hesabın var mı? giriş yap

  • hayat bazılarına torpil geçiyor.

    oruç tutan biz, sadaka veren biz, namaz kılan biz, hiç bir cumayı kaçırmayan biz... peki bu iskandinavya ülkerine ne oluyor ?? neden yani ?? eksik yaptığımız bir şey mi var yarabbim ??

  • tüm projelerin devlet adına değil akp adına yapıldığını gösteren beyanat. yani siz devleti, ülkeyi, halkı falan sevmiyormuşsunuz, siz "yap şuraya köprü, şurayı da kaz tünel olsun şanımız yürüsün" diye bunca iş yapmışsınız. iki yüzlü köpekler sizi.

    ben en azından bu mevkilere gelmişlerse biraz akılları vardır, biraz mantık sahibidirler diye düşünüyordum ama alakası yokmuş, cümlesinin sonu nereye varacak onu bile hesaplayamayan adamlar 13 yıldır ülkenin başında bela gibi duruyorlarmış.

    çok şükür bitti, devran döndü. yargılanacaksınız, sadece mahkemede değil vicdanlarda yargılanacaksınız. ne mahkemeden ne de vicdanlardan sağlam çıkabileceksiniz, şeref yoksunları.

  • şenol güneş'in nasıl haince ve vahşice saldırıya uğradığını teyit eden görüntülerdir. adam resmen yüzükoyun yere kapaklanmış. hadi aranızda delikanlı birisi çıksın da, hiçbir yere tutunmadan, ellerini yere koymadan kendini bilerek yüzüstü yere bıraksın. sıkar biraz. hepiniz korkarsınız. çünkü bu şekilde düşmek bile ciddi bir hasar verebilir. kolunuz, çeneniz, dişleriniz kırılabilir. hatta havuza bile böyle atlayamazsınız. 70 yaşındaki birisi ise bunu hiç yapamaz. ancak kafasına ciddi bir darbe alan kişi böyle düşebilir. bu bir film sahnesi olsa dublör kullanılır. o kadar ciddi bir düşüş bu. şenol güneş'e bir kez daha geçmiş olsun diyorum. fenerbahçe çıkarttığı her yeni görüntüyle kendini biraz daha rezil etmeyi başarıyor.

  • iki lafı bir araya getiremeyen ve duruma göre konuşan yarışmacıları olan program.

    + bunda sirke kullandın mı?
    - ııı (tepkiyi ölçüyor) kullandım şefim.
    + ama bu yemeğe sirke konmaz.
    - çok az kullandım hatta kullanmadım şefim.
    + gerçi yüksek ısıda bir miktar koyabilirsin.
    - kullandım şefim. çok az ekledim.
    + ama çok fazla sirke geliyor.
    - biraz kaçırmış olabilirim.
    ++ ben sirkenin fazla gelmesini seviyorum.
    - o yüzden çok koydum şefim.

    bu nasıl bişeydir! koyduysan koydum de. koymadıysan da koymadın...
    sürekli bu tarz muhabbetler dönüyor.
    inanılır gibi değil.

  • "bu siteden hemen cikabilirsiniz tesekkurler" olarak algiliyorum ben bunu ve memnuniyetle cikip gidiyorum.

  • ben 32 yaşıma kadar nasıl geldim kardeşim?

    yaşamayı seviyorum, özgürlüğü seviyorum, bu halkı seviyorum derken yalan mı söyledim acaba kendime? çok mu korktum kardeşim elimde aslında olmayanları kaybemekten? şekil mi yaptım etrafımdakilere? kaçtım mı? uzaktan bağırmayı adamlık mı sandım? gaz iki kere gözüme kaçıp da gözlerim yaşarınca kendimi kahraman mı sandım? çocuk oyuncağı mı sandım tüm bu olanları?

    sen 22 yaşında başından vurulup öldürülürken ben 32 yaşıma nasıl geldim kardeşim? ben bu utancı içimde yaşatacak kadar büyük ne günah işledim? ben senin, ethem'in, ismail'in, medeni'nin haklarını nasıl öderim kardeşim? sen tertemiz yüzünle uzanıp yatarken ben nasıl ayakta dururum?

    hakkını helal et ahmet.

