hesabın var mı? giriş yap

  • dün gece the 100 izliyoruz. "post apokaliptik dawson's creek" olarak tanımladığım bu dizinin replikleriyle arada dalga geçiyoruz. bir sahnede bir karakterin ağzından şunu dedim:

    - but.. how? how!!?

    o sırada sessizce oturan ve normalde hiç havlamayan köpeğimiz birden ayağa kalktı bana dönüp çıkıştı:

    - hav! hav!

    gülmekten diziyi izleyemedik bir süre. sonra aynısını sevgilim denedi ona yapmadı. köpek de the 100'la dalga geçiyor bence, bilerek espriye katıldı. arada diziyi izlerken sıkıntıdan derin bir iç çektiği de oluyor "hay sizin izleyeceğiniz diziyi..." diye.

  • 30 yıl önce çekilmiş filme klişe diyen adamdan daha mantıklı hareket etmiş halktır. arkadaşım klişe ilk yapılana denmiyor sonradan yapılanlara deniyor.

  • kanuna aykırı yapılan, sigara içme bölümündeki müşterilerin denize uçtuğu balıkçı.

    okuduğuma göre, yetkililer burayı iki kez mühürlemiş. fakat işletme, kanunu siklememiş ve mührü kırarak hizmet vermeye devam etmiş. mekanın süresiz kapatılması gerekiyor. sadece istanbul'da değil, ülkenin en ücra yerlerine kadar, kural tanımazlık hüküm sürüyor. bu kural tanımazlığa karşı duruş sergileyebilecek kafa yapısında hiç bir parti yok. yarın akp gider, chp gelir ama bu sistem kırılamaz. çünkü burası ortadoğu. ideolojilerimiz farklı olsa da kafa yapımız, kanun,
    kural tanımazlıkta, hak yemede, hırsızlıkta, işgalcilikte birleşiyor.

  • bunlara cevap vermeye bile degmez. daha yasal goc ile yasadisi gocun ayrimini yapamiyor ben ne anlatayim bu canliya.

  • millet ikinci dozu bitirdi üçüncü dozu vurdurmaya başladı* ancak hala hakkında gırla dedikodu dönüyor.

    öncelikle:

    - corona / korona ispanyolca (ve belki latince) taç* demektir ve korona virus, yuvarlağımsı şeklinin etrafındaki taçlardan ötürü bu ismi alır

    - işte bu vurduracağınız mrna aşısı da en basit tabirle o taçları vücuda tanıtıyor ve böyle bir durumda ne yapılması gerektiğini öğretiyor

    - mrna ile önceden eğitim yapmış olan vücut bağışıklık sistemi de gerçek taç başlıklı covid'i görünce allah verdi demeden başlıyor kenetlenip vurmaya

    - bunu da işte her 100 olayın 95'inde başarıyla yapıyor ki pfizer biontech aşısının %95 başarı oranı böylece ortaya çıkıyor

    - mrna nucleus içine girmediği için dna'nızı değiştirmiyor. hoş girse de nasıl değiştirecek o ayrı konu

    - türkiye'nin üzerinde en azından burada oynanan herhangi bir oyun yok. bütün israil ve amerika birleşik devletleri'nin çoğunluğu bu aşıyı kullandı. israil bu aşı sayesinde covidden ölen sayısını sıfırladı

    - son olarak uğur şahin ve özlem türeci'ye sevgiler, saygılar ve teşekkürler

    haydi hayırlı vurdurmalar.

  • altunizade capitol d&r'da, kitap rafları arasında, 15-18 yaş arası olduğunu düşündüğüm bir hanım kızımız tarafından dile getirilen hayret ve sevinç cümlesi. muhtemelen son 2 yıldır ilk defa kitap okumasına neden olacak bu kutlu olayı giyim kuşam ve prozodi açısından kendisinden ve birbirlerinden ayırt etmenin mümkün olmadığı arkadaşları ile paylaşırken kulak misafiri olduğum kutlu haber.

    aslında bir nevi yardım çığlığı olarak da algılamak mümkün. şu birkaç kelimelik kısacık cümleden bile son 20 yıldır yaşadığımız yadsınamaz mallıklar ile ilgili fikir edinmek mümkün değil mi a dostlar?

    halid ziya uşaklıgil'i tanımıyor veya bu sıradan dizinin bir uyarlama olduğunu bilmiyor olması değil bence mesele. kanımca, çok daha ciddi bir mesele var bu cümlede!

