hesabın var mı? giriş yap

  • link

    çok rahat bir şekilde bakan tarafından açıklanan rakamdır. sayın bakanım , 12.5 milyar tl ne demek siz biliyor musunuz? hani bilmiyorsanız link yavuz sultan selim köprüsünün maliyetinin 8.5 milyar tl olduğunu görüyoruz.

    hazineyi durduk yere böyle bir zarara uğratmanın amacı nedir ve nereye kadar bu sistemle hazineyi daha fazla borca sokmayı düşünüyorsunuz?

    sonuç olarak , bize zam ve vergi olarak yansıtacağınız 12.5 milyar tl'yi millete faiz olarak dağıtmaktansa, bu meblağın , çiftçiye destek olmakla birlikte bütün tarım sorunlarını çözebileceğiniz bir miktar olduğunun farkına neden varmıyorsunuz?

  • yükselmemiştir, adeta patlamıştır.

    çok genç sayılmam, 30’um.
    1 tane müslüman arkadaşım yok. bildiğin yok. 10’a yakın arkadaş var 1’i bile müslüman değil.

    liselilerden ve üniversitelilerden hiç bahsetmeyeyim. dua bilene entelektüel diyolar.
    kısacası dini sevmiyor, hayatlarını kendi istedikleri gibi yaşamak istiyorlar.

    bir de, bir üst kuşağa bakıyorum. geneli akp türkiyesini yaşıyor. din hayatın heryerinde.

    türkiye çok keskin bir yol ayrımına girdi ve işin rengi günden güne değişiyor, geri dönülemez şekilde.
    ateist olup da müslümanlığa döneni görmedim daha. yalnız müslümanlığı bırakıp ateist olan bir çevrem var, değişime gözlerimle şahit oldum. her sene 1 2 arkadaşın nasıl sorgulayıp da bıraktığına.

    edit: imla, düzeltme vs.

  • sultan abdülmecid’den başlayarak, her yıl ramazan ayının on beşinde topkapı sarayı’nda hırka-i şerif ziyaretinde, padişaha özel iftar yemekleri hazırlandığı bilinmektedir. bu yemekleri pişiren enderun efendileri arasında özellikle en güzel soğanlı yumurta yapma rekabeti kaynaklarda geçmektedir... "eğer padişah iftar yemeklerinden tadarken, soğanlı yumurtayı beğenirse bunu hazırlayan enderun efendisini kendisine kilerci başı seçerdi. soğan, yağ yanmadan ateşte sürekli bir şekilde karıştırılır ve pembeleşinceye kadar pişirilir ve daha sonra yumurtaların ilavesiyle bu işlem yaklaşık 3-3,5 saat sürerdi.. zaman içerisinde bu yemeğin içerisine soğanın daha fazla kavrulmasını olanak sağlayan domates yer almıştır"

    işin aslına baktığımızda günümüzde pek az kişi * menemen pişirmektedir. öyle ki kaynaklara göre gerçek menemen yemeğinde beğenmediğimiz soğanı 3-3,5 saat sahanda yakmadan kavurmak gerekir. anlamadığım nokta "-menemen öyle mi olur kardeşim!!" şeklinde fikir beyan edenlerin bunu neye dayanarak söyledikleridir. annemizin mutfağı bu konuda otorite değildir maalesef..

    görünen o ki soğanlı yumurta daha sonra içerisine domates eklenmesiyle normal olarak hızlı hayat şartlarına ayak uydurmuştur. gerçek menemen in içersine soğan girer mi tartışması nereden kaynaklanır onu da açıklayalım..

    efendim menemen ülkemizde 5 yıldızlı otel mönülerinde genellikle - scrambled eggs with tomatoes olarak tanımlanmakta. yani menemen menülere *direkt menemen adıyla geçmemiştir. bir tür pişirilen bir yumurta yemeğidir.. özellikle batı mutfağına yönelik mönülerde sentezlenerek soğan çıkarılmıştır (zira batılı misafirlerimiz hafif çiğden türemiş soğana pek sıcak bakmazlar)yani menemen "green bell pepper and tomato cubes cooked with eggs added- generally served with breakfast or early noon time." şeklinde sunulmaktadır. soğandan hazetmeyen misafirlere soğan tadı vererek fakat içerisinde göstermeden sunduğumuzu biliyoruz. menemen, scrambled eggs with tomato tanımlaması ile sunulduğunda akla çırpılmış yumurta, yanında söğüş domates gelmekte iken, ben pişen bir yemek olduğunu, türk mentalitesi içerisinde sabah ya da öğlen tercih edildiğini vurgulamak istiyorum. yani meali "domates küp küp doğranır ve yumurta eklenerek pişirilir." şeklindedir.

    kıssadan hisse aslı atalarımızdan kalan soğanlı yumurta iken günümüzde soğanı tartışılır olmuştur. soğan sevmeyen bireyler içerisine katmayabilirler ama inkar etmek ayrı birşeydir. baklavanın içerisindeki cevizden hazetmediğimi söylediğimde bazı tatlıcı arkadaşlar beni dövecek gibi olsalar da sevmiyorum kardeşim bana göre fındıklı olmalıymış. kendi damak tadıma göre bir yemeği şekillendirmek sadece bilgi eksikliği ile tanımlanabilir kanımca.. türk mutfağının temelini soğanlı yemekler oluştururken rahmetli uğur mumcu yaşasaydı o genç dimaglarda yer etmiş sözünü bu başlık için de kullanırdı sanırım.

