hesabın var mı? giriş yap

  • hiç unutulmayacak bir takım deyimleri hayatımıza sokan, türkiye de çekilmiş en iyi dizilerden. peki nedir bu deyimler (kronolojik sıra içerisinde olmayabilir, aklıma geldikçe yazıyorum) :

    1 - got got got : bir horoz ancak bu kadar güzel anlatılabilir, hele ki hayvana gıcık oluyorsanız ağzınıza cuk oturur.

    2 - kedi babası : sabri bey'in gıcık oldugu sozlerin en basında geliyor, bir insan kedi babası mı olur yahu ? birini gıcık etmek icin birebir.

    3 - masuk isimli papagana ait soylemler : babacım kapıcı, catlak catlak, aptal yesim, fifuu fifuu (ıslıkları) ve daha niceleri. farkında mısınız bilmiyorum ama karsımızda icinde bulundugu durumu inceleyip sonuclar cıkaran, insanları tanıyan ve onlara birden cok takma isim takan bir papagan var (kargaların en zeki kus oldugunu duymustum, ama masuk bu sacmalakların hepsini cope atacak nitelikte!)

    4 - dunkof (dummkopf) ve nein halis : aranızda bu diziyi izleyip, saf saf (aptalca kelimesinin kibarlastırılmısı) hareketler icerisinde bulunan arkadasına dunkof demeyen var mı ? (alternatifi icin : (bkz: abadi) )

    5 - internetten cızz : mail atarken bile diyorum hala icimden, send tusuna basınca cızzzz...

    6 - tak! : insanın kendine guvenini getiren muthis bir unlem. tamam abicim, tak!

    7 - anaaam katil : hala bazen korktugum zaman (yine icimden) anaam katil derim ben.

    8 - alzemhaymer : alzheimer hastalıgının, ayla hanım tarafından inatla yanlıs telaffuzu.

    9 - patlatırım enseni, teker teker in su basamakları : halisin babasının türkiyeye armaganı!

    10 - alti kere sekiz : yine bu diziyi izleyen nesiller tum carpım tablosunu ezbere bilseler bile bu sorunun cevabını 68 olarak verecektir (68 amca!).

    11 - kırarım boynuzunu iblis : cinnet halinde hala cevremden duydugum (aslında korkunc bir manası var) bana komik gelen soz.

    12 - bosnaya 5 fuze daha atılmıs : belki "abarttın artık !" diyorsunuz ama vallahi degil, bira deyince aklıma otomatikman bu laf geliyor.

    13 - tertip : bu lafı nasıl unutabiliriz ki? ben ilk defa bu dizide duydum tertip lafını, ve malesef yine bu dizide tiksindim. yani askerlik arkadası tamam da, o tezgahtar kız neden diyordu surekli ?

    14 - sayın abim : apartmanın korkulan adamı, apartmanın en igrenilen (igrenilen agır oldu belki ama bulamadım baska bi sey) adamını bu sozlerle onore ediyor, oldukca etkileyici. (halen bazı durumlarda severek kullandıgımı soylememe gerek yok sanırım?)

    15 - (cıvık) babam afedersin : bastaki cıvık yerine herhangi birsey konulursa saygı ifadesi olarak kullanılıyor.

    16 - tutuyorum zaptı! : seni oldururum! den bile daha korkutucu etkisi olan bir tehdit. (gerci sonlara dogru cafer efelenip "tutasan tut!" diye cıkısmaya baslamıstı)

    17 - yandan carklı : halil pazarlamanın lakabı idi, simdilerde binlerin lakabı oldu.

    18 - mö gibi : aslında her duruma uyan bir soz, ama genelde bir hosnutsuzluk barındırıyor gibi?

    19 - yumuşak yumuşak : halis'in harika repliği. öpüceksin kızı böyle yumuşak yumuşak.. ne tatlı. (ne tatlı da halise özgü kalıplardan biridir) (batu hatırlattı, teşekkürler batu!)

    (not 1 : aklıma gelenler bunlar simdilik, ama hatırlamaya ve hatırladıkca yazmaya devam edecegim)

    (not 2 : cok alakasiz olacak yazdiklarimla ama yazmadan edemiyorum. bu kapıcı cafer ekmek filan dagıtırken mutlaka evin salonuna kadar girer, ev ahalisiyle bir cift laf ederdi. bu hareketine tek tepki de sedat beyin karısından gelirdi : "girme su pis ayaklarınla salonun ortasına kadar!" kadın yerden goge kadar haklı vallaha, diger komsular biraz fazla sımartmıslar cafer beyi)

    (not 3 : aynı cafer turkan hanımın sıcak cukulatalarını icip icip bardagı yalardı: "oooh gul, su turkan hanımın cukulatalı kahvesi de...")