    çok özür dilerim kardeşim. çok özür dilerim.

  • gezegenin en mantıklı sözü.

    + ne tür müzikler dinlersin bartuğ?
    - hımmpf, indie falan, pop jazz bazen de beril...
    + anlıyorum bartuğ...

    bartuğ yalan söylüyor, daha geçtiğimiz yaz kuzeninin düğününde ankara'nın bağları eşliğinde çılgınlar gibi eğlendi. bartuğ yalancı. bartuğ yavşak...

    ***

    + ne tür müzikler dinlersin saffet abi?
    - valla kulağa hoş gelen her türlü müziği dinlerim yiğenim.
    + saffet abi pop jazz?
    - jazzırdamasa o da iyi aslında meh meh meh.

    saffet abi dürüst. saffet abi yavşak değil. kötü şakaları dışında on numara adam.

  • rollo may bunu farklı perspektiflere dayandırarak temellendirir. bunlar:
    -cesaret
    -karşılaşma
    -bilinçdışı süreçlerdir.

    altta rollo may'in açıklamalarından yola çıkarak konuyu yorumlamaya çalışacağım.

    ...cesaret
    ilk perspektif cesarettir ve düşünülenin aksine psikotik süreçler içerebilir. çünkü psikotik süreçler yaşayan kişilerin cesareti çok yüksektir ve düzene karşı durabilirler. may cesareti fiziksel, moral ve toplumsal olarak 3'e ayırır. yalnız hastalığın buna neden olduğunu reddeder. hatta şöyle söyler: "bu psikolojik süreci iyileştirsek, yaratıcılıkları son mu bulacaktı?"

    cesaretle geldiğimiz nokta başkaldırıdır. örneğin prometheus, insanların ateşsiz kaldığını görerek tanrılardan ateşi çalıp insanlara hediye ederek bir medeniyeti başlattı ama zeus bunu sevmedi ve bir ölümsüz olan prometheus'un ciğerlerini kartallara yem etti. ölümsüz olan promethues her gün iyileşerek aynı acıyı yaşamak zorunda kalıyordu... bu hikayede de bir başkaldırış görüyoruz. ironik şekilde ölümlü olmayı karar verdikten sonra bu işkenceden kurtuldu.

    duygusuzluğu da ayırt etmek gerekir. şöyle der rollo may: kişinin dünyanın baskısı altında içe dönmek zorunda kalmasıdır ve bundan kaçınmak gerektiğini anlatır. çünkü insan dış dünyayla mücadele edemezse yaratamaz. korkaklaşır ve vazgeçer.

    kişiler tutkuyla tükenmişlik duygusuna kadar "cesaret" etmelidir. hatta büyük sanatçılar her gün bir keşfin yorgunluğu ile vazgeçer fakat ertesi gün yeniden başlamaya karar verir.

    ...bazı psikologların görüşleri
    alfred adler'in psikanalitik teorisi insanın eksik doğduğunu iddia eder, bunu tamamlamak için kendini geliştirdiğini ve yaratmak zorunda olduğunu belirtir. otto rank ise 2 korkudan bahseder, yaşam ve ölüm korkusu. yaşam korkusu; kendini tek hissetmemek için birine bağlanmaktır, orjinalliğin yok olmasıdır ve bu bağlılık kendini gerçekleştirmeyi ve yaratıcılığı yok eder, bir süreden sonra o kişiye dönüşür. ölüm korkusu ise özerkliğin yitirilmesi ve yok oluşu içerir. bu da bağlanmanın tersidir, kişi o kişiden kaçmaya çalışır. bu yüzden varoluşçulukta ölüm metaforları önemli bir yerdedir. yaratıcılık için gereklidir.

    yaratıcılıkta dogmatizme yer yoktur, bir şeyden sonsuz seviyede emin olan yıkıcılığa daha yakındır. yaratıcılık cesareti ve inancı gerektirse de kişi her zaman şüphe de duymalıdır. işte bu da cesaretin paradoksudur.

