hesabın var mı? giriş yap

  • yer, şanlıurfa akçakale
    savaşa dair bir inceleme için bir haftalığına bölgedeyiz. öğrencilerin etkilenme düzeylerini incelerken sınıf uygulamaları yapıyoruz. biz ona mehmet diyelim. 6. sınıf öğrencisi. uygulama esnasında fırsat bulup yanıma geliyor:

    - öğretmenim burada hayat çok tuhaftır.
    + hayrola mehmet?
    - mesela ben. bu sınıfta hem halam hem de yeğenimle okuyorum. benim için neyse de yeğenim büyük halasıyla sıra arkadaşı. nerden baksan nenesi sayılır.

  • rıdvan: maşaallah kızımız da pek güzelmiş. pileli etek de giyilmiş. ben de füleli topçuydum zamanında güntekin.
    güntekin: doğrudur hocam.
    damat: olaya girsek artık.
    rıdvan: şu koltuğun sağ açığında oturan kim güntekin?
    güntekin: gelinin dayı kızı hocam. 84 doğumlu 1.85 boyunda almanya nürnberg doğumlu genç yetenek. geçen sezon istatislikleri 1 nişan atma, 2 sözden dönme.
    rıdvan: tehlikeli oyuncu dikkat etmek lazım.

  • evet doğru bildiniz, akp döneminde gerçekleşmiş bir über fantastik olay daha.

    http://m.haberler.com/…gacini-dikti-8079413-haberi/

    izmir'in ödemiş ilçesinden sökülerek antalya'ya getirilen "945 yaşındaki" türkiye'nin en yaşlı zeytin ağacı bugün cumhurbaşkanı erdoğan'ın katılımıyla expo fuar alanına dikildi. törende cb şöyle bir konuşma yaptı;
    "bir ağaç. inşallah burada da tutacağına inanıyoruz ve 2015 botanik bahçesinin en önemli zenginliklerinden olacak. tarihi bugüne, bugünü de yarınlara ulaştıracak. ya allah bismillah diyerek biz de toprağımızı atalım arkasından da cansuyunu."

    bakın şu ifade çok enterasan " inşallah burada da tutacağına inanıyoruz.."

    ya tutmazsa ha! ya tutmazsa yazık değil mi on asır ömür yaşamış bi ağaca?

    şemsiye ile güvercin sevmek başlığında bir yazar arkadaş yaşanan garabeti çok güzel özetlemişti, " bu eylemle, memlekette rahatını bozmadığı bir canlı kalmamıştır" demişti. maalesef yanılmış.
    rahatını bozmadığı yaşlı bir zeytin ağacı kalmıştı ve bugün onun da rahatı bozuldu ya cidden yazık, çok yazık.

    edit: quincey morris gemlik'te otoyol inşaatı için katledilen zeytin ağaçlarınının caps'ini gönderdi.

    http://i66.tinypic.com/34yp7j9.png

    dediğine göre bu kıyım yüzünden çok yakında gemlik zeytini de yok olacakmış!

    edit2: kuru alti pilav da mesajı attı, izniyle paylaşıyorum;

    " sadece gemlik'te değil gebze orhangazi izmir otoyolu sebebiyle orhangazi'de de sadece otoyol inşaatı için 60 bin zeytin ağacı katledildi. sanayi ve yapı imarına açıldıktan sonra bunun birkaç katı fazla ağaç daha katledilecek. gemlik orhangazi mudanya ve iznik türkiye'de en kaliteli sofralık zeytinin yetiştiği yerler. bu otoyol sebebiyle iki ilçede ciddi kıyım yapıldı ve yapılmaya devam ediyor."

    edit3: bir mesaj da felisky'dan geldi;

    " izmir-karaburun otobanı: istanbul-izmir otoyolunu yapan firmaya eşantiyon olarak acele ile yaptırıldı. maksat erdoğan ailesine ait rüzgar tribünlerini taşıyacak tırların geçebileceği şekilde virajsız bir yol elde etmekti. sadece tırların 1 defalık tribün nakli için gereken mesafeye kadar yapılıp bırakılıverdi. 2 yıllık inşaatta yapılan kontrolsüz kesim ile yüzlerce ağaç ve kullanılan ölçüsüz patlayıcılar ile sayısız hayvan öldü, ayrıca da bölgede patlama sonucu harap olmuş tarihi yapılar var."

    limondanhallice'nin uyarısı üzerine not: rüzgar tribünü değil rüzgar türbini imiş.

