hesabın var mı? giriş yap

  • "su kıtlığı olabileceği 1,5 yıl önceden belliydi ama allah nasip etmedi, yağmur yağmadı. biz nasıl olsa yağmur yağar diye su getirme projelerine önceden başlamadık. şanssızlık, kısmetsizlik oldu. bu yüzden kesintilere başlamak zorundayız" diyerek ankara'nin susuzluk sorunun sucunu allah'a havale eden ve bu bahaneyle kendisini temize cikaran(!) bir belediye baskanina oy vereceklere mal demis yazar.

    ne terslik var ben anlamadim sahsen.

  • düşündüm benimkiler de büyüdükçe çekti mi diye. çocukken en büyük hayalim neydi, şimdi ne diye... motorlu kanatlardı, yelek gibi giyiyorsun düğmesine basıyorsun çalışıyo. burada yok ama almanyada falan kesin yapmışlardır bunu. bizim de almanyada benim tanımadığım bi akrabamız oluyo, istanbul'a gelirken bana bunlardan getiriyo bi tane. her gün kanatlarımı takıp bizim sokağın üzerinde uçuyorum . bütün çocuklar bi tur istiyo, hiçbirine vermiyorum. yalnız oğuz isteyince onu da yanıma alıp uçuyorum. karşı apartmanın çatısına tünüyoruz beraber, orada çekirdek yiyoruz. çok spesifik olarak çekirdek ama. romantik buluyormuş olmalıyım.

    yaklaşık 25 yıl geçti, şimdiki hayalim daha az mekanik. basit bir hamak. limon ağacının altında bir hamak, o kadar. yıldızları gören bir yerde olsun. bir de güzel bir ses sistemi olsun, müzik olsun hep. içimden geçen o anda çalınsın. karşımda bir dağ olsun. mümkünse hep gece olsun, ve hep dolunay yükselsin o dağın tepesinden. limon ağacının dalında bana arkadaşlık edecek bi cırcır böceği olsun yeter. hiç konuşmasın, sadece bi ayağıyla müziğe ritm tutsun sakin sakin, ki bileyim o da seviyor çalanı. karnım hiç acıkmasın ama limitsiz içecek olsun ve ne kadar içsem de hiç çişim gelmesin. bak düşündükçe hayal komplikeleşiyor. oysa haftalardır "sadece bi hamak" deyip duruyordum. belki de insan büyüdükçe hayalleri küçülmüyordur da, hayal kurmaya zaman ayırmadığı için detayları modellememiş, ilk aklına gelen dilekte yorulup bırakmış oluyordur?

  • clio'ya binen herkesin aslında audi'ye binebilecekken aç gözlü devletimiz yüzünden clio'dan devam ettiğini gözler önüne seren bir entry. tekrarlayalım o halde.
    fahiş vergi aç gözlülüktür. dünya'nın hiçbir ülkesinde bu denli vergi oranı yoktur. devletin yaptığı soygundur. alkollü içkilerden ve arabadan alınan yüksek vergiler karşılığında aldığımız hizmet gerçekten rezalet ötesi.

  • az önce bir çalışanları olarak haberimin olduğu durum.

    trendyol müşteri hizmetlerinin bir kısmı izmirde webhelp şirketine bağlı ve çalışanlar olarak 6 aydan fazladır evden çalışıyoruz. herkesin evinde hasar olduğunu bildirmemize rağmen istanbuldaki trendyol tarafı çalışmamızı istiyor. evinde bilgisayarı düşenler, duvarlarında kolonlarında sıkıntı olanlar durumlarını bildirdiler ama trendyol tarafı bunu umursamadı ve yarın bizden sabah 9 akşam 18 arası çalışmamızı istiyor.

    alışveriş yaptığınız sitenin çalışanlarını ne kadar önemsediğini görün istiyorum.

    edit: arkadaşlar konu yukarıda kalsın diye destek istiyorum sizden. kamuoyu oluşturulması gereken bi konu olduğunu düşünüyorum.

    edit2: güzel destekler alıyorum teşekkürler herkese. isteyene özelden kanıt atıyorum.
    ekstra olarak çalışma diyen arkadaşlar için öğrenciyim ve paraya ihtiyacım var, seçim şansım yok.