  • bir aydır yazayım diyorum. yok arkadaş yazamıyorum. aslında tanımlayamıyorum desem daha doğru olur.

    çocuğu eline verdiklerinde hemen anlamazsın baba olduğunu diyorlardı. aslında anlaşılacak bir şey yok. tamamen doğal bir şekilde bambaşka bir hale bürünüyorsun.

    ne oluyor diyorsanız; mesela doğduğunun ilk günü bütün gün bakıyorsunuz evladınıza. sıkılmadan, yorulmadan. öyle bakıyorsun. yapabileceğin bir şey de yok aslında. derdi annesiyle onun, ama bakmaktan kendini alamıyorsun.

    annesini emdi mi? karnı doydu mu telaşı başlıyor. sonraları gazı çıktı mı uykusunu aldı mı telaşı başlıyor. hele bir de hastalanırsa falan insanın içi parçalanıyor. yanınızda olmasa da kokusunu duyuyorsunuz. arada bir resmini açıp bakıyorsunuz. gün içinde annesi aranıyor bir kaç kere.

    baba olmak önceliklerini değiştiriyor insanın. para harcarken "bu gerçekten gerekli mi?" diyorsunuz, diğer taraftan onun bir ihtiyacı varsa fiyatına bile bakmıyorsunuz. aylardır, yıllardır yapmaktan zevk aldığınız şeyleri geride bırakıyorsunuz. en azından bir süre. o süre ne kadar bilemiyorum. bebek bakıcılığı rolüne alışsam iyi olacak.

    kısacası başka bir hale bürünüyorsun. varlığını devam ettirmesi için annesine babasına muhtaç olan bir varlığın sorumluluğu biniveriyor üstünüze bir anda. bu durum ister istemez kendini sorgulamana da neden oluyor. geleceğimden emin miyim? ileride çocuğumun isteklerini karşılayabilecek miyim? ona iyi bir gelecek sunabilecek miyim? bu sorular içini yemeye başlıyor.

    benim için hayat şimdi başlıyor. iliklerime kadar hissediyorum bunu. resmen bir milat bu. güzel bir his ama bir yandan da altından kalkmak için olgun olmak gerekiyor. sadece maddi olarak değil mental olarak da hazır olmak lazım. velhasılı "çocuğum olsun çok tatlıaaaa" diyerek bu işe girilmez. gerçekten sorumluluk sahibi olmak lazım. bakalım ben becerebilecek miyim?

  • vatandaşı tecavüzcülerden, sapıklardan, hırsızlardan ve katillerden korumakla mükellef olan polis memuru devletin kendisine tahsis ettiği araçta vatandaşa tecavüz ediyor.

    "vatandaş şimdi kime güvensin ?" diye sordurtan çirkin ve aşağılık olay.

  • 10 yaşındaki oğlum. aslında onda "rağmen" kelimesi mevcut değil. kitap alındığında, kitap hediye edildiğinde direkt çok mutlu oluyor.

    kendince takip ettiği yazarlar ve yayinevleri var. yazarlardan biri ile iletişime geçti, facebook üzerinden arada mesajlaşıyor.

    zaten kendi kitap gibi, içinde kitap olmayan bir evde yaşamıyoruz. ortalıkta dergi, kitap olan, salondaki masanın üzerinde kitaplar duran dağınık bir evimiz var. bebekliğindan beri giysiden çok kitap aldık. ilk kitapları yırtıp yedi ama, bir taraftan da inceledi.

    kitap okumadan uyuyamıyor. bu ay biraz sıkışıp kitap alamadım, kitaplığından 2-3 kitap bulmuş onlarla idare ediyor. zamanda yolculuk ve karadelikleri anlatanı biraz tedirgin etmiş, onu sonra okumak üzere kenara aldı, roket nasıl yapılır diye bir kitap okuyor.

    bu ay maaşımı alınca söz verdim, hacivatla karagöz diyalogları içeren kitaplar alacağım. gözde karalterlerimiz onlar bu ara, bazen karşılıklı canlandırıyoruz.

    çeşitli vesilerle iyi okullardan mezun gençlerle görüşüyorum, birlikte çalışıyorum, oğlumdaki heyecan ve merak bir çoğunda yok. 10 yaşındaki çocuğun paylaşacak daha çok şeyi var, bunlar hep kitaptan...

    2022 yılından notlar: oğlumun şu an ne yaptığı soruluyor mesajlarla. bu yılki üniversite sınavında arzu ettiği bölüme yerleşti ve grafik tasarım eğitimi alacağı için çok mutlu. çizgi romancı olmak istiyordu ilk adımı atmış oldu. king crimson, yes ve pink floyd dinliyor, eskisi kadar edebiyata ilgili değil ama kendince okumalar yapıyor. en son kuran'ı okuyup anlamaya çalışıyordu.

  • sürekli farklı şekillerde karşınıza çıkan yalnızlık. hemen hemen her detayda gizlidir. işten eve geldiğinizde, çay içtiğinizde, bulutlara baktığınızda, tıraş olduğunuzda yada çok farklı herhangi bir eylemde, her yerde...