ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
k ile m arasindaki ince çizgi
-
bugune kadar yaptigim en oha tespit.
kürdistan'da bulunup tc'de bulunmayan şeyler
-
kürdistanın bizzat kendisidir. puahaahasdasd
kararı yok hükmünde sayıyoruz
-
az önce cnntürk ekranında gördüğüm yazı. arka planda ömer çelik.
yani diyorlar ki ap istediği kararı alsın biz yok sayıyoruz. napcanız, akp genel merkezinde 7şerden iki takım kendi kendinize müzakere mi etceniz? "avrupa birliği" yerine "avruba dirliği"ni mi kuracaksınız? lise münazarası mı düzenleyeceksiniz?
(bkz: abidas)
(bkz: nikke)
(bkz: nev balans)
link
edit: imla
edit2: "ab'li yetkililer kendi görüşlerini kurumlarının görüşü olarak yansıtıyorlar " diyor bir de. ya ne olacaktı, yazılı bir kitaptan ya da bir liderden mi alacaklardı talimatları? el kaldır indir olayı o mecliste olmayınca şaşırdınız herhalde.
edit3: link eklendi
edit 4: minnak çocukların yürekleri ısınsın, gözleri gülsün, büyüyünce ne feodal ağaların ne de terör örgütlerinin eline düşmesin, eğitimli birer birey olsunlar diye (bkz: oyuncaklar otostopta)
89. oscar ödül töreni
-
tasarımın gerçekten ne kadar önemli olduğuna dair tarihteki en büyük olaydır.
warren beatty zarfı eline alıyor. zarfın tasarımı şu şekilde:
en üstte oscars yazıyor.
ortada adayın adı (bu zarfta şu şekilde):
la la land
emma stone
oysaki filmin adının altında yapımcıların adının yazması lazım. warren abi olayı çakıyor, bir tuhaflık var. oscar goes to diyor ama dili varmıyor devamına. bir de sen bak der gibisinden fay dunaway'e uzatıyor. fay abla çat diye okuyuveriyor la la land'i.
tasarımdaki hata, aday olunan dalın en altta ve en küçük puntoyla yazması.
sunucular genelde o zarftaki kağıdı tamamen çıkarmaz. dolayısıyla sadece ödülü alanı görürler, hangi dalda ödül verdiklerini değil.
kısaca warren abi, tasarımdaki kötü uygulamadan ötürü best actress yazısını göremedi. görse idi, zaten hafiften çaktığı olaya uyanırdı. zaten la la land'in yapımcısı herkesi ikna edebilmek için ödülü kazanan zarfı açıp seyirciye gösteriyor. hatanın neden kaynaklandığını anlıyoruz. en altta minicik bir best picture var, hiç kimsenin göremediği.
burada rahatça görülüyor
wi-fi kelimesini vayfay diye okuyan tip
-
(bkz: ne diyem meyhmuyt mu diyem)
silver linings playbook
-
--- spoiler ---
birini çok seven, kendisini aldattığı halde sorunu kendisinde aramaya devam eden bir adam var burada. onun sorunu kendinde araması, içinin sevebilme yeteneğidir. o kendisine en berbat durumda bile dönüp bakabilen, benim de hatalarım oldu diyebilen, bir ilişkiyi kurtarmak için hiç yan yollara sapmadan direk koşan biri. o sevmek isteyen biri işte. siz bunu istediğinizde her şey tamam, önemli olan o istek.
çünkü görüyoruz ki sonrasında o istek bir şekilde hayat buluyor. eski karısıyla da başka bi kadınla da. kendisi kendi gibi kendisini seveni seçiyor sonunda o ayrı. ama işe yarıyor yani.
o noktada birinde ısrar etmenin nasıl elzem bir şey olduğunu anlatıyor film. sevmek ısrar etmek işidir. karşıya değil, içinde bulunduğun duyguda. o duyguyu tanıyınca ve emin olunca sıkı sıkı tutunmalı ve ayak diretmeli. sonunu görebileceğini zannetmeden, yaşanmayan bir şeyi kurgulamaya çalışmadan, yaşanması için küçük fırsatlar yaratarak, o küçük fırsatları büyükçe değerlendirerek, en önemlisi de asla karamsarlığa kapılmadan deli cesaretiyle gülümseyerek. diyor.
ha bi de deliyim delisin deliyiz mesajı veriyor. hayat hep mükemmeli arar, insanlar kendilerine elbise biçer gibi kişi seçiyor, bu bende durmaz, bu beni taşımaz diyor. ne bedbaht hikayeler. halbuki her kişinin kendini var etmesi için uygun bir alan var. bir izin ver de bahçe olsun orası.
bütün aşkın dışında bir de arkasında kaya gibi bir ailesi var adamın. bu o kadar can alıcı bir nokta ki, bütün filmin de dayandığı o sanki. o adamın o yaşta, hala odasına bişiler hazırlayıp getiren, mutlu olabilir belki diye ona ilgisi olan kıza oğlunun yürüyüş saatlerini söyleyen bi annesi, kendisini maçın uğuru olarak gören bi babası var. içinin içtenliği çatısından başlıyor. o zaman daha gözü kara olur insan. çöp poşetiyle de koşar, dehşet ünlü bir yazarın* kitabına isyan da eder, bu ne boktan son yazmaktır diye. mutlu olma ihtiyacı var ve bunu saklamadan yaşıyor.
ve sonunda- ya da başında hayatın- tıpkı kendisi gibi etrafı önemsemeyen ve tek derdi olduğu gibi mutlu olmak olan bir kadına rastlıyor. belki burası biraz şanstır (:
--- spoiler ---
halk bankası'nın 1 milyar dolar değer kaybetmesi
-
çalmasalardı olmazdı.
ağlayacağına çalandan hesap sor.
geri al o parayı.
istanbul'daki martı problemi
-
neredeyse entry bitene kadar scooter sandığım problem.