    edit3: aykırı gazetesi'nin haberi:
    https://www.aykiri.com.tr/…arina-izin-vermedi/6799/

    edit4: gerçek gündem haber sitesinin linki:
    https://www.gercekgundem.com/…alisma-talimati-verdi

    edit5: operasyon yöneticisi biz müşteri temsilcilerini gecenin 3'ünde tek tek arayıp yarın izinli olduğumuzu söyledi. bu başlık ve baskılar olduğundan dolayı iyi olup olmadığımızı sorma fikri akıllarına yeni gelmiş olmalı ki daha yeni sordular.

    baskılar sayesinde trendyol kararından geri adım attı ve biz kazandık. destek olan herkese çok teşekkür ederim. sizler yarın evlerinde deprem korkusuyla 11 saat bilgisayar başında çalışmaya mecbur bırakılacak yüzlerce insanı bu dertten kurtardınız. gurur duyuyorum.

  • edit: gelişmeler üzerine güncelliğini kaybeden entry yeniden düzenlenmiştir. kuralları kamu yararı için ihlal ediyorum, bağışlayın.

    görkem sertaç göçmen bakırköy'de aracını vatandaşların üzerine sürdüğü görüntüler ile tepki toplayan kişidir. bir hakim olan annesi oğlunu savunmak için istifa etmiş ve avukatlığa başlamıştır. onları gündemimize sokan ise annesinin: "oğlumu savunmaya gururla devam edeceğim" sözüdür. bkz

    entry'nin güncellenme sebebi ise devletin bu eski hakiminin, 32 yıla kadar hapis cezası ile yargılanan oğlunun tahliye edilmesini sağlamış olması. kendisi adil yargılamadan dolayı mahkeme heyetine teşekkür etmiş. bkz. hal ve tavırlarıyla adalete olan inancımızı yıktığı için biz de kendisine teşekkürü bir borç biliriz. bu arada görkem sertaç göçmen'in babası da savcıymış. detaylar linklerde mevcut.

    bu eski hakim yeni avukat kişinin, hakimliği bırakmasındaki tek amacın oğlunu savunmak olmadığını iddia etmek mümkün sanırım. çünkü twitter paylaşımlarına bakınca kendisi kadına şiddet, çoçuğa taciz, tecavüz gibi iddialarla suçlanan herkesi savunmaya hazır gibi görünüyor. bkz

    tekrar etmek, onur ve adalet savaşçılarına bir borcumdur: aynur göçmen'in hakimliği bırakması ve oğlunu savunması gurur ile alakalı değildir. gurur çok farklı bir şeydir.

    ve yine tekrar etmeliyim ki aynur göçmen'in her ne sebeple olursa olsun hakimlik mesleğini bırakmasının devlete ve millete hayırlı olacağı kanaatindeyim. hem bu süreçteki tavır ve açıklamaları hem de twitter hesabındaki yazım ve mantık hataları, kendisi tarafından verilmiş hükümler ve yazılmış hüküm gerekçeleri hakkında bir fikir vermeye yetiyor.

    entry ve linkler için uyarıda bulunan "youtuber" ile "yeşil başlı govel santor"a teşekkürler.

  • kayserispor - vestel manisaspor üst
    malatyaspor - samsunspor 1 handikaplı
    çaykur rizespor - denizlispor 2
    ankaraspor a.ş. - trabzonspor a.ş. 2
    mke ankaragücü - gaziantepspor 1
    konyaspor - sivasspor 1
    fenerbahçe - kayseri erciyesspor 1
    beşiktaş a.ş. - galatasaray a.ş. 2

  • reza zarrab'ın tahliye olduğu gün olması manidardır. hırsızın yatak odasına kadar girdiği söylentiler dahilinde.

    ayrıca ev demişim ama bildiğin yalı.

  • tabi canim ,sen sirf ehliyet aldin diye istedigin herkesi oldurme hakkina her zaman sahip olmak zorundasin.

    ne duzeyde sacmaladigini idrak etmekten uzak bir yazari onumuze koyan baslik.