  • "sizce yere düşen bir yaprak ölümden korkar mı? bir kuşun ölümden korkarak yaşadığını düşünür müsünüz ? kuş ölüm ne zaman gelirse ölümle o zaman tanışır. ama ölümden endişe duymaz. böcekleri yakalaması, yuva yapması, şakıması, uçmanın tadını çıkara çıkara uçmasıyla, daha çok yaşamakla ilgilenir. hiç kanatlarını çırpmadan rüzgar tarafından taşınarak gökyüzünde süzülüşünü izlediniz mi ? ne kadar ebedi bir zevk içinde görünüyorlar. ölümden endişe duymuyorlar. ölüm gelirse problem değil, yok olurlar. ne olacağı ile ilgili endişeleri yoktur, bir andan diğerine doğru yaşarlar. değil mi ? biz insanoğlu, bizler her zaman ölümden endişe ederiz. çünkü biz yaşamıyoruz. sorun bu. biz ölüyoruz. yaşamıyoruz..."

  • şu an pek kimse farkında değil ama sonuçları acı olacaktır. beyler bayanlar hayırlı olsun. sgk'lıysanız ( ki emekli yada değil muhtemelen öylesiniz ) yarından itibaren doktor size bir ilaç yazdığınızda ecazenede şu durumla karşılaşacaksınız:

    eczacı size yüzde 30 ile yüzde yüz arasında ekstra bir ilaç katkı payı çıkaracak. çünkü sgk size bir ilaç yazılmışsa o ilaca eşdeğer ( eşdeğer olayı elbette pek çok ilaçta yalan ) ilaçlar içinde en ucuzunu size sözde bedava vermeyi teklif edecek.

    fark ödemek istemiyorsanız o sözüm ona eşdeğer ilacı alacaksınız ( doktorunuzun size yazdığı ilacı değil ), ha illa ben doktorun bana yazdığı ilacı istiyorum derseniz o zaman pamuk eller cebe.

    akp'nin sağlık kazıkları ndan en yenisi ve irisi bu.

    varsa merak eden sgk'nın bu uygulamayla yıllık olarak tasarruf (!) etmeyi planladığı paranın büyüklüğünü ( elbette sgk'nın tasarruf ettiği para siz değerli arkadaşlara girecek olandır ) o paranın miktarı yaklaşık:

    450 ile 500 milyon lira. ( yazı ile dörtyüzelli ile beşyüz milyon ).

    hayırlı olsun.

  • seattle'ın bende uyandırdığı en esaslı duygu, hareketin herşeye gebe olduğu duygusu. fazlasıyla yerime sabitlendiğimde, bir şeyin üstünde fazlaca durduğumda şehrin nezihliği ve düzeni boğucu gibi görünürken, harekete geçtiğimde, yürüdüğümde, dolaştığımda yollarla birlikte sanki içimde bir şeyler açılıyormuş gibi geliyor. sanırım her yere yayılmış parklarının, korularının da etkisiyle içimi bir genişleme, rahatlama, dünyaya yayılma arzusu kaplıyor. tek başınayken içeride hissedilen, kalabalıkken (yani iki kişiyken) aramıza sızıyor. bazen huzurlu bir sessizlik olarak bazen de henüz sezilmemiş bir halin birdenbire sezildiği ve dile geldiği sözler olarak. bu bakımdan benim tecrübe ettiğim seattle, başından beri, beni buyur eden, beni böyle kabul edersen sana burada yer var diyen bir seattle. ancak bir yandan da tutkulu bir aşktan çok karşılıklı saygıya dayalı br evlilik gibi; evliliğin taraflarının kimler olacağı konusunda liberal ama tutkuları hayretini kaybetmiş. bu entry böyle bitmeyecekti ama.

  • doğru bir tespittir. yeni başlayan bir mühendis 2750 lira maaşla başlıyordu. aynı şantiyede, ilkokul mezunu vasıfsız bekçinin maaşı 2825 lira oldu.

    mühendisin okuduğu onca okulu falan boşver, attığı imza ile aldığı sorumluluk bile yeter. şimdi, ilkokul mezunu vasıfsız bir işçinin, bu mühendisle aynı ücreti alması haktan reva mı?

  • berat albayrak gerçekleri çarpıtma işini iyi yapıyor.
    o yüzden teorik olarak doğru bir açıklama ama şöyle ki;

    diyelim ki, eve tok geldiniz ama sofra kurulu, anneniz de yemeniz için ısrar ediyor. siz de ne yaparsınız çatalın ucuyla bir iki parça yer bırakırsınız.

    ama düşünün ki, tam o esnada, pencereden dışarı bir de baktınız ki, evsiz aç bir adam çöpten bulduğu bir yiyeceği, hapur hupur iştahla yiyor.
    dolayısıyla, teorik olarak sizden fazla yiyor.

    işte büyüme hızı da böyle bir şeydir.
    doyum ile ilgili bir şey.
    büyüme hızın ab ülkelerinden ileride olabilir ama hacmin onlar kadar değil. onlar büyüyeceği kadar büyümüş, dolayısıyla büyüme hızları yavaşlamış..
    kısaca;
    onlar doymuş ama sen açsın.