hesabın var mı? giriş yap

  • videodaki iki genç sahilde takılırken aniden dev bir parmak izi beliriyor üstünde de yeni çağın başlangıcı yazıyor, ne anlama geliyor olabilir altından ne çıkacak merak ederseniz takipte kalın
    bkz: esrarengiz parmak izi
    edit: altından hangi dizi, hangi olay çıkacak akıllara sorular düşürür.

  • baştan aşağı sepya ambiyansıyla soluk sarı-kahverengi tonlarıyla ve morgan freeman babanın harika tripleriyle dolu gerçek bir gerilim. "beyler yedi tane ölümcül günah vardır" derken o nasıl bir duruştur morgan baba ya!!!

  • doğru karardır. öncelikle yapacağın yoruma sokayım. bir kere işçi bu hareketiyle işverenin tüm güvenini ortadan kaldırmıştır, işveren böyle bir çalışanla çalışmamak istemekte haklıdır.

    verdiğin taksici örneğine ayrıca sokayım. bu kafa yapısıyla her türlü haksızlığı-hukuksuzluğu savunursun zaten. nasıl olsa "doğru" olmayan 8bin tane örnek bulabilirsin.

    son olarak da cehaletine sokayım. türkiye'de yıllardır çalışan insanlar bilir ki iş mahkemeleri büyük oranda işçi lehine sonuçlanır türkiyede ( evet enteresan ama istatistikler bu şekilde, neoliberal bilmemne hikayelerine girme). şirketler bundan dolayı iş genelde mahkemeye gitsin istemiyorlar.

    benim gibi emekçi yanlısı bir adama sinirle bu yorumu yazdırdığın için ayrıca sokayım senin tıynetine.

  • $ehirlerarasi yolculuklarda biz erkeklerin sikca ba$ina gelen hissel durum. zerre alakasi yoktur abazalik ilen, ipnelik ilen. tepeden tirnaga temiz ve sevimli hislerin dogurdugu durum.
    ornek olay, tamamen mizansendir:
    ankara - izmir hatti, alinmi$ metro firmasindan bilet, izmir'e akilacak. bir ilkbahar gecesi, saat 01:00 gibi. otobuse binilir, hemen sagda solda guzel kizlar dikkat ceker, bu kismi abazalik, ipneliktir bak o dogru, "-uff ne duzgun kari baba be, kalcalarina kurban..." gibi... bunlar pek klasik erkek geyikleri.
    sonra yolculuk hali ba$lar, etraf karanlik. yol i$iklarinin, asfalt otobanda yazdigi $iirler...
    o guzel kizlardan pek bir begenileni pek bir hastasi olunan uyur. sen de kenarda artik uyur musun ne bok yersen. ertesi sabahin gune$i parlamaya ba$layip izmir'e yakla$irken, o kiz hala uyuyordur. ama ne uyumak. melek mi, prenses mi, huri mi... ba$ o ince boyundan hafif sola yatmi$, o pembecik dudaklarin uzerinde cig gibi ter, saclarin daginikligi, yolculuk oncesi makyajdan kalma kalem hafif silinmi$. 2-3 dakikada bir kafayi ufak hareketler ile saga sola cevirir, bu hareket esnasinda boynun on kismindaki o iki kiri$ ortaya cikar, aralarindaki o cukur, dunyadaki en guzel yeridir belki... i$te o zaman direk opesi gelir insanin kizi...
    daha fazla yazamayacam. elim ayaam titriyo bak...
    (bkz: hisli entry) (bkz: smiley koymak istiyorum) hatta koydum.

  • simdi bi aciklama yapacam, ortalik darma duman olacak ama yapayim.

    renk; bir cismin yansittigi isik degildir. once buna bi tamam deyip, sonra kalanini okumaya devam edin.

    gordugumuz renk, beyaz isigin dalga boylarinin zihnimizde sekillenen hali. bildiginiz uzere, beyaz isik gorulen spektrumdaki tum renklerin bir bilesimidir. biz bu bilesimi "beyaz" olarak algiliyoruz. yani bizim beyaz gordugumuz cisim, uzerine dusen "beyaz" isigin tum dalga boylarini oldugu gibi geri yansitiyor.

    yesil bir cisim ise, uzerine gelen isigin "yesil" dalgaboyu haricindeki tum dalgaboylarini soguruyor. yani sadece yesil rengin bulundugu dalgaboyunu yansitiyor. bu durumda biz o cismi yesil olarak goruyoruz. kisaca diyebiliriz ki, yesil cisimler belli bir dalgaboyu haricindeki tum diger gorunur tayf dalgaboylarini sogururlar. yesili yesil yapan iste o sogurdugu, yansitmadigi gozumuze gelemeyen "beyaz" isik dalgalaridir. bizler bu yesil haricindeki dalga boylarini icine hapseden cisimleri "yesil" renkli algiliyoruz.

    bunun gibi, "siyah" bir cisim de, uzerine gelen "beyaz" isikta bulunan tum dalgaboylarini sogurur. yani o cisimden gozumuze herhangi bir dalgaboyunda isik ulasamaz. iste biz tum dalga boylarindaki isigi icine hapseden cisimleri de "siyah" renkli algiliyoruz.

    eger rengi, beyaz isigin goze yansiyan dalgaboylari olarak dusunurseniz elbette siyah bir renk degildir. siyah, isiksizliktir. fakat, renk tarifinizi, sogurulan dalgaboylari uzerinden yaparsaniz, siyah bir renktir.

    nasil baktiginiz onemli. bu prensibe halk arasinda "neye gore, kime gore" deniliyor.