  • shakespeare araştırmacılarının ve sevenlerinin içini kemir kemir kemiren bir sorun öbeğidir macbeth'teki üçüncü katil. durumu özetlemek gerekirse, macbeth, banquoyu ve fleance'ı öldürtmek için iki katil ile anlaşır. fakat öldürme sahnesinde, (perde 3, sahne 3) içeriye üç katil girer.

    birinci katil bu duruma pek şaşırır ve "kim gönderdi seni yanımıza" gibi bir soru sorar ortaya. üçüncü katil buna kısaca "macbeth" diye yanıt verirse de, tek marifetinin bu olmadığı kısa sürede anlaşılır. nitekim üçüncü katil ne hikmetse, banquo'nun saray kapısına nasıl gittiği konusunda ayrıntılı bilgilere sahiptir ve bu sayede suikastin gerçekleşmesinde önemli bir rol oynar. banquo'yu tanıyıp diğerlerine gösteren ve fleance'ın kaçtığına işaret eden de yine odur.

    işin ilginç tarafı, üçüncü katil, diğer ikisi ile birlikte parasını macbeth'ten almaya da gelmez. yani, bütün oyun boyunca yalnızca bu sahnede görülür. peki shakespeare salak mıdır ki, tek sahnede görünüp iki laf edecek bir karakter yaratsın, ucunu da hiçbir yere bağlamasın? hatta sırf bu karakteri oynatmak için bir de oyuncu tutsun?

    şimdi geliyoruz işin spekülasyon tarafına:
    - en basit teoriye göre, üçüncü katil, macbeth tarafından diğer ikisinin hareketlerini izlemek üzere görevlendirilmiş bir uşaktır, yani katil uşaktır.
    - daha dramatik bir teoriye göre, üçüncü katil aslında macbeth'in ta kendisidir. diğer iki katile güvenmediği için kendisi de katil kılığına girerek aralarına karışır. o kadar bilgi sahibi olmasının nedeni de budur. o yüzden de sonradan para istemeye gelmez.
    - işleri çetrefilleştirmek isteyenler, üçüncü katil'in lady macbeth olduğunu iddia eder. demir lady, kocasının işleri yüzüne gözüne bulaştırmasını engellemek için böyle bir yola sapmıştır.
    - en uçuk "teori" ise (teori değil de bir hikayenin konusu bu aslında), 1980 yılında anne lear tarafından yazılan ve with sherlock holmes through time and space başlıklı derlemede yer alan the adventure of the global traveler adlı kısa öyküde yer alır. buna göre, sherlock holmes ile birlikte şelaleden düşen profesör moriarty aslında ölmez, bir zaman makinesi ile geçmişe gider, fakat bir aksilik olur ve (bozuk bir zaman makinesi ile birlikte) shakespeare'in tiyatrosunun ortasında, tam da macbeth'in ilk sahneye konduğu anda ortaya çıkıverir. birinci katil'in sorduğu "kim gönderdi seni buraya?" sorusu o yüzden şaşkınlık içerir, karşılığında gelen "macbeth" yanıtı da aslında "aa macbeth oyunu bu" şeklinde bir anlam ifade eder. sonradan nerede olduğunu anlayan (ve bir shakespeare fanatiği olduğunu öğrendiğimiz) moriarty ise, zekasını ve hafızasını işleterek, üçüncü katil rolünü baştan sona ezbere oynar. shakespeare ise, macbeth piyesini bu olay sonrasında değiştirerek üçüncü katil karakterini oyuna dahil eder. (bunun arkasından moriarty bir de soru sorar sherlock holmes'a: "üçüncü katil rolünü ben ezberden okudum, shakespeare ise benim sözlerimi alarak bu rolü yazdı. o zaman üçüncü katil'in repliklerini kim buldu?")

    bütün bu teorilerin hangisinin doğru olduğu bilinemez, ancak en akla yakın gelen, shakespeare'in gerçekten de unuttuğu bir repliği söyletmek için geçici bir çözüm olarak üçüncü katil karakterini son anda yarattığıdır. bunu oynamak için de seyircilerden birini veya sonraki sahnelerde yer alan aktörlerden birini seçmiş olması yüksek ihtimaldir, bu nedenle de sonraki sahnelerde üçüncü katil görünmez.

    tabii bu sorunun ayrıntısını shakespeare uzmanlarına* danışmak gerekir...