hesabın var mı? giriş yap

  • “ kadına saygım büyüktür ama döverim “
    “ kadın dediğin dayak da yemeli “
    “ üç türlü kadın vardır : günlük, haftalık, ömürlük”

    yukarıdaki üç cümlenin sahibidir. ve bu cümleleri sarf edebilen birinin saygı görüp ünlü (!) olacağı tek yer de türkiye’ dir.

    bakın daha perihan savaş’ ı 80’lerde tüm gece dövmesi, yüzünü gözünü morartması, mahkemelik olmaları, üstüne bir de “ kendime hakim olamadım, onu öldürebilirdim “ diye ifade vermesi var.

    sonra derya tuna’ yı da dövdü diye manşetlere çıkmış. asena olayı desen zaten yakın geçmiş.

    hala mı “ ama sesi güzel yeaaa” ?

  • akp belediyesi olmayan illeri, tc'den çıkarmadığına dua etmek lazım.

    amacı yönetmek değil, bölmek olan bir hükumet sistemi var.

  • müş. adınız neydi sizin
    ben: ozan efendim
    müş. okan
    ben. hayır ozan
    müş. ohan?
    ben.( oha) ozan
    müş. ogan
    ben . bakın efendim zonguldakın z si ozzan
    müş. peki zogan bey
    ben. ordu zonguldak adana niğdeee
    müş. benim problemim sizin adınızdan daha önemli zogan bey
    ben. peki efendim neydi problem?

  • iskoç dilince (lag a' mhuilinn) değirmenin çukuru anlamına gelen (bkz: bir gecede cahil kaldık) bu damıtım evinin bir özelliği de islay bölgesinde üretime başlayan en eski damıtım evi olmasıdır. (1742 yılı)

    1816 yılında bir çiftçi olan john johnston kaçak halde işletilen civar damıtım evlerini bir araya getirir ve adına artık yasal hale gelen lagavulin adını verir. 1836 yılında john uçmağa göç edince tesisi alexander graham satın alır ve 1861 yılında mackie & co'nun o zamanlarki sahibi james mackie tarafından büyük bir hissesi devrolunur (yıllar sonra white horse adını alacaktır). sonraları adaya kömür arpa ve fıçı getiren denizciler boş şişelerini lagavulinlerle doldurup kaçak bir ticaret yolu da keşfederler ki bu durum ikinci dünya savaşına kadar sürer. savaşın ardından 1948 yılında bir daha kapanmamak üzere kapılarını açar.

    gelelim şişenin içine...

    bu bölgenin en baskın karakteristik özelliği olan turba esansını, hacıdan gelmiş dedelerin ellini öptüğünüzde burnunuzu yakan hacı misleri kadar derinden hissedersiniz. adeta başarılı bir mangal sonrası övgüleri üzerinde toplayan küçük eniştenin şişme montundan evrene yayılan, sanki sobanın ilk alevinden sonra tüten is kokusu kadar net yerleşir burnunuza.

    islay bölgesinin diğer meşhur viski markalarının (bkz: coal ila) (bkz: laphroaig) (bkz: ardbeg) (bkz: bruichladdich) aksine lagavulin 16 ekpresyonunda henüz ilk yudumda başlayan kuru meyve ve baharat tadlarını yakalıyorsunuz. öyle dengeli bir şekilde ağzınıza yayılıyor ki böylesi bir uyumu bozmamak için çoğu kez kendinizi eşlikçilerden uzak tutup sadece bardağı koklarken bulacaksınız.

    dolgun ve yuvarlak bir içime sahip olan lagavulin 16'yi daha keyifli hale getirmek için tuzda kurutulmuş kaz etini mutlaka deneyin.

    tadım notları:
    burun: is, turba , iyot
    damak: is, kuru meyve, baharat, vanilya
    bitiş: uzun ve orta sertlikte bir bitiş

  • ciddiyetsiz bir ordu. tam iki saattir bekliyoruz ankara ovasının soğuğunda. 10 bin kişi it gibi titriyoruz yeminle. sümüğümüz burnumuzda donuyor. aa bir baktık bizim düşman ordusu hiçbir şey olmamış gibi sallana sallana geliyor karşı tepenin ardından. şeytan diyor, 'sok şu mızrağı göğüslerinin ortasına'... o derece sinirlendim yaa !!

    tam iki hafta önce haberleşmişiz. elçiler göndermişiz karşılıklı. gününü, saatini, yerini belirlemişiz. arsa sahibine kapora vermişiz. her şeyi ayarlamışız. ama bu nasıl bir laubalilik, nasıl bir ciddiyetsizlik anlamıyorum. yahu 'savaşmayacağım, canım istemiyor' de anlarım. zorla çağırmadım ki buraya sizi. ama kardeş ülke işte. atsan atılmaz, satsan satılmaz. karakteri böyle bunların. savaşın başlamasına 5 dakika kala 'fazla mızrağı olan var mı' diyen adamlar bunlar. acımayacaksın böylelerine işte ama neyse... biz onurumuzla savaşımızı yapalım.

    - hücuuum !!!

  • tgb, vatan partisinin gençlik örgütüdür. vatan partili bir tanıdığım var. 70 yaşlarında. eski bir arkadaşımın babası. doğu perinçek'le falan bir sürü fotoğrafı var. çok eski dava arkadaşı.

    neyse, bu amca facebook'ta ekli bende. geçtiğimiz günlerde facebook durumunda bir şey paylaşmıştı.

    işte, "ankara'nın bilmem ne mahallesinde aydınlık bulamıyoruz, dağıtımında mı sorun var, gazete okuyamıyoruz" gibi bir yazı.. bunun altına biri yorum yapmıştı, bu olayı görünce aklıma o yorum geldi. yorum mealen şöyleydi;

    "aydınlık bulamıyorsan sabah gazetesi al, sonuçta aynı şeyleri yazıyorlar."