  • mesele namaz kılmak değildir. mesele türk silahlı kuvvetleri'nin üniformasıyla namaz kılmaktır. laik bir devletin kurumundaysan hele bir de koskoca ordunun komutanıysan; şahsi değerlerini üniforman üzerindeyken bir kenara bırakacaksın. aksi takdirde kötü niyetli bir şovmen olursun.

    düzeltme: girdimi, ibadete karşı hoşgörüsüzlük içerdiği düşüncesiyle eleştirenler olmuş. aynı üniformayla ibadet için kiliseye veya sinagoga gidilseydi de aynı hoşgörü olurdu değil mi? müslümanın ibadeti savunulup da bir başkasınınki savunulmazsa; ortada bir zaaf vardır. laiklik de bu zaafı yok etmek için var zaten ama işte anlayabilene.

    2. düzeltme: osmanlı örnekleri verenler olmuş. bu örneği verenler ya idiot ya da hangi tarihte ve hangi devlette olduklarını unutmuş olmalı. anayasasında laiklik olan bir cumhuriyetteyiz, gelmiş şeriatla yönetilen islam devleti; osmanlı imparatorluğu'nu örnek gösteriyorsun.

  • 1.5 yıl baykuş besledim. yuvasından düşmüş, annesi terk etmiş bir yavruydu. uzun süre ben besledim, büyüdüğünde gözü hep dışarıdaydı. açıkcası pek dışarıya salmak istemiyordum çünkü ev kuşu olmuştu.
    iyi dedim madem çok istiyorsun, ne olur ne olmaz diye ayağına bilezik ve hafif zincir bağladım, omzuma oturttum. 1 ay kadar hiç hareket etmeden omzumda dolaştı, sürekli etrafı izledi. mahalleli ekşisözlük halkı gibi çok korkuyordu. cesaret edenlerin sevmesine eğer o izin veriyorsa ben de izin veriyordum. seçiciydi. sonra yavaş yavaş hareketlendi, bisiklet sürerken ön sepete tüneyip kanatlarını açıyordu. yakında evden ayrılacağını ikimiz de biliyorduk, orman bölgesinin nerede olduğunu bile gösterdim ona.
    bölgesini benimle gezerek tanıdıktan sonra rahatlamaya başladı. ayağındaki zinciri çıkarttım. öğle vakti ben okuldayken evde uyuyor, akşam geldiğimde biraz oyun oynadıktan sonra dışarı çıkmak istiyordu. iyii dedim, açtım pencereyi, oturdu pencerenin dışına. ilk defa kendi başına dışarı adım atmış oldu. bunu bir hafta kadar yaptıktan sonra da ilk defa yalnız başına mahallede uçtu.
    her akşam beraber yemek yerdik ama uçuşları başladıktan sonra yemek yemez oldu. karnına baktım, paşam yemiş “bir şeyler” karnı tok, güzeelll.
    1 ay kadar süre de oğlanı her gece dışarı saldım, sabah ışıklarında da eve geri uyumaya aldım. bazen eve erken geliyordu, cama tık tık yapmazsa imkanı yok gelişini duyamam. çook sessiz uçuyordu. baykuşla yaşadığımı bilen misafirlerim pencereden dışarı baktığında içeriyi gözetleyen bir çift gözü görünce korkarlardı.
    sonrasında da ikimizin de beklediği o gün geldi. nasıl anladık bilmiyorum ama ikimiz de birbirimizle vedalaştık. pencereyi açtım, bana uçarken hünerlerini sergiledi ve gitti.
    3 ay gibi uzuuun bir sürede hiç denk gelmedik. belki de geldi ama uzaktan izledi, ben görmedim. bir gece odamda takılırken bir baykuş sesi, cama tık tık, yatağımdan zıplarken ağlayacaktım neredeyse. evett paşam gelmiş hem de misafiriyle. yanında tanımadığım daha küçük boyutlarda bir baykuş daha vardı ama o bana hiç yaklaşmadı, 5 metre ileride ağaç dalında benim oğlanı bekliyordu. oğlan sevgilisini tanıştırmaya getirdi galiba. eve çağırdım, gelmedi.
    sonrasında bazen hanımla, bazen yalnız, ayda bir ziyaretime geldi. o herkesin korktuğu sesi, cama iki tık tık sedini duymak ve kocaman gözlerini görmek için sabırsızlanıyordum.
    arada bir pencereme hediyeler geliyordu, sahibini biliyorum ama görüşemiyorduk.
    gelelim kalıcı ayrılışımıza, okulum bitti. evi alttan dersi olan arkadaşıma devrettim. sırf onu son kez görmek için mezun olduğum halde gelmesini günlerce bekledim ama gelmedi, denk gelemedik. veda edememiş olmak beni gerçekten üzüyor. onu çok özlüyorum. ben gittikten sonra arkadaşıma 2 sefer hediye bırakmış, sonra bırakmış bir daha da gelmemiş.

    çok hayvan baktım, çok hayvanla beraber yaşadım ama baykuş tanıdığım en ilginç en özel hayvandı. saniyesinde vahşi bir yırtıcı olabilirken bir saniyede bebek moduna geçebiliyordu. eğer yaşıyorsa bu sene 7 yaşına girmiş oldu. batıl inançlara inanmayın aslında inanılmaz tatlı hayvanlar.
    o baykuş sesini çok özlüyorum çoookkk.