hesabın var mı? giriş yap

  • tam karşımda oturuyor şu an.

    aramızda bir haftadır evin orta sahasını parselleyen bilmem kaç bin parçalık bir yapboz var. "la palette bistro" diye küçük bir lokanta manzaralı. bitiremedik. her gün usul usul ekledi parçaları, sabırla. küçük karton parçalarını sanki sever gibi birbirine ekledi. ama bitiremedik. yapbozun kalan son parçası eksik çıktı. üzüntüden öyle bıraktı olduğu yerde, toplamadı. "sevmek", salonun orta yerinde terk edilmiş boş bir "dükkan"ın arkasında duruyor şu an.

    elinde bir kitap var, "marifetler". onu okuyor. kitap okumasına o kadar alışığım ki. insanlar sevdiğine çiçek alır, ben yeni kitap kokusu hediye ediyorum ona. öyle bir gülüyor seviniyor ki. şu an elindeki kitabı okurken mesela, hayata dair bütün soru işaretleri siliniyor aklımdan. ona bakıyorum: huzurlu. sadece, geçen trenlerin sesine dönüp bakıyor arada bir, çocuklar gibi.

    "koltuğun altında yapbozun o son parçasını bulamayınca dönüp bana baktığın yüz ifadeni özlüyorum."

    tam bu cümleyi yazmayı bitirirken kalktı geldi yanıma: "ne yapıyorsun?". iş maillerimi açıp, gereksiz bir şeyler gösterdim. yaptığım işin belki de en güzel yanı bu; meraklısı olmayanın ilgisini dağıtacak sayısız malzemem var. hafif geri çekildi, defansta derinliğin kaybolduğu bu andan faydalanıp "belim ağrıyor" bahanesiyle yönümü değiştirdim, rahat yazabilmek için. sırf sana çaktırmadan, gönül rahatlığı ile şu yazıyı bitirebilmek için:

    aramızda sadece bitmemiş bir yapboz kadar mesafe varken bile yine anladım.

    seni her an özlüyorum ve seviyorum.

  • jokeylik kesinlikle bu kategoriye ait bir meslektir. sahane para kazanirsin ama ortamlarda "ben jokeyim" dedigin zaman gulusmeler duyabilirsin. ayrica tabiri caizse sik kadar boyun vardir. o yuzden de genelde adam yerine koymazlar. itibar yerlerde.
    tabi masaya sahip oldugun ferrarinin anahtarini koyup seklin kralini, itibarin en afillisini yapabilirsin belki. *
    boyum kisa olsaydi vallahi dusunuyordum. mnskm! yemisim itibari.

  • bugünkü linkedın olayıyla ismini duydum. kimmiş bu firma kurucusu bacımız diye bir bakayım dedim. ınstagram'da 1.3 milyon takipçisi var ama beğeni ortalaması sadece 100, video izlenme ortalaması ise 25.000 civarında. bu şu demek oluyor. takipçilerinin en fazla %1'i organik. diğerleri parayla satın alınmış bot hesaplar ile çekilişle gelmiş ilgisiz kişiler. sosyal medyada bu kadar kendini gösteren kişilerin samimiyet ölçüsü olarak benim baktığım yegane kriter bu. kendisine samimiyetler dilerim. bu kadar takipçi kasmana gerek yok. az olsun öz olsun. daha çok kişiye ulaşırsın.

  • "hiçbir makul varlık tapınma nesnesi olmamıştır; bir isim bırakmamış, tek bir olaya bile damgasını vurmamıştır"

    sözcükleriyle tüm sosyal bilimleri bir defada özetleyen adam.

  • eşin babası.

    benim gibi şanslıysanız eğer, bazısı sizi tanıdığı günden itibaren artık sizin de babanızdır, eşinizden boşansanız da babanızdır, sizi evladı beller.

    dün gece kadıköy'de çok uzun süre taksi beklediğim için eve epey geç geldiğimi duyunca kızdı bana. "telefon ne işe yarıyor, kapıda araba var o ne işe yarıyor, ben evde ne işe yarıyorum seni gece iki adım yerden gelip almayacaksam, sokaklarda taksi bekliyorsun" diye surat astı bana. oğlunun dört sene önce boşandığı, 40 yaşında, kazık kadar kadınım ben. ama benim medeni halimin ve yaşımın önemi yok. o sağ olduğu sürece ben onun kol kanat gereceği, müşkül durumdan kurtaracağı evladıyım. ha ben gece ikide 70 yaşında adamı arayıp "baba beni gelip al" demem elbet, ama arasam alacak olduğunu bilmek yeter de artar zaten.

    babacanlık başka bir şey, kan bağıyla filan da zerre alakası yok.

  • sultan mehmet fetih gününün sabahında tüm ordusuna namaz kıldırıyor. ancak yapımcıların pas geçtiği bir şey var ki, o da sabah namazının güneş doğmadan önce kılındığıdır. filmde ise güneş ışıkları sağdan sağdan vuruyor.

    edit: ey cemaati müslimin, nafile namaz olabilir şeklinde itirazlar alıyorum... biline ki nafile namaz cemaatle kılınmaz!

  • "az önce düğün kasetimi geriye sardım, ne güzeldi lann... karım yüzüğü çıkarıyor, sülalesiyle arabalara binip gidiyorlardı."