  • adamın ebleh sıfatına, can sıkıcı danslarına, kro-pop kliplerinin kurgusuna bakmak yerine, alt yapıda ki müziğin zenginliğine, sesindeki eşsizliğe, ve oluşturduğu sentezin sarsılmazlığına bakabilse idik, cigulinin lümpen toplum içinde yetişmiş bir müzikal deha olduğunu farkedebilirdik.
    entelimizin, kompleksimizin günah keçisi olmuş ciguli, ismiyle fiziğiyle, çıkıp geldiği sosyal çevre ile ön planda tutulmuş, durmuş, anılmış...vurun ciguliye...vurun abalıya.
    benzer bir müziği, ya da orjinaliteyi anlamadığınız bir dilde, goran bregoviç yaparsa, güzel kurgulanmış bir filmle satarsa, tipi de bet değilse basın bağrınıza, taç yapın başınıza...

    ciguli son zamanlarda müzikal anlamda gördüğün en olgun, en özgün, en klasik olmaya aday eserleri üretmiş bu coğrafyanın müzisyenidir.lümpenliği, görünüşü, hitap ettiği iddia edilen sosyal zümre beni zerre bağlamaz, zira ben kaliteye bakarım, ben müziğe bakarım.
    bir grup, bir müzik oluşumu ile anılmak isteyen şekilci zihniyet uzak durabilir, bir müziksever asla.

  • "traş olurken berber örtüsünün altında ellerimle değişik hareketler, nah falan yapıyorum. kendimi çok çılgın hissediyorum."

  • erkekler ve kadınlar için güzellik olgusu dönem dönem değişen bir olgudur. insanoğlu bu durum için türlü türlü şeyler yapmıştır. bu yapılan şeylerden biri de diyettir. günümüze kadara şöyle bir baktığımızda insanların uyguladığı bir çok diyet şekli bulunmaktadır.

    fakat en garipleri 1830'lardan 1900'e kadar olan viktorya dönemine hastır. çünkü dönemin güzellik olgusuna baktığımızda özelliklerde kadınlarda ince beller, dar korseler ve konumuzun da içeriği olan ilginç diyetler dönemi popüler kültürü haline gelmiştir.

    bu popüler kültür diyetlerinden bir tanesi de tenya diyetidir. evet yanlış duymadınız tenya diyeti. bilmeyenler için bir veteriner olarak kısacak açıklayacak olursak; tenyalar bir çok canlının ince bağırsaklarında yaşayan 3ila 20 metre arasında uzayabilen ve yassı solucanlar takımının sestod dediğimiz bir ailesine ait, omurgasız bir hayvan cinsidir. kabaca bir solucan türüdür diyebiliriz.

    temelde fikir basitti nasıl şimdi zayıflama çayları vs. gibi ürünler varsa dönemin doktorları ve doktor görünümlü şahıslar veya pazarlamacılar içlerinde tenya larvası bulunan hapları satar ve reçete ederdi, dönemin bu klinik uygulaması düşündüğümüzden de fazlaydı. zamanın kadınları larva içeren küçük hapları yutardı. parazit larvaları içeri girdikten sonra konakçı gövdesiyle büyür ve konakçıdan beslenen bir solucana haline dönüşecektir. bu sayede solucanlar kadınların yediklerine ortak olacak ve midelerine giren yiyeceklerin çoğunu yiyeceklerdi, bu sayede kalori alımları ve şişmanla ihtimalleri düşecekti. sonuç olarak canlarının istediği kadar yemeye devam edeceklerdi. bu sayede 16 inçlik mükemmel bir bel için vücutlarının şeklini değiştirecek boğucu korselere rahatlıkla girebilirlerdi. bu diyet için slogan bile bulmuşlardı tehlike yok, diyet yok, egzersiz yok.

    ancak bu aynı zamanda bir acı ve rahatsızlık dünyasını da beraberinde getiren bir durumdu. çünkü o tenyaları vücuttan uzaklaştırırken, dönemin doktorları yiyecekle doldurulacak ve hastanın sindirim sistemine yerleştirilecek silindirik bir tüp yarattılar. bağırsaklardaki solucan acıkana ve tüpe doğru hareket edene kadar kişi birkaç gün yemek yemekten kaçınmaları gerekecekti. fakat birçok kadın tüpü yutarken boğularak öldü için bu yoldan vazgeçildi. diğer bir yol ise solucanı dışarı atmak için anüs içine bir bardak taze süt sokmaktı.

    nitekim tıp ilerledi ve sonuç olarak bu gibi uygulamalardan* vazgeçildi. çünkü bu tarz iç parazitler sizi oldukça fazla etkiyebilir. şimdi de kısaca bu canlıların konakçıya verdiği zararlara şöyle bir bakalım.
    *ishan/karın ağrısı
    *mide bulantısı
    *vücudun verdiği reaksiyondan dolayı ateş
    *bağırsak çeperine tutulduklarından dolayı kan kaybı/anemi
    *alerji
    *başka bakteriyel enfeksiyonlar
    *bazı besin maddelerinin emilmesini engelledikleri için oluşan metabolik sorunlar
    *aşı çoğalmadan dolayı bağırlarda ruptur/yırtılma veya tıkanıklık
    *safra kanalları, apendiks veya pankreas kanalının tıkanması
    *bazı yaşamsal organlarda işlevsel bozulmalar ve nörolojik sorunlar
    gibi gibi... bir çok sorunlarla karşılaşabilirsiniz.

    kaynak:1234