    ...buradan varoluşçu felsfeye ulaşırız.
    bir şeyin sonunda ölüm yoksa yaratıcılığın olmayacağını da belirtir. çünkü yaratmak ölüme başkaldırmaktır. eğer ölüm yoksa yaratmak anlamsızlaşabilir. örneğin adem ve havva; yehova'nın baştan çıkartmasıyla yaratıcıya ve kurallara karşı çıkarak elmayı yemeye cesaret etmiştir. bu merak onların cenetten kovulmasına neden olmuştur ve adem ve havva devamlı yaratmıştır. sonuçta yehova'nun kötü olduğu sorgulanabilir. yaptığı kötü görünse de insanlığın evrimine neden olmuştur. tarihte ilk başkaldıranın ve öldürülenin sokrates olduğunu görüyoruz, yine isa; inançlara karşı başkaldıran kişiydi ve çarmıha gerildi... örnekler çoğaltılabilir. işte rollo may'e göre psikanalizin temel görevi bilinci arttırarak iyi veya kötü elmadan yemeyi sağlamaktır.

    ...karşılaşmanın önemi:
    karşılaşma olmazsa yaratıcılık eksik kalır. örneğin ressamlar güzel bir sahnede yutulur, emilirler, ardından eserlerini üretilirler, eğer bu yapılmazsa ve sadece anın verdiği güzel duygularla kişi kendini kısıtlarsa yaratıcılık yarım kalır ve buna "kaçak yaratıcılık" denir. çoğumuz için "heves" diyebiliriz. o anla haz duymak yaratıcılık için yeterli değildir. karşılaşma anında kişi yoğun bir farkındalık haline girer. bir şey bulduğunu fark eder. bu aynı bir bilim adamının çözüm bulması ya da sanatçını eserini fark etmesidir. örneğin wolfgang köhler de bunu "içgüdüsel öğrenme" olarak açıklar. bulmaya çalıştığını şeyi devamlı düşündüğünüzde gelişme olmuyormuş gibi görünse de bir yerde çözüm zihninizde belirir. işte bu karşılaşmadır. bu aşamaların hepsinin emek ve inatla cesaret içerdiği unutulmamalıdır.

    ...şüphe duymak, bilindışı ve jung
    aslında buradaki farkındalık bilinçdışında gizlidir. kişinin amacı bu şimşeği çaktırmaktır ama bilinçdışı jung'a göre bilinçle hep kavga eder. bilinç, bilinçdışının sapkınlıklarını kontrol ederken, bilinçdışı da bilincin sıradanlıktan kurtulmasını sağlar, renklendirir. bu yüzden sadece bilinçle ve dogmatikleştikçe bir şeyi yaratamayız, yazıda bahsettiğimiz gibi şüphe de gereklidir, bilinçdışı burada devreye girer ve bizi sarsar, rahatsız eder!

    ...yoğun çalışma ve rahatlama
    picasso "her yaratma edimi, ilk önce bir yıkma edimidir" demiştir.
    yaratıcı kişi buna izin verendir. dogmatik düşünceden uzaklaşmanın yanında bir ihtiyaç da rahatlamadır. yoğun bilinçli çalışmadan sonra örneğin uykudan uyanış, dalış veya sıradan otonom bir iş yaparken gerginliğin azalmasıyla ortaya aniden çıkabilir. sonunda kavrayış ve rahatlama gerçekleşir. bilinçdışındaki bilince taşınır. tarihe baktığımızda her yaratıcılık ve keşif, dönemin insanlarını sarsmış, hatta keşfi yapanın ölümüne mal olmuştur.

    burada yine otto rank'in bağlanma korkusuna geliyoruz, kişi bunları başarmak için bağımsız ve tek olmalıdır, kaygıyı hissetmelidir. kitle araçları bizi zaman zaman uyumlu hale getirerek yaratıcılığımızı yok eder. rollo may buna "uyumculuğa kapılmak" diyor. modern çağı da eleştirir rollo may. yeteneğin olduğunu fakat insanların uyumculuk yüzünden rahat bir yaşama yöneldiğini belirtir.

