hesabın var mı? giriş yap

  • bilinçaltınız, farkında olamayacağınız, tahmin bile edemeyeceğiniz kadar çok ayrıntılı bilgi ile doludur. bilinçli olarak bunları hatırlamak isteseniz, kendinizi zorlasanız bile hatırlayamayacağınız, hatırlamayı aklınıza bile getirmeyeceğiniz bilgilerdir bunlar.

    yatak odanızdaki perdede kaç tane kelebek deseni olduğunu bugüne kadar hiç saymamış, buna kesinlikle dikkat bile etmemiş olsanız bile beyniniz zamanında siz farkında olmadan o kelebekleri saymış ve bilinçaltınıza yazmıştır. şimdi biri size sorsa "yatak odandaki perdede kaç tane kelebek var" diye, "yatak odamdaki perdede kelebek mi varmış?" bile diyip şaşırabilirsiniz. sayısını bilmeyi bırak, kelebek olup olmadığının dahi farkında değilsinizdir belki.

    ama uykunuzdayken, rüyanızda yatağınızdan doğrulup odadaki perdeye baktığınızı, perdedeki kelebekleri, kaç tane olduğunu görüp, heyecan içinde uyanıp perdedeki kelebekleri saydığınızda, sayının doğru olduğunu da gördüğünüzde "aha astral seyahat yaptım, uyurken ruhumu ayırıp perdedeki kelebekleri bile doğru saydım" diyorsunuz.

    hayır uykunuzda bedenden falan ayrılmadınız. kıçınız açıkta kaldı rüya gördünüz. rüyanızda da, bilinçliyken farkında bile olmadığınız ama bilinçaltınızda yer alan bir ayrıntıyı gördünüz.

    hepsi bu.

  • milan baros (2014): "onun çok muhteşem bir hoca olduğunu söylerlerdi ama çalıştıktan sonra gerçeği gördüm. dünyada ondan daha iyi olan bir sürü hoca var. fatih terim'in maç öncesi taktik konuştuğunu hatırlamıyorum. sadece rakibi yıkmak, parçalamak gibi şeylerden bahsederdi"

    frank de boer (2008): "2000 yılında kazanılan uefa kupası'ndan dolayı bana göre başı hâlâ göklerde, bulutların arasında geziyordu. ama şunu söyleyebilirim ki, çok mükemmel bir antrenör değildi. kendisi futboldan çok dış görünüşüyle meşguldü. benim hiçbir yerde görmediğim bir şeydi. yarım sezonluk bir dönemde aynı kıyafetle diğer antrenmana çıktığını görmedim. bu gerçekten inanılmazdı. tam anlamıyla gerçek bir megalomandı”

    andrea pirlo (kitabından alıntılar): “dikkat çekici ve gerçekten tuhaf biriydi. kurallara karşı alerjisi varmış gibiydi. daha ilk başlardan uzun süre çalışamayacağı belliydi ve nihayetinde de kovuldu. milan öncesinde her istediğini yapabileceği daha küçük takımlarda çalışmıştı. milan’da ise atmosfer daha farklıydı. yemeklere geç gelir, resmi toplantılara kravatsız katılır, sırf big brother’ı (biri bizi gözetliyor) izleyebilmek için mr. bic’i (adriano galliani) masasında tek başına bırakırdı. parlak kıyafetlerle john travolta gibi gezerdi milanello’da.

    terim’in soyunma odasındaki sözlerini bize aktarmada sorunlar yaşıyordu. terim el kol hareketleriyle türkçe konuşur ve ‘çocuklar, sezonun en önemli maçlarından birini oynayacağız. birçok kişi bizi eleştiriyor ama ben size inanıyorum. şimdi vazgeçemeyiz. bizden beklentiler büyük, onları hayal kırıklığına uğratmamak görevimiz. bunu kendimiz için, kulüp için, başkan için, taraftarlarımız için yapalım. insanın kafasını kaldırması gereken bazı zamanlar vardır hayatında. o an bizim için geldi. haydi çocuklar, haydi’ derdi. ama tercüman neredeyse hareketsiz bir şekilde durur ve italyanca şöyle söylerdi: ‘juventus yarın geliyor. kazanmak zorundayız.’ biri 5 dakika konuşurken, diğeri 5 saniye konuşurdu.

    terim: ‘andrea, sen bizim için odak noktası olacaksın. oyunu sen yöneteceksin, ama acele etme, zorlama. durumu değerlendir ve etrafında en az rakip olan arkadaşına topu aktar. sana güveniyoruz. sen bu takım için ve oyun stilimiz için çok önemlisin. ama tekrar söyleyeceğim: zorlama. sakin ve soğukkanlı sözleri sloganımız. önce düşün, sonra pasını ver. doğru sonucu almak ve tüm italya’ya hala hayatta olduğumuzu göstermenin tek yolu bu. savaşmadan yenilmeyeceğiz. şimdi herkes sahaya çıksın. gerçek gücümüzü gösterelim ve bu yılın en iyi oyununu çıkaralım’

    tercüman: ‘pirlo pas at. hadi şimdi gidip idman yapalım.’

    bazı takım toplantıları, özellikle de en başlardakiler unutulmazdı. terim taktik panosunun önünde durur, bir tebeşir alır ve tahtaya 11 yuvarlak çizerdi. her yuvarlak bir oyuncuyu temsil ederdi ancak tahtada o kadar çok not ve karalama olurdu ki hangi oyuncu forvet, hangisi defans, hangisi orta saha anlaşılmazdı. tamamen kaos: sadece kaleci belliydi.

    bir noktayı gösterir ve ‘tamam, costacurta sen şuraya gideceksin’ derdi.

    ben de söze girmek zorunda kalırdım: ‘ama hocam o benim.’

    savunmacılarla golcüleri karıştırdığında iş iyice içinden çıkılmaz hale gelirdi. bunu bilerek yaptığından şüphelenmeye başlamıştım. sahada dört forvet ve yalnızca iki defans: berlusconi’nin yasak hayali.”

  • adam tam olarak ne demiş önce bir onu okuyun sonra yorum yapın.

    --- spoiler ---

    “f.bahçe’nin elde ettiği çok büyük başarı. 3 yıl önce final four oynuyor, geçen yıl finalde son anda kaybediyor ve bu senede şampiyon oluyor. bu, türk basketbol tarihinin, kulüpler bazında elde ettiği en büyük başarı.

    bana ‘kutluyor musun fenerbahçe’yi’ diye soruyorlar. hayır, ben kutlamıyorum fenerbahçe’yi. onlar da bizi geçen yıl eurocup şampiyonu olduğumuzda kutlamadılar. bu işler karşılıklı. sonuçta ben bir kutlama mesajı yayınlamadım, onlar da yayınlamamıştı. ama, onların çok büyük bir başarı kazandığını da belirtmem lazım. gerçekten de çok anlamlı bir iş yaptılar.”

    --- spoiler ---

  • toplu taşımada sadece türbanlı kadınlara yer verir. diğerleri kadın değil tabi, onlar başka dünyadan.

  • size net bir şey söyleyeyim, babasıyla arası iyi olan bir kız kesinlikle sizin düşündüğünüz gibi önüne gelenle yatma planları falan yapmıyordur, istisnalar olabilir elbette ki ama eğer bi kız babası ile arkadaş gibiyse o kız yüksek ihtimalle ailesinin yüzünü kızartacak bir şey yapmaz. babasıyla arası kötü olandan korkun bence.

    ayrıca isteyen istediğini yapabilir, bu ne sizi ne beni ne de bir başkasını ilgilendirir.

    t: baba gibi babadır.