hesabın var mı? giriş yap

  • nöbetçi savcılık tarafından hakkında halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçundan yeniden yakalama kararı çıkarılmış.
    işte dogru suçlama buydu. ıngilteredeydi galiba, adamın birine tacizden 2, ingiliz kızlarının özgürce gezme hakkına saldırıdan 22 yıl hapis vermişti bi hakim. inşallah suclamanın arkasında dururlar.

    edit:kaynak

  • vatanına dönmek için abd'nin ikamet iznini uzatmamasının şart olduğunu sanan bir fethullah gülen beyanı olabilir bu.

    + yurda neden dönmüyorsunuz sayın fethullah gülen?
    - dönmek istiyorum da abd hep ikamet iznimi uzatıyor. şimdi de yeşil kart verdi. mağdurum.

  • gece vakti bir mahallede görevli 40 bekçi varsa 30 tanesi benzin istasyonlarında, üniversitelerin giriş kapılarında, gece kapalı olan iş yeri merkezlerinin girişlerinde, otoparklarda çadır kurmuş, plastik sandalyelerine oturmuş hangi arabayı alacaklarını tartışıyor. yemek, çay söyleyip taşak muhabbeti çeviriyor. dün belediyenin önünde bir kadın öldüresiye dövülürken akla gelen "nerede bu gece kartalları?" sorusuna cevap isteyenler için söyleyeyim dedim.

  • eğer 99'dan beri sözlüğün başında bu arkadaş olsaydı var ya daha 2002'de 2004'te sözlük az çok hit kazanmaya başladığında aylık üç beş kuruş alıcam diye sözlüğün altını üstünü reklamla doldurup 90'lı yılların üçüncü sınıf flash sitelerine çevirir ve bir efsaneyi başlamadan bitirirdi. elini vicdanına koyup da "yok ya öyle yapmazdım" diyemezsin!

    en ufak konuda bile hemen ayrışabilen sözlüğün on binlerce kişilik yazar kitlesi bile senin yanlışlarda olduğun konusunda hemfikir. ama diyorsun ki ben doğrusunu yapıyorum, siz yanılıyorsunuz. insan bi düşünür ya neden diye. gerçekten ilginç..

  • bu gece evden alkol almak için dışarı çıkar çıkmaz polis çevirmesinde geçen diyolog:

    polis: ehliyet ruhsat.
    cmbkts: tabi buyurun.
    polis: alkol aldık mı?
    cmbkts: yok daha almadım. almak için çıktım.
    polis: (elinde alet olmasına rağmen üfletmeden) al, iç bir tur at gel bekliyorum burada.
    cmbkts: evde içecem ben ya.
    polis: canın sıkılır çıkarsın filan 3' e kadar buradayız biz.
    cmbkts: eyvallah.

  • fenalık geçiren kıza geçmiş olsun ama içindeki diğer 253 yolcuya daha bi geçmiş olsun. hani uçak 7 saat istanbul üzerinde tur atacağına kuzey kutbuna ne biliyim en azından bir svalbard’a falan gidip gelseydi keşke yani empati yapıyorum 7 saat boyunca devasa bi tenekenin içinde sürekli bağcılar, gaziosmanpaşa esenler manzarasına tepeden maruz kalıyorsun..ne zor bi imtihan. uçaktaki yolcuların hepsi ekmeğe falan bastı herhalde kuran yırttılar başka açıklaması yok. geçmiş olsun yine.

  • en kolayı aynı cümlenin olumsuz halini söylemek.

    must'ta "mamalı" anlamı olur, have to'da "zorunda değil" anlamı olur.

    örnek:
    you must fill this form: bu formu doldurmalısın.
    you have to fill this form: bu formu doldurmalı/doldurmak zorundasın.

    olumsuz:

    you mustn't fill this form: bu formu doldurmamalısın.
    you don't have to fill this form: bu formu doldurmak zorunda değilsin.

    görüldüğü üzere olumluda anlamlar birbirine çok yakınken olumsuzda anlam farkı ciddi boyutlara geliyor. ayrımı bence en güzel bu şekilde yapılabilir.

    20 senedir ingilizceyle haşır neşirim ve şunu söyleyrbilirim ki must ile have to arasındaki en bariz süzgeç bu.

  • bir adet sıcak yatağından entry giren ekşiçi içeren başlık. dışarısı buz gibi soğuk, duş bile alamıyorsun. çadır yok, konteynır yok. ne yapsın bu insanlar?

  • benim baba tarafim sizlerin "beyaz turk" diyebileceginiz bir aile ve annemin ailesi ise biraz "anadolu comari" ile iliskilendirilebilecek bir aile. kucukken ben annemin babasi olan dedemin namaz kildigini gorurdum ve ozamanlar icki ictigini gordugum babamin babasi olan dedemden daha ahlakli ve dindar oldugunu dusunuyordum. buyudugumde ise dayim ve hergun namaz kilan dedem dolandiriciliktan hapisteydi.

    obur "beyaz turk" dedem ise mahallenin bildigi en guvenilir insandi. insanlar tatile gittiklerinde evlerinin arabalarinin anahtarlarini dedeme emanet edip giderlerdi. hicbir zaman yalanla dolanla isi olmaz, kandirilsada kandirmazdi. kendisi vefat ettiginde ise babaannemin evine onlarca mektup gelmisti. hepsinde adini bilmedigimiz insanlar dedemin onlara burs verip okuttugunu soyluyordu. onun vesilesi ile onlarca insan hayallerine kavusmus ve okumus ama o bunu hickimseye (babaanneme dahil) bahsetmemisti. ben bu insanin ahlakini istiyorum, "anadolu comarlari"ninkini degil.