    ...yoğunluk ve vecd
    yoğunluğu vecd olarak da tanımlayabiliriz. yani duyguların taşması diyebiliriz. yaratıcı edim esnasında kişiler vecd duyar ve bir bilinç yoğunlaşması yaşar. rollo'a göre vecd, esnasında kişi entelektüel, iradi ve duygulanımsal işevlerinin hepsi aynı anda işlevseldir. ancak vecd halinde bir nesneyi net olarak görebiliriz.

    ...yaratıcılık bir gerileme süreci değildir.
    işte tam bu karşılaşmada duyulan vecd'in varlığından ötürü yaratıcılığın bir regresyon yani gerileme ile kendinde olanı çıkartma olduğunu reddeder rollo. klasik freudçu bakış açısını doğru bulmaz. güçlü bir tutkuyla cesaretle bilinçli bir çalışma olmadan rahatlama esnasında yaratım edimi görülmez. yani sadece gerileyerek, rahatlayarak, geçmişe giderek, balık tutar gibi bir şey gerçekleştirdiğimize inanmaz. etkisi vardır fakat yaratıcılık aynı zamanda ilericiliği, yani karşılaşmayı da içerir.

    bunu da yaratıcı edimin 2 kutuplu olmasıyla destekler. bir kutupta bilinçli kişinin kendisi vardır. diğer kutup kişinin kendi dünyasıdır fakat nesnelliği ve etkileşimi içerir. yani kişi çevresinden aldıklarını içinde kurgular, bu yüzden sanatçıların eserleri dönemlerini yansıtır. örneğin picasso'nun ilk eserleri yunan figürleri çizerken, faşist rejimin gelmesiyle bombalanmalarıyla çizdiği yüzler tanınmaz hale gelmiştir, metalleşmiştir. yani sanatçı çevresinden etkilenmiş, bununla "karşılaşmıştır," bunun vecdini duymuştur. her şey geçmişten çıkartılsaydı eserlerde o dönemin etkilerini görmezdik. demek ki tutkuyla bilinçli çalışma sonrası karşılaşma ile bilinçdışındaki dışarı çıkartabiliriz. aksi halde yaratıcılık gerçekleşmez.

    ...özetle
    özetle; kişi ilgilendiği nesne ile ilhamla "karşılaşma" yaşaması halinde öncelikli olarak "cesaretli" olmalı ve o konu hakkında yalnız kalarak tutkuyla bilinçli düşünmeye kendini zorlmalıdır fakat asla dogmatik bir yöne sapmamalıdır aksi halde "bilinçaltı" farkındalıkları yüzeye çıkamaz. en sonunda rahatlama haliyle birlikte kişi vecd duyarak yaratımı gerçekleştirir.

    ileri okumalar:
    rollo may - yaratma cesareti, metis yayınları

    debe edit.

  • "kaybedeceğini bile bile neden mücadele ediyorsun dedi,
    öleceğini bile bile yaşadığını unutmuştu o an...
    bozmadım."

  • özellikle çocuklarının gönül ilişkileri konusunda gösterdikleri realist tepkiler öküzlük boyutuna ulaşabilmektedir. hemen farklı iki babadan iki örnek verelim;

    oğlunun kep törenine gelmiş anne, baba kendisinin bir alt sınıftaki kız arkadaşıyla konuşmaktadır.

    anne: ay ne güzel bak ahmet, inşallah ayşe'nin de kep törenine geliriz seneye.
    baba: ohooo o zamana kaç ayşe gelir geçer.
    kız arkadaş : errör
    oğlan: utanç

    bu da başka bir aileden geliyor;

    baba: ee kesin ayrılmışlar mı artık? nolmuş o amerikalıyla?
    anne: evet, bitirdim diyor.
    baba: iyi yapmış, ona göre değildi zaten. üzülmesin hiç. en azından ingilizcesini ilerletti.