekilişi geldi , herkes çekilişte kendine kim çıkarsa ona hediye alıyor. şansıma çekilişi yapan türkçe öğretmeni benim adımı çekti ve hediye ne istersin dedi , haftalardır bu anı bekliyormuşçasına "sırlar odası kitabını istiyorum" dedim. hoca haftaya elinde kitabın korsan versiyonuyla geldi , kitapçıları gezmiş bulamamış , kitap sevgimi bildiği ve sanıyorum sevdiği öğrencisi olduğum için de sahafları arşınlamış , temiz bir ikinci elini bulmuş bana verdi.

    sömestr arasına girer girmez de her tatilde olduğu gibi tekstil atölyemizde çalışmaya başladım. işimi hızlıca bitirip yarım saatte bir kapı önündeki harabe tekli koltuğun içine çöküp sırlar odasını okuyordum. patronun oğlu olduğum için kalfam söylenir fakat pek de bir şey diyemezdi. okulda yeterince kitap yok mu boşver ne hikaye kitabı okuyorsun der dururdu. birkaç gün sonra baktım benim kalfa ortalarda yok , bir baktım iplik cuvallarının arasına çökmüş , bir elinde sigara bir elinde kitap dalmış okuyor. ilkin öylesine ilgisini çekti herhade diye umursamadım , ama baktım ki her mola verişimde kitap okumaya yelteniyorum , adam bana vermiyor .bir hafta içinde kitabı bitirdiğinde sigaranın dumanını ağzına doldurup havaya üflerken kurduğu cümleyi unutmuyorum

    " bu hermiyon çok akıllı kız la , diğer kitabı varsa getir de okuyak "

    ilkokulu bitirememiş bir işçiyi bile kendine bağlayan harikulade bir seridir harry potter.

    (bkz: çiriş otu/@serbronze)

    #109772983

  • var galiba herkesin böyle bir anısı… sene 94, yaş 6. annem ile babamın arası kötü ve babam annemi evden gönderiyor. canım annem de cebindeki 3 kuruş parayla bir ev kiralayıp sağdan soldan eşya topluyor, okulumun karşısında ev tutuyor. çektiği çilenin haddi hesabı yok.

    bir gün kahvaltı yapıyoruz. çocuğuz ya, saçma sapan oyunlar icat ederiz. ben durduk yere dedim ki “hadi kahvaltıda kim en fazla zeytini yiyecek “ başladım erik gibi yemeye. para yok pul yok. kadın beni bozmadı bir şey de demedi canım annem.

    ertesi gün kahvaltıya oturduk. annem dedi ki, ben yeni bir oyun buldum: bir zeytini en fazla kaç ısırışta yersin?

    oyun değil mi, kabul ettim. o gün 1 tane zeytini minik parçalar halinde 10-15 kere ısırarak yedim ve anneme “yarışı kazandım” diye sevinirken o gün anlam veremediğim göz yaşlarını gördüm.

    sonrasında hikaye güzel ilerledi, mutlu günlerimiz çok oldu ama dibi görmeden iyi günlerin değerini de bilmiyorsun. mekanın cennet olsun canım annem, senin evladın olmak benim en büyük gururum.

  • çift başlılıktan şikayet eden cumhurbaşkanının başbakanla birlikte düzenleyeceği miting.

    bu nasıl çift başlılık lan?