    kitap kavramı, "çıkan", zamanı gelince yeşeren veya düzenli servis edilen bir obje olarak algılanmaya ne zamandan beri başladı?

    turfanda hıyar mı lan bu?

    tamam gazetelerdeki boy boy ilanlardan, marketlerdeki cikletlerin kenarına koyularak satılanına; her televizyonu açtığımızda son yazdığı kitabını kameralara tutarak röportaj veren yazarlardan, dergilerin yanında eşantiyon verilenine, "kitap" ön planda sanki endüstriyel bir ürünmüş gibi algılanmaya başlanmış olabilir. ama bu kadar da mı koptuk gerçeklikten artık?

    bir kitap, bir beste, bir heykel veya resim ne zamandan beri ısmarlama mobilya, kesilmiş çelik veya banttan üretilen buzdolabı muamelesi görmeye başladı arkadaş!

    hani bu ülkenin çocukları manevi değerlere bağlı ve muhafazakar kişiler olacaklardı. hani şanlı tarihimiz ve asil milletimizle gurur duyacaktık. gavur ve gomonist propagandalarından koruyacaktık yavrularımızı. bu yüzden asmadık mı lan sağdan soldan 50 kişiyi. bu yüzen işkence görmedi mi binlerce genç aydın.

    ne oldu gladio'nun pezemenkleri? daha bıkmadınız mı yalan söylemekten? "yanılmışız, her şeyi istediğimiz gibi uyguladık ama sonuç bklediğimiz gibi olmadı. özür dileriz" de demediğinize göre, o söylemlerinizin de hiçbiri sikinizde değilmiş demek ki!

    manevi değeriniz ana akım` :mainstreammedya, milli değerinizwall street` borsası olunca, yine de şükredin bizim gençliğe hıyar ağaları. delikanlılar birbirini dürtüp "kalem ve klavye icat olmuş olum biz de yazabilecekmişiz" diye geyik de çevirebilirlerdi. size kalsa bu ülkeye bilgisayar ekipmanı olarak sadece mouse sokardınız ya...

  • azeri spiker 4-0 dan sonra hem yarmış hem düşündürmüştür: bu türkiye süperligası değil ki hakeme itiraz edesan...

  • metrekare hesaplanırken garajın, balkonların, terasın, verandanın, yerin altındaki katların ve tavan arasının sayılmadığı evlerdir. o sayılmıyor bu sayılmıyor peki ne sayılıyor? sadece yer seviyesinin üzerindeki odalar, mutfak ve banyolar sayılıyor. yani kağıt üzerinde amerikan hesabıyla 240 metrekare gözüken bir ev türk hesabıyla 400 metrekareye yakın çıkabilir.

    bir de bu evler genelde 3 veya 4 katlı oluyor. en alt kat bodrum katı oluyor, onun üzerinde mutfak, yemek odası ve oturma odasının olduğu giriş katı, onun üzerinde de yatak odalarının bulunduğu ikinci kat (bodrumu sayarsak üçüncü kat) oluyor. çoğu zaman çatının hemen altında tavan arası adı altında bir kat daha olabiliyor. bu durumda evin 4 katı olmuş oluyor.

    ayrıca amerikan evlerinde oda sayısı olarak sadece yatak odaları sayılır. mesela kağıt üzerinde 3 oda 1 salon olan bir evde 3 yatak odası + 1 salon var demektir ama bu evde başka odalar da olabilir. mesela çoğu evde yatak odaları dışında 1-2 tane yemek odası, bir tane oyun odası, 1-2 tane ofis veya çalışma odası olabiliyor. yani amerikan hesabıyla 3+1 olan bir ev türk hesabıyla çoğu zaman 6+1 veya 7+2 bile olabiliyor. bunun dışında evlerin içinde odalara bitişik olarak closet adı verilen depolar da olabiliyor ve bunlarin bir kısmı oda büyüklüğünde olabiliyor.

    evlerin altında tekli, çiftli ve üçlü garajlar olabiliyor. tekli garaj bir tek arabanın sığabileceği büyüklüktedir ve genelde 25-30 metrekaredir. çift garaj iki araba kapasitelidir ve genelde 50-60 metrekaredir. üçlü garaj genelde şehir dışlarındaki evlerde görülüyor ve 90 metrekareye kadar çıkabiliyor. yani üçlü garaja sahip olan birinin neredeyse fazladan bir apartman dairesi olmuş oluyor.

    kısaca amerikan hesabıyla 240 metrekare 3+1 olan bir ev türk hesabıyla 380 metrekare 6+2 edebiliyor.